22.04.2010
YANDAŞ gazetelerden biri manşeti çakmış:
“12 Eylül böyle destek görmedi.”
Yandaşın irisinin karikatüristi de aynı kafada...
O da “12 Eylül'ün zulmünü görenler, 12 Eylül'ün Anayasası'na sahip çıkıyorlar” diye karalamış karikatürünü...
Akılları sıra Meclis'te Anayasa değişikliğine karşı çıkan partileri “12 Eylülcü” diye yaftalayacaklar.
CHP de, MHP de 12 Eylül Anayasası'na karşı çıkıyormuş...
CHP de, MHP de Anayasa Paketi'nin gündeme getiriliş biçimine itiraz ediyormuş...
CHP de, MHP de Anayasa Paketi'nin yargıyı demokratikleştirmediğini savunuyormuş...
Bunların hiçbiri umurlarında bile değil...
Anayasa Paketi'ne destek verirsen demokratsın, darbe karşıtısın...
Anayasa Paketi'ne destek vermezsen “12 Eylülcü”sün...
Kısacası gem iyice azıya alınmış durumda.
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Çoğunluk demokrasisinin doğal sonucu: çekişmek, kavga, direnme, suçlama vs.
Bir grup insan bundan yüzlerce yıl önce bir gemi ile yolculuğa çıkmış. Okyanusta ilerleyen gemi batmış. Gemiden sağ kurtulan yaklaşık 100 kişi yakındaki büyük bir adaya ulaşmışlar.
İnsanlardaki gruplaşmanın doğal sonucu olarak adaya varan bu insanlar dört gruba bölünmüş. Her grup diğer üç grubun adada kendi inandıkları yaşam biçimine göre yaşamasını istiyormuş. Bütün gruplar biliyorlarmış ki hangi grup güçlü ise diğer gruplar ona uyacak. Ancak tek başına gücü ele geçiremeyen gruplar diğer bir grupla ortak olup diğerlerine tahakküm kurmak zorunda olduğunun bilinci içindelermiş.
Böylece ada içinde bir siyasi mücadele başlamış. Gruplar transfer ve kulis çalışmalarına başlamışlar. Birbirlerini suçlamalar, kavgalar ve yalanlar. Şunu çok iyi biliyorlarmış ki çoğunluğu ele geçiren üstünlüğü sağlayacak. Birbirlerinden nefret eden gruplar meydana gelmiş. Oysaki bu insanlar aynı gemide yolculuk ederlerken birbirlerine ne kadar da dostça davranıyorlarmış. Şu gerçeğin farkındaymışlar, gücü başka bir gruba kaptırırlarsa onların istediği gibi yaşamak zorunda kalacaklarmış. Onlar nasıl istiyorlarsa onu yapmak zorunda olacaklarmış. Çünkü beyinlerine kazınmış bir kural varmış: “Güçlü olan haklıdır.”
Günler, aylar, yıllar geçmiş. Adadaki insanlar çoğalmışlar, ama güç mücadelesi hiç bitmemiş. Önceden doğru dediğini karşı grup savununca reddedenler, bir gün önce yanlış dediğini karşı gruba karşı avantaj elde etme gerekçesi olunca savunan insanlar bolca görünmeye başlamış.
İnsanlar huzursuzmuş, mutsuzmuş. Sürekli gerilim ve korku içindelermiş. Güç elinde olan grup gücü karşı tarafa kaptırmaktan korkuyormuş. Sürekli olarak bunun tedbirlerini almak ve gücünü pekiştirmek için faaliyetler gerçekleştirip, yer altı yapılanmaları oluşturuyormuş. Diğer tarafta gücü ele geçirmek için inanılmaz bir mücadele içine giriyormuş. Bu döngü sürekli devam ediyormuş.
Bir gün adaya bir yabancı düşmüş. Yabancı çok akıllı bir adammış. Adadaki durumu görünce hemen anlamış. Onlara demiş ki “Niçin böyle bir mücadele içindesiniz? Bu huzursuzluk niye? Ne diye birbirinizi zorluyorsunuz? Adanın güvenliğini birlikte sağlayın ama her grup kendi kanunlarını koysun ve o kanunlara göre yaşasın. Tehlikelere karşı savunmayı birlikte yapın. Aranızdaki ihtilaflarda ise tarafların seçtiği hakemler karar versin. Hakem kararlarına uymayanlara müeyyide uygulayın.” Ada halkı onu dinlemiş. Güç elinde olanlar şiddetle karşı çıkmışlar. Çünkü zaten güç ellerindeymiş ve kazanımları varmış. Gücün bir gün ellerinden gideceğini düşünemiyorlarmış. İlelebet çoğunluk gücü kendilerinde kalacak zannediyorlarmış. Diğer taraf ise nasıl olsa gücü elime geçiririm ve onları ben ezerim diye karşı çıkmış.
Bu hikaye size bir yeri hatırlatıyor mu?
Ak Partinin değiştirmek istediği anayasa da yerine koymak istediği anayasa da hiçbir sorunu çözmez. Ak Parti ve muhalefet arasında bir güç mücadelesi yaşlanıyor. CHP ve MHP yıllarca önce kendi istediklerine uygun olan değişikliklere karşı çıkıyorlar, karşı çıktıklarını da savunuyorlar. Buna da siyaset diyorlar. Ak Parti başına gelmesinden korktuğu felaketleri önlemek için can havliyle bu değişiklikleri yapıyor, diğer partilerde Ak parti kendini kurtarmasın diye değişikliklere karşı çıkıyor. Ülkenin, vatandaşın faydası hiç umurlarında değil. Adalet nasıl sağlanır diye düşüneceklerine gücü nasıl elime geçiririm ya da elimde tutarım da diğer insanları kendi istediğim gibi yaşattırırım derdindeler.
Allah akıl, fikir versin demekten başka bir şey gelmiyor elden.