Yar-Par
1407 Okunma, 0 Yorum
Mümtazer Türköne - Zaman
Arif Ersoy

28 Mart 2010

 

Başbakan'ın önerdiği gibi, HSYK üyeleri istifa etseler ve parti kursalar ne olur? Şöyle hâyal edelim: Danıştay başkanının HSYK başkan vekili ile eşbaşkan olduğu, kısaltılmışı Yar-Par olan Yargı Partisi siyasî yelpazede yer alsa. Sizce, bu yeni parti hangi partinin altını oyardı? Doğru cevap CHP değil mi?

Yüksek yargı oligarşisinin, anayasa taslağına karşı yalın kılıç açtıkları savaş en fazla CHP'ye zarar veriyor. Çünkü oligarklar CHP'yi anlamsız ve gereksiz hale getiren, tam olarak açığa düşüren bir siyasî muhalefet yürütüyor. CHP lideri Baykal'ın en nihayet aklına "halk anayasa değişikliğine karşı" argümanının gelmesi, belki de durumun farkına vardığının göstergesi.

Hükümetin anayasa hamlesi, bir siyasî rekabetin gündemini oluşturuyor. Ancak bu siyasî rekabet AK Parti ile MHP-CHP muhalefeti arasında değil, AK Parti ile yargı arasında sürüyor. Yargıdan gelen muhalefet, yargı bağımsızlığını veya hukuku değil, yargının tepesine yerleşen azınlığın çıkarlarını savunmaya dayanıyor.Statükoya dört elle sarılmaları ve "değiştirtmeyiz" direnci dışında bir şey söylememeleri, mücadelenin statüko ile değişim arasında geçtiğinin kanıtı. Yargı berbat durumda. Türkiye'nin yargı sistemi çağın ve dünyanın çok gerisinde. Yargıtay'ın web sitesinde bulacağınız 2010-14 strateji belgesinde bu durum itiraf ediliyor. AİHM'nin Türkiye'den gelen davalar hakkında verdiği kararlar, bu berbat durumun somut göstergelerinden sadece biri. İşte bu yargı, değişim taleplerine sadece "devlet çöker" itirazı ile yani ideolojik gerekçelerle direniyor. Adaleti değil yargı oligarklarının çıkarlarını savunmak için hukuk yerine siyasete başvurmanız gerekir.

Muhakemeyi doğru yürütelim: İnsan ve vatandaş olarak bizim, yani kendimizin başta yaşama hakkımız olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerimizi güvenceye almak istiyoruz. Vatandaşın can güvenliğine, devletin bekasına ve ülkenin alî çıkarlarına yönelik yakın tehdit, devam eden darbe teşebbüsü davalarının gösterdiği üzere ordunun içinden geliyor. Bunun için askerin adalet önünde dokunulmazlığını kaldırması ve yargı önünde süngüsünü indirmesi gerekiyor. Ne için? Hayat hakkımızı ve demokratik özgürlüklerimizi bu çetelere karşı korumak için. Öbür taraftan yargı içinde, halkın iradesini temsil eden parlamentoya ve hükümete karşı askerî vesayeti, ideolojik gerekçeler ve azınlık çıkarları yüzünden destekleyen bir oligarşi oluşmuş durumda. Darbecilerle aynı dili konuşan bu azınlık hukuku değil, devlet yönetiminde askerlerle paylaştıkları ayrıcalıkların peşindeler. Ellerindeki yargı yetkisini askerî vesayet düzenini sürdürmek, darbeye teşebbüs edenlere dokunulmazlık kazandırmak ve bizim demokratik haklarımızı kullanmamızı, kendi kendimizi yönetmemizi engellemek için seferber ediyorlar. İşte anayasa paketi de, yargı oligarşisinin bu antidemokratik direncini kırmak, asli işini yani adaleti tevzi etmesini sağlamak için hazırlandı. Paket, yargı üzerindeki oligarşik tasallutu kırmak, yargıçların yargıç teminatlarını adil ve objektif işleyen kurullara emanet etmekpeşinde.

CHP'nin ve MHP'nin taktik karşı çıkışları bu kadar esaslı bir hukuk devleti sorunu karşısında çok yapay duruyor. Anayasa paketine karşı çıkmayı temellendirmeleri ve savunmaları neredeyse imkânsız. Özel sektörün, sivil toplumun ve hemen her toplum kesiminden insanların desteklediği, kendi hayat ve özgürlük güvencelerini buldukları bu değişikliklere MHP ve CHP kimin adına karşı çıkacak?

CHP'nin ve MHP'nin taktik vaziyet alışları doğal olarak Yargı Partisi'ni, direncin aslî aktörü konumuna yükseltiyor. AK Parti'nin ve demokrasinin karşısında yargı siyasîleşiyor ve hukukun dışına çıkıyor. En önemli sonuç ise CHP ve MHP alan ve zemin kaybediyor.

AK Parti her durumda kazançlı çıkacağı bir hamle üstünlüğü kazandı. MHP ve CHP ise inisiyatif kaybediyor. Rejim tartışmaları üzerinden yürüyen rekabet, siyasî partileri ve özellikle muhalefeti anlamsızlaştırıyor. Muhalefetin tek şansı, müzakere sürecine dahil olarak değişikliklere müdahalede bulunmak ve inisiyatif kazanmak. Yargı partisinin seçim kazanmak gibi bir derdi yok; ama ellerinde AK Parti'ye oy kazandıracak, CHP ve MHP'ye de kaybettirecek kontrolü kabil olmayan serseri mayınlar bir yere çarpıp patlamaya hazır bekliyor.

Yorum

 

Hukuk düzeninde sosyal kurumların görev ve sorumlulukları net ve açıktır. Her kurumun kuruluş amacına göre görev ve sorumlulukları hukuki normlar ile belirtilmiştir.

 

Devleti oluşturan kurumlar kendilerine verilen görev ve sorumlulukları hukuki normların belirlediği çerçevede yerine getirirler ise, diğer kurumlar ile ahenk ve dayanışma içinde çalışırlar ise, Devlet asli görevlerini icra eder.  

 

Devleti meydana getiren kurum ve kuruluşlar kendilerine verilen görev ve sorumlulukları yerine getirmez ve yöneticilerin keyfi istek ve iradelerine göre idare edilirlerse, Devlet de asli görevini yerine getiremez. Devlet, asli görevleri, hukukun üstünlüğünü sağlama ve paylaşımda adaleti tesis ederek sosyal barış ve dayanışmayı sağlamaktır. Bu asli görevini yerine getiremeyen Devleti yönetenler, şahsi ve zümrevi hesaplarının peşine düşerler. Devlet çarkını menfaatlerini korumak için kullanmaya kalkışırlarsa, toplumun Devlete olan güveni zayıflar ve çöküş süreci hızlanır.

 

Devleti bir insanın bedenine benzetirsek, kurumlar devletin organları mesabesindedirler. İnsan vücudundaki organlar asli görevlerini ifa etmezler ise, hatta birbirlerinin işlevlerini yerine getirmelerine mani olurlar ise, vücut amansız bir hastalığa yakalanmış olur. Böyle bir beden tedavi edilmez ise varlığını sürdürmesi imkânsızlaşır.

 

Türkiye, milletin dünya görüşü ve değer ölçülerini yansıtmayan ve hukukun üstünlüğünü sağlayamayan bir anayasa ile yönetilmektedir. Devlet kurumları asli görevlerini yerine getirmemekte ve hatta birbirleriyle uğraşmaktadırlar. Bu anaysa sorun üretiyor. Sorun çözemiyor. 

 

Askeri mantıkla hazırlanan ve Devleti millete güvenmeyen bir avuç bürokratın denetiminde tutmayı amaçlanan bu anayasa çoktan tamamen değiştirilmeli idi. Millet, mevcut iktidara ülkeyi demokratikleşmek ve her alanda hukukun üstünlüğünü sağlamakla görevlendirmişti. İktidar 8 yılda bu görevi yerine getiremedi. Şeytan taşlamakla vakit geçirdi. Hadiseler iktidar alelacele birkaç maddeyi değiştirerek seçime gitme zorunda bıraktı. Veya iktidar seçimden önce böyle bir yola başvurmayı istedi. Kendisine hesap soracak millete gayretlerini göstermek istedi.  

 

Türkiye hukukun üstünlüğünü sağlayacak, milletin dünya görüşü ve değer ölçüleriyle uyumlu bir anayasayı hazırlayacak birikime ve tarihi müktesebata sahip bir ülkedir. Türkiye bürokratik oligarşiyi ayakta tutan bu anayasaya layık bir ülke değildir.

 

TBMM’sine grubu bulunan bütün partiler yapay gündemler ile milleti meşgul edecekleri ve birbirleri ile kavga edecekleri yerde karşılaşılan sorunlara çözüm üretmelidir.

 

Yargı kurumlar kendilerine verilen görevleri yerine getirecekleri yerde siyaset yapmakta ve TBMM’sini yetki alanına giren konularda ahkâm kesmektedirler.

 

Üst düzey askeri bürokrasi asli görevi yerine darbelerle ülkemizi geri bıraktı. Siyasete müdahale etti. Milletin tarihi ve değer ölçüleriyle kavgalı bir izlenim uyandırdı. Bu ordumuzu yıprattı. Askeriyenin içinde bir zümre ülkemizde dahili çatışma çıkartmayı planlayan emperyalist mihrakların emellerine hizmet etmeye yeltendi. Zaman kaybetmeden mevcut yasları ihlâl edenler mutlaka cezalandırılmalıdır.   

 

Mevcut anayasa ve hukuk düzeni ile Türkiye’de milli birlik ve dayanışma sağlanamaz. Bu anayasanın mutlaka değişmesi gerekir. Nasıl ve ne şekilde bu değişme gerçekleştirilecektir?

 

Bu soruların muhatabı TBMM’sidir. Bu meclis ve mecliste temsil edilen siyasi partiler bu sorulara cevap vermelidirler. Çünkü millet bu sorulara cevap vermek için onları görevlendirdi.

 

Millet adına sivil bir anayasayı hazırlayacak olan kurum TBMM’sidir. TBMM, milli iradenin tecelligâhıdır.  Mevcut anayasa ve yasalar bu görevi TBMM’ine vermiştir. Şayet mevcut meclis bu görevini yerine getirecek yol ve yöntem bulamıyor ise, vahim bir sorun ile karşı karşıyayız demektir. Hele TBMM’sini görevini yerine getirmesi meclis içinde ve ya dışında engelleniyor ise, o zaman milli iradenin vekillere tevdi ettiği görev ya ihmal ediliyor veya engelleniyor demektir.

 

Bu durum, TBMM’si milli iradenin kendisine tevdi ettiği görevi yerine getiremediği sonucunu doğurmaktadır. Böyle durumda TBMM, millet adına yeni bir anayasayı hazırlamak üzere “Anayasa Hazırlama Meclisi’ni” oluşturmak üzere millete gitmeli.

 

Anayasa Hazırlama Meclisi” toplumun bütün kesimlerini temsil edecek bir meclis olarak sadece anayasayı hazırlamalı ve hazırlanan metin TBMM’ne sunmalıdır. Hazırlanan anayasa metnini TBMM’ üçte iki ekseriyetle kabul ettikten sonra yürürlüğü girmelidir.   

 

Hükümetin hazırladığı taslak sorunları kısmen çözecek bir taslaktır. Esas çözüm değildir. Bu anayasa ruhsuz ve yamalı bohça haline gelmiştir. Ruhu ve özü yoktur. Bu paket kabul edilse de sorular var olmaya davam edecektir. TBMM’ndeki partiler, Hükümetin getirdiği taslak pakette ortak noktalar üzerinde anlaşma zemini aramalıdırlar. Bu paketle Türkiye birinci sınıf bir demokrasiye kavuşturulamaz. Kavga ve ithamlarla zaman kaybedilmemelidir. Şayet anlaşma sağlanamaz ise, her parti seçimden önce Türkiye’yi nasıl demokratik bir anayasaya kavuşturacağı hususunda plan ve projelerini hazırlayarak milletten yetki istemelidir.

 

Millet kavga değil çözüm bekliyor. İktidar kavgayı körükleme makamı değildir. Sorun çözme ve ortak paydalar üreterek uzlaşma sağlama makamıdır.

 

Sorun çözmeyen ve kavga ile sorun üretenleri millet de, tarih de affetmeyecektir.

 

 

Arif Ersoy






Sayı: 42 | Tarih: 28.03.2010
Reşat Nuri Erol
Ölçme, tartma ve para
2759 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Hakan
Postmodern vaizler dönemi başlamıştır
1925 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Niyazi
İlim ve ideoloji
1418 Okunma
Abdurrahman Erol
Mümtazer Türköne
Yar-Par
1407 Okunma
Arif Ersoy
Hayrettin Karaman
Fetva kaldırılamaz
1397 Okunma
Hilmi Altın
Dücane Cündioğlu
Kindî'den Freud'a hüzne dair notlar
1390 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ebubekir Sifil
Büyük Resmi Görmek
1365 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
İktisat stratejisi
1359 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Nevruz’un ortaya çıkardığı, yüzleşmemiz gereken ge
1354 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Deli Dumrul gibi
1342 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fikret Bila
Süreç sıkıntılı geçecek
1317 Okunma
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Anayasayı değiştirirken
1308 Okunma
Ahmet Kirtekin
Nazlı Ilıcak
Anayasa değişikliği ve beklentiler
1307 Okunma
Fatma Karuç
Ali Bulaç
Anayasa değişikliği
1307 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
İran Anayasası’nda 12 Eylül
1290 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Önce uyanmak lazım!
1283 Okunma
Serdar Turan
Zülfü Livaneli
İslam ülkeleri için ideal hükümet modeli
1240 Okunma
Ali Bülent Dilek
Toktamış Ateş
Anayasa değişikliği
1238 Okunma
Osman Eskicioğlu
Can Ataklı
CHP Tarihi Bir Hata Yapıyor
1221 Okunma
Mesut Karaaytu
Oktay Ekşi
Önce Maksadı Konuşalım
1205 Okunma
Vahap Alma


© 2024 - Akevler