Nevruz’un ortaya çıkardığı, yüzleşmemiz gereken ge
1280 Okunma, 1 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

23.03.2010

Önceki gün Diyarbakır Nevruz Meydanı’nda bana en büyük hayal kırıklığını Leyla Zana yaşattı. Geçen yıl aynı yerde düzenlenen kutlamalarda önce Kürtçe, ardından Türkçe konuşan Zana, gerek Türk kamuoyuna, gerekse doğrudan Başbakan Erdoğan’a seslenerek dikkat çekici ölçüde pozitif ve yapıcı mesajlar vermişti. Birkaç ay sonraysa hükümetin Kürt açılımını ilan etmesi, Zana’nın hiç de boşuna konuşmadığını bizlere göstermişti.

İşte bu nedenle önceki gün Zana’nın konuşmasını büyük bir merakla ve onun tıkanmış olan açılımın kaldığı yerden devam etmesine katkıda bulunacağı umuduyla bekledim ancak olmadı. Çünkü Zana hiç de kısa olmayan konuşmasını Kürtçe yaptı ve Türkçe bir şey söylemeden kürsüden indi. Kendisine “Neden?” diye sorduğumda “Bugün Türkçe konuşmak hiç içimden gelmedi” cevabını aldım. Ardından Kürtçe bilen meslektaşlarımdan çeviri için yardım istememi önerdi.

Böyle bir ihtiyaç hissetmedim çünkü o andan itibaren Zana’nın ne söylemiş olduğu benim için önemli olmaktan çıkmıştı. Eğer Kürt siyasi hareketinde, “Türk kamuoyu” nun duyarlık ve kaygılarını en fazla ciddiye alan isimlerden biri olan Zana’nın Türkçe konuşmak istemiyor olmasının çok derin sembolik ve buna bağlı olarak siyasal anlamları olduğunu düşünüyorum.

Gerçeklerle yüzleşmek

Kürt sorununda mümkün olduğunca samimi olmanın ve gerçeklerle çekinmeden yüzleşmenin zamanı geldi ve geçiyor. Dünkü gazeteler, Nevruz kutlamalarını genellikle olaysız ve şenlik havasında geçmiş olmalarıyla işlediler. Bunda bir mahsur yok. Ama bunun ötesine gitmek gerekiyor. Örneğin şöyle bir soru soralım: Her yaş ve cinsiyetten, her sosyal katmandan on binler, hatta yüz binlerce insan nasıl bir motivasyonla, güneşin altında saatlerce bir şenlik havasında bir araya gelir. Yine aynı insanların hatırı sayılır bir bölümü, nasıl Öcalan’ı, PKK’yı ve PKK’lıları övmek gibi kanunlara göre suç sayılan şeyleri hiç çekinmeden, hatta göstere göstere yapar?

 

Devamı için TIKLAYIN.

 

Yorum:

Yüzleşmeye kendimizden başlarsak ne olur?

Sayın Çakır Kürt halkı ile Türk halkı arasındaki anlaşmazlıktan, kinden yakınıyor. Bunu şu şekilde düzelterek devam etmek istiyorum PKK yandaşları ile Türk halkı arasındaki anlaşmazlıktan yakınılabilir. Yoksa hiçbir insan sırf Kürt diye, ancak kendisi kadar T.C vatandaşı olan biri tarafından kınanamaz. Var olan tepki kimliğe değil, o kimliğe zorla yüklenmeye çalışılan misyonadır.

 Durum böyleyken bile ne yazık ki aksi için savunacak çok şeye sahip değiliz. İçimizdeki nefret öyle bir boyuta ulaşmış ki, sınır tanımaz, ölçü bilmez bir hal alıp doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıramaz duruma düşmüş.

 Hz. İsa için ‘Hıristiyan’ın peygamberi’ diyen bir insanla tartıştıktan sonra olaya kendimce son noktayı koydum. Evet, bana göre bu asabiyette gelinen son noktaydı. Düşünün ki, Allah bir insana peygamberlik verecek, günahsız kılacak ama cari sistemin herhangi bir çarkının herhangi bir dişi değil de, kendince uyanmış olup, başkalarını da uyandırma gayretinde olan biri çıkıp düz mantıkçılığın sınırlarını bir hayli zorlayarak böyle bir sonuca varacak. Hikmeti bu olsa gerek ki, beni Kuran’dan deliller aramaya itti. (Gıyaben Allah kendisinden razı olsun.)

Burada ayetlerden bazılarını zikredeceğim. Örneğin Bakara 62. ayette şöyle deniyor:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Muhakkak ki iman edenler, yönelenler*, Hıristiyanlar ve Sabiiler; kim Allah’a ve ahret gününe iman eder ve salih(uyumlu) bir amel işlerse, kesinlikle onlara Rableri yanında ücretleri vardır, onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenenler olmayacaklar. (Bakara 2/62)

 

 

Yönelenler* olarak meal ettiğim kelime tüm meallerde Yahudiler olarak geçiyor, zaten Yahudilerden bahsettiği için bunda bir sıkıntı yok. Bana ilginç gelen Hıristiyanlar için نَصَرُوا الَّذِينَ değil de النَّصَارَى kullanılırken Yahudiler için الْيَهُودَ yerine الَّذِينَ هَادُوا kullanılmasıydı. Örneğin aşağıdaki ayette Yahudilerden bahsederken topluluk adlarını kullanıyor.

 

Bu vesileyle Arapçada şöyle bir özellik olduğunu öğrendim; bir âlem isminden o isme mensup olanın özellikleri göz önüne alınarak ondan kelime türetilebiliyor. Örneğin Firavun (فِرْعَوْنُ) kelimesinden ( تَفَرْعَنَ فِلَانٌ)  'Firavun’un yaptığı işi yaptı’ anlamına gelen bir fiil türemiş. Bu türetme mantığında eylem isimden etkilendiğinden ikinci plandadır, isim daha baskındır. Yahudi kelimesinden yola çıkılarak da Yahudiliğe yönelenler manasında fiil türemiş olabilir. Kuran’ın bu kullanımından ben Yahudilerin bir sistem içinde değil de, ancak o düzene yönelenler arasından mükâfatlandırılacakları sonucuna vardım, en iyisini Rabbim bilir.

 

Bundan sonra karşılaştığım ayet, Allah’ın hem Rahman, hem Rahim hem de Adil oluşunun yansımasıdır.

 

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَى وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

Muhakkak ki, iman edenler, yönelenler, Sabiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve ortak koşanlar, muhakkak Allah kıyamet günü onların arasını ayıracaktır. Kesinlikle Allah her şeye şahittir. (Hac 22/17)

Rabbim yeryüzünde fesat çıkarmayıp, uyumlu işler yapanları mükâfatlandıracağı gibi, herkesin amelini bildiğini ve ona göre derecelendireceğini de söylüyor. Bize düşen teslim olmakken nedense kendimizden başkasını cennete layık görmez bir tavır takınıp, elde edeceğimiz bile garanti olmayan cennet parselleri Yahudiler, Hıristiyanlar vs. topluluklar arasında paylaştırılacak diye boş bir telaşa kapılırız.

İnsanları kim olursa olsun iyi amelleri için sevmeyi öğrenememişiz. Daha kötüsü, ne dostumuzu bilmişiz ne de düşmanımızı. Kuran bu noktada da rehberlik ediyor:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

İman edenlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisini kesinlikle Yahudiler ve Allah’a ortak koşanları bulacaksın ve kesinlikle iman edenlere sevgi bakımından en yakınları  “Muhakkak ki biz Hıristiyanlarız.” diyenleri bulacaksın. Bu, onlardan yöneticilerin ve rahiplerin bulunması ve onların kibirlenmemeleri sebebiyledir. (Maide 5/82)

Bu ayete kulak vererek Yahudilere düşmanlık beslememiz gerekmiyor ya da Hıristiyanları gözü kapalı sevmemiz. Sadece Kuran rehberliğinde bir vizyon edinip ona göre yol almamız gerekiyor.

  

 

Tayibet Erzen


YorumcuYorum
zkafkas
28.03.2010
14:53

İnsanlara ne dinleri ne de ırkları yüzünden düşmanlık duyamayız. Amellerine göre değerlendirebilirz. Misal olarak Filistinde yapılan zulümde karşı olduğumuz yahudiler veya onların inançları değil onların yaptığı zulümdür ve o zulmün ortadan kaldırılması gerekmektedir ,diyoruz.

Fakat şöyle bir olay anlatayım. Bosna savaşında komşu olan iki aile , biri boşnak biri sırp , aralarında hiçbir problem yok. Savaşın başladığı 2.gün sırp aile boşnaklara saldırıyor ve evlerini başılarına yıkıyorlar.Benim burdan çıkardığım,ne kadar düşmanlık beslemesek de yinede dikkatli olmamız gerektiğidir.





Sayı: 42 | Tarih: 28.03.2010
Reşat Nuri Erol
Ölçme, tartma ve para
2657 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Hakan
Postmodern vaizler dönemi başlamıştır
1826 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Niyazi
İlim ve ideoloji
1352 Okunma
Abdurrahman Erol
Mümtazer Türköne
Yar-Par
1343 Okunma
Arif Ersoy
Hayrettin Karaman
Fetva kaldırılamaz
1328 Okunma
Hilmi Altın
Dücane Cündioğlu
Kindî'den Freud'a hüzne dair notlar
1324 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ebubekir Sifil
Büyük Resmi Görmek
1297 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
İktisat stratejisi
1291 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Nevruz’un ortaya çıkardığı, yüzleşmemiz gereken ge
1280 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Deli Dumrul gibi
1274 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fikret Bila
Süreç sıkıntılı geçecek
1258 Okunma
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Anayasayı değiştirirken
1244 Okunma
Ahmet Kirtekin
Nazlı Ilıcak
Anayasa değişikliği ve beklentiler
1243 Okunma
Fatma Karuç
Ali Bulaç
Anayasa değişikliği
1233 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
İran Anayasası’nda 12 Eylül
1220 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Önce uyanmak lazım!
1219 Okunma
Serdar Turan
Toktamış Ateş
Anayasa değişikliği
1169 Okunma
Osman Eskicioğlu
Zülfü Livaneli
İslam ülkeleri için ideal hükümet modeli
1163 Okunma
Ali Bülent Dilek
Can Ataklı
CHP Tarihi Bir Hata Yapıyor
1155 Okunma
Mesut Karaaytu
Oktay Ekşi
Önce Maksadı Konuşalım
1140 Okunma
Vahap Alma


© 2024 - Akevler