Her şeyin başı
…
Raflarda yanyana duran ve birinin üzerinde "GDO'lu olduğu" uyarısı, diğerinin üzerinde "GDO'suzdur" duyurusu bulunan ürünlerden ikincisini tercih edermiş tüketici... Keşke öyle olsa, keşke herkes sağlığına dikkat etse... Genetiğiyle oynanmış ürünlerden herkesin kaçındığı bir ülke haline gelmek hükümet için iftihar kaynağı olmalı.
…
Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr
08 Kasım 2009 Pazar
Yorum: getirip ekonomiye, şirketlere bağlamadığımız kaç konu kaldı?
Politikayı ekonomiden ayrı düşünmez olduk. Zenginlik sağlandıkça politika başarılı kabul ediliyor.
Bilimi teknoloji ve servet için bir araç haline getirdik. Bilmek ile bilmemek arasındaki fark statüler arası hiyerarşiye (bir nevi kasta) dönüştü gözümüzde.
Din de bu furyadan nasibini aldı; dindar olmak zengin olmak ile fakir olmak arasında bir ince çizgi haline geldi. Kimine göre dindarlık kimine göre dinsizlik (veya en hafif tabirle yanlış dine inanmak) fakirleştirir.
Artık zenginlik ve yüksek statü geçer akçe olmanın ötesinde normal olan durum olarak kabul ediliyor. Sorun nasıl zengin olunacağı değil neden fakir kalındığı, nerde hata yapıldığıdır, artık.
Ne olacaktı ki, bu sistemin insanı “pul” olarak gördüğü açık seçik ortada değil mi zaten? Şimdi de insanların yapacağı tercihlerin piyasaya etkisini mi tartışıyoruz? Önceliğimiz hangisi; insan mı şirket (piyasa) mı? Sorunun cevabı baktığımız noktaya göre değişiyor!
Yeşilimtrak kapitalistlerin rüzgarına kapılmadan insanın doğasına yönelmesi gerekiyor. Bu, insan ve toplum için şart. Aksi halde hep beraber dönüştürülmüş bir canlının hayat serüvenini izlemekle kalmayacak bizzat yaşayacağız. Ve buradaki sorun sadece ne yenilip ne yenilmeyeceği de değildir. Asıl mesele insanın evrende nasıl bir anlama sahip olduğudur. Şayet insan sağılacak bir inek, yumurtlayacak bir tavuksa bu konuda üreticilerin insaf ve vicdanına güvenmek elde değil. Buna karşılık insan eşrefi mahlukatsa mesele tamamen değişir.
Sahi, insanın varlık gayesi nedir?