İlk Meclis'ten portreler
1274 Okunma, 0 Yorum
Toktamış Ateş - Bugün
Osman Eskicioğlu

1. Türkiye Büyük Millet Meclisi yakın tarihimizin en onurlu Meclis'i olması bir yana yakın tarihimizde en büyük hizmeti yapan Meclis'tir.

Bağımsızlığımızın ardında yatan güç, bu Meclis'in mütevazı çatısı altından kaynaklanmıştır ve her kim olursa olsun ve nasıl bir duruş sergilerse sergilesin, bu Meclis'in tüm üyelerine sınırsız bir sevgi ve saygı duymak hepimizin borcudur.

23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazı sonrasında toplu olarak Meclis binasına gelindikten sonra en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Milletvekili Şerif Bey'in açış konuşmasını okuyoruz: "Burada bulunan saygıdeğer insanlar. İstanbul'un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğunu, bütün temelleriyle halifelik makamının ve hükümet merkezinin istiklalinin yok edildiği hepinizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, ulusumuzun bize sunulan yabancı tutsaklığını kabul etmesi demekti. Ancak tam bağımsızlıkla yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri özgür ve başına buyruk yaşamış olan ulusumuz, tutsaklık durumunu son derece sertlik ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak yüksek meclisinizi meydana getirmiştir. Bu yüksek meclisin en yaşlı üyesi niteliğiyle ve Tanrı'nın yardımıyla ulusumuzun iç ve dış tam bağımsızlık içinde alınyazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendisini yönetmeye başladığını bütün cihana duyurarak Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum..."

1. Büyük Millet Meclisi, ister Mustafa Kemal yandaşı olsun, ister Mustafa Kemal karşıtı, "2. Grup" milletvekillerinden olsun, isimli isimsiz, tüm kahramanlarıyla ve bunların sonu ne olursa olsun tarihe devrettiğimiz bir yiğitlik, özveri ve onur sayfasıdır. Bu Meclis'in zabıtlarının sağlanabilmesine karşın, günümüzde gençlerimizin bunları okuyup yararlanabilmeleri pek mümkün değildir. Zira çok ağır bir dilleri vardır.

Bu Meclis'te zaman zaman çok sert ve kırıcı tartışmalar da yaşanmıştır. Zira bu Meclis'in üyelerinin büyük bir çoğunluğu sert, kararlı ve bükülmez insanlardır. Örneğin, hükümet üyelerinin tek tek Meclisçe seçilmeleri ve gene tek tek Meclis'e karşı sorumlu olmaları konusunda yapılan konuşmalardan birkaç örnek vermek istiyorum: Refik Şevket Bey (Saruhan) -...Bizler birbirine bağlı ve sonsuz kötülüklerin doğurduğu faciaların son aktörleriyiz. Öyle aktörler var ki herhalde milletin azim ve dayanışmasından kuvvet ve imanından meydana geldik. Bu azimle ümitle temenni ediyorum ki iyilik, refah ve kurtuluş bizde olacaktır...

Muhittin Baha Bey (Bursa)- ...Meclis'in şahsen, ferden geleceğin herhangi bir gününde Allah lüzum göstermesin, ferden ipleri çekilecek vaziyetteyiz. Mesuliyette şiddetle beraberiz...

Cephelerdeki durumu güçlendirmek ve asker kaçaklarını azaltmak amacıyla çıkarılan "Telkin ve Tedhiş Yasa Tasarısı"nın kimi maddelerinin çok ağır hükümler içermesi de Meclis'te tartışmalara neden olmaktadır: "Hamdullah Suphi Bey (Antalya) -...Arkadaşlar bazen küçük bir sis gözümüzün önünde koskoca bir ufkun görülmemesinde etkili olur. Bugün elim bir vaziyette bulunduğumuz için komisyon bize manası bakımından titreye titreye düşünmemiz gereken fevkalade müthiş bir teklifte bulunuyor... Arkadaşlar yalnız korkuyla hükümet etmek, yalnız korkuyla memleketimizi müdafaa etmek istedik mi bir gün mutlak bir çöküntüye uğrarız ve başımızın üzerine son yıldırım da iner ve bizimle beraber memleket de batar...

Tevkif Rüştü Bey (Menteşe) -...Hakikaten günahtır. Hele bizim memleketimizde acınacak pek çok aile vardır fakat hepsinin üstünde acınacak büyük bir aile vardır. Efendiler o yıkıldığı gün hiçbirimiz yaşamayacağız. O da milletimizin ailesidir...

İhsan Bey (Adana) -...Efendiler fert yok ve cemiyet vardır ve millet vardır. Bugün hakiki varlığımıza hücum eden kudurmuş düşmana karşı tam bir şerefle boğuşan, harp eden kahraman arkadaşlarını alçakçasına düşmanlara bırakıp da karısının kucağına kaçanlara bir şey yaparsınız efendiler...

...Memleket istiklal, şiirle kurtarılmaz fedakârlıkla kurtarılır. Fena uzuvları öldüreceğiz. Cephe gerisinde kaçanlara, irade ve imanı zayıf alçaklara sığınak bırakmayacağız. Herkes ölecek biz de öleceğiz..."

Kimilerinin hâlâ kabul etmedikleri, kabul etmek istemedikleri 1. İnönü Savaşı kazanılmıştır. Bütün ülkede olduğu gibi BMM çatısı altında da büyük bir sevinç vardır:

"Muhittin Baha Bey (Bursa) - ...Evet çok yandık, çok harap olduk. Avrupalılar ellerinden geleni yaptılar onların bizde vücuda getirdikleri yangınlar, ruhlarımızdaki külleri dağıtmak için rüzgar oldu. Yananlar yanarken, ölenler ölürken, doğanlar daha kuvvetli daha azimli oluyorlar. Ben istikbale güvenle bakıyorum..."

Mustafa Kemal'in bu meclise ve bu meclisin üyelerine duyduğu saygı elbette bu insanları ortaya getiren iradeye duyduğu saygıdır, ulusa duyduğu saygıdır.

4 Ekim 1922 Mustafa Kemal İzmir kurtarıldıktan sonra ilk kez BMM çatısı altında konuşmaktadır:

"...Meclisimizin civanmert ve kahraman ordularının başında bir asker, sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirdiğimden dolayı bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim..."

Mustafa Kemal böyle bir liderdi...

 Yorum:

İLK MECLİS ÜYELERİNİ RAHMETLE ANIYORUZ.

23 Nisan 1920 Cuma günü bambaşka bir gündü. Çünkü o gün koca bir imparatorluğun yıkıntılarından yeni bir toplum ve yeni bir devlet doğuyordu.  22 Nisan 1920’de yapılan çağrı ile Millet Meclisi 23 Nisan 1920 günü toplandı. O gün,  Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazından sonra topluca meclis binasına gelindi. 23 Nisan 1920 günü Saat 14.00’de merasimle ve dualarla Meclis açıldı. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye olan Sinop Mebusu Şerif Bey getirildi. İlk meclis, din adamı, İstanbul’dan gelen mebuslara ilave olarak, devlet memuru, asker ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı.

Böylece bir milleti temsil eden bu Türk, Kürt, Laz, Zaza, Dadaş, Arap, Boşnak, Kafkas, Gürcü, Alevi, Çerkez ve Azeri mebuslar her yönleriyle bir Türk milletini temsil ediyorlardı. Sayıları 127 olan İlk Meclis'i kuran bu muhteşem kadronun özeliklerinden çok seviyeli, seçkin kişiler olmalarıydı. Ama her şeyden önemlisi, meslek olarak, eğitim durumu olarak, etnik kökeni-mezhebi olarak, düşünce olarak bu ülkenin gerçek sahibi ve mozaiğini oluşturuyorlardı.

En yaşlı üye olması dolayısıyla başkanlığa getirilen Sinop Mebusu Şerif Bey açış konuşmasında şunları söyledi:

“Burada bulunan saygıdeğer efendiler,

İstanbul’un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler işgal olunduğu ve bütün temelleriyle halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepinizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmez, milletimizin teklif edilen yabancı esaretini kabul etmesi demekti. Ancak ezelden beri hür ve bağımsız yaşamış olan milletimiz esarete altına alınmayı büyük bir şiddet ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplayarak yüce meclisini meydana getirmiştir. Bu yüce meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin içte ve dışta tam bağımsız olarak kaderini (geleceğini) bizzat üstlendiğini ve idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.”

   Bildiği gibi ilk toplantılarda seçimler yapıldı Mecliste. Dehasıyla, kahramanlığıyla, cesaretiyle, üstün yeteneği ile liderliği tartışılmaz Mustafa Kemal Meclis Başkanı seçildi. Erzurum mebusu Celalettin Arif Bey ikinci Reis, Kırşehir mebusu Cemaleddin Çelebi ve Konya Mebusu Abdulhalim Çelebi de onların yardımcısı oldular.

Bu mebusların istatistik bilgilerine bakarsanız son derece şaşırtıcı bir tablo ile karşılaşırız. Mebuslar içinde mesleki oranlar kısmen şöyle idi: Memur: % 27, Eşraf: % 14, Serbest Meslek sahibi: % 13, Asker: % 13 ve Din adamı: % 11. Bu tablo gerçekten milletin bir çeşit mozaik olan bu milletin tam bir aksi tam bir görüntüsü idi. 

Fakat zamanla bu durum değişti. Bizim asla tasvip etmediğimiz bir hal aldı. Bir tarafta iktidar, diğer tarafta da muhalefet olmak üzere meclis ikiye bölündü. Bu doğru bir şey değildir. Toplum yönetimlerinde nispi temsil esas olmalıdır. Sayıları milyonları aşan bir toplumda bir tek fert, bir tek birey olsa da onun bir toplum kadar değeri vardır. Bir tek kişi bir toplum için feda edilemez. Toplumda kim olursa olsun, inancı, düşüncesi, fikri zikri ne olursa olsun, herkesin ama herkesin hakkı toplumsal hakkı kendisine verilir. Devlet, herkesin ve tüm vatandaşların temsil edildiği koni şeklindeki bir yapının en üst kurumudur.

Toplumdaki organik yapıyı kavrayamayanlar kurtuluşu ve zaferleri bir iki kişiye izafe ederek, eşsiz ve insanüstü kahramanlar üretirler. Hâlbuki zafer tüm savaşa katılanların birlikte elde ettikleri bir sonuçtur. Toplumun bir uzviyet olduğunu kabul edip gereğini yerine getirirsek bugünkü problemlerin birçoğunu çözüme kavuşacağına inanıyorum.

Netice olarak bir toplumda yerinden yönetim ve temsilde nispi sistem esastır ve toplum bir uzviyet olması dolayısıyla bütün toplumsal olaylar bireylerin işbölümü sayesinde birlikte çalışıp beraber verilen emekler neticesi olarak gerçekleşir.

 

Osman Eskicioğlu






Sayı: 46 | Tarih: 25.04.2010
Can Ataklı
Başkanlık sistemi ile federal devlete geçiş
4948 Okunma
Mesut Karaaytu
Ebubekir Sifil
İslami Kristoloji
2212 Okunma
16 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Çarpıt babam çarpıt
1679 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ali Bulaç
Kerim devlet
1478 Okunma
2 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Reşat Nuri Erol
Tarımda faiz, icra ve iflas
1418 Okunma
4 Yorum
Ilker Ardic
Nazlı Ilıcak
AK Parti yalnız kaldı
1353 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Oktay Ekşi
Sistemin Fazileti
1349 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Altan
Dışişleri soykırımına nasıl bakar?
1340 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Bize uymayan bir sistem
1326 Okunma
Serdar Turan
Dücane Cündioğlu
Ahlaklı ama Edepsiz
1315 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
İki yumruk: Benzerlik ve farklılıklar
1312 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Başka bir Yöntem
1310 Okunma
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Grass’ın İstanbul’u...
1287 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Başörtüsü Düşmanlarına On Bir Tokat
1285 Okunma
Emine Hocaoğlu
Toktamış Ateş
İlk Meclis'ten portreler
1274 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Savaştan barış çıkartmak
1270 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Batılı değerler: Çifte standart ve dinî ayrımcılık
1232 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler