Kurban bayramının arifesi... Ilık bir güneş, sevecen bir gün olarak başladı. Üstelik Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde bir dünya takımı olan Manchester United’ı kendi evinde 1-0 yenmiş.
Bu büyük başarı gündemin okkalı bir bayram hediyesi olmuştu.
Bayramla çelişen ve vicdanı olan herkeste kekremsi bir tat bırakan ise, eşit katsayı uygulamasının durdurulması oldu.
Danıştay 8. Dairesi’nin oybirliğiyle aldığı kararın gerekçesinde, herkese eşit bir katsayı uygulamasıyla, farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesi sonucu anayasal eşitlik kuralıyla çelişkili bir durum yaratıldığı, bu uygulamanın, hukuksal statüsü farklı olanları eşit koşullara tabi kılarak hak kaybı ve ihlaline sebep olacağı belirtiliyor...
Türkçesi ne?
“İmam Hatip mezunları istedikleri üniversiteye girmesin”...
Böylece...
Dar gelirli yoksul ailelerin çocuklarına ait çaresizce biçtikleri kader, daha sonra o çocuklar büyüyüp bunu dönüştürmek istediklerinde, buna imkân vermemek üzere kurgulanmış bir anlayış yeniden geri geldi.
Daha evvel olmayan böyle bir anlayış 28 Şubat’ta doğdu, Temmuz ayında öldü sanılırken, şimdi yeniden hortladı.
Daha doğrusu hortlayan katsayı kararı değil, 28 Şubat zihniyeti...
Bakalım...
Siyaseti, “kışla ile camii” efradı arasında tekmeleşme sanarak, temel hak ve özgürlüklere aldırmayan fanatik bir tarafgirlik anlayışından ne zaman kurtarabileceğiz?
Galiba hayata evrensel hukuk açısından bakıp; din, ırk, mezhep ve ideolojiden vareste bir “insan” gibi hareket eder olabildiğimizde...
***
Hala “Kafes Skandalı”nı yok saymaya çalışan bir kaç gazete yönetimine bakarsanız, buna epeyce zaman var.
Deniz Kuvvetleri’nde çoluk çocuğu patlatmaya hazırlanan bir cunta ve onların Koç Müzesi’ndeki denizaltıya koydukları bombaya rağmen, neyse ki “Kafes Skandalı”nı görmezden gelerek uyutulmaya çalışılan Ergenekon yeniden gündemde ilk sıraya tırmanıverdi...
“Kafes” soruşturması kapsamında iki albay ve bir yarbay hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
Ilık ve sevecen Arife gününün tartışma konularından biri de “askeri darbe yapmak için çalıştıkları iddia edilen kişiler sanıkken, bu dönemde görevde olan eski kuvvet komutanları Örnek, Yalman ve Fırtına neden hâlâ tanık ya da sanık değiller” sorusu oldu...
Biliyorsunuz, savcılar, darbe iddialarıyla ilgili olarak başta eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olmak üzere çok sayıda isim hakkında dava açtı. Ancak darbeyi Eruygur’la birlikte planladığı iddia edilen Örnek, Yalman ve Fırtına hakkında bugüne kadar “bilinen bir cezai işlem” yapılmadı.
Bakalım bu üç paşanın akıbeti ve katsayı durumu ne olacak?
Hukuk devleti açısından “eşitliği” bozdukları gerekçesiyle mahkemeler gerekeni yapacak mı?
***
Öte yandan dün İstanbul’da Türkiye-AB troykası toplantısı gerçekleşti ama bu toplantıdan iki gün önce, medyanın algılamadığı ya da ıskaladığı manşetlik bir gelişme oldu.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’ndaki genişleme tartışmasına katılan AB Dönem Başkanı İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Türkiye’yle üyelik müzakerelerinin derhal durdurularak imtiyazlı ortaklık müzakerelerine başlanmasını savunan aşırı sağ milletvekillerinin ve onlara kısmen destek veren Hıristiyan Demokratların öne sürdüğü tüm gerekçelere karşı çıktı.
Bildt, “gördüğüm kadarıyla aşırı sağ milletvekilleri Türkiye’ye ‘çok büyük, çok karmaşık ve çok Müslüman olduğu için karşı çıktıklarını’ söylüyor. Genişleme politikamızın dayanağı AB Amsterdam Anlaşması’nın 49’uncu maddesi büyük ülkeler için karmaşık ülkeler için istisna getirmiyor ve orada hiçbir dini kriter yok. Bağlı kalmamız gereken bu” dedi ve Türkiye’nin üyeliğine destek veren milletvekillerince alkışlandı. Bildt, Türkiye karşıtlarına, “bugüne kadarki genişlemeleri kamuoyu istediği için mi yaptık? Gerçekte AB tarihinde genişlemeyle ilgili her şey vizyon sahibi, toplumu sürükleyen, zorlu ve arzulu siyasi liderliğin sonucuydu” diye cevap verdi.
***
Bugün bayramın ilk günü... Herkese mutlu bayramlar dilerken, arife günkü gelişmeleri topluca değerlendirip gerekli dersler çıkardığımızda, bugünkü bayramın pek yakında kalıcı bir toplumsal ve siyasal bayrama da dönüşebileceği anlaşılıyor.
Yeter ki duyması gerekenler duysun ve gerekeni yapsın. Çünkü katsayıları düşen değil daima yükselen bir Türkiye istiyoruz...