İKTİDAR elinizdedir. Yeter sayıda milletvekilinin eli “evet” demek için havaya kalktığı zaman, istediğiniz yasayı da çıkartabilirsiniz. Buna güvenerek, Başbakan Erdoğan'ın söylediği gibi, “Kanunsuz eylem yapanlar, sonucuna katlanırlar” da dersiniz.
Ama toplumun sabrı taşınca dediklerinizi dinleyen bulamazsınız.
Nitekim dün tüm Türkiye'de öyle oldu:
Kamu çalışanlarının yıllardır talep edip de alamadığı “grev ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkı”nı tanımamakta ısrar ederseniz, gün gelir, sizin yanınızda gibi görünen sendikaları da karşınızda bulursunuz.
Dün bunun örneği yaşandı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu'nun (Kamu-Sen) çağrısına uyan pek çok sendika, sayılamayacak kadar çok kamu görevlisinin gücünü gösteren bir “uyarı eylemi” gerçekleştirdiler.
Kamu-Sen bu eyleme 2 milyondan fazla emekçinin katıldığını açıkladı.
Gerçekten Hakkari, Afyonkarahisar, Malatya, Edirne, Hatay, İzmir, Bilecik, Adana, Kars, Kocaeli, Elazığ, Tekirdağ, Ağrı, Mersin, Zonguldak, İstanbul, Çanakkale, Ankara, Tokat, Konya, Bitlis, Kırklareli dahil yurdun her tarafından birbiri ardına gelen “uyarı eylemi” daha doğrusu “iş bırakma” haberlerini okuyunca ve fotoğrafları görünce edinilen izlenim bu rakamın doğru olduğunu düşündürmekteydi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ağzı kalabalık bir Genel Başkan Yardımcısı'nın dün:
“Kamu çalışanları vatandaşın günlük hayatını ıstıraba dönüştürme hakkına sahip değildir. Trenleri durdurup, insanların oradan yollarına devam etmelerini engellemek, trenlerin çalışmasını engellemek, sağlık kurumlarında vatandaşın sağlığının olumsuz etkilenmesi için bazı girişimlerde bulunmak, öğrencilerin okula gitmesinin önüne engel koymak, kamu sendikacılığı anlayışıyla bağdaşmamaktadır” dediği bildiriliyor.
Tamam, vatandaşın günlük hayatını ıstıraba dönüştürmek elbette kimsenin hakkı değildir.
Peki ama sayısının 2 milyon 600 bin olduğu ileri sürülen kamu çalışanlarının hayatını ıstıraba dönüştürmek siyasi iktidarın hakkı mıdır?
Pek çoğu son yedi yılda yani AKP iktidarı döneminde işe alınan bu insanlardan söz ederken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer daha geçen hafta, “Memurların yüzde 36'sı niteliksiz” diyordu.
Bu söz doğru ise faturayı AKP iktidarının ödemesi gerekmez mi?
Eğri oturup doğru konuşalım:
12 Eylül yönetiminin tanınmaz hale getirdiği haklardan biri, belki de birincisi “çalışanların toplu iş sözleşmesi ve grev yapma hakkı” idi.
Kamu çalışanları bu bağlamda hep daha da güçsüz, çaresiz kaldılar.
Dünkü eylem işte o insanların her uygar ülkedeki kamu çalışanlarının sahip olduğu hakları artık alma kararında olduklarını gösterdi.
Tamam... Bu eylemi düzenleyenler hakkında disiplin soruşturması açabilirsiniz. Bazılarına ceza da verirsiniz. Ama biliniz ki bu hakları vermezseniz orada oturamazsınız. Bu iş bu kadar basittir. Anlaşıldı mı?
Yorum:
Madalyonun Diğer Yüzü
Millet olarak değerini bilmediğimiz ve ancak onu kaybettikten sonra değerini anladığımız ne olaylar yaşanmıştır ülkemizde Allah bilir? Şöyle bir geçmişe dönüp toplum olarak yaptığımız ve keşke yapmasaydık keşke şöyle yapsaydık dediğimiz yanlışlara bakalım. Tarihten ders alabilseydik ya da aldığımız dersleri samimiyetle uygulasaydık bugünden çok daha farklı yerlerde olmaz mıydık?
Geçmişi darbeler, terör olayları, ekonomik, siyasi ve sosyal sıkıntılarla dolu olan ülkemizde sorunların çözümü veya uygun çözüm önerileri sunmuş kaç hükümet vardır? Halkın menfaatini düşündüğünü ve halk için çalıştığını savunan kaç hükümet başarılı olmuştur?
Halkın yarısından fazla oy alabilmiş ( ki bu oylar diğer partilerin oy toplamından fazla) Akp hükümeti her alanda olduğu gibi ekonomik alanında da hatırı sayılır girişimlerde bulunmuştur.
Sendikalar (Kesk ve Kamu-Sen) ‘’çalışanların toplu iş sözleşmesi ve grev yapma hakkı” adı altında bir günlük grev yaptılar. Her alanda sıkıntılar yaşandı. Sağlıkta ,ulaşımda, kamuda eğitimde… Sonuçta da şöyle bir tablo görünüyor gibi gelebilir. Akp hükümeti kamu çalışanlarını haklarından mahrum bıraktı ve çalışanları greve mecbur etti. İşin aslına gelince... Geçen günkü grevin en önemli sebebi Akp hükümetinin işçi ve çalışanlarına verdiği hak ve özgürlüklerdir. Bu sayedendir ki grev yapılabildi. İşçilerin sesi bu kadar gür çıkabildi.
Sendikalara gelince… Bugüne kadar sendikalara sadece yılın belirli zamanlarında memurlara yapılacak zam oranları belirlenirken rastlıyoruz. Bunun dışında herhangi bir çalışmalarının olduğu veya bir projelerinin bulunduğu söylenemez. Sorunlara sadece tek pencereden bakılırsa çözüm bulunamaz. Sendikalarımızda maaş artırılırsa sorunlar çözülür düşüncesi var. Diyelim ki memurların maaşlarına yüzde iki yüz hatta üç yüz zam yapıldı. Peki ciddi manada sorunlar çözülecek mi? HAYIR... Olaya sadece maddi açıdan bakmak sorunlara çözüm olmayacaktır. Demek ki memur ve çalışanlara her alanda eşit ölçüde istek ve talepte bulunmak gerekiyor.
Şunu kabul edelim ki Akp hükümeti başa geldiğinde çözülmesi geren onlarca sorun vardı ve bu sorunlar geçmiş hükümetlerin birikmiş sorunlarıydı. Biriken bu sorunların eski ve denenmiş yollarla çözümü mümkün değildir. İşte Akp kendine özgü çözümlerle gerçek manada hatırı sayılır adımlar atmıştır.
Hiç kimse zirveye elleri cebinde çıkmamıştır. Her başarının arkasında mutlaka çaba ve samimiyet vardır. Akp’nin de şu anda tek parti olarak mecliste olması halkın Akp de gördüğü çaba ve samimiyet çabası değil midir?
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.