23 MART 2010
Daracık sokaklarda eskiden bir sıra otomobil park yapıyordu. Şimdi iki sıra. Hem sağda hem solda. Bu durumda ters istikametten gelen arabalardan biri geri geri gidip ötekine yol vermek zorunda kalıyor.
İstanbul'un trafiği tıkanmıştır. Böyle giderse bir iki sene sonra iyice kilitlenecektir.
Belediyelerin tahsildarları cadde kenarlarında park yapan otomobillerden para topluyor. Her yerde binlerce tahsildar var. Deli Dumrul gibi. Geçenden bir akçe, geçmeyenden iki akçe baç alıyorlar...
Belediyelerin vazifelerinden biri de trafiği tanzim etmektir. Maşaallah o tarakta bezleri yok.
İstanbul'un batış ve çöküş sebepleri şunlar olacaktır:
1. Nüfusun korkunç, anormal şekilde artması.
2. Her yerin çürük, çoğu kaçak yapılarla dolması.
3. Trafik izdihamının dayanılmaz hale gelmesi.
4. Kırsal kesim, varoş, bedevilik, taşra kültürünün şehre hakim olması.
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Yazar burada İstanbul trafiğinin gerçek yüzünü anlatmış ama çözüm önerisinde bulunmamış. Bence çözüm yöntemlerinden ilki yeni yapılan apartmanların altına otopark yapılmasıdır. İnsanlar kendi ceplerini düşünüp onun yerine bir bina daha yapmayı karlı zannediyor. Belediyelerde bunlara izin veriyor. Bunlara izin vermemeli ve ayrıca binaların depreme dayanıklı olarak yapılması için destek olmalıdır.
Yazara göre İstanbul’un batış ve çöküş sebeplerinden birisinin nüfusun korkunç derecede artması. Bana göre de bu yanlıştır. Batı şimdi çöküş dönemini yaşıyor. Çünkü nüfusun çoğu yaşlı ve genç nüfus oldukça az. Batı bunu bize önceden lanse ettiği için şimdi okumuş çalışan insanlar tek çocuk sahibi olmayı marifet zannediyorlar. Çok çocuk sahip olanlara gerici gözüyle bakılıyor. Bu çok yanlış olup çok çocuk sahibi olan insanlara teşekkür edilmelidir. Her anne babanın çocuklarının iyi yetişmesi için imkânları doğrultusunda elinden geleni yaptığını zannediyorum. Ben İstanbul’un iki semtinde de öğretmenlik yaptım. Maltepe’de çalıştığım okulun 90 kişilik bir kadrosunda sadece bir kişinin 3 çocuğu vardı. Çoğunun bir, bazılarının iki çocuğu vardı. Kesinlikle daha fazla çocuk sahibi olmayacaklarını da dile getiriyorlardı. Bahçelievler’de ise 75 kişilik kadroda sadece iki kişinin üç çocuğu vardı (bunlardan birisi benim). Buradan şunu anlatmak istiyorum ki bu arkadaşlarımız eğitimli ve çocuklarını en iyi imkânlarda yetiştirmek için uğraş veren insanlar olarak daha fazla çocuk yetiştirebilirler. Ama maalesef bunu yapmıyorlar.
Sorun nüfusta değil, planlama yapılarak alt yapı tamamlanmadan yerleşimin yapılmamasındadır. İnsanların sayısı arttıkça mecburen yeni yerlerde oturacaklar. Eğer önceden yerleşim yerleri planlı bir şekilde tasarlanıp alt yapı hazırlanmazsa olayın görünen yüzü olan nüfus artışı suçlanır. Oysa sorun nüfus artışı değil, artan nüfusa göre planlamanın yapılmamasıdır.