24.11.2009
İlmi, kültürü, iktidarı (gücü), imkanı, fırsatı olan her Müslüman, İslâm'a hizmet etmekle yükümlüdür. Ancak bu hizmetin şartları, usûlü, erkânı vardır. Öyle deli dana gibi hizmet edilmez.
1. Para kazanmak, zengin olmak, ün ve alkış elde etmek, riyaset için yapılan hizmetler hizmet değildir, din sömürüsüdür. Böyle sahte hizmetler şeref değil, şerefsizlik kazandırır. Böyle yapanlar münâfıktır.
2. Hiçbir hizmet ehlinin hizmet ederken dinden tâviz (ödün) vermeye hakkı ve salahiyeti yoktur.
3. Hizmetler Kur'ân'a, Sünnet'e, Şeriat'a, fıkha, İslâm ahlakının ilkelerine uygun olarak yapılır.
4. Hizmet yukarıdaki 3'üncü maddede sayılan değerler için yapılır.
5. Ümmeti ikinci plana atıp (veya hiç hesaba katmayıp) cemaati, grubu, derneği, tarikatı birinci plana alarak hizmet edilmez.
6. Zarurat-ı diniyenin inkârı küfürdür. Böyle hizmet olmaz!
7. Üç hak İbrahimî din vardır. Hz. Muhammed'in peygamberliğini, Kur'ân'ı, İslâm'ı inkâr eden kafirler de ehl-i cennettir diyerek kesinlikle hizmet yapılamaz.
8. Harbî kâfirleri, İslâm düşmanlarını dost ve velî ittihaz ederek hizmet olmaz.
9. Allah için yapılan hizmetin birinci temel şartı ihlastır, yani temiz ve sahih bir niyettir.
10. Benliklerini put haline getirip gizlice ona tapanlar mecâzî mânada müşriktir.
11. Rühbanlarını erbab (rabler) haline getirip putlaştıranların hizmetleri şâibelidir.
12. Biz hizmet yapıyoruz veya yapacağız diyerek Müslüman halkın zekâtlarını Kur'ân'a, şeriata, fıkha aykırı olarak toplayanlar ve toplanan meblâğı bildikleri gibi sarf edenler hizmet etmiyor. (Zekat parasıyla rastgele hizmet edilmez.)
13. Kur'ân'ı kendi nefisleri, hevaları, re'yleri doğrultusunda yorumlayanlar hizmet edemez.
14. Tarikat ve tasavvuf Müslümanlarına müşrik ve kâfir diyenler hizmet etmiyorlar, hezimete sebep oluyorlar.
15. En büyük ve temel hizmet iman hizmetleridir.
16. Bir kimsenin hidâyetine (doğru yolu bulmasına, Müslüman olmasına) vesile olmak çok büyük bir hizmettir.
17. Din hizmetlerinin ana prensibi şudur: Hâliq (Yaratan Rab) için yapılan hizmetin ücreti mahluqattan (yaratıklardan, kullardan) istenmez ve alınmaz.
18. Tek başına hizmet çok zordur. Hizmet için doğru, ehliyetli, ahlaklı ve ihlaslı bir teşkilat içinde çalışmak gerekir. Teşkilat bu sıfatlara sahip değilse yine hizmet olmaz.
19. Camilere, minarelere hoparlör koymak, avaz avaz ezan okumak, cami bahçesine tuvalet yapıp ihtiyacını gören vatandaşlardan para almak, camilere klima cihazı yerleştirmek, kalorifer yapmak, Diyanet personeline lojman temin etmek, cami kapısına naylon poşet otomatı koymak gibi şeyler İslâmî hizmet değildir.
Bu memlekette, din hizmeti diye yapılan şeylerin bir kısmı boşunadır, kuruntudan, aldanmaktan, aldatmaktan ibarettir.
Bu memlekette yetmiş senedir din hizmetleri yapılıyor ama yeterli olmadı, boynumuzu esâret ve zillet yularından kurtaramadık.
Yüz milyonlarca dolar hizmet paralarının çoğu çarçur edildi.
Müslüman halkın ümitleri, enerjileri ziyan edildi.
İmkânlar, fırsatlar, enerjiler heba edildi.
Kırk bin yeni cami yapıldı. Acaba kaç tane dünya çapında imam, hatip, vâiz yetiştirdik?
Çağın Gazalî'si nerede?
Çağın Nizamiye medresesi nerede?
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum
Burada yazarın din hizmetlerinin bir kısmına katılıyorum. Fakat katılmadığım maddeleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
7. Madde:
Hıristiyanlar ve Yahudiler kâfirdir demek Kuran’a aykırıdır. Küfrün tanımına aykırıdır. Bununda delili Beyyine süresinin ilk ayetidir.
...الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ …
“Ehli kitaptan küfreden kimseler” (Beyyine 1)
“Ellezine keferû min ehli-l kitabi” tabiri vardır. Buradaki min cinsin beyanı içindir. Ellezine keferû deyip de el kâfirûn dememesinin sebebi küfrü sistematize edenler olmasındandır. Buradaki min sayesinde küfrü sistematize edenlerin ehli kitaptan bir kısım olduğu anlaşılmaktadır. Ehli kitap tabiri Tevrat ehlini de İncil ehlini de Kuran ehlini de kapsamaktadır. Bu nedenle Sayın Eygi burada Kuran’la hiçbir alakası olmayan bir terminoloji oluşturmuştur.
8. Madde:
Dost kelimesi Halil demektir. Ayette Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyiniz şeklindedir. Yani sizi yönetmesinler denmektedir. Dost edinmeyin demek islamın adı da olan barış dini olma özelliğine aykırıdır. Ayette de dost kelimesi değil de veli kelimesi geçmektedir.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ
Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. (Maide 51)
14. Madde:
Tarikat ve tasavvuf ehlinin olması gereken amacı ahlaklı insan yetiştirmek, İslâm’ın kapısından geçmemiş insanları bu kapıdan sokmak olduğu müddetçe çok faydalı müesseselerdir. Ancak bu görünür amacın arkasına gizlenen teşkilatlanıp, kendi mensuplarını zengin ve rahat yaşatma gayesi ile çabalama, diğer grupları rakip görme, sürekli onların ayağını kaydırma üzerine çalışmalar yapma faaliyetleri bu müesseselere yakışmamaktadır. Rabıta gibi şirke bulaşmaya sebep olan, sonradan uydurulma ibadetleri yaptıkları sürece pek çok insan onlara müşrik demeye devam edecektir. Sayın Eygi’nin sorgusuz sualsiz desteklediği, eleştirilmesinden rahatsız olduğu tarikatları bu yönden tahkik etmesi çok uygun olur diye düşünüyorum.
19.Madde:
Başka insanların faydası için yapılan her hizmet İslami hizmettir diye düşünüyorum.
Yazarın yukarıda saydıkları din hizmetleri adı altında aslında kişilerin sadece âhiret için yaptıklarını birinci plan almıştır. Din yani düzen hizmetleri içinse kimsenin çalıştığını görmedim. Bir İslam düzeni nasıl olmalıdır ve neler yapılmalıdır. Bununla ilgili hiç yazı okumadım, duymadım ve işitmedim. Kuran’ı Kerim ışığında sorunlarımıza bakılmamaktadır. Herkesin yapabileceği kişisel ibadetler üzerinde durulmaktadır. İslami düzen yani Adil bir düzen gelirse insanlara yaşadıkları bu dünyada hiçbir haksızlık edilmeyecek ve huzurlu ve mutlu yaşayacaklardır.
Adil bir düzen için adım adım…