Gül'ün yanıtı - 28.07.2009
BU gazeteciler çok muzır şeyler... Dün Kayseri'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e “Türkiye'de güzel şeyler olacak dediniz, oluyor mu?” diye sormuşlar. Bu soruya siz olsanız ne yanıt verirsiniz: “Oluyor... Nitekim bakın şu şu oldu” veya “Öyle dedim ama henüz olmadı” dersiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı mutat üzere öyle bir şey söylememiş.
Mutat üzere diyoruz çünkü Sayın Cumhurbaşkanı, "malumu ilam" yani bilinenleri tekrar etme konusunda gerçekten eşsizdir. Nitekim yine bilinenleri tekrar etmiş:
"Bunların hepsi olacak. Herkes güzel şeylerin olmasına yardımcı olur. Herkes yardımcı da oluyor herkes. Türkiye için güzel şeyler olacaktır. Bunlar tartışılarak konuşularak, büyük bir sorumluluk duygusu içinde hep yapılacak şeylerdir.
Bu açıdan bütün devlet organları başta olmak üzere Türkiye'nin düşünen insanları, aydınları, entelektüelleri, yazarları, çizerleri görüyorsunuz, gayet canlı bir tartışma da yapılıyor.
Önemli olan burada ülkemizi problemlerden nasıl kurtarabiliriz ve ülkemizin önünü nasıl açabiliriz, bütün vatandaşlarımızı nasıl kazanabiliriz, Türkiye'nin bütün vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti'ne olan aidiyet duygusunu nasıl güçlendirebiliriz. Herkes, ben bu ülkenin en şerefli vatandaşıyım diye nasıl bunu hisseder, yapılacak şeyler bunlardır.
Aslında Türkiye'nin demokratikleşme süreci, reform süreci de bununla ilgilidir. Ülkemizin çok meseleleri vardır, her ülkenin çeşitli meseleleri olduğu gibi. Türkiye bu çeşitli meseleleri demokrasinin standartlarını yükselterek, kendine özgüven duyarak, farklılıklarını zenginlik olarak halledecektir. Bu da herhalde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin, sorumlu olan herkesin en mutlu olacağı şeylerdir. Problemlerimizi çözersek, o zaman Türkiye'nin önünün ne kadar daha büyük açık olduğunu, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, bütün Türk vatandaşlarının, Türk insanının ne kadar çok daha özlediği standartlara, noktalara süratle ulaştığını göreceğiz" demiş.
Bunlar malumun ilamı niteliğinde laflar diyoruz ama itiraf edelim ki acaba Sayın Cumhurbaşkanı bu tür konuşmalarla birtakım mesajlar veriyor da biz mi anlayamıyoruz diye ara sıra tereddüt ediyoruz.
Belki de öyledir.
Konuştuğunuz biri sorunuza yanıt olarak 300 yahut 500 atasözünü alt alta sıralasa, ne anlarsınız?
İhtimal onlardan biri veya birkaçı konuştuğunuz konuyla ilgilidir ama siz asıl "yanıt" niteliğinde olanı bulup ortaya çıkartıncaya kadar göbeğiniz çatlar.
Bu "güzel şeyler olacak" meselesi, biliyorsunuz Türkiye'nin yıllardır sürüp gelen "terör" sorununa çare bulma umutlarının arttığı anlamına geliyordu. Zaten o yüzden ilgi çekmişti.
Peki "teröre çözüm" anlamında ne yapıldı?
Hadi ona yanıt istemek için "erken" diyelim. Peki ama hiç olmazsa Abdullah Öcalan'ın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la arasında dolaylı da olsa bir iletişim oluştuğuna ilişkin sözlerine açıklık getirse fena mı olurdu?
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
İkilem
Sayın Cumhurbaşkanımızın pembe sözleri elbetteki hepimizin temennisidir. Ama iktidarla beraber göreve geldikleri günden bu yana herhangi bir somut adım atamadıklarından dolayı, gerçekleşmesi kuşku verici ve muammadır.
Kendi deyimleri ile ‘Muhafazakar Parti’ , Türkiye’de büyük bir çoğunluğun da ‘İslamcı Parti’ diye nitelendirdiği iktidar partisinin başta ‘Kürt Sorunu’ ve ‘Baş Örtüsü Sorunu’ ile ilgili olarak, beklentileri büyük oranda boşa çıkardığı bilinen bir gerçektir.
‘Kürt Sorunu’ Türkiye’de binlerce can yaktı. Bizde sürekli olarak ‘ötekileştirme’ fikri hakim olduğu için, düştüğü yeri yakan ateşin kıvılcımlarından uzak kalmayı yeğliyoruz.
Sadece menfaatleri doğrultusunda yazdıkları ‘İki Kardeş Milletin Arasındaki Nifak’ adlı senaryonun figüranları da, Allah’ın aşağıda ve daha birçok ayetteki emirlerini görmezden gelen yöneticiler ve bizleriz.
مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذَلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ (32)
Bundan dolayıdır ki, İsrailoğullarına kitapta şunu bildirdik: Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur. (Mâide- 32)
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ
مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا (29)
Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınızı ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. (Nisa – 29)
‘Başörtüsü Sorunu’nda da trajikomik şeyler oluyor ülkemizde. Devletin en üst makamlarında bulunan yöneticilerimizin eşlerinin başında başörtüsü var. Halk çoğunlukla müslüman ya da mümin. Birliklerine girmek için çırpındığımız Avrupa ülkelerinde serbest. Müttefiki olarak göründüğümüz ABD’de de yasak değil.
Eeeeee… Bu ne yaman çelişki dostlar ?
Allah sabır, umut ve huzuru aramızdan eksik etmesin.