22 NİSAN 2010
Onlar bir kere söylediler, yazdılar, biz de bin birinci defa yazalım:
Birinci tokat: Dünyanın bütün (evet bütün) demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına bağlı ve saygılı medenî ülkesinin üniversitelerinde başörtüsü serbesttir.
İkinci tokat: Lâikliğin ana vatanı olan Fransa'da da serbesttir. (Orada başörtüsü yasağı, insan haklarına aykırı olarak sadece resmî devlet liselerinde vardır.Özel liselerde yoktur.)
Üçüncü tokat: Demokrasinin vatanı olan İngiltere'de, başörtüsü ilkokullarda bile serbesttir.
Dördüncü tokat: Bütün erginlik yaşına gelmiş İslâm kadın ve kızlarının tesettüre girmesi farzdır. Bu farz Kur'ân, Sünnet ve icmâ-i ümmet ile sabittir. Ankara Diyanet İşleri Başkanlığının, tesettürün farz olduğuna dair iki resmî fetvası bulunmaktadır.
Beşinci tokat: Ülkemizdeki başörtüsü yasakları insan haklarına, demokrasiye, eşitliğe, adalete aykırıdır.
Altıncı tokat: Köleliğin en çirkini ve utandırıcısı, üzerinde TC resmî anteti bulunan "Vesikalarla" fahişelik yapmaktır. Maalesef ülkemizdeki düzen buna izin vermekte, genelevlerin kapısında polis bekletmekte, fuhuştan KDV ve kazanç vergisi almakta, bu vergiyi bütçesine katmaktadır.
Yedinci tokat: Devletimiz "Kadınlara fahişelik yapma iznini vermeyeceğine dair" uluslararası KadınHakları Sözleşmesine imza koymuş bulunmaktadır.
Sekizinci tokat: Demokrasinin beşiği olan İngiltere'nin okul ve üniversitelerinde serbest olan başörtüsünün Türkiye'de yasak olması gülünçtür, rezalettir, traji-komedidir.
Dokuzuncu tokat: Ülkemizdeki başörtüsü yasağını aklın, vicdanın, insafın, insan haklarının, eşitlik prensibinin, adaletin ışığında doğru bulmanın ve savunmanın imkânı yoktur.
Onuncu tokat: Başörtüsü yasağı din ve inanç hürriyetine aykırıdır. İnandığı gibi yaşamak hürriyetini engellemektedir. Toplumsal barışı ve mutabakatı dinamitlemektedir. Bu yasağı haklı gösterecek bir tek (tekrar ediyorum bir tek) geçerli gerekçe yoktur.Haksız bir diretmeden, despotluktan ibarettir.
Onbirinci tokat: Bu yasak lâikliğe aykırıdır. Başörtüsü lâikliğe aykırı olsaydı, lâik Fransa'nın üniversitelerinde yasaklanırdı.
Yukarıda tokat şeklinde onbir madde zikr ettim. Aklın, vicdanın, bilgeliğin, mantığın, insafın, adaletin ışığında bunları çürütmek mümkün değildir.
İsmet Paşa başörtüsüne karşıymış...
Başörtüsü filan veya falan ideolojiyle çatışıyormuş...
Dinsiz bir ilâhiyatçıKur'ânda başörtüsü yoktur demiş...
Çıplaklık uygarlıkmış, tesettür gerilikmiş...
Yahu bunlar gibi saçma sapan mavallar ve iddialarla siz tezinizi ispat ettiğinizi mi sanıyorsunuz? Gülünç olmaktan, hokkabazlıktan, maskaralıktan vaz geçin artık. Ciddî gerekçeleriniz varsa onları ortaya sürün.
Gelecekte ne olacak?.. İngiltere'de olduğu gibi, Müslüman Türkiye'de de okullarda ve üniversitelerde eşitlik olacak, isteyen başını örtecek, isteyen açık olarak okuyacaktır.
Bunu kimse önleyemeyecektir.
Düzen fahişeliğe resmî vesika verecek, kapısında polis bekletip vergi alacak; Müslüman kızlar başörtüsü ile okuyamayacak...Yağma yok baylar, yağma yok bayanlar!..
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Yazara ben de katılıyorum ve bunların biran önce çözümlenmesi için bir kez daha sesimizi ilgililere duyurmak adına bu yukarıdaki yazıları bir kez de ben yazıma alıyorum.
Hakikî Hizmet Sahte Hizmet
19 NİSAN 2010
Müslüman hayırlı bir hizmet (hayırsızı ve sahtesi de vardır) yapar, bundan dolayı sevinir, mutlu olur. Sevinsin, mutlu olsun ama sakın nefsine pay çıkartmasın, şeytana uymasın. Hizmeti Yaptıranı bilsin, kendisini o hizmete vesile kıldığı için O'na şükr etsin.
İki tarikat, iki cemaat, iki grup hizmet hususunda rekabet edemez. Sadece kardeşçe müsabaka yapabilir, yani hizmet yarışı yapabilir.
İyi, gerçek, bilge, olgun (sıfatlara dikkat!) Müslüman, futbol holiganı gibi taraf tutmaz, militanlık yapmaz, taassuba (fanatizme, bağnazlığa) kaçmaz.
Cemaatini, tarikatini, "dinî futbol takımını" İslâm'ın üstünde gören, yahut İslâm ile özdeşleştiren kişiler iyi ve şuurlu Müslüman değildir.
Zâhiren hizmet görünen nice dinî faaliyetler vardır ki, aslında hizmetle hiç ilgisi yoktur. Onlar sahte hizmetlerdir, yapanlar sahte hizmetkârdır.
Her işte olduğu gibi ameller niyete bağlıdır. Bir işten maksat ne ise hükm ona göredir.
Bir hizmet Yaratan için yapılıyorsa, onun karşılığında yaratıklardan ücret, maaş, para istenmez ve alınmaz. Bunun bazı istisnaları, ruhsatları vardır. Birkaç örnek arz edeyim:
Müteehhirîn ulemâ ve fukahası imamların, müezzinlerin, vaizlerin, Kur'ân öğretmenlerinin, müftülerin geçinmek için maaş almalarına fetva ve ruhsat vermiştir. Dikkat buyurunuz fetva ve ruhsat... Takva ve azimet ile hizmet etmek isteyenler bunları almazlar.
Hizmetlerinden dolayı ücret veya maaş almalarına ruhsat ve fetva verilen kişilerin o hizmete ehil olmaları gerekir. Ehliyeti yoksa o hizmeti kabul etmesi, o ücreti alması caiz olmaz.
Bir imam, aldığı maaşı namaz kıldırdığı için aldığını düşünürse onun arkasında namaz kılınmaz. Çünkü namazın sıhhatı için ihlâs şarttır.
Camilerin içine ve minarelerine hoparlör (bağırtlak) koydurmak islâmî bir hizmet değildir. Hoparlör için para vermek bir hayır sayılmaz.
Cami ve minare hoparlörleri akustik ilmine ve ses estetiğine uygun değilse, ezanı ve Kur'ân kıraatini bozar, zarar verir, günaha ve vebale sebep olur.
Gerektiğinde cahilin cahile imamlık etmesi caizdir ama muvazzaf (vazifeli, kadrolu; maaşlı) cami imamlarının mutlaka âlim olmaları, ehil olmaları, layık olmaları gerekir.
İmam namaz kıldırma memuru değildir. İmam Arapça bir kelime olup önder demektir. Cami cemaatinin, cami hinterlandının önderi... İlimde, irfanda, hizmette, yardımlaşmada, uyarmada, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmada ve daha nice islâmî konuda önder...
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Yazarın söylediği gibi niyetler amellere göredir. Fakat bir imamın maaş aldığı için namaz kıldırıyorsa onun arkasında namaz kılınmaz diyor. Fakat bizler bunu nasıl anlayacağız. Bunun için gidip de imama soru mu yönelteceğiz. İşte böyle bir şey olmaması için İslamiyet’te başkan namaz kıldırır. Başkan olan kişiyi halk seçer. Halk da başkanı yetenekli, bilgili, dürüst, ehliyetli vb. birçok güzel huyları olduğu için seçmiş olacaktır.
Yine İslamiyet’te seçilmiş siyasi başkan kıldırır. Cuma demek cemea kökünden olup toplantı anlamındadır. Burada namazdan önce toplanılacak kararlar alınacak, yapılması gerekenler şeyler vb. konuşulacak ve daha sonra namaz kılınacaktır.