İslam ülkeleri için ideal hükümet modeli
23.03.2010
1. Seçimle gelmiş olacak
2. Reformcu olacak
3. Amerika’ya yakın olacak
4. İslamcı olacak
Bu şartlar size hangi hükümeti hatırlatıyor?
Cevap belli.
Ama ben bu şartları Türkiye’ye ilişkin bir analizden değil, neredeyse bütün İslam ülkelerine ideal hükümet şeklini tarif eden bir yazıdan aldım.
Makalenin yazarı, ünlü ve etkili Amerikalı gazeteci Thomas Friedmann.
Birçok İslam ülkesine bu şartlara sahip hükümetler gerektiğine işaret ediyor.
Orta Doğu’nun ideal modeli buymuş.
***
Bu yazıyı okuduktan sonra kafamda birçok şey yerli yerine oturdu.
Demek ki Amerika İslam’dan kopuk partilerin iktidara gelmesini doğru bulmuyor.
Bunu da İslam dinine âşık olduklarından yapmıyorlar elbette. Bu iktidarların, halkla ciddi çelişkiler yaşayacağını düşünüyorlar.
Ama yazı Orta Doğu’daki bazı Arap diktatörleriyle nasıl bu kadar iyi geçindiklerine bir açıklık getirmiyor.
Bunun sebebi petro-dolar olabilir mi?
Olabilir elbette.
***
Friedmann’ın yazısı Türkiye’nin geleceğine de ışık tutuyor mu acaba?
Bundan sonra İslami duyarlılığa ve yaşam biçimine yakın olmayan hiçbir parti iktidara gelemeyecek mi?
Sol partiler bile kendini İslamla yeniden tanımlamaya kalktığına göre uzak bir ihtimal değil bu.
Bu açıdan bakınca Ruşen Çakır’ın yazı dizisi daha da bir önem kazanıyor.
***
Aslına bakarsanız Samuel Huntington’ın dillere pelesenk olan “Medeniyetler Çatışması” Türkiye’nin kendi içinde yaşanmakta.
İmparatorluk yıkılıp Rumeli kaybedildikten sonra yerinden yurdundan olan bir avuç Selanikli’nin liderliğinde verilen kurtuluş mücadelesi, Cumhuriyet kurulduktan sonra o Balkan topraklarının ilerici ve neşeli hayatını Anadolu’ya da kabul ettirmek idealiyle devam etti.
Ama imparatorluğun batı ucunun yaşam biçimi, Anadolu’nun kapalı gelenekleriyle ve özellikle Mezopotamya kültürü ile hiçbir zaman bağdaşamadı.
İki yıl sonra patlayan Şeyh Sait isyanı, bir Kürt ayaklanması değil halifeyi geri isteyen bir yaşam biçimini koruma ayaklanmasıydı.
O günden beri de bu çelişki sürüp gitti.
Bugün Türkiye’nin batısı ile diğer bölgeleri arasındaki siyasi tercih farklılaşması, tamamen yaşam biçimi ayrımına dayanmaktadır.
VEDA filminin alt metninde anlatılanlardan birisi de buydu.
YORUM:
BUNDAN SONRA İSLAMİ DUYARLILIĞA VE YAŞAM BİÇİMİNE YAKIN OLMAYAN HİÇ BİR PARTİ İKTİDARA GELEMEYECEK Mİ?
Evet gelemeyecek.Çünkü dünya ADİL DÜZEN’e gidiyor.Artık sağcısı solcusu,yerlisi yabancısı bunu görmeye ve ona göre planlar yapmaya başladı.Ne demişler söyleyene değil
söyletene bak.Bence burada en büyük mesaj SAADET PARTİSİ’ne ve Adil Düzen çalışanlarına var.Saadete siz şimdiden AK PARTİ’den daha ileri bir yapılanmaya gidin ve hazır olun.Yoksa Akevler Adil Düzencileri siyasi teşkilat bayrağını sizden devir alacaklar.Adil Düzen çalışanlarına da sizde siyasi parti çalışmalarını bir an önce iyice öğrenin ve kuruluş beyannamenizi hazırlayın.Sayın LİVANELİ’yi ALLAH(cc)konuşturuyor ve yazdırıyor sanki bazı yazılarında.Yazısında ayrıca doğu ve batı geleneklerinden de bahsetmiş.
Arap ve Türk Müslümanlığının ortası, Anadolu Müslümanlığı olabilir mi acaba solcu kardeşlerimiz için.
Dipnot:Orta yol denince aklıma Ehl-i-Sünnet’in tanımı geldi.Karagülle Üstadımızın
1980 li yıllarda Yaşar Kaplan’ın(Almanya’da)kulakları çınlasın ve Allah(cc)ondan razı olsun.Büyük boy 400 sayfaya yakın yayınladığı EHL-İ-SÜNNET ÖZEL SAYISI’ndaki 10 soruya verdiği cevaplardan BİR BÖLÜM alıntılayıp.Yorumcu,okur yorumcu ve okurlarımızı(RÖPORTAJINTAMAMINI(akevleradilduzen(at)gmail.com/şifre:suleyman:1928 MAİLADRESİNDEN İNDİREBİLİRLER.)ALLAH’A EMANET EDİYORUM…
“””SÜLEYMAN KARAGÜLLE İLE
(AYLIK DERGİ/YAŞAR KAPLAN-EHL-İ-SÜNNET ÖZELSAYISI/1983)
EHL-İ SÜNNET ÜZERİNE
S: Ehl-i Sünnet vel Cemaat tabiri ne anlama gelir?
C: Kitabı kesin delil, sünneti delil, icmaı kesin hüküm, içtihadı da hüküm
kabul edip, ona göre kesin delil ve hükümleri ilmen ve amelen, kesin olmayan
delil ve hükümleri de sadece amelen benimseyen topluluğa ehl-i sünnet vel
cemaat mezhebi denir.
S: Kaynaklarda nasıl tanımlanmaktadır?
C: Kelamcılar icmaa muhalefeti, sahabilerin kavli-fiili icmalarına ilmen muhalefeti delalet kabul
etmektedirler.
Ehl-i Sünnet vel cemaat mezhebini de sahabilerin icmaı ile sabit hükümlere iman etmek şeklinde
anlamaktadırlar.
Fıkıhçılar ise içtihadı delil kabul etmeyip yerine talimiyye gibi başka usuller benimseyen kimseleri
dalalette kabul etmektedirler. Yani içtihad için şu görüşler vardır:
a- İçtihad delil değildir.
b- İçtihad ile varılan sonuçlara iman etmek gerekir. Bunlar dalalet fırkalarının görüşleridir.
C- Ehl-i sünnet vel cemaatin görüşü ise içtihad amelen delildir. Herkes kendi içtihadına göre amel
etmekle
mükelleftir. İlmen delil değildir, kesin doğruluğu iddia edilemez. Ve içtihadla varılan sonuçlar imana
konu olamaz.
S: Günümüzde nasıl anlaşılmaktadır?
C: Günümüzde dört mezhep Ehl-i Sünnet vel Cemaat mezhebi kabul ediliyor, bunun dışında olanlar
fırak-ı dalleden sayılıyor.
S: Anlamında bir değişiklik meydana gelmiş midir? Yoksa bir değişikliğe uğramadan mı gelmiştir?
C: Bugün Yahudilik ve Hıristiyanlık ne kadar değişmiş ise, Tevrat ve İncil ne kadar tahrif edilmiş ise
Müslümanların islam anlayışları da o kadar değişmiştir. Bugün artık Ehl-i Sünnet vel Cemaat anlayışı
içinde bir islam topluluğu bulmak mümkün değildir. Bunlar olsa olsa Yahudi ve Hıristiyanlar gibi birer
ehl-i kitaptır. Bunların Yahudi ve Hıristiyanlardan tek farkı, lafzı, lugatları tahrif edilmemiş kitapları ve
kitaplarını açıklayan kaynakları vardır ve istedikleri zaman tekrar yeniden Ehl-i Sünnet mezhebine
dönebilirler, fakat Hıristiyan ve Yahudilerin elinde orijinal Tevrat ve İncil metinleri olmadığı için bu
imkândan mahrumdurlar. Yoksa hayat ve anlayışı bakımından Yahudi ve Hıristiyanların içinde
islamiyete yakın topluluklar vardır.””