TAKDİM
Medeniyetler yaşlandıkça taklitçiliğe başlar, yeni araştırma ve ilerlemeler durur. Sonunda o medeniyet başka bir medeniyet tarafından ortadan kaldırılır. İslâm Medeniyeti için de aynı şey söz konusu olmuş, yaşlanınca içtihat kapısı kapatılmış, duraklama devrine girilmiş ve Batı Medeniyeti tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Medeniyetin kökleri sağlam ise kış geçtikten sonra yeniden filiz vermeğe başlar, kökler yeniden yeşerir ve kendisini basan otları bastırarak yeniden neşvü nema bulur.
Şimdi Avrupa Medeniyeti için mukadder bir şey vardır; yaşlanıp çökme. Bu tabiat kanunudur. Kimse bunu önleyemez. Yerine aceba hangi medeniyet gelecektir? Diğer bir ifade ile Batı Medeniyetini hangi medeniyet ortadan kaldıracaktır. Buna en çok namzet olarak Soviyet medeniyeti ileri sürülmektedir. Halbuki faşizm ve komünizmin bütün iddialara rağmen Batı Medeniyeti'nin bir yaş devresinden başka bir şey olmadığı çok açık olarak bellidir. Kırkından sonra azan misâli, Batı Medeniyeti'nin çöküş debelenmesinden başka bir şey değildir ve asla yeni bir şey getirmemiştir.
Bunu esasen tarihi maddeciliğin felsefesi ile kapitalizmin bir merhalesi olarak kendileri izah ediyorlar ve kendi yaş bünyeleri içinde bu izahları doğrudur. İbn-i Haldun da benzer hatayı yapmıştı, kendi medeniyeti içinde geçerli olan bir kanunu bütün medeniyetlere teşmil etmişti.
Bugün Batı Medeniyeti karşısında dikilen pek çok medeniyet namzetleri vardır: Uzak doğu Çin medeniyeti, Amerika zenci medeniyeti, Amerika yerli halk medeniyeti, Afrika medeniyeti, Eskimo medeniyeti... Bunların birden şahlanarak Batı Medeniyeti'ni ortadan kaldıracakları düşünülebilir. Ancak bu medeniyetlerin hiçbirinin, yeni medeniyetleri için kaynakları yoktur. Avrupa Medeniyeti'ni tehdit eden en önde gelen namzet «yeni İslâm Medeniyeti» olacaktır. Çünkü İslâm Medeniyeti yeni medeniyetin kaynağı olacak bir kitaba sahibdir: Kur'ân. Kur'ân gerçekten yalnız gelecek bin yılın değil, gelecek milyonların, belki de milyarların medeniyetlerine kaynak olacak bir kitabdır. Bunu anlamak için üzerinde çeşitli yönden araştırmaların yapılması gerekmektedir.
İşte Reşat Erol tarafından Kur'ân'ın sadece turizm yönünden bir araştırma denemesi olan bu tezin tetkiki bile iddiamızın doğruluğunu kanıtlıyacak bir durumdadır. Taklitçi bir müslüman olarak şartlanmadan tezi tetkik eden fakülte hocaları da bu hususları görmüş olmalıdırlar. Reşat Erol'un ve diğer Türk gençlerinin bu nevi çalışmalar yapmalarına ve başarmalarına dua ederken, bir hususu hatırlatarak sözlerimi bitirmek isterim.
Kanaatıma göre Batı Medeniyeti'nin yerini İslâm Medeniyeti alacaktır. Bunda şüphem yoktur. Bu birçok delille isbat edilebilir. Ancak bundan asla batılıların yerini müslümanlar alacaktır manası çıkmamalıdır.
Eğer batılılar İslâmiyet'i benimserlerse yine üstünlüklerini korur; medeniyetleri çöküp gider amma yine dünyanın hakimi onlar kalırlar. Müslümanlar davranıp da önce İslâm Medeniyeti'ni onlar benimserlerse geleceğin hakimi müslümanlar olurlar. Bunların ikisi de yan yatarsa, hangi millet veya zümre Kur'ân'a önce sahib çıkarsa, o millet veya zümre geleceğin efendisi olacaktır. Belki Hindular, belki SiYular, belki siyahiler, belki de Eskimolar; hiç bilinmez.
İşte bu tez bu yarışa doğru gitmek için aralanmak istenen pencereye çakılan bir çividir. Allah'tan milletime bu uyanıklığı vermesini niyaz ederim.
Süleyman Karagülle
1977