Grass’ın İstanbul’u...
20.04.2010
İstanbul’a yağmur yağdığı zaman Boğaz kıyısında bir saçak altında oturup, serin suları, gelip geçen ıslak vapurları seyretmek, havadaki deniz neminin kokusunu almak büyük bir zevktir benim için. Hele böyle bir gün, dostlarla birlikte geçiyorsa.
Geçen akşam Yaşar Kemal, Günter Grass ve aileleriyle böyle bir zevki paylaştık. Boğaz’ın Anadolu yakasında, dünyanın en lezzetli balıklarını hazırlayan Cemil Usta’nın Rigel lokantasında, sırtımıza battaniyeler alarak, açık havada oturduk. Bize aile büyükleri gibi özen gösteren lokanta personeli üşümeyelim diye portatif sobalar yakmışlardı.
Bu mevsimde Boğaz’ın tekir ve çinekop balıkları nefis olur. Masadaki mezelere eşlik eden buz gibi rakı, edebiyat sohbetlerini, anlatılan anıları, şakaları daha da cilalıyordu sanki. Hatta bir ara Grass, Bertolt Brecht’ten Hanns Eisler’in bestelediği bir şarkı söyleyince, masanın ısrarı üzerine bana da minik bir konser vermek düştü.
Oysa ben oraya ayağımdaki sahne tozuyla, büyük bir halk konserinden geliyordum. Lefkoşa’nın İnönü Meydanı’nı dolduran Kıbrıslı Türkler ve bazı Rumlarla hep bir ağızdan şarkılar söylemiştik.
Oradan uçağa atlayıp İstanbul’daki akşam yemeğine ucu ucuna yetişmiştim.
Kıbrıs’ta bana sorulan bir soruyu, üstümde kalmasın diyerek Yaşar Kemal’e ilettim. “Kıbrıs’a niye hiç gelmiyor Yaşar abi? İyi bir arkadaşı olan sendikacı Kavasoğlu öldürüldü de onun için mi?” diye soruyorlar dedim.
“Evet” dedi, “Doğrusu onun için gitmiyorum!”
İyi ama, dedim; İstanbul’da da birçok arkadaşımız öldürüldü. Burada nasıl yaşıyoruz?
Bu soru üzerine Günter Grass kadehini kaldırdı ve espriyi patlattı:
“Öldürüleceksen İstanbul’da öldürül.”
Bu arada rakı kadehini tutan eliyle yakamozlanan Boğaziçi’ni, ışıklar içindeki köprüyü, suya yansıması düşen sarayları, görkemli camileri, yalıları gösteriyordu.
***
Kahkahalar dindikten sonra Grass’a, bu sözünüz ne güzel bir kitap adı olur dedim; Almanya’da otobiyografim yayınlanıyor. Belki de yayıncıma bu ismi öneririm.
“Tamam” dedi. “Al istediğin gibi kullan.”
Güzel ve zalim şehrimizi bundan daha güzel anlatan bir cümle olabilir mi?
YORUM:
KUR’AN VE İSTANBUL…
Yazar bize göre yabancı.ama İstanbul’un kıymetini bilenlerden.Ne güzel söylüyor.Öleceksen de İstanbul’da öleceksin.Ol mahiler ki derya içreler deryayı bilmezler.Yani balıklar denizin içinde yaşarlar ama denizi bilmezler.Neden çıkmamışlardır içinden ki denizin kıymetini bilsinler.çünkü dışarıda yaşayamaz ölürler.SAİD İ NURSİ’den: Elde Kur’ân gibi bir mucize-i bâki varken, başka burhan [delil] aramak aklıma zâid [gereksiz] görünür. Elde Kur’ân gibi bir burhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam [susturmak] için gönlüme sıklet [ağırlık] mi gelir?” (Sözler, s, 365)Allahım; bizi Kitabımız Kur’anı Kerim’in kıymetini bilenlerden eyle.O’nun içine giren ve içinde(sınırlarında)yaşayanlardan eyle.Bizler ölüyüz yaşıyor zannediyoruz.HZ.Ali’(r.a)nin dediği gibi”insanlar uykudadır,ölünce uyanırlar”Kur’an nizamıyla ihya olan ve Kur’anla haşrolunanlardan eyle.Bizleri O’nun uğruna ve O’nun gölgesinde yaşayan ve ölenlerden eyle.İstanbul’un da kıymetini bilenlerden ve İstanbul’da yaşamanın bedelini verenlerden eyle.İstanbul’da Medine’mizi kuranlardan eyle.Hem çoğuz hem azız,çokluğumuzu ve azlığımızı idrak edenlerden eyle.Kur’anla bakan,Kur’anla gören ve Kur’anla fethedenlerden eyle….Nesillerimizi de yarabbi…