Zor zamanda konuşmak
1425 Okunma, 0 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

27.11.2009

Ertuğrul Özkök dünkü yazısında şöyle yazdı: “Bugün azımsanmayacak sayıda İzmirlide, Egelide şu düşünce yerleşiyor: Güneydoğu olmasa biz çoktan Avrupa Birliği’ne girmiştik.”

Benim tanıdığım ve sevdiğim İzmir’de, Ege’de bu tür ayrımcı bir yaklaşımın egemen olduğunu sanmıyorum. Fakat böylesi bir durumu, spekülasyon olarak dahi konuşuyor olmamız bile son derece üzücü ve kaygı verici.

Özkök’ü okurken aklıma 1990’lı yılların başlarında yaşadığımız bir tartışma geldi. Kürt sorununun ve PKK eylemlerinin en yakıcı olduğu o günlerde haftalık Aktüel Dergisi peş peşe yaptığı dosyalarla hepimizi şaşırtmıştı. Örneğin bir hafta kapaktan “Kürtler Türkleri sömürüyor!” diye ilan etmişlerdi. Bu sonuca, Güneydoğu’dan toplanan vergilerle bu bölgeye yapılan kamu yatırımlarının hızlı bir karşılaştırmasıyla varmışlardı.

Aynı dergi Türkiye’de ilk kez, devletin “vur kurtul” politikasına karşı açıkça “ver kurtul” stratejisini çıkartıyordu. Basitleştirerek söyleyecek olursak, dergi yöneticileri ve bazı yazarlarına göre Güneydoğu (ve dolayısıyla Kürtler) Türkiye’nin bir kamburu haline gelmişti. Üstelik içlerinden silahlı mücadele yöntemine başvuran ayrılıkçı bir örgüt de çıkarmışlardı. Onlara göre çözüm, bu parçanın koparılıp atılması ve Türkiye’nin bu sayede daha hızlı ve dinamik bir şekilde modernleşip Batılılaşmasıydı.

Yukarıda “tartışma”dan söz ettim ancak Aktüel kadrosu bu tezlerini tartışmaya pek de hevesli değildi. Yaptıklarının yanlış, ayrımcı ve tehlikeli olduğunu söyleyen benim gibileri “kaba solcu”, “ucuz popülist”, “Kürt sevdalısı” gibi terimlerle küçümsemeye çalışıyor ve hepimizi, kendi yarattıkları ve ne idüğü belirsiz “yükselen değerler” adını verdikleri putlara biat etmeye çağırıyorlardı.

Yollar ayrıldı

Özkök dünkü yazısında İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a şöyle demiş olduğunu da aktarıyor: “Siz hep Güneydoğu Anadolu’nun bölünmesi endişesinden söz ediyorsunuz. Ama bu iş iyi yönetilmezse bir gün bir bakarsınız ki, Ege’den bölünme sinyalleri gelmeye başlamış.”

Özkök’ün sözünü ettiği sinyaller, Aktüel çevresinin yıllarca önce tohumunu attığı o tiksinti verici “ver kurtul” yaklaşımının günümüzdeki tezahürlerinden başka bir şey değil.



Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

 

Yorum:

 Ruşen Çakır ile ilk olarak “Ayet ve Slogan” adlı kitabıyla tanıştım ve o zaman Türkiye siyasetine tam olarak vakıf olamasam da tespitleri, yaklaşımı çok hoşuma gitmişti ve inanılmaz etkilenmiştim. “Vay be demek solcular da demokratik olabiliyormuş.” diye düşünmüştüm. Daha önce (şimdi de görüşüm pek değişmiş değil) bu kavramı solculara hiç yakıştıramamıştım.  O zamana kadar kafamda solcu din düşmanıydı ve adil bir bakış açısı olamazdı. Daha sonra 28 Şubat yaşandı, bütün çirkinliğiyle ve zulmüyle müslümanları hedef aldı. O zor zamanda da müslüman kesimi savunacak birileri olmadı şimdi de yok, muhtemelen yarın da olmayacak. O dönemki müslüman kardeşlerimiz şimdiki Kürt kardeşlerimiz kadar şanslı değildi, demokrat kıtlığı vardı.

 

Türkiye siyasi gelişimini çok iyi takip eden Çakır’ın, mevcut hükümeti ya da muhafazakları samimi bulmaması ise maalesef ki doğru bir tespit. Kendisi olayı islami bakış açısıyla ne kadar değerlendiriyor bilemiyorum ancak AKP yönetiminin islami bir yönetimi yok ve dolayısıyla başarısızlığı İslam’a mal edilemez. Yapılan uygulamalar Kur’an rehberliğinde olsa bu başarısızlıklar yaşanmayacağı gibi hükümet sonuna kadar da savunulabilirdi, diye düşünüyorum.

 

AKP yönetiminin veya muhafazakar olarak adlandırılan insanların davranışlarının İslami kesime mal edilmesi cehaletten başka bir şey değil. Yapılan uygulamalar incelenirse ne kadarı Kur’anla paralel, ne kadarı Kur’anla çelişiyor çok açık görülecektir. Bu bile şu etiketleme işine son vermek için yeterli bir sebeptir.

 

Herşeyden önce kafamızdaki önyargılara bir son vermeliyiz. Sadece kendimize değil herkese demokrasi için savaşmalıyız.

 

Bu kadar zulmün ve gözyaşının olduğu bir zamanda hala bayram varsa, Bayramınız mübarek olsun.

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 25 | Tarih: 29.11.2009
Mehmet Şevket Eygi
Din hizmeti nedir, ne değildir?
6745 Okunma
14 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Bir şehir nasıl uygar olur
1434 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Alevi Meselesi
1433 Okunma
3 Yorum
Hilmi Altın
Ruşen Çakır
Zor zamanda konuşmak
1425 Okunma
Tayibet Erzen
Yılmaz Özdil
Grev filan...
1413 Okunma
Leyla Okta
Ahmet Taşgetiren
İsviçre'de Danıştay mantığı
1354 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Ebubekir Sifil
cahiliye
1339 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Nazlı Ilıcak
AK Parti'de çatlak mı?
1298 Okunma
Fatma Karuç
Reşat Nuri Erol
Sorunlar, sorular ve cevaplar 1
1272 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Son uyarı
1268 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Niyazi
Aklın Batı'daki mücadelesi
1257 Okunma
Abdurrahman Erol
Fikret Bila
Bayramiç'te çalan tehlike
1241 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Bir öfke yumağı olarak canım İzmir
1223 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Ahmet Altan
Genelkurmay, Başbakan ve Medya
1204 Okunma
1 Yorum
Özer Ataç
Mehmet Altan
Paşaların katsayısı...
1196 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Mahir Kaynak
Tek boyutlu siyaset
1175 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Okyanusu küçümsemek
1163 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler