KUR'AN VE TURİZM
Reşat Nuri Erol
1370 Okunma
İSLÂM DİNİ AÇISINDAN SEYAHAT

2. İSLÂM DİNİ AÇISINDAN SEYAHAT

 

a) AMAÇLAR

 

1— Seyahat Çeşitleri:

«Bize doğru yolu göster»(Fatiha/6)

         Kur'ân'da amaçlar bakımından çeşitli seyahatlerden bahsedilmekte ve bu seyahatleri yapmak için imkânlar verildiği gibi insanlar da teşvik edilmektedir. Kur'ân'daki bu seyahat çeşitlerini genel olarak şöyle sıralıyabiliriz:

1)   Karalarda seyahat,

2)   Denizaşırı ülkelere seyahat,

3)   Denizaltında seyahat,

4)   Havada seyahat,

5)   Uzayda seyahat,

6)   Uzaydışı seyahat;

 

7)   Aya seyahat,

8)   Güneşe seyahat,

9)   Sabit yıldızlara seyahat,

10) Kâinat dışına seyahat.

Bunlara bir de —Kur'ân'ın anlatış şekli ile— dünya hayatı ve ebedî hayat yolculuğu veya seyahatlerini de ekliyebiliriz. Günümüzdeki turizm açısından bizi sadece dünya üzerindeki seyahatler ilgilendirdiği için genellikle bunlar üzerinde duracağız.

 2— Hayat Yolculuğu :

«Nihayet şeytan onları (Adem ile Havva'yı) Cen-net'ten kaydırdı. Oradaki nimetlerden ayırıp uzaklaştırdı. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar durak ve istifade edilecek şey vardır» dedik.» (Bakara/36)

          İnsanoğlunun ilk atası Hz. Adem ile dünyada yaşamak amacı ile hayat yolculuğunun başlaması ve ötesi.. Yeryüzünde bir zamana kadar —bir ömür boyu— hayat sürülmesi.. Çünkü yeryüzü ve yerdekiler zaten insanlar için yaratılmıştı. Nitekim aynı surede sadece altı ayet önce şöyle denilmektedir:

«Hani Rabbin meleklere: «Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti de...»(Bakara/30)

Allah, yeni bir varlık olan insanoğluna yeryüzü hakimiyetini teslim ediyor. İnsanlar burada faaliyet gösterecek; yeryüzünün yapı ve terkibinden yararlanacak; kâinatın hikmet ve sırlarını araştıracak, eleştirecek, inceliyecek; toprağa gizlenmiş olan madenleri, enerji kaynaklarını, çeşitli hazine ve cevherleri keşfedecek ve bunlardan yararlanıp hayat sürecektir...

«Allah O'dur ki, sizi yeryüzü halifeleri yaptı ve derecelerle kiminizi kiminizin üzerine çıkardı. Bunun hikmeti ise sizi size verdiği şeylerde imtihan etmek içindir. Muhakkak ki Rabbin, hesabı çabuk olandır; ve O, gerçekten çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.»(Enam/165)

Allah'ın «yeryüzünde bir halife yaratacağım» demesi ve ardından yeryüzüne hakim olacak insanın hayat yolculuğunun gerçekleşmesi; çeşitli şekil ve derecelerle... Kur'ân'da anlatılan ve tarih sayfalarından öğrenebildiğimiz kadarıyla insanın uzun bir seyahate çıkışı ve yolcuların günümüze gelip geleceğe doğru yoluna devam edişi; hayat başlı başına bir seyahat olayı...

«Allah: «Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz.»

«Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan diri-lip çıkarılacaksınız» dedi.»(En'am/24-25)

«Sizi yeryüzüne yerleştirdik ve size orada birçok geçim vasıtaları yarattık. Ne az şükredersi-

niz!»(En'am/10)

Büyük göç ve uzun bir yolculuk... Ve her insanın yaratılışı, hayat yolculuğu için gereken şeklin verilmesi... Yeryüzünde bir çamur veya atamızın soyundan bir su damlası iken insanın en güzel şekilde var-

edilmesi:«And olsun ki sizi yarattık, sonra şekil verdik...»

(En'am/11)

 

3— Karalarda ve Denizlerde Seyahat:

 

«Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi içindekileri güzel bir havada götürürken yolcular neşelenirler. Bir fırtına çıkıp onları her taraftan dalgaların sardığı, çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak: «Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz» diye O'na yalva-rırlar.»(Yunus/22)

Yaratıcı, insanlara karada dağlardan ve çeşitli engellerden; denizde kaypak ve oynak sular üzerinden aşarak seyahat güç ve kabiliyetini vermiştir. Hayat yolculuğunu da bu akışa benzetmiştir. Hatta gemi veya herhangi bir nakil aracı ile seyahat eden veya edenleri gören kişi, millet veya devletinin hayatını bu akışa benzetebiliriz. Ayette, «sizlerle» yerinde, «onlarla» ifadesi kullanılmıştır ki; hitap edilene bir iltifat inceliği ve her insan içinde bulunduğu durumu iyi değerlendiremiyeceği için burada muhataplara durumlarını karşıdan seyrettirip düşünme imkânını sağlama sözkonusudur.

Nitekim ayetin devamında —hoş bir rüzgâr ve güzel havadan dolayı ferahladıkları anda o gemilere— birden bir fırtınanın gelip çatması o insanların bütün dünyayı düşman gözüyle görmelerine sebep olur. Ölüm korkusu ve can tehlikesi ile eski kötülüklerden dönerek iyiliklere yönelirler! Nihayet bir ömür ve hayatın akışı böylesine olaylarla geçmektedir. İnsanda varolan kabiliyetler ve gezip seyahat yapma imkânı, bu yönde bilgi, ilim, kültür ve görgünün artmasına, dolayısıyla hayat gerçeklerini öğrenmesine vesile olmaktadır.

Kara ve deniz seyahatleri ile görülen çeşitli hayat manzaraları sayesinde bilgi, ilim, görgü ve kültürün arttırılması sağlanmakta; hayat gerçekleri kavranmaktadır.

 

4— Kara Yolculukları ve İşaretlerin Fonksiyonu:

 

«Onların yurdu ile feyiz ve bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırtına nice kentler yapmıştık. Orada seyr ve sefer etmelerini takdir etmiş, kendilerine «geceleri ve gündüzleri oralarda emniyetle gezin, dolaşın» demiştik.»

(Sebe718)

        Yeryüzü yerleşim ve konum açısından öylesine tabii yaratılmıştır ki, seyahate çıkan bir kişi bir köy, kasaba ve şehirden diğerine —hatta dünyanın bir ucundan diğerine, kıtadan kıtaya— karanlık basmadan ulaşabilmektedir. Konum yerleri sırt sırta öylesine birbirine yakın ki, yol boyu sık sık duraklar ve konaklama yer ve tesislerinin bulunması seyahati kolaylaştırmaktadır. Bu yerlerde gece-gündüz emniyetle gezip dolaşma emri ise amaç ötesinde çok önemli seyahate teşvik motifi olarak görülmektedir.

«Yeryüzünde sarsılmayasınız diye sabit dağlar, nehirler ve yollar koymuştur, belki onunla doğru yolu bulasınız diye. İşaretler de yarattı. Yıldızlarla onlar yollarını bulurlar.»(Nahl/15-16)

Modern ilim dağların ve dünyanın oluşumunu bir nazariye olarak anlatıyor. Fakat Kur'ân, bunların ötesinde dağların yeryüzünün dengesini sağladığını haber veriyor. Henüz insan bilgisi bu dengenin mahiyetini açıklığa kavuşturamamıştır.

Ayet sabit dağlarla birlikte dikkatleri akan nehirlere, geçip giden yollara çeviriyor. Tabii manzara olarak dağlarla nehirler arasındaki münasebet.. Nehir kaynaklarının dağ yamaçlarında olması.. Yolların dağ ve nehirlerle olan ilgisi.. Hayvanlar, taşınan yükler ve göçlerle de yolların alâkası malum.. Bu güzellik ve tabiat harikaları ötesinde yolcu ile seyyahların gelip geçerken hedeflerini tesbit edip yollarını çıkarabilmeleri için yol üstündeki dağların, vadilerin, ovaların ve nehirlerin işaret yerleri olarak ilgisi açık.

Hele hele kara ve denizde seyahat edenlerin gökteki yıldızlarla yollarını bulmaları. Yaradanın seyyahlar için yarattığı kolaylıkları göstermektedir...

        5— Kara - Deniz - Gökyüzünden Yararlanma:

 

«Taze et yemeniz, giyineceğiniz süs eşyaları çıkarmanız ve Allah'ın bol nimetinden istifade etmeniz için denize boyun eğdiren O'dur. Nitekim gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün. Belki şükredersiniz artık.»(Nahi/14)

           Denizlerdeki nimetlerin ve canlıların zikredilişi insanın ihtiyaç ve isteklerini dile getirmektedir. Gemilerin de gezip dolaşmak için seyahat araçları olmaları ötesinde, denizde süzülerek seyredişlerindeki güzellikleri üzerinde duruluyor. Böylece bir görüş ve seyir güzelliği ile üstünlüğü dile getirilmekte ve Kur'ân'ın tabiat tablolarını sunuşundaki güzellik unsuru ile bunların yönetilişindeki hikmet ve dolayısıyla bunları görmek için seyahata teşvik ile karşı karşıya bulunuyoruz. Yani bu güzellikleri görmek amacı ile seyahat edilecektir...

«İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı, serinletici ve içilmesi kolay, diğeri tuzlu ve acıdır. Bununla beraber her birinden taze balık etinden yersiniz. Giyeceğiniz bir ziynet çıkarırsınız. Allah'ın lutfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yara yara gittiği görülür. Belki artık şükredersiniz.” Fatır/12)

Gemilerden ve çeşitli deniz araçlarından, dolayısıyla denizdeki çeşitli yiyeceklerden yararlanmak amacı ile seyahat.

 

«Allah O'dur ki, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi size müsahhar kılmıştır. Belki artık şükredersiniz.» (Câsiye/12)

           ‘Teshir' kökünden gelen 'müsahhar' kılmak kelimesi, bir şeyi zorla hizmete koşmak anlamındadır. «Size müsahhar kıldı» ifadesi, sizin için, menfaatiniz için, sadece bu amaç ile hizmetinize verdi demektir. Böylece emriyle denizde gemiler yüzmekte ve deniz ürünlerinden yararlanmak amacıyla ticaret, dalgıçlık, avcılık, petrol çıkarmak, spor ve seyahat., gibi nedenlerle insanların emrine verilmiştir.

«Göklerde olanları, yerde olanları hepsini size müsahhar kılmıştır. Elbette düşünenler için bunda ayetler vardır.»(Câsiye/13)

Sadece denizlerdeki ürünler değil, gökyüzü ve yeryüzündeki bütün nimetler; her türlü kuvvet ve enerji kaynakları, sayısız ürünler., hepsi insanın emrine verilmiş. İnsanın denizlerde, göklerde ve yerde bunları arayıp elde etmesi amacı ile seyahat etmesi istenmektedir. Kâinat kanunları, tabiat şartları, eşyanın özelliklerini insan zekâsı ile keşfederek bütün bunları emri altına alacaktır. Bunları gerçekleştirmek amacı ile de gezip dolaşmak ve araştırma yaparak çalışmak gerek.

         6— Ticaret Amacı İle Seyahat:

Sağlık, ticaret ve Allah yolunda çalışmakla ilgili

ayet:

«...Allah bilmiştir ki, aranızda hastalar olacak, bir kısmı Allah'ın fazlından rızık aramak için (ticaret gayesi ile) yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmı da Allah yolunda çalışacaklardır.»

Müzemmil/73)

        «Allah'ın fazlından rızık aramak için..» yani ticaret amacı ile seyahat edecek ve «Alah yolunda çalışacaklar..»ın yan yana anlatılması; ibadet açısından incelendiğinde her ikisinin eşit olduğunu ifade etmek içindir. Nitekim Hz. Ömer'in şöyle söylediği rivayet edilir:

«Bana ölümün geleceği durumlar içinde Allah yolunda çalışmaktan sonra en sevgili durum, ben bir dağın iki şubesi arasında Allah'ın fazlından rızık aramak için seyahatta bulunduğum sırada ölümün bana gelmesidir» demiş ve yukarıdaki ayeti okumuştur.

Ibn Mesud'dan rivayet edilen bir hadiste Hz. Muhammed (SAV):

«Her kim müslüman şehirlerden birinde bir şey satın alır da onu günün raiç bedeli ile satarsa, herhalde Allah yanında onun için bir araç veya aracı olur» demiş ve ardından yukarıdaki ayeti okumuş.

 

7— Bilgi ve Kültür Amacı İle Seyahat:

«Mü'minlerin hepsi de sefere çıkacak değildirler. İçlerinde her sınıftan bir cemaat sefere çıkmalı, din hususunda vukuf kesbetmek, din hükümlerini öğrenmek için çalışmalı ve geri döndüklerinde kavimlerini uyarmalıdırlar ki, onların da yanlış hareketlerinden çekinmeleri mümkün olsun...»(Tevbe/122)

Topluluklar arası bilgi ve kültür alışverişi, «ilmin Çin'de dahi olsa öğrenilmesi», okuma ve tahsil İslâmiyet'in birinci plânda ve son derece ehemmiyet verdiği bir konudur. Peygambere gelen ilk ayet «Oku!» emri ile başlamaktadır. İlmî amaçlar ile kültür ve bilgi alışverişi için uluslararası toplantılar, konferans-lar,kongreler düzenlenmesi ve bunlara iştirak; yine ilim tahsili için uluslararası toplantılar, konferanslar, kongreler düzenlenmesi ve bunlara iştirak; yine ilim tahsili için çeşitli ülke üniversitelerine gitmek uluslararası turizm açısından geniş ve genelikle kitlevi bir harekettir. Bu seyahatler çeşitli topluluklar arasında kültür ve bilgi alışverişini de gerçekleştirmektedir. Konu ile ilgili ayet, hadis ve görüşler pek çoktur, ancak biz kısaca özetlemeyi uygun bulduk.

 

8— Hicret ve Göç Amacı İle Seyahat:

 

«Şüphe yok ki îman edenler, hicret edip de Allah younda çalışanlar; işte onlar Allah'ın rahmetini

umarlar...»(Bakara/218)

«Her kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde bereketli yer ve genişlik bulur. Allah'a ve Resulüne hicret ederek evinden çıkan kimseye ö-lüm gelirse onun ecrini vermek Allah'a düşer. «Ve Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.»(Nisa/100)

«İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan kimselerin Allah yanındaki mertebeleri pek büyüktür. İşte kurtulanlar

onlardır.»(Tevbe/20)

          Dinin ana dayanağı harekettir. Duruma göre gerektiğinde hicret edilir ve başka bir diyara göçülür. Amaç olarak hicret de Kur'ân'da seyahat hareketi kabul edilmektedir. Enfâl suresinin çeşitli ayetlerinde de hicretten sözedilmektedir:

«îman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve hicret eden muhacirleri barındıranlar, onlara yardım edenler işte bunlar birbirlerinin dostudurlar, iman edip hicret etmiyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur...»

«İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad e-denler, muhacirleri barındıranlar, yardım edenler...»

«Henüz îman edip de hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlara gelince...»(Enfâl/72-74,75)

           Böylece Kur'ân'da, seyahat amaçlarından biri hicret veya göç olmaktadır. Burada bir ülke veya memleketten yerleşmek amacı ile başka yere göç etme sözkonusudur. Bu göçler ise çok büyük turizm hareketlerini oluşturur ve uluslararası etkileri görülür. Türklerin Orta Asya'dan göçleri, dünyanın çehresini değiştiren bununla ilgili en belirgin örnektir.

 

9— Eski Eser veKalıntılar Arkeolojik Araştırmalar:

 

«De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün, işte Allah aynı şekilde âhiret hayatını da tekrar yaratacaktır. Muhakkak ki Allah herşeye kadirdir.»

(Ankebut/20)

Yeryüzünde gezinmek göz ve gönlü yeni görüntülerle açar. İnsanoğlu alıştığı çevredeki manzara ve gariplikler karşısında pek dikkatli davranmaz. Fakat seyahat anında göz ve kalbin daha önce görmediği manzaralar ve yepyeni uyarılarla karşılaşır. Yeryüzünde her yeni görünüşe başka bir açıdan bakar, dikkatli inceler ve yurduna yeni bir duygu, ruh ve anlayış ile döner.

         Bu ayette, yaradılışın nasıl başladığını görmek için yeryüzünde gezip dolaşmayı emredici ifadeler içinde yaradılışın başlangıcını mazi olarak ifade ediyor ki; bu muayyen bir duyguyu ruhlara yerleştirmek içindir. İnsan gezdiği yerlerde yaradılışın nasıl başladığını ve geçmişte yaşayanların hallerini delil ve kalıntıları ile görür.

«Nice memleketler vardı ki, zulüm yapıyorlarken biz onları helak ettik de damları çökmüş, duvarları üzerlerine yıkılmıştır. Nice kuyularla yüksek saraylar bomboş bira kılmıştır.» (Hac/45)

Nitekim günümüzde arkeolojik araştırma yapan bilginler hayatın nasıl başladığını, yayıldığını, geliştiğini ve yıkıldığını eski eser ve kalıntılarda yaptıkları kazılarla meydana çıkarmaktadırlar. İlk defa bu ayetlerle karşılaşan insanlar elbette günümüzde gelişen arkeolojik araştırmalardan haberdar değillerdi. Eski medeniyet meskenlerinde yapılan kazıların amacını kavrayabilecek durumda değillerdi. Her çağın insanı özellikle seyahatlerle bilgi, görgü ve kültürünü arttırarak gerçekleri daha iyi kavrayabilmekte ve burada seyahatin amaç fonksiyonlarından biri daha açıklık kazanmaktadır.

       10— Bal Arısının Yolculuk Amacı:

«Ve Rabbin balansına vahyetti ki: «Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin. Sonra her türlü mahsulden ye, Rabbinin işlemen İçin gösterdiği yayılım yollarına yürü.» Karınlarında insanlara şifa olan bal çıkar. Düşünen topluluklar için bunda deliller vardır.»(Nahl/68,69)

          Balarısının bir amaç için dağlarda, bayırlarda, ağaçlarda, çiçeklerde dolaşması; içgüdüsü ile seyahat ederek yolunda yürümesi ve bilinen örnek çalışkanlığı, tükenmek bilmeyen enerjisi ve sonunda balı elde etmesi...

İnsan da aynen seyahat ederek dünya ürünlerinden yararlanmak amacıyla gezip dolaşacak ve şifa olan tabiat ürünlerinden yararlanacaktır. «Düşünen topluluklar için bunda deliller vardır» ifadesi bu gerçeği açıklıkla ortaya koymaktadır.

 

b) SEYAHAT ARAÇLARI

 

1— Binek Hayvanı ve Gemiler:

«Allah kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye, sizin için davarlar yaratandır. Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.» (Mü'min/79,80)

Çeşitli boy, büyüklük, şekil ve insanlardan çok daha güçlü binek hayvanları yaratılıp insanların emrine verilmiştir. Gönüllerde gizli olan ve o arzulara erişmek için taşıma, nakliye, ulaşım ve seyahatler bu binekler ile yapılmaktadır. İlk insan Hz. Adem'den başlayıp araçlar bakımından böylesine süren hayat —teknoloji ve hayat şartlarının geliştiği— günümüzde dahi tren, otomobil, uçak, hatta uzay araçları gibi çeşitli vasıtaların varolmasına rağmen, ilk çağlarda olduğu gibi dünyanın birçok yerinde ulaşım ve seyahati hala bu binek hayvanları sağlamaktadır ve sağlamaya devam da edecektir.

«...Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.»

         İnsana sağlanan kolaylıklar ve seyahate teşvik motifleri. Gemilerin kara, deniz, gökyüzü ve feza üzerinde yüzüp seyretmesi; yer, su, atmosfer, gökyüzü ve eşyanın tabiatı ve unsurları. Gemilerin üzerinde yüzebilmesi için bu faktörlerin bulunması şart. İster rüzgâr, ister elektrik, yakıt, gaz veya atom enerjisi ile yürüyüp yüzsün. Bütün bu faktör, unsur, tabiat şartları, araçlar hep Kur'ân'da zikredilen seyahat araçları.

 

2— Deniz ve Büyük Gemiler:

 

«O'nundur, denizde yüksek dağlar gibi akıp giden gemiler.»(Rahman/24) «Denizde, dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.

Dilerse O, gücünü keser de denizin yüzünde du-rakalırlar. Muhakkak ki bunlarda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır.»

(Şûra/32,33)

Günümüzde yapımı gerçekleştirilen ve denizde yüksek dağlar gibi akıp giden 'büyük gemiler' —transatlantik, tanker, vapur ve benzeri gemiler— in yüzmesi. Denizlerdeki yoğunluk, derinlik ve genişlik, gemilerin yapıldığı maddelerin özellikleri ile yapısı ve su üzerinde yüzebilmesi gibi vasıflar. Daha sonra insanın çalışıp bilgisini ve kültürünü arttırması ile tabiatta varedilen buhar, elektrik, atom gücünü bulması; yine, varedilip de insanın henüz keşfedemediği daha nice enerji, kuvvet ve güçlerin bulunmasına doğru yol alması. Kısaca, kâinatın enerji kaynakları ile donatı

Iıp «dağlar gibi gemiler»in denizlerde yüzdürülmesi hep seyahat araçlarını kapsamaktadır.

 

3— Kâinat ve Seyahat Araçları:

Kâinatta her şey sistematik ve hayat düzeninin şaşmaz kanunlarının akışı içinde yaratılmıştır. Hatta bu eşsiz kâinat manzaralarının Kur'ân'da birçok ayetlerle emsalsiz şekilde tasvir edilmesi seyahat ve turizme teşvik motiflerinin başında gelir. Bu güzellik ve harikaların görülmesi, düşünülmesi ve onlardan ilham alarak onlar gibi seyahat etmek; hayat ve yaşamanın amacı bu olsa gerek!

«Ne güneşin aya erişip çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzerler.»(Yâsin/40)

          Çeşitli hava, deniz, kara gemileri ve uyduların yüzmesi gibi ay, güneş ve yer uzay boşluğunda yüzüyorlar. Tabiatta varolan gerçek en güzel şekliyle tasvir edildikten sonra;

«Güneş de kendi dengesini korumak için hareket etmektedir.»(Yâsin/41)

Kendi etrafında dönüp sabit yerde durduğu zannedilen güneşin kendi yörüngesinde yürüdüğü açık lanıyor. Yürüyen, gezen güneşin hacminin dünyadan bir milyon misli büyük olduğu ve hareket halinde hiçbir şeye dayanmaksızın feza boşluğunda hareket ettiği belirtilmektedir. Uçsuz bucaksız kâinatta hareket eden gezegenler, güneş sistemleri, galaksiler, nebulalar..; kara, deniz ve gökyüzündeki yüzen insanoğlunun yaptığı gemiler...Her biri bulunduğu kâinatın muazzam boşluğunda birer nokta öteye gidemezken, insanin yörünge kabul etmez seyahatleri. Evet, insanoğlu çeşitli araçlar inşa etmekte ve başarı derecelerine göre belirli yörünge ve yerlerde seyahat etmektedir.

«Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için buna benzer daha nice binekler yaratmış olmamızdır.»(Yâsin/42)

Bir ihtimal, burada sözü edilen «dolu gemi» insanlığın ikinci babası Hz. Nuh'un gemisidir ki; o gemi Hz. Adem'in neslini taşımıştı. Günümüzde kullanageldiğimiz o geminin benzeri buharlı gemileri de seyahatleri için Allah onları yapacak kabiliyeti emirlerine vermiştir.

«Biz de O'na şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve emrimizle gemiyi yap. Sonra azap emrimiz gelip de Tanrıdan su kaynayıp fışkırınca (veya kazan kaynayınca) hemen ona her canlıdan birer çift erkek ve dişi, bir de üzerinde azap vacip olanlardan başka aile halkını koy...» (Mü'minun/27,28)

Denizde suyu yara yara hareket eden ve insanların yükünü taşıyan gemiler. Gemiyi su üzerinde ve diğer gemileri feza boşluğunda yüzdüren o gemilerin yapı özellikleri, suyun vasıfları, rüzgârın, buharın, atomdan çıkan kuvvetin, diğer enerji ve kuvvet kaynaklarının özellikleri hep seyahat araçlarının fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için yaratılmış.

        4— Füzeler ve Feza Seyahatleri:

        Saffat suresinin ilk ayetlerinde göklerden bahsedilmekte ve oraya sihirle veya şeytanlıkla çıkılamı

yacağı, oradan bir haber alınamıyacağı ifade edildikten sonra, 10. ayette bir istisna yapılarak;

«Ancak kim bir ivme alır da arkasını delici alev kovalarsa, işte o göklere doğru yükselebilir.»

        Burada, bilindiği gibi yerçekimini yenecek ilk ivmenin kazanılması gerektiği (ki bu 981 cm/sn2'dir), sonra bu işin de sonunda yani yakıtın ateşlenmesinin arkasından ters tepkiyi yenecek alevin çıkacağını bildirmekte ve böylece göklere seyahatin 'yakıt veya fotonlu motorlar' ile gerçekleşeceğine işaret edilmektedir.

Son sistem seyahat araçları sözkonusu olunca, şu ayeti daha derin düşünüp modern ilim ve teknolojinin gelişmesi ile daha açıklığa kavuştuğunu anlamamak mümkün değil:

«...ve kendileri için buna benzer daha nice binekler yaratmış olmamızdır.»(Yâsin/42)

     En basit ve ilkel binek hayvanları ile araçlardan bilim ve teknolojinin gelişmesine orantılı olarak gelişen kara, deniz, hava ve feza nakil araçları; otomobil, gemi, uçak ve füzeler... Ve insanoğlu için yeryüzünden fezaya doğru gelişen seyahat imkânları. İnsan ömür ve gücünün uzanıp ulaşabildiği hedeflere doğru seyahat. Kur'ân da bu seyahatler ve dolayısıyla seyahat araçlarından bahsetmekte, insanları feza ve yeryüzü seyahatlerine davet edip teşvik etmektedir.

«Ey cinler ve insanlar topluluğu! Göklerin ve yerin boyutlarından dışarıya gücünüz yetiyorsa çıkıp gidin; ki bir kudretle olmadıkça çıkıp gidemezsiniz.»(Rahman/33)

 İnsan ömrü ancak güneş sistemi, gezegenler ve sabit yıldızlara seyahat yapmaya imkân verir. Bunların ötesindeki galaksiler ve özellikle kâinat dışına seyahat —Allah'ın bahşedeceği bir kudret olmadıkça— imkânsızdır. Ancak Allah'ın Hz. Muhammed gibi seçkin kulları bir kudret, binek ve güç verilmesiyle Mirac'a çıkması ve buna izin verilmesi ki; bu seyahatte dört büyük melekten biri olan Cebrail bile bir noktadan öteye geçememiştir.

«Kulu Muhammed(s.a.)i bir gece Mescid-i Ha-ram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah her türlü noksanlardan münezzehtir. Şüphesiz ki O, yegâne görücü ve işiticidir..»(İsra/1)

Bu ayette bir gecede Medine ve Kudüs arasında seyahat yapıldığından bahsedilmiş ve bu seyahat gidiş-dönüş şeklinde olmuştur. 1300x2 km.lik mesafenin birkaç saat içinde alınmış olması gerekir. Bu da ya uçak veya mekân dışı çıkışla açıklanabilir. Aynı gece kâinat dışına seyahat yapılmış olması ise seyahat aracı açısından son derece düşündürücüdür.

İşte yeryüzünde fezaya ve kâinat dışına kadar seyahatin sözkonusu edildiği ayetler ve seyahat araçları.

 

5— Sonuç Olarak Seyahat Araç ve Amaçları:

Kur'ân'da geçen seyahat ve turizm araçlarından bahsettikten sonra; Zuhruf suresinde, bu araçların nerede ve nasıl kullanılacağını, üzerinde seyredeceği yerlerin nasıl hazırlandığını ve bütün bunların hangi amaç için varedildiğini inceleyip görebiliriz. Sırasıyla ele alacağımız üç ayetin birincisinde şöyle denilmektedir:

«Size yeri O beşik kılmış, doğru gidesîniz diye yollar varetmiştir.»(Zuhruf/10)

    Aslında bu ayet ve ele alacağımız diğer ayetlerden tam manasıyla kastedilen anlamı ilmimizin, yeryüzünün fizik yapısı ve uzak yakın tarihi yönünde varabildiği noktaları oranında kavrayabiliyoruz. Görüş açımız doğru ise —ki aslında bugüne kadar daima böyle olagelmiştir— ilmin gelişmesi oranında bizden sonra gelecek nesiller, gerçekleri bizim anladığımızdan çok daha farklı ve gelişmiş olarak anlıyacaklardır. Böylece bu ayetin anlamı biraz daha genişleyip derinleşecektir, ilim ve bilgi kapıları aralandıkça, meçhuller kaybolup gerçekler gözönüne serilecektir. Böylece görüş ve bakış ufukları daha geniş buutlara ulaşan anlamlar ifade edecektir. Bu gerçeği belirttikten sonra ilim, bilgi ve gücümüz oranında incelememize devam edebiliriz.

«Size yeri O beşik kılmış, doğru gidesiniz diye yollar varetmiştir.» Bu ifadeden çıkarabileceğimiz anlam, üzerinde yaşadığımız dünya birçok değişmelere uğramış; an be an değişmelere uğrayarak gelişmiş ve sonunda insanoğlunun üzerinde hayat yollarını bulacağı bir beşik haline gelmiş. Sarp kayalar vadilere, ovalara, düzlüklere, seyahata elverişli yollara, velhasıl hayata elverişli toprağa dönüşmüş. Hidrojen ve oksijenin bileşiminden suyun oluşması. Dünyanın kendi ekseni ve güneş etrafında dönmesi.. Dünya, güneş sistemi ve kâinatı yöneten şaşmaz düzendeki harikulade kanunlar... Bütün bu sayısız imkânlar yeryüzü, denizüstü ve denizaltı, feza ve hayat yolculuğunun kolay, seyahat ederek bilgi ve görgünün arttırılması için yolların açık olduğunu anlatmada... Ancak her geçen gün ortaya çıkan yeni buluşlar ve ilmin gelişmesi, hayat yolculukları ile ilgili, günümüz ve geçmiş insanların görüşlerinden ötede yeni yeni anlayışlar ekliyecektir.

«Bütün çiftleri O yaratmıştır.»(Zuhruf/12)

    İlk canlı varlık olan 'hücre'nin bileşiminde varolan dişilik-erkeklik özellikleri, hayat düzeni ve hayat yolculuğunun en belirgin kaidesidir. Her türlü faaliyet —kâinatın artı ve eksi elektronlarından müteşekkil atomlardan meydana gelişi gibi— bu çift düzenine göre sürüp gider. Öyleyse hayatta her yönüyle varlıkların çift olması sözkonusudur. Biz insanlar da turizm ve seyahat dahil, her türlü faaliyetimizi çift olarak ve çift olmak gerçeğine göne sürdürüyoruz.

«Gemiler ve hayvanlardan sizin için O binek yap-

mıştır.»(Zuhruf/12)

Böylece bu çift —yeryüzünün halifesi olarak— bütün enerji kaynaklarından yararlanacaktır. Gemiler, hayvanlar ve her türlü ulaşım araçları gezip dolaşmak ve seyahat etmek için insanın emrine verilmiştir. Burada gemiden kastedilen sadece denizde değil; kara, denizaltı, hava ve fezada yüzen gemilerdir. Ve bütün bu seyahat araçlarının varoluş hikmeti:

«Ta ki bunların üzerlerine oturunca Rabbinizin nimetini anarak; 'bunları buyruğumuza veren ne yücedir' diyesiniz.Yoksa biz onu zaptedemezdik.»

(Zuhruf/13)

Bütün çeşitleri ile seyahat araçlarının insanın emrine verilişinin ötesinde onları zaptetme ve yönetme gücü de verilmiştir. İnsan bu araçlardan dilediği gibi yararlanabilmektedir. Ancak bu yararlanabilme anında ve her şeyin ötesinde şu gerçeği düşünmeye, 'ebedi hayat yolculuğu'nu tefekkür etmeye davet ediliyor:

«Ve biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.»

(Zuhruf/14)

      İnsanoğlunun bir ömür boyu —atası Hz. Adem gibi— dönüp dolaşıp tekrar seyahatin başlangıç noktasına dönmesi.. Her türlü seyahat araçlarının üzerinde gezip dolaşırken bilgi ve görgünün arttırılmasıyla kalbin eğitilip vicdanın canlandırılması sözkonusudur. Gezip dolaşarak bilgi ve kültürün arttırılması ile varılacak son hedef; ruhun dirilmesini gerçekleştirmek ve ebedî gerçeği kavrayarak dönülecek 'ebedî hayat yolculuğu'nun anlaşılmasını sağlamaktır. Seyahat araç ve amaçları öylesine çok ve değişik ki; insan yol aldıkça önüne yeni yollar ve gerçekler, bu gerçekler ışığında yeni amaçlar durmamacasına çıkıp sonsuz yollar gibi uzayıp gidiyor!..

İşte çok kısa olarak Kur'ân'ın turizm ve seyahat araç ve amaçlarını özet olarak ele alışı ve düşündürdükleri...