Okyanusu küçümsemek
29.11.2009
Bir dostum dedi ki: “Hayatı boyunca 300 metrekarelik göletten büyüğünü görmemiş insana, okyanusu kavratmak çok zordur.”
Doğru!
İnsan ufuklarının sınırı var.
Sadece sınırın içine girenleri algılayabiliyor.
Ufkunun ötesine uzanan büyüklükler ise ilgisini çekmiyor bile.
Bir karıncanın, bahçeyle sınırlı evreni gibi.
Bahçenizdeki karıncanın dünya zirvesini kavraması ne kadar olanaksız ise limitli insanın, değerler sistemini yerli yerine oturması da o kadar zor.
***
Çocukluğumuzdan beri, “zevklerle renkler tartışılmaz” yargısını duyarız.
Bu yargı, Türkiye’de epey güçlü bir tınlamaya sahip olan cahil cesaretini yansıtır.
Ne demektir zevklerle renkler tartışılmaz?
Zevkler ve renkler üzerine teoriler kurulmuş, cilt cilt kitap yazılmıştır.
Yoksa Art Nouveau , Bauhaus, Jugenstil, pop art kavramları nereden çıkacaktı?
***
Bu söz, dere kıyısında büyümüş insanlara, okyanusları küçümsemek hakkını veriyor.
Madem ki, zevkler ve renkler tartışılmaz o zaman senin zevkin sana, benimki bana!
Bu yargıya göre, zahire toptancılığından siyasete atlamış bir kasabalı, James Joyce’un Dublinlilerini deli saçması olarak görme hakkına sahip.
Salonunu formika masalar, plastik çiçekler ve küçük pembe ampullerle süsleyen kebapçı, Philip Stark tasarımlarına “ne saçma şey bu” deme hakkını kendinde görebilir.
***
Türkiye’de değer ölçüleri gibi, zevkler de aşırı bir bozulma içinde.
Toplumu değiştirmek, dönüştürmek isteyenler bundan acı duyuyor.
Böyle bir derdi olmayanlar ise uyum gösterip, çarpık zevklerden para kazanıyor.
***
Ortega Gasset’in sık sık kullandığım harika saptamasını bir kez daha anmama izin verin lütfen:
“Bu dünyada hiçbir şey, kitle kültüründeki kötü zevk kadar bulaşıcı değildir.”
Türkiye, canlı bir laboratuvar gibi bu sözü doğrulamakla meşgul.
Her gün bir kale daha düşüyor.
Zevksizlik her gün biraz daha yayılıyor.
Okuduğunu, dinlediğini, izlediğini yargılama gücü olmayan bir toplumun trajik durumu, koskoca ülkeyi bir “abur cubur müzesi” ne çevirmekte.
Ve derede çimmekle, okyanusa açılmak arasındaki farkı göremeyen birçok insan okyanusları küçümsemekle geçiriyor ömrünü.
Yorum:
300 metrekarelik göleti bile görmeyenler,
Sayın Livaneli gölet ve okyanus mukayesesi yapmış.Daha kendisinden haberi olmayan insanlar kendi dışındaki şeyleri nasıl kavrasın ve kıyaslasınlar.Demek ki bütün mesele,insanın kendisini tanımasıyla başlar buda gerçek ilimle olur.Çünkü insanda bütün kainatın numuneleri vardır.İlk önce bunlar kıyaslanacak.Yüzeysel ilimle değil.İlimde derinleşmek gerekir(bakınız,Kur’an Seminerleri 11.seminer1999).Akevler yeni bin yılın medeniyetinin ilmi çalışmasını 42 yıldır sürdürüyor.Acaba başka bir çalışma var mıdır bu çalışmanın benzeri.Varsa bilelim bulalım ve birlikte çalışalım.
Hodri meydan.Yoksa eğer buyurun çalışmalarımıza katılın.Karanlığa kızacağımıza ışığa
kuvvet verelim,destek verelim ortaya örnek müesseseler koyalım.VESSELAM…