KUR'AN VE TURİZM
Reşat Nuri Erol
838 Okunma
ÖNSÖZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖNSÖZ

 

          En ilkel toplumlardan en modern cemiyetlere kadar din olayı görülür. Tarihte dinsiz toplumun görülmemesi ve her toplumda da «inanç sistemi» olarak din olayının var olması, onun sosyal bir realite olup hayal mahsulü olmadığını gösterir.

İnceliyeceğimiz konu «sosyal bir olay» olduğu ve bütün sosyal kurumların kaynağı da din olduğuna göre, her halde her konuyu öncelikle din ile olan ilişkileri açısından ele almak gerekeceği kanaatındayım.

           Modern bilimlerin her yönüyle gelişme gösterdiği günümüzde bireylerin ve dolayısıyla toplulukların hayatında bozulan dengeyi yeniden kurmak, sarsılan düzeni tabiî haline getirmek için din sosyal ve ruhsal yönleriyle —bir tabiat olayı gibi— pozitif metodlarla incelenmiş; başlangıçta bütün sosyal kurumların kaynağının din olduğu ortaya çıkmıştır.

İnsanlar ilimden ve mantıklı düşünmeden önce inanmışlar ve bu inançlarına göre hayat düzeni ile sosyal yaşantılarına yön vermişlerdir. İnsanları birleştiren ve bir inanç etrafında cemaatleştiren unsurların başında menfaat, korku, ırk veya coğrafya gelmektedir. Bunlara fonksiyonel özelliği ise «inanç» kazandırır. Kısaca esas din, bir «inanç sistemi»dir.

           İnanç sistemi yani din ile turizm arasındaki ilişkileri incelerken elde ettiğimiz verileri sonunda Türkiye açısından değerlendireceğimiz için özellikle tek tanrılı İbrahim dinlerine ağırlık verecek ve konuyu bu yönde sınırlıyacağız. Çünkü yapılan istatistiklere göre ülkemize çoğunlukla veya tamamen tek tanrılı İbrahim dinlerine inanan turistler gelmektedir. Dolayısiyle konuyu bu açıdan ele alıp incelemek yararlı olacaktır.

           Bu tezimizde kronolojik sıra olarak önce Kitab-ı Mukaddes'i incelemek, daha sonra Kur'ân'ı ele almak uygun düşebilirdi. Ancak, Kur'ân gönderilen son ve en gelişmiş kitab olduğu gibi; kendinden önceki bütün kitapları açıklayıp tasdik etmektedir. Diğer mukaddes kitaplar bozulup tahrif edildiği halde, Kur'ân'ın tek harfi bile değişmemiştir.

Bütün bunların ötesinde ilk defa ele alınan bir konuyu sağlam temellere oturtabilmek, araştırıp in-celiyeceğimiz din-turizm ilişkilerini tam anlamıyla ortaya koyacak yolu tesbit etmek için ilmî olarak herkesin sağlam kabul edip birleşeceği ve bizim de —bilgimiz oranında— kolaylıkla yararlanıp inceliyebileceğimiz bir kaynağa ihtiyaç vardır; bu da Kur'ân'dır.

Bu sırayı izlememizin bir nedeni de Türk toplumunun %98'inin müslüman olmasıdır. Bu topluluk sosyo/ekonomik nedenlerle dış turizm hareketlerine katılamamakta, dışarıdan gelen turistlere hizmet arz-etme durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla öncelikle bu toplumun inançlarını ve bu inançların turizm ile olan ilişkilerini ortaya koymamız gerekmektedir.

 

Böylesine geniş bir konunun kısa ve öz olarak ortaya konmasının güçlüğü ortadadır. Buna rağmen bir başlangıç yapılmıştır ve —detaylı olarak araştırılıp incelenmesi gereken konu hakkında— bundan sonra çalışacaklara bir fikir verecektir.

Fakat böylesine geniş, detaylı ve uzun sürmesi gereken bir araştırma ile konuyu inceleyip yazacak olan kişinin önünde yol açık ve işlek değil. Geçmiş olay ve kaynaklar tarihin karanlık sayfaları arasında kaybolmuş veya hiç yazılmamış durumda. Günümüzde özellikle ele alacağımız konu ile ilgili kaynak bulmamız pek mümkün olmadığı gibi, kısmen yapılan araştırma ve incelemeler ise bazı peşin hüküm, tarafgirlik veya bilgisizlikten dolayı kısır ve objektif olmaktan çok uzak...

Özellikle batı menşeli kaynaklarda gerçekler bazı menfaatler veya bilgisizlik sebebiyle gizlenip örtülmeye çalışılmış ve hâlen bu çaba sürdürülmektedir...

Bir misâl vermek gerekirse, durum tıpkı toprak altında bir yığın halinde ve derinlerde bulunan maden cevherlerine benzemektedir. Onları topraktan çıkarmak için insanüstü bir çalışmaya ihtiyaç var. Ardından cevheri topraktan ayırabilmek için potada eritmek gerek. Bu eritme işlemi de karmakarışık; ayrılan cevherler parça parça etrafa saçılmış bir halde ve darmadağınık. Birbirine uygun halde sıralanmış bir ilim ve fikir birliği içinde değil.

Bu dağınık parçaları  bir araya getirmek gerek!..

Birkaç parçayı bir araya getirmek için —diğerlerini arkadaşlarımız derleyip toplar ümit ve dileğiyle— ilk çalışmayı yaptığım inancındayım.

 

İlk defa ele alınan böyle bir konunun tez olarak incelenmesini kabul eden ve kıymetli zamanlarını ayırıp bana yol gösteren muhterem hocam Prof. Dr. Hasan Olalı ve değerli asistanı Çevik Hepakçin'e teşekkür ederim.

Ayrıca, özellikle Kur'ân üzerindeki araştırmalarımda kıymetli vakitlerini hasredip yardımlarını esirgemiyen ve kitabımı takdim etme lutfunda bulunan Süleyman Karagülle'ye şükranı bir borç bilirim.

Bundan sonra konu üzerinde çalışacak arkadaşlara başarılar diler, gerçeklerin su yüzüne çıkarılmasındaki gayretlerinde Allah'tan başarı niyaz ederim.

 

 

Reşat Erol

 

 

 

 


 

 



© 2024 - Akevler