05.11.2009
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) yeni çalışma binasını hizmete açtı ve ilk dersi verdi. Gül, ilk dersinde dış politika ağırlıklı olarak bir ufuk turu yaptı.
Açılış sonrasındaki resepsiyonda sorularımızı da yanıtladı.
Aşı olacak mı?
Gül dış politika ağırlıklı konuşmasına karşın sohbete gündemdeki “aşı tartışmaları”yla başladık. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aşı olmayacağını ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la aynı görüşte olmadığını açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı’nın aşı olup olmayacağı merak ediliyordu. Gül’e, aşı olup olmayacağını sordum. Cumhurbaşkanı net bir yanıt vermedi:
- Risk grubunda mıyım, diye sormakla yetindi.
Etraftan, “Risk grubunda değilsiniz” sözlerinden memnun bir ifadeyle, aşı tartışmasına girmek istemedi.
Zere’ye af sinyali
Gül’e yöneltilen dış politika dışı ikinci soru Güler Zere’nin affıydı. Gül, Murat Yetkin’in sorusu üzerine, “Kendilerinin müracaatı gerekiyor, benim resen yetkim yok” yanıtını verdi. Ayrıca, af müracaatı konusunda ailesinin ikna edilmesi gerektiğini de belirterek, dosyanın koşullara uygun biçimde önüne gelmesi halinde affedebileceği sinyali verdi:
- Zannediyorlar ki Cumhurbaşkanı istediğini affeder, istemediğini etmez. Oysa Cumhurbaşkanı’nın resen böyle bir yetkisi yok. Önüme gelirse hayır da diyebilirim, evet de diyebilirim. Onun şartları var. Burada herhangi bir doktorun raporu da gerekmiyor. Onun için bir kurum var (Adli Tıp Kurumu). Bu kurumun gerçekten hastanede yatmaması gereken bir hasta, demesi gerekiyor.
Gül, Silivri’den af talebi olup olmadığı sorusuna ise, “Benim önüme bir şey gelmedi” yanıtını verdi.
Belgede hukuk işliyor
Üçüncü dış politika dışı soru ise tartışılan, “İrticayla Mücadele Eylem Planı’ydı. Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili soruya, “Yargı bakıyor, hukuk işliyor” yanıtını vermekle yetindi.
‘Türkiye rayından çıkmayacaktır’
Gül, USAK’ın açılışında yaptığı konuşmada son günlerde gündeme getirilen, “Türkiye nereye gidiyor? Doğuya mı kayıyor?” sorularına yanıt verdi. Gül, “Türkiye rayından çıkmayacaktır” vurgusu yaptıktan sonra, “Türkiye elbette batıya da gider, doğuya da, kuzeye, güneye de” dedi. Gül, Türkiye’nin sanki denizde dalgalarla sürüklenen bir ülkeymiş gibi gösterilmesine karşı çıktı. Türkiye’nin dış politikasını çağdaş değerlerin oluşturduğuna vurgu yaptı. Gül, bu değerleri şöyle sıraladı:
“Demokratik değerler, serbest piyasa ekonomisi, insan haklarına saygı, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kadın-erkek eşitliği.”
Gül, bu ölçülerle bakılırsa Türkiye’nin nereye gittiği anlaşılır, diyerek yapılan eleştirilerin geçerli olmadığını vurguladı.
‘AB’nin imzaları şaka mı?’
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında Türkiye’nin asıl rotası ve hedefinin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik olduğu mesajını da verdi. Gül, Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri aşamasında bir ülke olduğuna dikkati çekerek, tam üyelikten başka bir sonucun söz konusu olamayacağı vurgusu yaptı. “Tam üyelik gerçekleşecek” diyen Gül, ayrıcalıklı üyelik, sınırlı üyelik diye bir statünün AB hukukunda yerinin olmadığını anımsattı. “Eğer” dedi, “Avrupalılar attıkları imzanın şaka olduğu izlenimi verirlerse çok tehlikeli durumlar ortaya çıkar.”
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin dış politikasının doğru yönde ilerlediği ve endişeye mahal olmadığı mesajını verdi.
Y O R U M :
MASALLAR GERÇEK OLUR MU?
Türkiye’nin önemini Türklerden önce kavramış güç merkezleri Türkiye’yi İslam coğrafyasının koordinatörü yapmaya karar vermişler. Bu yeni alınmış bir karar değil. Türkiye’de son 30 yılda yaşananları adım adım buna hazırlık olarak görebiliriz.
Yeni vizyon; Avrupa Birliğinden daha uzun ömürlü olacağı tarihsel projeksiyonlarla görülebilen Ortadoğu Birliği içinde Yahudiliği ve Hıristiyanlığı da barındıran oldukça toleranslı bir İslam projeksiyonu olacaktır.
Yeni birliğin askeri ve idari koordinatörü Türkler, finansörü ise Yahudiler olacaktır.
Bu projeksiyonla bakıldığında Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’la ilişkiler, Suriye gibi olur mu da ne demek! Buna Yunanistan ve Bulgaristan’ı, hatta Romanya ve Ukrayna’yı niye eklemiyoruz ki?
Gevşek yapılı konfederasyon modeli ile çok geçmez Lozan’da siyasal himayesini ter ettiğimiz Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Mısır, Sudan, Yemen, S.Arabistan, Körfez ülkeleri, İsrail, Ürdün, Irak, İran, Gürcistan, Afganistan, Pakistan, Azerbaycan, Ermenistan, Türki Cumhuriyetler, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek, Romanya, Yunanistan, Birleşik Kıbrıs, hatta Uykrayna… yeni dünya düzeni dediğimiz Ortadoğu Birliği’ne bir bir katılacaklardır.
Bunu siz şimdilik bir masal gibi okuyun, Allah ömür verir bir bir gerçekleştiğini görürseniz, hakkımız inkar edilse de “Masallar gerçek oluyor” dersiniz!
İşte böyle!
Türkiye, nasıl olduysa içinde ve bölgesinde yapay olarak çıkarılmış ve yaşatılmakta oldukça zorlanılan bir çok sorunun üzerine giderek, çözüm üretme gücünü eline geçirdi. Bu gücün sarhoşluğu içinde her gün bir pencere açılmakta, bazılarının kadehleri şampanya, bizimkilerin bardakları ise ayranla dolmaktadır.
Şerefe!
Bismillah!
Naralar birbirine karışmakta…
Şanlı tarih böyle yazılmakta…