Fikret BİLA
Çözüm’ün Dayandığı Sınır
1 Ağustos Cumartesi 2009
“Cesaretin” sınırı
İçişleri Bakanı, “Cesur adımlar attık, daha da atacağız” ifadesini kullanmıştı.
Bu konuda, “PKK’nın taleplerini karşılamak” anlamı taşımadığı belirtilmekle birlikte özellikle Avrupa Birliği sürecinde sadece AKP döneminde değil, bir önceki hükümet tarafından da önemli adımlar atılmıştı.
Buna karşın PKK-DTP çizgisinin talepleri devam etti. Bugün geldiğimiz noktada da yeni talepleri var.
Bu bağlamda, İçişleri Bakanı Atalay’ın ifade ettiği “cesaretin” sınırı nedir, sorusu önem taşıyor.
PKK-DTP çizgisinin talepleri belli:
1- Güneydoğu’ya özerklik tanınması,
2- Farklı kimlik-kültürlere anayasal güvence getirilmesi,
3- Kürtçenin resmi eğitim dili olması,
4- Koruculuk sisteminin kaldırılması,
5- Genel af ilan edilmesi,
6- Öcalan’ın muhatap alınması, serbest bırakılması ve siyaset yapmasına olanak tanınması.
CHP lideri Deniz Baykal, Türkiye Cumhuriyeti’nin başta üniter yapı, ulus-devlet olmak üzere temel ilkeleri ve niteliklerini yeniden tanımlayacak anayasa değişikliklerini kabul etmeyeceğini açıklamıştı.
MHP gelişmeleri, iktidarın PKK’ya teslim olması biçiminde değerlendiriyor. Genelkurmay’ın görüşü, bireysel olarak farklı kültürlerin özgürce yaşanması, siyasal alana taşınmaması, yeni azınlıklar yaratılmaması, Anayasa’yla oynanmaması, üniter devlet, ulus-devletin zedelenmemesi biçiminde özetlenebilir.
İki olasılık:
Bu sürecin sonunda iki olasılık var:
1- Hükümetin talepleri dikkate alarak, anayasa değişikliği, Güneydoğu’ya özerklik verilmesi, Kürtçenin eğitim dili olması, koruculuk sisteminin kaldırılması, genel af ilan edilmesi gibi PKK-DTP çizgisini memnun edecek bir paket açıklaması,
2- Bu talepleri dikkate almadan, köylerin Kürtçe isimlerinin iade edilmesi, Kürtçenin seçmeli ders olması, daha fazla üniversitede Kürt kürsüleri ve enstitüleri kurulması gibi PKK-DTP çizgisini tatmin etmeyecek adımlar öngörmesi.
Yorum : Fikret Bila, köşesinde daha çok haber ağırlıklı yazılar yazmaktadır. Yorum hiç yok denemez, çünkü haberleri seçerek vermektedir, bu da farklı bir yorumlamadır. Gazetecilikte “yorum” dendiğinde bu anlaşılmamaktadır. Çünkü Fikret Bila’nın yaptığını gazetelerin habercileri zaten yapmaktadır. Yorum ise köşe yazarlarının az haber veya bilgi çok yorum yaptığı bir yazı türüdür. En azından yorum tarzı yazılarda biz, böyle bir içerik oluşturmaya çalışmaktayız.
“EY HALKIM!” DESEM DUYAN OLUR MU?
Biri çıkıp;
“Ey Kürtler, bugün yaşadığınız acıların bir nedeni var, o da Müslüman olmanızdır. Bunu hiç düşündünüz mü? Lozan’da Müslüman anlamında kullanılan “Türk”ü dağa taşa ırk anlamında yazıp sizi Kürtçülüğe ikna edenlerin amacı neydi? Nefret ettiğiniz bu kişiler, sizlere çok sevdiğiniz bir devleti mi hediye etmek istiyorlardı? Yoksa İran’da İslam Devrimi olan günlerde sizlere Müslüman olduğunuzu unutacak kadar Kürt olduğunuzu konuşmanızı ve sizleri bekleyen acıları yaşamanızı mı istiyorlardı” dedi mi? Üzgünüm, diyeni de siz duymadınız veya duymak istemediniz.
Gelelim, sorunun çok geç kalmış da olsa çözümüne:
Her şeye rağmen Kürtlerin, Kürt olmayanlarla evliliği devam etmektedir. Bu evlilikler daha da arttırılabilir. Her politik kararın uygulamasında gösterilen stratejik özen, bu konularda fazlasıyla gösterilebilir.
-Doğu ve G.Doğu’da yaşayalar Türkiye’nin farklı yörelerine tarımda, hayvancılıkta, inşaatta, balıkçılıkta, fabrikada… geçici sürelerle de olsa ailece çalıştırılabilir. Çalışılan yerlerde mütevazi barınma olanakları sunularak o yörelere yerleşmeleri dolaylı olarak teşvik edilebilir. Bu arada erkek çocukların, yörenin kızları ile evlenmelerine, çocukların da yöre okullarında okumalarına yardımcı olunmalıdır. Aşağılanma, hor görülme gibi tutumlardan uzak durulmalıdır. Bunlar yapılırken aşırı bir nüfusun bir yerde yoğunlaşmamasına da özen gösterilmelidir.
-Kürt kökenli vatandaşların eşlerine acilen çalışabilecekleri işler bulunmalıdır. İşlerin niteliği kadınları çocuk doğurmaktan ve politik mücadeleden uzak tutacak nitelikte olmasına özen gösterilmelidir.
-Teslim olan örgüt üyeleri askerlikten muaf olmalıdır.
-Ülke genelinde hazine arazilerinin %20’si ikiye ayrılmalı, yarısı on dönüm halinde Doğu ve Güneydoğu’da beş yıl görev yapan asker ve polislere tahsis edilmelidir. Diğer yarısı da gelip teslim olmuş PKK örgüt üyelerine evlenme ve yerleşme karşılığı tahsis edilmelidir. Bu kişilere hayvancılık veya tarım kredisi de verilebilir. Dağıtılan araziler, teslim olanları ıslah olmaya ikna edici özellikte olmalıdır. 10 yıl içinde suç işlememeleri durumunda da arazinin sahibi olabilmeliler.
-Tüm Türkiye 3-5 bin kişinin yaşadığı mahallelere ayrılmalı ve en geniş özgürlükler mahallelerde yaşanmalıdır. Her mahalle ayrı bir yönetim birimi olmalı, yönetim de seçimle oluşmalıdır. Böyle olunca özgürlükler ne kadar kötü niyetle kullanılırsa kullanılsın, sonunda 3-5 bin ile sınırlı bir toplulukta kolayca önlenebilecektir. Bir de birbirine yakın toplulukların kendi aralarındaki eskilere dayanan veya sonradan ortaya çıkması muhtemel anlaşmazlıklar, mahalleleri birbirinde uzaklaştıracak ve birlikte isyan etmelerini zorlaştıracaktır. Devletler arasındaki dengeler ne kadar önemli ise halklar, aşiretler arasındaki dengeler de o kadar önemlidir..
-Avrupa’da Kürt nüfusun artışı desteklenmelidir. Hatta Batılı devletlerin vatandaşı olmaları için özel yöntemler geliştirilmelidir. Avrupa’da da başlarına bir iş geldiğinde ise yardımlarına koşmalı ve Türk Devleti’nin sıcak ilgisi hissettirilmelidir.
-Kürtlerin, Türkî Cumhuriyetlere ticaret yapmaları desteklenmelidir. Bir süreliğine para kazanmalarına da yardımcı olunmalı.. Sonunda o ülkelere yerleşmeleri ve ora halkı ile evlenmelerine dolaylı yardımcı olunmalıdır..
-Toplu Konut İdaresi’nin yaptığı konutlara bölge halkının üye olmaları teşvik edilmeli, konutlar orantılı olarak bölge halkına da dağıtılmalıdır. Böylece Türkiye’nin her yöresinde dengeli ve evlenerek kaynaşan bir demografik yapıya dönüşmesi sağlanmalı.
-Önümüzdeki dönemde inşaat sektöründe ciddi bir canlanma beklenebilir. Buna hazırlık için D.ve G.Doğu bölgesinde inşaat işçisi ve kalfası yetiştiren meslek edindirme kursları açılmalı. Buralarda eğitim görenlere inşaatlarda iş bulmalarına yardımcı olunmalı. Bölge insanını Türkiyeli yapacak benzer projeler uygulanmalı..
-Yabancılara, TOKİ’nin konutlarını satın alma hakkı tanınabilir. Bunun pazarlaması öncelikle Türkî Cumhuriyetlerde ve Arap ülkelerinde yapılabilir. Doğu ve G.Doğu’da yapılan konutlar Türkî Cumhuriyetlerde, Ege ve Akdeniz sahilleri Arap ve Batı ülkelerinde pazarlanabilir. Böylece bölgeye dışarıdan nüfus aktarılmış olacak ve homojen yapı bozulacaktır.
-Mustafa Kemal Paşa Lozan’da mübadeleyi ve plebisiti benimsemiştir. Bu nedenle Türkiye’nin herhangi bir yerinde insanların ırklarına ve dinlerine bakmaksızın, Kuzey Irak’ta yaşayanlarda da ırk ve din ayrımı yapılmadan T.C. veya Irak vatandaşı olmalarına geçici bir süreliğine izin verilebilir. Türkiye’de yaşamak istemeyenler Irak’a, Irak’ta yaşamak istemeyenler de Türkiye’ye gelebilmelidir. Irak’ta çok cazip bir ortam oluşmadan bu seçenek iki ülke insanlarına tanınmalıdır.
-PKK’nın Irak’tan çıkarılmasını istemek stratejik açıdan doğru olmayabilir. Türkiye’de yaşamak istemeyenler Irak’a gidebilirler. Ayrıca köken olarak Talabani ve Barzani’nin kabilelerinden olmadıklarından yakın bir gelecekte bu guruplar arasında Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eden çatışmalar çıkabilir. Bu tür gelişmeleri beklemek gerekir…