23.03.2010
GECİKMİŞ bir tatilden döndük ve kendimizi uzun bir süredir “Değişecek mi, değişmeyecek mi?” tartışmalarından bıktığımız “Anayasa değişikliği” paketinin ortasında bulduk. İktidarın bir yıldır üzerinde çalıştığı değişiklik paketini inceleyip görüş bildirmesi için muhalefete tanıdığı süre bir hafta bile değil.
Bu değişiklik paketinde -yeri gelince değineceğimiz- gerçekten iyi hükümler var. Ama öneri o “iyi” hükümler yaşamımıza girsin, demokrasimiz bir parmak daha ilerlesin diye hazırlanmamış.
1- Yargıyı Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bağımlı kılmanın altyapısı hazırlanmış. (Bunun ayrıntılarına sonra gireceğiz.)
2- Bizzat bugünkü Cumhurbaşkanı'nın da “Anayasa'nın bana verdiği yetkiler gereğinden fazladır” dediğini anımsıyorsunuz değil mi? Buna rağmen, tam tersi yapılmış. Örneğin, “Rektörleri benim atamama gerek yok” diyen Cumhurbaşkanı'nın yetkileri daha da güçlendirilmiş. Keza Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne belirli süzgeçlerden geçerek aday gösterilmiş 11 asıl, 4 yedek üye tayin etme yetkisi, “yükseköğrenim görmüş olma” dışında hiçbir niteliği olmayan 2 kişiyi Anayasa Mahkemesi üyesi seçmesine imkân verecek kadar genişletilmiş.
3- Cumhurbaşkanı'nın yetkisi artırılırken aslında Abdullah Gül değil, ondan sonra Çankaya'ya çıkmayı düşündüğü bilinen Tayyip Erdoğan göz önünde tutulmuş. Yani elbise ona göre biçilmiş.
4- Anayasa'nın 10'uncu maddesinin “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” şeklindeki ikinci fıkrasına “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” diyen bir cümle ilave edilmesi istenmiş.
Sizin aklınıza “bunun altında türbanın yattığı” gelmiyor mu?
Yorum:
Anayasa Değişikliği
Anayasa değişiklik paketi genel hatlarıyla belli oldu.İktidar bu hafta bu paketin meclise sunulacağını söylüyorlar. Değişiklik öngörülen maddelerde oldukça önemli konular yer almakta.
- HSYK’nın yeniden yapılandırılması
- Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileriyle daire sayısı, üye seçimi ve sürelerinin yeniden düzenlenmesi
- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının sağlanması
- YAŞ kararlarına yargı yolunun açılması
- Parti kapatmaların zorlaştırılması
- Devlet memurlarına tüm disiplin cezalarına karşı yargıya başvurma hakkı tanınması
- Yurt dışına çıkma yasağının sadece mahkeme kararı ile verilmesi
- Memurlara sendikal haklar verilmesi
- Askerlere sivil yargı yolunu açacak anayasal düzenleme
- Temel hak ve hürriyetleri düzenleyen maddeye insan haysiyetine dokunulamayacağı kuralının ilavesi
- Kamu denetçiliğinin kurulması
- 12 Eylül darbecilerini koruyan geçici 15. maddenin kaldırılması.
Peki anayasa değişikliğine ihtiyaç var mıydı?
12 Eylül Anayasasında demokrasi, egemenlik ve millet iradesi ile birlikte meclisin alanı daralmış, hesap verme ve sorma konumunda olmayan AYM, Danıştay, HSYK, YAŞ ve YÖK gibi kurumlar toplumsal taleplerin karşısında karar almaya devam etmişlerdir. 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anayasa Mahkemesinin verdiği 367 kararı toplumda büyük etkiye neden olmuş ve AK Parti’ye verilen destek %47’lere varmıştır. Bu toplumsal tepkinin kime ve niye olduğu açıktır. İnsanların her hareketine, giyimine ve katsayılara kadar karışma yetkisini kendinde gören kurumların belli bir denetim mekanizmasının içine alınması önemli bir adımdır.
Anayasa değişikliği yapılsa bile kusursuz bir adalet beklemek aşırı bir iyimserlik olacağı gibi, sonuçlarına karşı da hayal kırıklığı yaşanabilir. Tek çare ve tek kusursuz hareket, İlahi sistemler bütünü olan Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur'an yasalarını Anayasayı incelediğimiz gibi inceleyebilsek ve Kur'an düzeni dışındaki sistemlere karşı mücadeleyi sıkılmadan düzenli bir şekilde sürdürebilirsek Allah'ın kusursuz adaletini yaşamaya az kalmış demektir. Bize bahşedilen sınırlı zamanımızın pc başında oyunlarla, videolarla, Tv karşısında sinema filmleri ve magazin programlarıyla, sosyal yaşamımızda arkadaşlarla kahkaha dolu muhabbetlerle geçirmek, tembelliğin ve felaketin göstergesidir. Kur'an'ı anlamaya çalışmak, verilen mesajı anlamaya çalışmak sıkıcı geliyor. Çünkü tembellik ve atalet diz boyu. Hayatı uçarı yaşamak, zaman israfı, günübirlik eğlenceler çok çekici ve cazibelidir. Halbuki ebedi bir mutluluğun tek ve en güzel yolu sıkıcı gördüğümüz Kur'an'ı anlamak, anlamaya çalışmak ve yaşamaktır.
Kur'an'ı hakkıyla yaşamak dileğiyle...