BİRİNCİ BÖLÜM
A— G İ R İ Ş
Günümüzde Türkiye'de hıristiyanlar, musevîler, sünnî ve şiî müslümanlar hayat sürmektedir. Bunlar bugün aynı esaslara dayanan tek din kaynağı «İbrahim Dini»ne bağlı oldukları halde hemen hepsi birbirinden çok farklı anlayış, hayat görüşü ve inanç içindedirler. Bunlar arasındaki fark ve benzerlikleri araştırıp özellikle toplumun sosyo/ekonomik yapısı üzerindeki etkilerini tesbit ederek, uygulanması gereken turizm politikasını bu tesbit sonuçlarına göre düzenleyip ayarlamak gerekir. Ancak bilindiği gibi bu işlev çok zor ve ilk defa yapılmakta olan sadece bu çalışma ile başarılabilecek bir iş değildir.
Farklı inançlara sahip olan bu insanların dinlerinin iki kaynağı vardır: Birincisi, Kitab-ı Mukaddes —ki mensuplarına da Ehl-i Kitab— dediğimiz Tevrat ve İncil adı altında toplanan hıristiyan ve musevîlerin dayandıkları kitaplar; ikincisi, İslâmiyet'in dayandığı Kur'ân. Bu dinleri bu kitaplar oluşturmakla beraber, günümüzde bu kitablar etrafındaki çeşitli dini eserler bugünkü Türkiye dinlerine yön vermiş, birçok tarikat ve mezhepleri meydana getirmiştir. Ancak bütün bu tarikat ve mezhepler daima bu kaynak kitaplara dayanmakta ve ana prensiplerden ayrılmamaktadırlar.
Biz önce bu kitapları ele almalı ve bunların etrafında
«İbrahim Dini»nin turizm ile ilgisini tetkik ve tesbite çalışmalıyız. Böylece turizm açısından —ülkemize turist olarak gelen ki, turizm hareketine katılanların %92'si gelişmiş ülkelerden olup tamamen tek tanrı inancına sahiptirler— bütün insanları birleştiren ortak bir anlayış ile sonuca varır ve genel turizm politikamızı buna göre tesbit edebiliriz. Daha sonra değişik din ve mezhepler arasındaki müşterek yanları ve kişiyi seyahate teşvik eden motifleri, farkları, anlayış ve inançları inceler, bunlara göre özel tedbirler alırız. Ancak bir hususu açıklamakta yarar vardır; ülkemize gelen yabancıların hangi amaçla geldiklerini kesin olarak tesbit etme imkânı da yoktur.
Bundan dolayı biz sadece Mukaddes Kitaplar ile Kur'ân'ın turizm ile olan ilişkilerini ele almak istiyoruz. Bunları da ikiye ayırıp önce Kur'ân'a, daha sonra Kitab-ı Mukaddes'e göre turizmi incelemek; ardından bunlar arasındaki müşterek yanlar ve varsa zıtlıkları tesbit etmemiz gerekecektir. Kronolojik olarak önce Kitab-ı Mukaddesi incelemek uygun düşebilirdi. Ancak aşağıda sıralayacağımız nedenlerle öncelikle Kur'ân'a göre turizmi ele almayı daha uygun bulduk:
a)Kur'ân gönderilen son kitab olduğu için —Mu-
kaddes Kitaplar dahil— eski dinlerin tüm hükümlerini
de içine almaktadır:
«O, sana kitabı hak ve kendinden öncekileri tasdik edici olarak indirdi. Bundan önce de insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncili indirmişti.»(ÂI-i lmran/3)
Dolayisiyle önce Kur'ân'ı incelemek gerekir.
b)Kur'ân diğer kitapları tasdik edici ve açıklayıcı olduğunu bildirmektedir:
«Katınızdakini (Tevrat, İncil...) tasdik edici olarak indirdiğimize îman edin...»(Bakara/41)
Aslında her gelen kitap bir öncekini veya kendisinden önce gönderilenleri tasdik etmektedir. Nitekim Tevrat'tan sonra gelen İncil onu tasdik etmektedir; ve Hz İsa incil ile birlikte Tevrat'ı da öğrenmiştir:
«O'na kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.»(ÂI-i İmran/48)
«Benden evvel gelen Tevrat'ı tasdik ederek...»
(Âl-i lmran/50) demek suretiyle tasdik etmektedir.
«Sana da kendinden önce gelen kitapları tasdik eden ve onlara şahit olan Hak Kur'ân-ı indirdik.»
(Maide/48)
Öyleyse bütün kitapları tasdik edici ve açıklayıcı olan Kur'ân'ın öncelikle ele alınması gerekir.
c) Kur'ân tek harfi dahi değişmemiş olarak ve aslı ile elimizde bulunmaktadır. Dayandığımız metinden ilmî olarak günümüze kadar şüphelenme sözkonusu olmamıştır. Halbuki diğer kitapların böylesine tek sağlam metni yoktur. Bilinenden hareket edilerek turizm ve seyahat önce Kur'ân açısından incelenmelidir.
d) Kur'ân asıl geliş metni ile elimizdedir ve dili de geldiği tarihlerde ilmî olarak tesbit edilmiş bulunmaktadır. Diğer mukaddes kitapların elimizde sadece başka dillere tercüme edilmiş ve tahrif edilip bozulmuş nüshaları vardır. Mümkün olmamakla birlikte asıllarını bulsak bile, o devre ait dilleri Arapça kadar öğrenip bilebilme imkânına sahip değiliz.
Tevrat, ibranîcedir; şeriat ve hak kelâm, demektir, incil, süryanîcedir; göz nuru, demektir.
e) Türkiye'de çok az hıristiyan ve musevî vardır. Büyük kitle —değişik mezheplerde olmakla birlikte— tek kitap Kur'ân'a bağlı müslümanlardır. Dolayısıyla önce Kur'ân'ın ele alınması gerekir.
Nihayet, İslâmiyet'te resmî yorumlayıcıların bulunmaması, Kur'ân'ı bizzat kendimizin araştırıp anlama imkânını sağlamaktadır. Içtihad sistemi vardır; dolayısıyla günün şartlarına ve ilmin gelişmesine göre açıklamak ve anlamak imkânına sahip bulunuyoruz. Halbuki diğer Mukaddes Kitapların resmî tefsirleri vardır; bizim oradaki yetkimiz sadece anlamaktan ibarettir ve bu duvarı aşmak için ayrı bir güce ihtiyaç vardır!
Gerekçe olarak maddeler halinde sıraladığımız sebepleri şu âyet ile özetliyebiliriz:
«De ki: Ey Ehl-i Kitab! Hepiniz sizinle bizim aramızda bir olan bir söze gelin...»(ÂI-j lmran/64)
İşte bu nedenlerle ve bizim için de ancak bunun üzerinde gerçek anlamda çalışma imkânı olduğundan önce Kur'ân'ın turizm ve seyahat ile olan ilişkilerini ele aldık. Bu çalışmamızda ana hatları ile bunların üzerinde duracağız.
Özetlersek, önce Kur'ân'ın seyahat ile olan ilişkileri incelenip belirlenecek; biz bunu yapacağız.
Sonra Mukaddes Kitaplar incelenecek ve seyahat ile olan ilişkileri tesbit edilecek.
Bu kitapların incelenmesi ile müslümanlık ve hıristiyanlığın müşterek yönleri tesbit edilerek, Türkiye açısından genel turizm politikası düzenlenecek.
Daha sonra din ve mezhepler ayrı ayrı ele alınacak ve genel turizm politikası yanında alınması gereken özel tedbirler de tesbit edilecek.
Son olarak bu çalışmalar doğu dinlerine kaydırılacak.
Biz ilk adımı atmış olacağız; diğer adımlan arkadaşlarımız devam ettirir ümid ve dileğindeyiz.