Malum PKK’lı teröristlerin karşılanması ve yarattığı tepki hafızalarımızda. Bu manzaraların dışında çok rahatsız edici bir durum da sınır kapısında mahkeme kurulmasıydı.
Kimliğini bilmediğim bir kişi bu mahkeme safahatını çok esprili biçimde yazmış.
Aşağıdaki metin internet ortamında dolaşıyor. Elbette okuyanlar vardır ama okumayanlar hem gülecektir hem de ibretle düşünecektir mutlaka:
“Otuz dört sanıklı, kırk beş avukatlı ve bolca bürokratlı seyyar mahkemede duruşma başlar. Hâkim bey yerini alır:
- On dokuz on iki bin dokuz günü mahkememize kafa atarak...
- Hâkim bey kimse mahkemeye kafa falan atmadı.
- Pardon başvurarak...
- Hâkim bey, mahkemeye kimse başvurmadı da...
- O zaman bizim ne işimiz var burada. Bunlar kim?
- Onlar konuk. Şey sanık. Size geldiler.
- Ben onları tanımıyorum. Bize niye gelmişler?
- Efendim, siz bu mahkemenin hâkimisiniz ya onun için size geldiler.
- Yatıya mı geldiler?
- Aman efendim! Yatıya olur mu? Hemen gidecekler.
- Eee o zaman hiç gelmeselerdi.
- Mahkemesiz olmaz efendim.
- Ama benim mahkemem burası değil ki! Kim getirdi beni buraya? Bunlar asker değil mi?
- Değil haki giyinmişler işte.
- De git yahu! Benimle kafa bulma. Dışarıdaki eğlenceler neyin nesi?
- Mahkeme geldi diye seviniyorlar.
- İnsan mahkeme geldi diye sevinir mi yahu! Hem sen kimsin ki, yanı başımda kazık gibi dikiliyorsun?
- Ben hükümet görevlisiyim efendim. Buradaki organizasyonu ben yapıyorum.
- Haa... Aç, aç organizatörü. Aç aç’ları organize ediyorsun. Hadi kolay gelsin. Mübaşir!
- Buyurun efendim!
- Sen kimsin yaa!
- Ben mübaşirim efendim.
- Seni kim mübaşir yaptı?
- Biraz önce konuştuğunuz beyefendi görev verdi. Paramı da peşin aldım.
- Adın ne senin?
- Vicdani Sızlar efendim.
- Peki! Buranın savcısı da var mı?
- Var efendim! Bendeniz Savcı İktidar Sesli.
- Müşerref oldum! Bu mahkemenin Yaz Kızımı da var mı?
- Var efendim, ben! Adalet Şaşkın.
- Oooo... Mahkemeye bak. Savcı İktidar Sesli, Katip Adalet Şaşkın, Mübaşir Vicdani Sızlar, Hâkim bendeniz Halim Harap. Hadi bakalım duruşmaya başlayalım. Konuklar aman! Kafa mı kaldı. Sanıklar ayağa kalkın!
- Sayın hâkim! Bize sanık diyemezsiniz?
- Pardon ben size sanık mı dedim? Sanık değilseniz üzerinize alınmayın. Mübaşir sanıklar gelsin.
- Sanıklar onlar efendim. Üzerlerinde haki elbise olanlar.
- Onlar biz sanık değiliz diyorlar.
- Efendim bizler barış elçisiyiz. Önderimizden size mektup getirdik.
- Oğlum burası Dışişleri Bakanlığı değil. Mahkeme. Siz barış elçisi iseniz bakanlığa gideceksiniz.
- Hâkim bey biz dağdan geliyoruz.
- Terörist idiniz pişman oldunuz öylemi?
- Biz pişman olmadık. Önderimiz gidin dedi geldik. Bu mektubu da getirdik.
- Ben kimi yargılayacağım şimdi. Savcı bey bu ne hal, hani iddianame?
- Hâkim bey, iddianameyi hazırlayacak polisler İstanbul’dalar buraya yetişemediler.
- Siz şey etseydiniz.
- Açılım gereği biz iddianame hazırlamıyoruz efendim. Siz karar verin ben temyiz etmem.
- Teşekkür ederim de, bu ne davası şimdi!
- Dağdan gelip bağdakini kovma davası efendim.
- Aferin mübaşir. Hakikaten ismin gibisin. Vicdanın sızladı değil mi?
- Hâkim bey siz bu mektubu alın, bizim suçsuz olduğumuza karar verin de biz gidelim. Sınırdan gireli üç saat oldu halen bekliyoruz. Daha gezecek çok yerimiz var. Otobüsler dışarıda hazır bekliyor. Boşuna para yazmasınlar.
- Yaz kızım; Terörle Mücadele Kanunlarına göre terörist iken, Terörle Müzakere Kanunu’na göre suçsuz olan otuz dört kişinin beraatına, sanıklara, konuk muamelesi yapılmasına, gezecekleri yollarda güvenlik güçlerin tarafından tedbir alınmasına, gezdikleri yerlerde kendilerinden yol ve konaklama parası alınmamasına, vicdanlarda temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile karar verilerek hiç sıkılmadan açıkça okunarak tebliğ edilmiştir.
Mübaşir, şu hükümet görevlisini bul da beni buralarda bırakmasın.”