• Dışişleri soykırıma nasıl bakar? 24 Nisan 2010 Cumartes
iBugün 24 Nisan. Hepimiz adeta çıt çıkarmadan ABD Başkanı Obama’nın 1915 Olayları ile ilgili “soykırım” deyip demeyeceğini bekliyoruz. En fazla da, Bosna-Hersek’de “Müslümanları” katleden Sırbistan parlamentosunun aldığı “katliamı kınama” kararını yazılı bildiriyle destekleyen Türk Dışişleri Bakanlığı bekliyor. “Ulus-devlet” ve “milliyetçilik”, vahşeti tırmandırıyor, işleri zorlaştırıyor ve ilke üzerinden değil, sorun üzerinden tavır alan bürokratları da yoruyor.Ve...Yerkürede insanların karşılıklı birbirini öldürdüğü ve özünde insan olarak her birimizin yüzünü kızartacak tarihsel trajediler, devletler arasında aşılmaz sorunlara dönüşüyor...
• Siirt’te 23 Nisan... 23 Nisan 2010 Cuma
Kız çocuklarının ifadeleri doğrultusunda aynı sınıftan yaşları 14 ile 16 arasında değişen 7 erkek öğrenci de gözaltına alındı. Yaşları küçük olduğu gerekçesiyle serbest bırakılan bu 7 erkek öğrenci hakkında savcının itirazı üzerine yeniden tutuklama kararı çıktı. Mahkemenin gizlilik kararı aldığı bu olayla ilgili Siirtli hukukçuların verdiği bilgiye göre, kızların şikâyetçi olduğu kişiler arasında rütbe ve isimlerini bilmedikleri bir polis ile bir asker de bulunuyor.Ancak genel kanı, kızların korkudan bu iki zanlının ismini söyleyemediği yönünde.” *** Yukarıdaki satırları... Siirt’e giderek olayları bizzat araştıran ve sorgulayan Hürriyet Gazetesi muhabiri ülden Aydın’ın haber analizinden aldım. Bugün 23 Nisan “Çocuk ve Egemenlik Bayramı”...Siirt’te de bayram mı?
• OYAK kimlerle dayanışır? 22 Nisan 2010 Perşembe
Dün Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen TÜBİTAK İnceleme Raporu köhnemiş rejimin ardındaki umacıyı biraz daha netleştirmekte. Belli ki Danıştay baskınındaki katili korumak için seferber olan “katilseverler” var. Kim bunlar? Kim kiminle dayanışıyor? Ve demokratik hiçbir ülkede bir örneği olmayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subay ve astsubayların maaşlarından yapılan kesintilerle birikimlerini değerlendirmek için kurulan ve halen Türkiye’nin üçüncü büyük holdingi olarak faaliyetlerine devam eden OYAK neden susuyor? Tabii bir başka soru da Ankara’da Danıştay baskını davasını alelacele sonuca bağlamak isteyen mahkeme üyeleri neden bu detayları araştırmadı da “şeriatı” acilen suçlu ilan etti? *** Türkiye berraklaştıkça, insan daha fazla şaşırıyor. Ne korkunç bir ağ örülmüş toplumumuzun çevresine
• Sakallı Nurettin Paşa torunları 21 Nisan 2010 Çarşamba
Sakallı Nurettin Paşa’nın barbarlığının örnekleri sonsuz... Ama birkaçını hatırlatmakta yarar var. Mesela Ali Kemal Olayı’nı... “Ali Kemal, İkinci Meşrutiyet ve Mütareke döneminde İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle tanınmış Osmanlı yazar, gazeteci ve siyaset adamı. Damat Ferit Paşa hükümetlerinde Maarif ve Dâhiliye nazırlığı yapmış, bu esnada Milli Mücadele aleyhine sert tutumlar göstermiş... Kurtuluş Savaşı’nın zaferinden sonra İstanbul’da tutuklanmış...” Sonrası ilginç...Okuyalım: “...Nurettin Paşa’ya bağlı askeri birliklerce linç edilmiştir.” Nasıl mı? “6 Kasım 1922 günü, Teşkilat-ı Mahsusa mensubu birkaç kişi Ali Kemal’i Tokatlıyan Otelinde gittiği berber dükkânından kaçırarak İstiklal Mahkemesi’ne çıkarılmak üzere Ankara’ya götüreceklerini bildirdiler.Gerçekte ise Ali Kemal, İzmit’te bölge kumandanı Sakallı Nurettin Paşa’ya teslim edildi. Nurettin Paşa ile görüştükten sonra dışarı çıkarken kumandanlık karargâhı önünde bekleyen askerler tarafından linç edildi.” İsmet Paşa ve Atatürk’e haksızlık yapmamak için sözü Falih Rıfkı’nın Çankaya adlı kitabına da bırakalım: “Lozan’a gitmekte olan İsmet Paşa, meşalelerle aydınlanan korkunç sehpayı uzaktan görünce yüzünü asmış, başını eğmiş ve hiç bakmayarak binaya girmiş. Orada Nurettin Paşa’ya söylemediğini bırakmamış. Mustafa Kemal de bu vakadan tiksinerek bahsederdi.” Hâlbuki “resmi tarih” ve onun omuzdaşları bize ne der? “Ali Kemal’in halk tarafından ‘linç’ edildiğini” söyler... Düpedüz Sakallı Nurettin Paşa cinayetidir aslında...
• ‘Bedelli Askerlik Partisi’ 20 Nisan 2010 Salı
Kuruluşundaki “Prusya Ordusu” anlayışı sürekli kılındığı için de Cumhuriyet’ten çok daha eski olan 1916 yılındaki kanun aynen korundu. Hâlbuki... Avrupa Birliği’nin iki önemli ülkesi Fransa ve İngiltere’de zorunlu askerlik çoktan kalktı.Sadece oralarda mı? Hollanda, İtalya, Polonya, İzlanda, Sırbistan, İrlanda, Belçika, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Malta’da da zorunlu askerlik kalktı, bu ülkelerin tümü “profesyonel orduya” geçti. “Zorunlu askerlik” olan ülkelerde ise askerlik yapmak istemeyenler sosyal hizmet alanlarında görevlendiriliyorlar. Biz ise hala 1916 yılındaki kanunda ve Prusya tipi “ordu-millet” anlayışında ısrarlıyız
• Bir insan neden idam seyreder? 19 Nisan 2010 Pazartesi
Pazar sabahının sükûnetine hiç aldırmadan koca gazete tomarı içinden çıkıp beni şaşırtarak sarsalayan başlığı acaba ben mi buldum yoksa başlık mı beni buldu: 3 fidan’ı idama gönderen adam boğularak öldü.” 68 kuşağının öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarını veren... Bununla da yetinmeyip idamları izleyen dönemin Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, 86 yaşında “yediği yemeğin nefes borusuna kaçması nedeniyle solunum yetmezliği” sonucu boğularak ölmüştü. İdam edilen Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan’da 23 yaşındaydı...Biz böyle bir barbarlıktan geliyoruz.