Çarpıt babam çarpıt
1569 Okunma, 9 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

22.04.2010

YANDAŞ gazetelerden biri manşeti çakmış:

“12 Eylül böyle destek görmedi.”

Yandaşın irisinin karikatüristi de aynı kafada...

O da “12 Eylül'ün zulmünü görenler, 12 Eylül'ün Anayasası'na sahip çıkıyorlar” diye karalamış karikatürünü...

Akılları sıra Meclis'te Anayasa değişikliğine karşı çıkan partileri “12 Eylülcü” diye yaftalayacaklar.

CHP de, MHP de 12 Eylül Anayasası'na karşı çıkıyormuş...

CHP de, MHP de Anayasa Paketi'nin gündeme getiriliş biçimine itiraz ediyormuş...

CHP de, MHP de Anayasa Paketi'nin yargıyı demokratikleştirmediğini savunuyormuş...

Bunların hiçbiri umurlarında bile değil...

Anayasa Paketi'ne destek verirsen demokratsın, darbe karşıtısın...

Anayasa Paketi'ne destek vermezsen “12 Eylülcü”sün...

Kısacası gem iyice azıya alınmış durumda.

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Çoğunluk demokrasisinin doğal sonucu: çekişmek, kavga, direnme, suçlama vs.

Bir grup insan bundan yüzlerce yıl önce bir gemi ile yolculuğa çıkmış. Okyanusta ilerleyen gemi batmış. Gemiden sağ kurtulan yaklaşık 100 kişi yakındaki büyük bir adaya ulaşmışlar.

İnsanlardaki gruplaşmanın doğal sonucu olarak adaya varan bu insanlar dört gruba bölünmüş. Her grup diğer üç grubun adada kendi inandıkları yaşam biçimine göre yaşamasını istiyormuş. Bütün gruplar biliyorlarmış ki hangi grup güçlü ise diğer gruplar ona uyacak. Ancak tek başına gücü ele geçiremeyen gruplar diğer bir grupla ortak olup diğerlerine tahakküm kurmak zorunda olduğunun bilinci içindelermiş.

Böylece ada içinde bir siyasi mücadele başlamış. Gruplar transfer ve kulis çalışmalarına başlamışlar. Birbirlerini suçlamalar, kavgalar ve yalanlar. Şunu çok iyi biliyorlarmış ki çoğunluğu ele geçiren üstünlüğü sağlayacak. Birbirlerinden nefret eden gruplar meydana gelmiş. Oysaki bu insanlar aynı gemide yolculuk ederlerken birbirlerine ne kadar da dostça davranıyorlarmış. Şu gerçeğin farkındaymışlar, gücü başka bir gruba kaptırırlarsa onların istediği gibi yaşamak zorunda kalacaklarmış. Onlar nasıl istiyorlarsa onu yapmak zorunda olacaklarmış. Çünkü beyinlerine kazınmış bir kural varmış: “Güçlü olan haklıdır.”

Günler, aylar, yıllar geçmiş. Adadaki insanlar çoğalmışlar, ama güç mücadelesi hiç bitmemiş. Önceden doğru dediğini karşı grup savununca reddedenler, bir gün önce yanlış dediğini karşı gruba karşı avantaj elde etme gerekçesi olunca savunan insanlar bolca görünmeye başlamış.

İnsanlar huzursuzmuş, mutsuzmuş. Sürekli gerilim ve korku içindelermiş. Güç elinde olan grup gücü karşı tarafa kaptırmaktan korkuyormuş. Sürekli olarak bunun tedbirlerini almak ve gücünü pekiştirmek için faaliyetler gerçekleştirip, yer altı yapılanmaları oluşturuyormuş. Diğer tarafta gücü ele geçirmek için inanılmaz bir mücadele içine giriyormuş. Bu döngü sürekli devam ediyormuş.

Bir gün adaya bir yabancı düşmüş. Yabancı çok akıllı bir adammış. Adadaki durumu görünce hemen anlamış. Onlara demiş ki “Niçin böyle bir mücadele içindesiniz? Bu huzursuzluk niye? Ne diye birbirinizi zorluyorsunuz? Adanın güvenliğini birlikte sağlayın ama her grup kendi kanunlarını koysun ve o kanunlara göre yaşasın. Tehlikelere karşı savunmayı birlikte yapın. Aranızdaki ihtilaflarda ise tarafların seçtiği hakemler karar versin. Hakem kararlarına uymayanlara müeyyide uygulayın.” Ada halkı onu dinlemiş. Güç elinde olanlar şiddetle karşı çıkmışlar. Çünkü zaten güç ellerindeymiş ve kazanımları varmış. Gücün bir gün ellerinden gideceğini düşünemiyorlarmış. İlelebet çoğunluk gücü kendilerinde kalacak zannediyorlarmış. Diğer taraf ise nasıl olsa gücü elime geçiririm ve onları ben ezerim diye karşı çıkmış.

Bu hikaye size bir yeri hatırlatıyor mu?

Ak Partinin değiştirmek istediği anayasa da yerine koymak istediği anayasa da hiçbir sorunu çözmez. Ak Parti ve muhalefet arasında bir güç mücadelesi yaşlanıyor. CHP ve MHP yıllarca önce kendi istediklerine uygun olan değişikliklere karşı çıkıyorlar, karşı çıktıklarını da savunuyorlar. Buna da siyaset diyorlar. Ak Parti başına gelmesinden korktuğu felaketleri önlemek için can havliyle bu değişiklikleri yapıyor, diğer partilerde Ak parti kendini kurtarmasın diye değişikliklere karşı çıkıyor. Ülkenin, vatandaşın faydası hiç umurlarında değil. Adalet nasıl sağlanır diye düşüneceklerine gücü nasıl elime geçiririm ya da elimde tutarım da diğer insanları kendi istediğim gibi yaşattırırım derdindeler.

Allah akıl, fikir versin demekten başka bir şey gelmiyor elden.

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Fatma Karuç
25.04.2010
15:18

Sonuçta bu düzende güç kimde ise kararda onda. Bu arada güçlü dahada güçlenmekte, güçsüz daha da ezilmekte. Zengin daha zenginleşmekte fakir daha da fakirleşmekte. Ezilen yine halk, üzülen yine halk. Olan yine gariban vatandaşa oluyor, üzülen yine gariban vatandaş oluyor. Allah sonumuzu hayreyleye.

Lütfi Hocaoğlu
25.04.2010
19:33

Yapmamız gereken zaten hakkın güçlü kılındığı düzeni getirmektir. Güçlünün haklı olduğu düzenler gruplar arasında sürekli çekişmelerin olduğu düzenlerdir.

Mete Firidin
26.04.2010
15:50

Nedir bu Eylül ayının sizden çektiği!

Hele hele 12 eylülün:

12 eylül hakaret unsuru olarak kullanılıyor.Tuaf.

Asıl 12 eylül öncesi hakaret unsuru olarak kullanılmalı.

12 eylül öncesini çok iyi hatırlarız.

Ekonomik kriz vardı.Bir milyon dolara muhtaçtık.

Sinemalarda sex furyası vardı.Normal filim bulamazdık.

Yokluklar vardı.Yiyecekleri bile bulamazdık.

Anarşi vardı.Terör vardı.Can güvenliği yoktu.

Üniversitelerde ve liselerde vatanı,milleti koruyanlar vardı.

Ama bizi onlardan koruyan yoktu.

5000 insanımız bu nedenle heba oldu.İstikbalimiz de

12 elül geldi hepsi düzeldi.

Derlerki 12 eylülü yapmak isteyenler bunu tezgahladı.

Tamam anladık ama hırsızın hiçmi suçu yok.

Bu günkü politikacılar,bürokratlar,yazarlar,çizerler 12 eylül öncesinden kalma değilmi?

Yine milleti aynı kaosa sürüklemeye çalışmıyorlarmı?Yine ülkede istikrarsızlık istemiyorlarmı?12 eylül öncesini unutmayalım.

Bu nedenle AK partiye destek olmak zorundayız.Sevmesek de.

Ilker Ardic
26.04.2010
17:46

Lütfi Bey in de dediği gibi güçlü olan her zaman haklı buna şöyle bir örnekte verebiliriz bir yede kavga çıkıyor kavga eşit şartlar altında olmuyor çevresi daha geniş olan daha çok arkadaşı olan kavgayı kazanıyor oysa kavganın çıkış nedenine bakılmıyor haklı olan değil çevresi çok olan kazanıyor.Bunada adalet deniyor çünkü kaybeden taraf zaten haksızdı!

Lütfi Hocaoğlu
26.04.2010
17:48

Bana göre ne destek olmalıyız ne de köstek. Çünkü her iki durumda da adil bir durum meydana gelmeyecek. Destek olacağınız anayasa bile kendi lehlerine zannediyorlar. Oysa ki şu anda iktidarda oldukları için lehlerine gibi suruyor. Birinci parti kalsa bile meclisteki çoğunluğu kaybettiği anda bu çıkardığı anayasayı Ak partinin öyle bir aleyhine kullanırlar ki.

Bu nedenle kendini düşünmeden her şartta adil olacak bir sistem gelmesi için çalışmaları gereklidir.

Tayibet Erzen
27.04.2010
10:58

Sanırım en büyük hatayı burda yapıyoruz. Bu bakımdan bizim durumumuz Hiçbir icraatı olmadan, sol duruşunu bile koruyamayıp en büyük eleştrilerini kendi tabanından alan CHP’ye “CHP Atatürk’ün kurduğu partidir.” diye oy veren CHP’lilere benziyor.

Adil Düzen’e paralel hiçbir çalışması olmayan AKP’yi ehveniş-şer olarak görmek doğru mu?

Sahabelerin Hz. Muhammed’i bile eleştirdiklerini ve Allah’ın emretmediği hususlarda kendisine uymadıklarını ve bunun üzerine Hz.Muhammed’in kararlarını hiçbir komplekse kapılmadan değiştirdiğini biliyoruz.

Biz ise iktidar partisini eleştiremiyoruz bile. Aslında AKP’nin yanlış siyaseti yine bizlere zarar verir. İslami kimlikle yapılan her türlü yanlışın açıklmasını yapmak, insanların kafasında İslam’a dair oluşan kötü imajı silmek hiç de kolay olmuyor.

Mete Firidin
27.04.2010
15:24

Uzun bir yola çıktınız Otobüsünüz çok kötüde olsa çalışıyor.

Yolda motor değiştirmeye çalışırmısınız?

Yoksa yolu katetikten sonra vardınızdamı motor değiştirirsiniz.

Üstelik de başka otobüsünüz yok.

Tayibet Erzen
27.04.2010
16:29

Yola kötü otobüsle çıkmayı baştan kabullenenler için sorun yok, onlar çileye fit demektir.

Ancak kötü otobüsle yola çıkmaktansa daha iyi bir otobüs için bekleyenler, asıl çalışacak ve çabalayacak olanlar onlardır.

Teşbihte hata olur. Bu sebeple örnek tam yerine oturmamış olabilir. Demek istediğim, bir parti kuruluşundan itibaren siyasetini belirlemeli. Zaten çürük temeller(bugünkü cari sistem) üzerine kurulduysa uçuruma doğru giderken bir de benim desteğime ihtiyacı olduğunu hiç sanmıyorum.

Vahap Alma
28.04.2010
15:48

Olay malesef partilerde değil kişilerde bitiyor. Yola başlarken belirlediği siyaseti bir zaman sonra popülerliğini kaybetmiş olabilir. Ondan sonhra gelen kişiler geliştirmek adına yeni bir yapılanmaya gidebilir. bu çok normal. Fakat ilk fikrini geliştirmek yerine tam tersi gibi davranıp çelişirse o kötü. Mesela Erbakan’ın ilk siyaseti -en azından sözde de olsa- ADİL dÜZEN üzerineydi. Şimdi bakın Numan Bey’e. Bakın da aradaki 7 farkı bulun...





Sayı: 46 | Tarih: 25.04.2010
Can Ataklı
Başkanlık sistemi ile federal devlete geçiş
4838 Okunma
Mesut Karaaytu
Ebubekir Sifil
İslami Kristoloji
2111 Okunma
16 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Çarpıt babam çarpıt
1569 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ali Bulaç
Kerim devlet
1404 Okunma
2 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Reşat Nuri Erol
Tarımda faiz, icra ve iflas
1348 Okunma
4 Yorum
Ilker Ardic
Nazlı Ilıcak
AK Parti yalnız kaldı
1284 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Oktay Ekşi
Sistemin Fazileti
1278 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Altan
Dışişleri soykırımına nasıl bakar?
1267 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Bize uymayan bir sistem
1251 Okunma
Serdar Turan
Dücane Cündioğlu
Ahlaklı ama Edepsiz
1244 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Mahir Kaynak
Başka bir Yöntem
1236 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
İki yumruk: Benzerlik ve farklılıklar
1232 Okunma
Tayibet Erzen
Zülfü Livaneli
Grass’ın İstanbul’u...
1215 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Başörtüsü Düşmanlarına On Bir Tokat
1211 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mümtazer Türköne
Savaştan barış çıkartmak
1203 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Toktamış Ateş
İlk Meclis'ten portreler
1201 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fehmi Koru
Batılı değerler: Çifte standart ve dinî ayrımcılık
1162 Okunma
Ahmet Kirtekin