Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4
İsrail'e tepkilerin “sert”liğine dair
Demokrasi ve insan hakları savunuculuğunda fevkalade radikal olan, sivil-asker ilişkilerinde ve devletin Kürt siyasetinde esaslı değişimler isteyen, bu uğurda cuntalara cepheden saldıran, “Ergenekon”u topa tutan, statükocu devlet adamlarına demediklerini bırakmayan (ve böyle yapmakla tabii ki iyi eden) bazı arkadaşlar, söz İsrail'le ilişkilerden açılınca birdenbire statükocu kesiliyorlar.
Bu arkadaşlara göre; İsrail bütün dünyanın gözü önünde katliamlar yapabilir, Gazze'yi yerle bir edebilir, Mescid-i Aksa'ya saldırabilir, Filistinlilerden gasp ettiği topraklara Yahudi göçmenler yerleştirebilir, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Doğu Kudüs ve Batı Şeria ile ilgili kararlarını tepe tepe çiğneyebilir, hatta Filistinlilere “Amerikalıların 2. Dünya Savaşı'nda Japonlara yaptığını yapmayı” bile tartışabilir, ama bizim başbakanımız ve dışişleri bakanımız bunu eleştiremez, bizim film yapımcılarımız bunun filmini yapamaz, bizim yazarlarımız bunu yazamaz ve Rize Belediye Başkanı, Trabzonlu üniversite öğrencileri, Gümüşhane esnafı buna tepki gösteremez… Mevzubahis İsrail ise fikir, ifade, protesto özgürlüğü teferruattır!
Neymiş? Fazlasıyla “sert”miş eleştiriler. “Ama İsrail'in yaptıkları da çok sert” dediğinizde cevap hazır: “Bu şimdi duygusal bir tepki oldu.”
Yahu, “Ergenekon”a bam-güm girince sertlik / duygusallık sorun olmuyor da “Ergenekon”un ağa babasına bir çift laf edince mi bunlar sorun oluyor?
Bir de şöyle diyorlar: “Efendim, barış misyonunu sürdürebilmek için İsrail'le iyi geçinmek lazım…” Mahmut Abbas'tan daha iyi geçinebilecek kimse var mı İsrail'le? Adam İsrail adına HAMAS'ı vurdu, daha ne yapsın? Ama fayda etmedi işte. İsrailli canilere yıllardır gülücükler dağıtıp duran bu 'mutedil' siyasetçi de artık onlara ateş püskürüyor ve İsraillilerin barış istemediği anlaşıldığı için gelecek başkanlık seçiminde aday olmayacağını söylüyor…
İsrail, genel geçer kurallara uymayan bir 'şey'. Şam'a, Bağdat'a, Erbil'e iltifat ederek barışa hizmet edebiliriz, hem onların bize yapabileceği fenalıkların hem de onların birbirine yapabileceği fenalıkların önüne geçebiliriz; ama İsrail'e iltifat etmek, İsrail'in fenalıklarını beslemekten başka bir işe yaramaz. Yaramadı, yaramıyor ve yaramayacak.
Abbas'ın 'dramı' herkese ders olsun. İsrail'in 'karşılıklı dostluk ve anlayışla' yola getirilemeyeceği anlaşılsın artık. İşlediği korkunç cinayetlerin fazla tepki çekmediğini -hatta anlayışla karşılandığını- gören, müttefiklerini asla kaybetmeyeceğine inanan, şartlar ne olursa olsun uluslararası camiada daima saygı göreceğinden emin olan bir İsrail, Filistinlilere kan kusturmaktan asla vazgeçmeyecektir. İsrail'i kısmi de olsa çözüme zorlamanın tek yolu, ona dünyayı dar etmektir. İsrail her zaman ve her yerde mütemadiyen eleştirilecek, kınanacak, yuhlanacak, yerin dibine batırılacak ki, “Bu iş böyle gitmez, kendime çekidüzen vermem lazım” desin.
Binaenaleyh: Davos Zirvesi ve BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmalarda İsrail'in mezalimine dikkat çekip dünyayı Gazze'ye sahip çıkmaya çağıran Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; Halep'te düzenlediği basın toplantısında Mescid-i Aksa, Harem-i Şerif ve Doğu Kudüs'ün dini / kültürel kimliği konusunda Türkiye'nin ne kadar hassas olduğunu hatırlatan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; Suriye ve İran'la safları sıklaştırmak suretiyle Türkiye'nin manevra alanını genişletirken İsrail'in manevra alanını daraltan, üstüne üstlük İsrail'le ortak hava tatbikatını da Gazze katliamına ve İran'a saldırı ihtimaline atıfta bulunarak iptal eden AK Parti hükümeti barışa hizmet ediyor, İsrail'i barışa zorlayıcı bir rol oynuyor.
İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy'ye 'Çocukları öldürüyorsunuz' diyen Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı ve Levy'yi protesto eden Karadenizlilerin sergiledikleri soylu tavırlar da barışa hizmettir.
İsrail'e gösterilen bu tepkilere tepki göstererek İsrail'i rahatlatmaya çalışanlar ise, bilinçli veya gafil, işgal ve katliam lobisinde yer alıyorlar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Çakıltaşları Ve İşbirlikçiler Üzerine.
Hepimiz biliriz çakıl taşlarını, denizin dalgaları ile sahile vurduklarında çıkardıkları haşır huşur sesleri. Her taşın çakıl olamadığını mı göstermektedir çıkardıkları sesler.Yoksa bir neşe abidesini mi . Bir büyük taşa seslenip de aman ha sen duy sesimizi dercesine bir inleme midir? Bir gün yolunun denize varacağı tutarsa; Sesimizi duyda geleceğin varsa da uyan çıngırtısı mıdır? Her dalganın azgınlaştığı andaki inleme ile; TAŞ YERİNDE Mİ AĞIRDIR.
Buralar tuzlu ve bir o kadar keskindir. Gemileri yüzdürür. Seni parça parça eder ?
Minicik taşları acımadan parçalar, içine çeker, dışarı atar. Büyüksen içinde bir yosunla yaşarsın. Sessizce. Özgür kırlarda bir gün üzerine toz bulutu, bir gün güvercin bir gün ağaç kimi zamanda çiçek açacak günleri göremeyeceksin. Unutma!
Çokları için bir balık yuvası lüksiyeti sağlanır. Amma bu sana bağlı. Gücün ve birliğin kadar balık ve yosun alırsın. Tabi birde efendi deniz tuzunun oranı kadar !... Çok tuzlu ise sıcak ve hoş bir müstemlekeliktir. Balığın bol güneşin çoktur. Ama erken ölürsün… ?
İşte bu eskiden kaya olan bir çakıl taşının sahili gördüğündeki sesidir…. Şır..Şır
** Ömer Muhtar'ın celladına dediği gibi "ben senden uzun yaşayacağım".