Cengiz Demirci
Sünnetin Fatihayı anayasalaştırması
8.07.2012
3448 Okunma, 0 Yorum

ANAYASA

Anayasa, devleti kuran ve işleten temel yasalardır.

Anayasada detay bulunmaz, devletin kurumsal yapısı ve genetik kodları yazılır. Detayları ilgili yasalar belirtir, yasalar da anayasada refere edilmiş olmalıdır.

Anayasa en temel yasalar olduğu için, herkesin anlayabileceği açıklıkta, sade ve basit olmalıdır. Seviyesi her ne olursa olsun her kişi bu yasaları anlamada ortak fikre ulaşabilmelidir.

Anayasa, fatihadaki gibi temel kodlar içermelidir. Fatihadaki gibi  refere edilerek diğer sürelere ulaşılabilmelidir.

Hamd, abdin ibadetlerini gerçekleştirmesi ile oluşan memnuniyet halidir. Bir devlette müminler olur, müminler o devletin askerleridir, Devletin anayasasında ibadetler yazılır. Üç tip ibadet vardır: genel hizmetler, kamu hizmetleri,  kamu görevleri.  Genel hizmetler, 24 çeşittir. Bunlar ile halk yaşamını idame ettirir. Devlet bu hizmetleri karşılığı üretimden pay alır. Kamu hizmetleri ise, kişilerin kendi istediği topluluklara katılarak orada demokratik seviyede asgari yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Dini örgütlere katılır, siyasi partilere katılır. Böylece isteklerini, talep ve arzularını ortaya bu yolla koyar. Bu siyasi örgütler, seçimlerle meclislere bucak, il ve devlet seviyesinde girerler. Seçilenler, meclislerdeki siyasi şuralara katılırlar. Siyasi şuralar siyasi partilerin ittifakları ile karar alırlar. Burada anayasa ve yasalar onaylanır. Siyasi şuralar askeri ve hukuk düzeni kurarlar.Kamu görevleri bu yapı içine katılmaktır. Böylece barış, saadet, refah düzeni oluşmuş olur. Bu düzenin oluşumuna katılmaya katılanlara abd=kul=kamu görevlisi denir.

Kamu görevleri, toplulukların mekanizmalarını kurar ve sorunları çözer. Allah için dendiğinde o devleti kuran kurum ve toplulukların herbirini içine alan bir saadet nizamıdır, her birini kuşatır.

Rab, demek bu hukuk düzeni ve yasaların tüm toplulukları, partileri, kurum ve kuruluşları idare eden, yol gösterek, tanımlayan ve çalışma alanlarını belirleyen anayasa demektir.

Alemin, anayasa içinde tanımlanan tip topluluk, kurum ve kuruluşların hem istiğrak hem de cins için tümü demektir. Ordular, partiler, partilerin mekanizmaları, dini organizasyonlar, ilmi organizasyon ve üniversiteler, iktisadi organizasyonlar, siyasi partiler, tüm bunların içtihat ve icmalarının tanımlandığı devlet kurum ve kuruluşları, meclisler, şuralar gibi devletin bütün organizasyonal yapısı temel ifadelerle anayasada belirlenir. Detay yoktur, yasalardaki terimler refere edilir ve en sonunda buna göre diğer yasalar anayasadaki yerlerine göre kurumsal yapısı, kimliği ve genetiğini tanımlar.

Rahman, tüm fert ve kuruluşların hayati faaliyetlerini yürütebilmesi için gereken her şeyin devlet tarafından kendilerine sağlanmasıdır. Devlet bunun hukuki altyapısını kurar, fırsat verir, bu yapıların teröre kaymasını ve tehdit haline gelmesini önleyici tüm tedbirleri hukuki yapı içinde alır. Bunu reddedenleri askeri yapısı ile sindirir.

Rahim, devlete bağlı olanlara, yasalara uyanlara, devletin varlığını korumaya kendilerini adayanlara bir takım teşvik edici statüler vererek, tüm kurum kuruluş ve fertleri bu yapıyı korumaya, geliştirmeye, mükemmelleştirmeye adar. Anayasalar buna refere eder, ilgili yasalar da bu teşvikleri tanımlar.

Din gününün sahibi, demek yargı kararlarını belirleyen hallerde yasalar ve anayasa neyi gerektiriyorsa buna razı olmak ve bunu Allahın kararı olarak bilip isyan etmemek demektir. Devlet yargıda ivelilik esasını kabul etmelidir. Nihai karara kadar olan ivedi yargı kararlarında durumuna isyan etmemeli yeterli tetkiklere göre en son kararları beklemeli ve ona uymalıdır. Bundan başka yola girmemeli, isyan, terör, fitne, gibi durumlara meyletmemelidir. Durumuna rıza göstermelidir, ya da o devleti terketmeli, ya da o topluluktan ayrılmalıdır.

Buna göre anayasanın içinde bulunması gereken maddelerin sınırları belirlenmiştir.

1. Hizmetler ve görevlerin sınırları belirlenir.

2. Topluluğu ve devleti oluşturan yapı, kurum, kuruluşların genetiği belirlenir.

3. Devletin idame ettirilmesi ve topluluktan topluluğa aktarılması için gereken hukuki yapı belirlenmeli ve tanımlanmalıdır.

4. Devlet içindeki yapı, kurum ve kuruluşların herbiri cinsi ve tümü için tanımlanmalıdır.

5. Devleti oluşturan yasaların kişilerin ve kurumların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte olması gerekir.

6. Devleti oluşturan yasaların, hukuk düzeni içinde devleti bu yapıyı sürdüren ve koruyanlara kademeli teşvik sistemini kapsamalıdır. Bu kademeler manevi olandan maddi olana doğru kademe kademedir. Manevi yollarla müminler teşkilatı kurulamazsa, madde olarak sürdürme yolları aranır. Bu şu demektir, o devlet için ve hukuk düzeni için canını ortaya koyacak müminler oluşuyorsa onlar mümin olur, maddi karşılık almaz, manevi olarak cennete gitme duygusu ile bu yapıya katılır. Eğer şehitliğe inanan kişiler yoksa, en az maliyetliden en üst maliyetli maddi teşviklere kadar teşvik düzeni kurulur. Paralı askerlik gibi. Ya da vergiden muaf olmak gibi.

7. Yargı kararları kutsaldır. Hukuk düzenindeki kararlar dini metinler gibidir. Karşı gelinmez.

Bundan sonra müminlerin bağlı olduğu kurallar tanımlanır.

1. Sadece bu anayasaya hizmet etmek.

2. Sadece bu yasadan güç almak

3. Bu yasalar yolu ile halkı idare etmek ve idare edilmek.

4. Bu usul barış ve saadete hizmet eder.

5. Kişilerin ya da toplulukların nefretini celbetmez.

6. Yanlış bir yere götürmez.

 

Bu anayasa metni 8 maddedir.

8 madde 1 maddeden çıkar.

8 maddeden 114 madde çıkar bunlarda yasalardır.

Bu 114 madde ile 8 madde hukuk düzenini oluşturur.

Anayasada sadece refere edilir.  Anayasada refere edilmemiş bir kurum yasalarda oluşturulamaz. Ama her bucak, devletteki anayasayı kendince yorumlayarak sadece kendi bucağı için olmak üzere serbestçe yasalar oluşturabilir.

Yasalarda tüm mekanizmalar tarif edilir. Tarifler her kademede kendincedir. Devlette ise ittifak iledir.   

SÜNNETTE UYGULAMA

MEDİNE SİTE DEVLETİ ANAYASASI

 Hicretle birlikte devlet oluşturmak için bir anayasa yapıldı.

 

1. Bu anayasa ümmet esasına dayandı. Yazılı olarak anlaşmalar her topluluk ile ayrı ayrı yapıldı ve ikili bu anlaşmalar birleştirilerek bir devlet anayasası haline getirildi.

2. İttifak ile anayasa belirlendi, bu ittifaklar sonra icma haline getirildi.

3. Ümmetler oluşturulurken önce ortak savunma şartları belirlendi, askeri düzen oluşturuldu, bu askeri düzenlemeler hukuki normlarla oluşturuldu.

4. Devleti oluşturan partiler ve taraflar arasında savunma birliği oluşturuldu. Ordular teşkil edildi.

5. Siyasi dayanışma ortaklıkları ile ordu teşkil edildi. Bu yasalar orduları teşkil eden partilerin ortak ittifaklarını oluşturdu. Bu ittifaklar ile siyasi askeri düzen kuruldu.

6. Tüm taraflarla müminlerin siyasi dayanışması anlaşmaları imzaladı ve bunlar birleştirilerek anayasa haline getirildi

7. Kan ve diyet teşri edildi

8. Medine vadisi kamusal alan ilan edildi, bu alana giriş ve çıkışlar hangi kabile olursa olsun serbest bırakıldı. Taşradan kaçanlar merkez bucağa vizesiz girer ve burada yargılanmayı kabul edebilir.

9. Cihad esasına dayalı olarak bu anlaşma metni oluşturuldu.

10. Anlaşmaya katılan kabileler müminler dayanışma ortaklığınca kabul edilen örfe dayalı diyet ve fidye bedelini kabul ederler.

11. Anlaşmaya katılan kabileler arası hukuki ilişki harp esirliği statüsüdür.

12. Mümin biri diğer bir müminin mevlası aleyhine anlaşma yapamaz, hareket edemez.

13. Takva sahibi müminler kendi çocukları bile olsa cürüm, suç, fitne, fesat çıkaran birini koruyamaz ve elleri onun aleyhine kalkar.

14. Hiçbir mümin bir kafir için bir mümini öldüremez, ve kafire mümin aleyhinde yardım edemez.

15. Müminler en zayıflarını dahi korur ve himaye ederler.

16. Bize tabi olan yahudilere yardım edilir.

17. Sulh yapıldığında tüm müminleri dahil ederek yapılır. Müminler grup olarak sulh yapar. Müminlerden bir kısmını hariçte bırakarak sulh yapmak fasittir, geçersizdir.

18. Askeri birliklerin tesisi: Harbe iştirak eden tüm birlikler nöbete katılırlar.

19. Müminler Allah yolunda kardeşlerinin akan kanların intikamını alırlar.

20. Kureyşler koruma ve himaye altına alınamaz. Kimse bunu yapamaz. Müminlerin onlara tecavüzünü de engelleyemez.

21. Kati delil ile bir mümini öldürdüğü ispat edilirse, müminin velisi anlaşmayı reddederse kısas tatbik edilir, ve tüm müminler onunla birlikle hareket ederler. Müminler sadece bu maddenin uygulanması için birlikte hareket eder, ötesini yapmaya yetkileri yoktur.

22. Anlaşmayı kabul eden bir mümin bir katile yardım ve yataklık edemez. Ederse cezasına katlanır. Kimse de onu korumaz.

23. İhtilaflar Allaha ve muhammede (Hakem olarak devlet başkanı) götürülecek.

24. Yahudiler kendi harp masraflarını kendileri karşılar.

25. Müminler ile benu avf yahudileri (tüm diğer yahudi kabileleri ayrı ayrı sayılır) ayrı ümmet teşkil eder. Herbirinin dinleri kendilerinedir.  Buna mevlaları da diğer üyeleri de dahildir.

26. Haksız fiil irtikap eden ve cürüm işleyen korunmaz.

27. Yahudilere sığınan yahudiler gibidir.

28. Yahudilerden hiçkimse hz muhammedin müsaadesi olmadan harbe çıkamaz.

29. Adı geçen kabileler haksız tecavüze uğradıklarında korunacaklardır.

30. Kimse müttefikine karşı cürüm ika edemez. Kabilelerin ittifak ettikleri tüm tarafların ittifak ettikleridir. İttifak kurmanın yasak olduğu kabileler hariç herkesle ayrı ayrı ittifaklar kurulabilir. Bu yeni ittifaklar da müminlerin ittifak ettiği kabileler gibi kabul edilir.

31. Bu anlaşmada gösterilen kabilelere yesrip vadisi mukaddestir.

32. Himaye eden ve himaye edilen eşittir

33. Himaye etme hakkı olan kimsenin izni olmadan kimse himaye edemez.

34. Yazıda zikredilen taraflar arası cinai davalar Allah ve rasülüne götürülür.

35. Kureyş ve onlara yardım edenler himaye edilemez.

36. Yesribe hucüm edilirse yahudi ve müminler yardımlaşır.

37. Müminler yahudileri anlaşma yapmaya davet edecek olunursa, buradaki zikredilen mümin ve yahudi taraflar ya birlikte iştirak eder ya da ayrıca doğrudan anlaşır. Yahudiler davet ederse de bil mukabele. Din hususundaki harpler müstesnadır.

38. Her bir zümre kendi mıntıkalarından sorumludur.

39. Bu anlaşma haksız bir fiil irtikap eden ya da cürüm işleyen için dayanak teşkil edemez.

 

 

Sünnetin Tahlili

Hz peygamber hicret ettiğinde organize bir yapı buldu. Kabile teşkilatı vardı. Tüm yapı asabiyet bağları ile örfe dayalı bir şekilde kurulmuştu.

1. Siyasi dayanışma ortaklıklarının hukuki altyapısı kurulmalıdır. Siyasi partiler kanunu.

2. Bu siyasi partiler kanununa göre partiler kurulmalıdır.

3. Partilerin sitelerde mıntıkalar verilerek örgütlenmesi sağlanmalıdır.

4. Partilerin askeri güçleri oluşturulmalıdır.

5. Partiler biraraya gelerek siyasi ittifaklarını ortaya koymalıdırlar.  Askeri düzen.

6. Böylece askeri güce dayalı bu partilerin katılımı ile anayasa oluşturulmalıdır.

7. Anayasada haklar ve ödevler kısmı vardır.

8. Partiler ikili anlaşmalar ile birlikler oluştururlar.

9. Sonra tüm partilerin ikili anlaşmalardaki konsensüsleri ana metni oluşturur.

10. Devletin merkezi ortak kamusal alan olur. Tüm sitelere ve bucaklara giriş himayeye tabi iken merkez bucağa tüm anlaşmaya katılanlar vizesiz girebilir. Tüm üye bucakların malları, emekleri, canları, sermayeleri gibi tüm dini, ilmi, iktisadi, siyasi değerlerin şuralar kanalı ile girişi ile fertlerin ve malların dolaşımı serbesttir.

11. Bucağından kaçıp sığınanın davası orada görülebilir. Ama bu temel metin cürüme temel olamaz.

12. Görevler yasalarda gösterilir. Fertler değil partiler muhatap alınır.

13. Bucaklardaki yasalar bucak içinde bu temel ittifakları aşamaz. Bu temel yasalar bucaklarda geçerli değildir, merkez bucakta geçerlidir.

 

YENİ ANAYASA TEKLİFİNE ELEŞTİRİ VE KATKILAR

 

Değiştirilemez maddeler

Değiştirilemez maddeler diye birşey yoktur. Herşey değiştirilebilir. İttifak ve icma içinde değişim ve inkılap olur. Değiştirilemez maddeler konursa çatışmaya kapı aralanmış olur. Bununla beraber temel maddeler olabilir.

Resmi

Yazışmalardaki demektir. Devlet idaresinin kurumlarındaki dil demektir. Ocak, bucak, il ve ülkedeki merkez bucakta kullanılan program olarak değiştirilmelidir.

Devlet dili Halk dili

İleride tüm dillerin birbirine standart tercümelerinin yapılabileceği programlar olacaktır. Dili ne olursa olsun muhatap kişi kendi dili ile iletişimi devam ettirebilecektir. Tüm resmi kurum kuruluş ve devlet idareleri ile kendi dilinde muhatap olacak, kendi dili ile iletişimini devam ettirecektir. Dil bir ayrıcalık olmaktan çıkacaktır. O zaman belki kuran dili devlet dili olacak, bir ulusa dayanmayacaktır. Halk ise kimlerle iletişim içinde ise ve hangi havzadan besleniyor idiyse buna kendi şartları içinde devam edecek, tüm anlaşmalarını resmi dil programının aktarımını yaptığı program ile kendi dilinde yapacaktır. Bunun için devletin ana görevlerinden biri dil sitelerini kurup oralarda her dili kendi mensuplarına standartlaştırmaları ve arapça ile uyumlulaştırmaları sağlanacaktır.

Ahkamın ifade edildiği program

Tüm kanunlar en temel ittifaklardan müteşekkil ahkam olacaktır. Herkes aynı şekilde standart olarak anlayacaktır.    Kişiler sözleşmelerini kendi dillerinde yazıp programa verecek ve karşıdaki kişi kendi dilinde ve devletin resmi dilinde alacaktır. Karşıdaki dilde olmayan vurgu ve kasıtlar var ise şıklar çıkacak karşıdaki tercihlerini ilk yazana onatarak tercihlerle kapsama alanı daraltılacak ya da genişletilecektir. Bu metinlere imza atılacak ve sorunlar hakemlik sistemi içinde çözümlenecektir. Hata programda ise devlet tarafları tazmin edecektir.

Merkez

Bir yapının hayati faaliyetlerini sürdürdüğü yerdir. Devlet içinde merkez, devlet merkez il bucağıdır. Merkezler taşraların alanına müdahale edemez. Merkezler siyasi birliklerdir. Merkezler siyasi düzenin kurulduğu yerlerdir. Medinedeki mukaddes alan gibi. Harem gibi. Hukuk düzeni ile idare edilir. İl merkez bucağı, ildeki bucakların merkezidir. İl merkez bucağı diğer taşra bucaklarına müdahale etmez, bununla beraber o ildeki diğer taşralardan il merkez bucağına giriş çıkış serbesttir. Mallar ve emek serbestçe dolaşır. Merkezler dayanışma ortaklıklarının merkezi değil, dayanışma ortaklıklarının ittifakla kurdukları yapının merkezidirler.

Dini dayanışma ortaklıklarının ittifakları ahlaki düzeni oluşturur

İlmi dayanışma ortaklıklarının icmaları ameli düzeni oluşturur.

İktisadi dayanışma ortaklıklarının icmaları idari düzeni oluşturur.

Siyasi dayanışma ortaklıklarının ittifakları askeri düzeni oluşturur.

Devlet düzeni tüm bunları kapsar ve anayasa tüm bunları tanımlar, refere eder. Merkez ise bu ana metnin yürürlükte olduğu ve yorumlandığı yerdir. İl merkezi, devlet merkezi böyledir.

İNSANLIK

İleride insanlık devlet yapısı ile örgütlenecektir. Devletler ildeki bucak seviyesine düşecektir. Ordularda insanlık ordusuna dahil olacaktır. Hukuk düzenini kabul etmeyenler bu birliğe giremeyeceklerdir.

İnsanlık yolları inşa edilecek ve buraya giriş çıkış üye devletlere serbest olacaktır. Buralar serbest bölge statüsünde olacak, her türlü mal serbestçe girip çıkacaktır. Vakıf statüsünde kervansarayları ora halkı vergiden düşerek yapacak, buraya mal ve emek giriş çıkışı serbest olacaktır. Vakfın idaresi vasiyetle olacaktır.  Buralar devlet içindeki merkezleri birbirine bağlayan yollardır ve haremden sayılır. Sonra ülkeleri birbirine bağlar ve bunlarda haremdendir.

Ocaklar hücreler, bucaklar dokular, iller organlar ve devlet sistemler gibidir. İnsanlık ise tam bir vucüt şeklindedir.  Organlar insanın bütünü içindir, devlet de insanlık içindir. İnsanlığa hizmeti hedef almamış bir devlet insandan bağımsız bir organ gibidir. Amaç belli değildir. Uzun süre de yaşayamaz.

BAYRAĞI

Hakimiyetin yürüdüğü alanı belirtir. Yasaların amaç ve hedefini tanımlar. Hilal ve yıldız, sembolik dilde la ilahe illallah muhammedün rasulullah olarak kullanılmıştır. Hilal Allah, yıldız (necm) ise rasül muhammed anlamındadır. Böylece düzenin kaynağına atıf vardır. Kırmızı renk şehitlerin kanıdır. Bu bayrak mukaddestir. Bunun anlamı medine vesikasında bu kitap.....ile onlara katılanlarla birlikte cihat etmek içindir. diye birinci maddede zikredilir.  

Yani bu bayrağın gayesi tüm yeryüzünde saadet ve barış düzenini cihat ile yerleştirmektir.

TÜRK

Ana hukuk metnini kabul edenlere türk ya da başka bir şekilde nitelenebilir. Bunun önemi yoktur. Sadece bir tanımlama yapılmaktadır. Metinde devlet merkez bucağını oluşturan tüm halklar, bucak bucak kendilerini nasıl nitelendiriyorsa sayılmalıdır. Bu devlet merkez bucağına ne denirse densin bir hukuki tanımlama olacaktır. Hz peygamber ırki bir ifade kullanmamayı tercih etmiş, kabile adlarını kullanmıştır. Düzeni kuranları ise müminler, ve müttaki müminler olarak nitelendirmiştir.

NÖBETLİ BEDELLİ

Devlet bedelli ve askerlerden oluşur. Birbirine geçiş normal şartlar içinde her zaman serbest olmalıdır. Bedelliye dönüş ülkeyi terketme şartına bağlı olamaz. İrtidat düzene başkaldırmaktır, nöbetliden bedelliye geçmek değil.

INSAN HAKLARI

1. Can emniyetinin temini: kısas sistemi

2. Mal emniyetinin temini: sirkat sistemi

3. Irz ve namus emniyetinin temini: zina ve evlilik sistemi

4. Akıl emniyetinin temini: sarhoşluğun önlenlesi.

5. İnanç emniyetinin temini: dinde laiklik sistemi

Her nerede olursa olsun devletler bu güvenceyi tüm herkese tanımalı ve temin etmelidir. Bu haklara saygılı olan devletler hukuk devletleridir. İkili anlaşmalara girişilir. Bunlarla ayrı bir anlaşma ile ümmet haline gelinebilir. Müspet anlaşmalar mümkündür ama menfi anlaşmalarda bağlı bulundukları devletin onayı gerekir.

DEVLET KURMAK

Anayasa devleti kuran anlaşmalardır. Bu anayasa maddeleri insanlığı gaye edinir. Şartlarını oluşturan her yerde monte edilip kopye edilebilir. Bu devletten bölünerek başka devlet kurulamaz, aksine başka devletlerin bu devlete insanlık yapısı içinde anlaşmalar yolu ile katılması sağlanmalıdır. Devletin yapısı ve tanımı yanlış görülmektedir. Devlet organizesiz ve dağınık, verimsiz toplulukları organizeli ve verimli hale getiren bir yapıdır. Bu yapı ideal olandır. Organizeli yapı daha verimli hale gelecekse inkılaplar ile geçiş sağlanır. Ama organizeli yapıdan daha az organizeli yapıya geçilmez. Devlet, dil, ulus, yurt, merkez gibi kavramlarla tanımlandığı için bölünme organik bölünme olarak aksetmektedir. Devlet organik değil sistemik birliktir. Irki bir bağıntısı yoktur. Bir toprak parçası ile tanımlanmaz. Toplulukları biraraya getirip organize eden bir yapıdır. Yerin ve kimin olduğunun önemi yoktur.

Bununla beraber hukuk düzeni içinde, bucak kurmak, il kurmak merkez bucak kurmak serbesttir, anlaşmalarla sağlanabilir. Amaç insanlığa hukuk düzeni içinde eklemlenebilmektir. Bunu yaptıktan sonra kurulan diğer bucak il ülkelerin önemi yoktur.

Bir bucak kurmak için bir kurucu sözleşme oluşturur. Buna göre bu projeyi oluşturabileceği ortakları ile yeri alırlar, inşaya gelen paralarla başlarlar, bittiğinde yerleşime göre oranın statüsü belirlenir. Ortaklar oraya yerleşirse ayrı bucak olur. İl ve devlette aynı şekilde kurulur. Ama bu bölünme şeklinde değil ayrışma şeklindedir. Yine o devletin organıdır, elidir koludur ama ondan başkası değildir. Biz devleti insanlık devleti olarak gördüğümüz için bu bölünmeye müsaade yoktur. Barış devletinden hicret edebilir ama bölmek irtidattır. Hukuk düzeninin dışında ikinci bir hukuk düzeni yoktur. Eğer biz de bir eksiklik varsa cihadını burada sürdürmelidir ve bizi de hatadan kurtarmalıdır.    Kurulan bir islam bucağı tüm insanlığı organizeli hale getirecektir ve yavaş yavaş insanlık merkez bucağı haline dönüşecektir. Ya da oradaki genetik yapıyı birileri alarak başka bir yerde insanlık merkez bucağını kuracaktırlar.

DEMOKRATİKLEŞME ÖNERİLERİ

1. Yerinden yönetim: iç işlerde serbest dış işlerde bağlı bulunduğu merkezine bağlı. Eleştiri: tam bir yerinden yönetim değil, iç ve dış işlerde tam bir serbestiyete sahip olmalıdır. Sadece dış işlerdeki ilişkilerin ve iç işlerdeki ilişkilerin sınırları çizilmelidir. Bundan başka tamamında serbest olmalıdır.

2. Hicret demokrasisi olmalıdır. Fiziki geçişlere  imkan tanımalıdır.

3. Velayet sistemi ve teminatlı dayanışma ortaklıkları olmalıdır.

4. Çoğulcu hukuk olmalıdır.  Sözleşme serbestliği

5. Dayanışma ortaklıklar çokludur ve bucak il ülke içinde dini, ilmi, iktisadi, siyasi olarak konusuna göredir. Bu cemiyet aşamasıdır.

6. Dayanışma ortaklıklarının birleşmesi ile bucak il ve ülke içinde ahlaki şuralar, ameli şuralar, idari şuralar ve askeri şuralar oluşur. Bu devletleşme aşamasıdır. Tüm bu dört şuranın bucak il ve devlette dikey olarak örgütlenmesi meclis içindedir. Bunlar başkan seçerler ve her başkanlı topluluk bir ümmet olur, başkanına da imam denir. İmam emir atar ve askeri görevlerini yetkilerini kendi adına devreder. Devlet kurmak budur.

7. Giriş çıkışlar serbesttir, tüm mal can emek girip çıkar, ve bu organizeli kapı çevresini de organizeli hale getirerek, insanlık devletini hazırlar.

8. Her bucakta ayrı bir kamu hukuku vardır, özel hukuk çokludur.

GENEL HİZMETLER

Genel hizmetler ekonomi ile ilgilidir. Başkanlarına müdür denir. İktisadı dayanışma ortaklıklarının ittifak ettikleri şuralar ile idare erkini devlet içinde yürütmeleridir. Başkanlık ile 25 adettir.

KAMU GÖREVLERİ

Kamu görevleri siyasetle ilgilidir. Başkanlarına imam denir. Siyasi dayanışma ortaklarının  ittifak ettikleri şuralar ile askerlik gücünü devlet içinde kullanmalarıdır. Başkanlık ile 25 adettir. Tüm siyasi partilerin ittifakları askeri düzeni oluşturur. Meclisde şuralar yolu ile olan yasama faaliyetleri ise hukuk düzenini oluşturur.  

Devlet demek mikroda genel hizmetleri, makroda ise kamu görevlerini tüm kurum ve kuruluşları ile birlikte kurmak ve yönetmektir. Meclisler 4 şuradan oluşur. Bu şuralar başkanlarını seçer bu da bucak-il ya da devlet başkanı olur.   

KURUCU YASA ÖNERİSİ

Refah ve saadet düzenini devlet olarak organize etmek üzere, barış ve dayanışma prensiplerine dayanarak, demokratik kurallara tabi olarak,  çok hukuklu düzen içinde  çoğulculuğu esas alarak, temel insan haklarına saygılı olarak, D8lerin temel prensipleri ve kurucu ilkelerini delil kabul ederek, laikliğe bağlı kalarak, serbest teşebbüsü ve Pazar ekonomisini destekleyerek, tüm vatandaşlarının dini, ilmi, iktisadi ve siyasi haklarını temin ederek, siyasi partiler kanunu oluşturulur. Bu siyasi partiler kanunu ile demokrasi ve çoğulculuk esasına bağlı kalarak siyasi dayanışma ortaklıklarının kurulmasını sağlar, bu ortaklıkların ittifakları ile milli görüşün temel prensipleri ve çalışma prensiplerine bağlı kalarak ordu komutanlıkları kurulacaktır.

Bucaklar yasası oluşturulur. Bucaklar içindeki tüm dini, ilmi, iktisadi ve siyasi örgütlenmelere bucaktaki herhangi bir örgüt ya da bucak aleyhine olmamak üzere ittifaklar ve anlaşmalar yapma hak ve yetkileri vardır. Bu ittifak ve anlaşmalar temel kurucu yasalara aykırı olamaz, onun tatbikini engelleyemez.

Bucak il ve devlet içindeki askeri mıntıkalar ilgili yasalarla belirlenir. Askeri mıntıkalarda askeri düzen geçerlidir. Bir mıntıkanın askeri düzeni o mıntıkayı tesis eden siyasi partilerin siyasi ittifakları ile uyumludur.

Tüm bucaklardaki örgütlenmelerin birbirleri ile ittifak ve anlaşmaları ile anayasa metni ortaya çıkacaktır.  

 Merkez bucağa emek, mal, sermaye, para ve senet giriş çıkışları gümrüksüz, vizesiz ve serbesttir. Oraya sığınanların canı ve malları emniyet altındadır. Bu yasalara dayanarak başkalarının hakları ihlal edilemez. Kişiler merkez bucağa sığınarak davasının orada görülmesi talep edilebilir. Herhangi bir bucakta suç isnad edilerek kaçan kimse merkez bucağa sığınarak bu suçundan kurtulamaz.     

Bu yasalar silahlı kuvvetler de dahil tüm devletin organlarında uygulanacaktır. Silahlı kuvvetlerin oluşması, yetkileri, görevleri, gelir ve giderleri ilgili yasalarca belirlenmiş kriterler ve hükümler içinde kalmak üzere bu yasalara tabidir.   

Tüm yasalar, bu temel yasaya istinaden ve onunla uyumlu olarak her kademede çıkan sorunlara göre ilgili siyasi otoritelerin gözetimi altında, hakemler tarafından revize edilir.

Genel hizmetler, kamu hizmetleri ve kamu görevleri yasalarla belirlenir.

Bu temel yasa tüm gerekli ve yeterli şartları icma ve ittifak prensipleri ile ortak karar alma usullerine dayanarak kendi içinde barındırır ve kendisine hizmet edenler için ayrıcalıklı yetkiler ve sorumluluklar tanır. Bu yetki ve sorumluluklar ilgili yasalarda belirtilir.

Tahkim sistemi yürürlüğe girer.

Barışa hizmet edenler, sadece genel ve kamu hizmetleri ve kamu görevleri için çalışırlar.

Barışa hizmet edenler, sadece bu yasalardan yetki ve güç alırlar. Lehteki haklar mahfuz olmak üzere aleyhte hiçbir yasa ihdas edilemez, daha önceden ihdas  edilmiş olanlar da tatbik edilemez.   

Bu yasalardaki çizilen hedeflere uygun bir düzen kurulması için icma ve ittifaklara bağlı olarak bir usul benimsenir ve buna uygunluk talep edilir.

Bu şekilde tüm barışı talep edenlerin katkısı talep edilir. Bunlardan faydalanılır.

Çatışmayı ve ayrışmayı doğuracak hiç bir yol ve usul kabul edilmez.

Topluluğu birbirinden ayıran hiç bir yol ve usul kabul edilmez.

Bunun dışındaki hükümlerde görev yetki ve sorumluluklarını sekteye uğratmayacak eski hükümler uygulanır.

 

 

MEDİNE ANAYASASI METNİ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

Madde 1-Bu kitap (yazı), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli mü’minler ve Müslümanlar ve bunlara tabi olanlara sonradan iltihak etmiş olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için (olmak üzere tanzim edilmiştir).

Madde 2- İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (camia) teşkil ederler.

Madde 3- Kureyş’ten olan muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, kan diyetlerini ödemeye iştirak ederler ve onlar harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 4- Benû Avflar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye iştirak edeceklerdir ve (Müslümanların teşkil ettiği) her zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 5- Benû Harisler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 6- Benû Sâideler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’miler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 7- Benû Cuşemler kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 8- Benun-Neccarlar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 9- Benû Amr İbn Avflar, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 10- Benun-Nebitler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 11- Benû’l-Evsler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile, evvelki şekiller altında kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin fidye-i necatını mü’minler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet umdelerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.

 

Madde 12-a) Mü’minler, aralarında ağır malî mesuliyetler altında bulunan hiç kimseyi (bu halde) bırakmayacaklar, fidye-i necat veya kan diyeti gibi borçlarını iyi ve makul bilinen esaslara göre vereceklerdir.

 

Madde 12-b) Hiçbir mü’min, diğer bir mü’minin mevla(kendisi ile akdî kardeşlik rabıtası kurulmuş kimse)sına müracaat edemez. (Diğer okunuşa göre): Hiçbir mü’min diğer bir mü’minin mevlası ile onun aleyhinde olmak üzere bir anlaşma yapmayacaktır.

 

Madde 13-Takva sahibi mü’minler, kendi aralarında mütecavize veya haksız bir fiil ika’ını tasarlayan, yahut bir cürüm yahut bir hakka tecavüz veyahut da mü’minler arasında bir karışıklık çıkarma kasdını taşıyan kimseye karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evladı bile olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.

 

Madde 14- Hiçbir mü’min bir kâfir için, bir mü’mini öldüremez ve mü’min aleyhine hiçbir kâfire yardım edemez.

 

Madde 15- Allah’ın zimmeti (himaye ve teminatı) bir tektir: (Mü’ minlerin) en ehemmiyetsizlerinden birinin (himayesi) onların hepsi için hüküm ifade eder. Zira, mü’minler diğer insanlardan ayrı olarak birbirlerinin mevlası (kardeşi) durumundadırlar.

 

Madde 16-Yahudilerden bize tabi olanlar, zulme uğramaksızın ve onlara muarız olanlarla yardımlaşılmaksızın, yardım ve müzaheretimize hak kazanacaklardır.

 

Madde 17-Sulh, mü’minler arasında bir ve tektir. Hiçbir mü’min Allah yolunda girişilen bir harpte, diğer mü’minleri hariç tutarak, bir sulh anlaşması akdedemez; bu sulh ancak onlar (mü’minler) arasında umumiyet ve adalet esasları üzere yapılacaktır.

 

Madde 18- Bizimle beraber harbe iştirak eden bütün (askerî) birlikler, birbirleriyle münavebe edeceklerdir.

 

Madde 19- Mü’minler birbirlerinin Allah yolunda (uğrunda) akan kanlarının intikamını alacaklardır.

 

Madde 20-a) Takva sahibi mü’minler en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar.

 

Madde 20-b) Hiç bir müşrik, bir Kureyşlinin malını ve canını himayesi altına alamaz ve hiçbir mü’mine bu hususta engel olamaz. (Yani, Kureyşlilere tecavüz etmesine mani olamaz.)

 

Madde 21- Herhangi bir kimsenin bir mü’minin ölümüne sebep olduğu kat’î delillerle sabit olur da, maktulün vesilesi (yani hakkını müdafaa eden) rıza göstermezse, kısas hükümlerine tabi olur; bu halde, bütün mü’minler ona karşı olurlar. Ancak bunlara sadece (bu kaidenin) tatbiki için hareket etmek helal (doğru) olur.

 

Madde 22- Bu sahife(yazı)nın muhteviyatını kabul eden, Allaha ve ahiret gününe inanan bir mü’minin bir katile yardım etmesi ve ona sığınacak bir yer temin etmesi helal (doğru) değildir; ona yardım eden veya sığınacak bir yer gösterene kıyamet günü, Allah’ın lanet ve gadabı nasib olacaktır ki, o zaman artık kendisinden ne bir para tediyesi ne de bir taviz bedeli alınacaktır.

 

Madde 23- Üzerinde ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey, Allaha ve Muhammede götürülecektir, selam Ona olsun.

 

Madde 24- Yahudiler, mü’minler gibi muharebeye devam ettiği müddetçe (kendi harb) masraflarını karşılamak mecburiyetindedirler.

 

Madde 25-a) Benû Avf Yahudleri mü’minlerle birlikte -(İbn Hişamda bu, maa (yani ile) olarak; Ebu Ubeydde ise min (yani den) olarak zikredilir)- bir ümmet (camia) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, mü’minlerin dinleri kendilerinedir. Buna, gerek mevlaları ve gerekse bizzat kendileri dahildirler.

 

Madde 25-b) Yalnız kim ki haksız bir fiil irtikab eder veya bir cürüm ika eder, o sadece kendine ve aile efradına zarar vermiş olacaktır.

 

Madde 26- Benû’n-Neccar Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.

 

Madde 27- Benû’l-Haris yahudileri de Benû Avf yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.

 

Madde 28- Benû Saide Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.

 

Madde 29- Benû Cuşem Yahudileri de Benu Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.

 

Madde 30- Benû’l-Evs Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.

 

Madde 31- Benû Salebe Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır. Yalnız, kim ki haksız bir fiil irtikab eder veya bir cürüm ika eder, o sadece kendini ve aile efradını zarardîde etmiş olacaktır.

 

Madde 32- Cefne (ailesi) Salebenin bir koludur; bu bakımdan Salebeler gibi mülahaza olunacaklardır.

 

Madde 33- Benu’ş-Şuteybe de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır. (Kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır.

 

Madde 34- Salebenin mevlaları, bizzat Salebeler gibi mülahaza olunacaklardır.

 

Madde 35- Yahudilere sığınmış olan kimseler (Bitane), bizzat Yahudiler gibi mülahaza olunacaklardır.

 

Madde 36-a) Bunlardan (Yahudilerden) hiçbir kimse (Müslümanlarla birlikte bir askerî sefere), Muhammed (s.a.v.)in müsaadesi olmadan çıkmayacaktır.

 

Madde 36-b) Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilmeyecektir. Muhakkak ki bir kimse bir adam öldürecek olursa, neticede kendini ve aile efradını mesuliyet altına sokar; aksi halde haksızlık olacaktır. Yani bu kaideye riayet etmeyen bir kimse haksız vaziyette olacaktır. Allah bu yazıya en iyi riayet edenlerle beraberdir.

 

Madde 37-a) (Bir harp vukuunda) Yahudilerin masrafları kendi üzerine ve Müslümanların masrafları kendi üzerinedir. Muhakkak ki, bu sahifede (yazıda) gösterilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır. Onlar arasında hayırhahlık ve iyi davranış bulunacaktır. (Kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır.

 

Madde 37-b) Hiç kimse müttefikine karşı bir cürüm ika edemez. Muhakkak ki zulmedilene yardım edilecektir.

 

Madde 38- Yahudiler Müslümanlarla birlikte, beraberce harp ettikleri müddetçe masrafta bulunacaklardır.

 

Madde 39- Bu sahifenin (yazının) gösterdiği kimseler için Yesrib vadisi dahili (cevf), mukaddes (haram) bir yerdir.

 

Madde 40- Himaye altındaki kimse (car), bizzat himaye eden kimse gibidir; ne zulmedilir ve ne de (kendisi) cürüm ika edecektir.

 

Madde 41- Himaye verme hakkına sahip kimselerin izni müstesna, bir himaye hakkı verilemez.

 

Madde 42- Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler, arasında zuhurundan korkulan bütün öldürme yahut münazaa vakalarını Allaha ve Rasulullah Muhammed (s.a.v.)e götürmeleri gerekir. Allah, sahifeye (yazıya) en kuvvetli ve en iyi riayet edenlerle beraberdir.

 

Madde 43- Ne Kureyşliler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himaye altına alınmayacaklardır.

 

Madde 44- Onlar (yani Müslümanlar ve Yahudiler) arasında, Yesribe hücum edecek kimselere karşı yardımlaşma yapılacaktır.

 

Madde 45-a) Şayet onlar (Yahudiler), (Müslümanlar tarafından) bir sulh akdetmeye veya bir sulh akdine iştirake davet olunurlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona iştirak edeceklerdir. Şayet onlar (Yahudiler), (Müslümanlara) aynı şeyleri teklif edecek olurlarsa, mü’minlere karşı aynı haklara sahip olacaklardır; din mevzuunda girişilen harp vakaları müstesnadır.

 

Madde 45-b) Her bir zümre (gerek müdafaa ve gerekse sair ihtiyaçlar hususunda) kendilerine ait mıntıkadan sorumludurlar.

 

Madde 46- Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler için ihdas edilen şartlar, aynı şekilde Evs Yahudilerine, yani onların mevlalarına ve bizzat kendi şahıslarına, bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler tarafından sıkı ve tam bir muhafazakârlık ile tatbik olunur. (Kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. Ve haksız şekilde kazanç temin edenler, sadece kendi nefsine zarar vermiş olurlar. Allah bu sahifede (yazıda) gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel riayet edenlerle beraberdir.

 

Madde 47- Bu kitap (yazı), bir haksız fiil ika eden veya cürüm işleyen (ile ceza) arasına engel olarak giremez. Kim ki, bir harbe çıkar, emniyette olur veya kim ki, Medinede kalırsa yine emniyet içindedir; haksız bir fiil ve cürüm ikaı halleri müstesnadır. Allah ve Resulullah Muhammed (s.a.v.) himayelerini, (bu sahifeyi) tam bir sadakat ve dikkat içinde muhafaza eden kimseler üzerinde tutacaklardır. (Prof. İbrahim Canan, Kütübü Sitte, Akçağ)

 

 






Çok Yorumlanan Makaleler
Cengiz Demirci
Sam Adiyanı hakeme davet ediyorum
10.07.2012 13660 Okunma
34 Yorum 15.01.2013 10:44
Cengiz Demirci
İlk karzı hasen kooperatifi
3.01.2013 20942 Okunma
25 Yorum 06.02.2013 20:31
Cengiz Demirci
Süleyman Akdemir'in Erbakan Vakfına Teklifi
4.02.2015 16572 Okunma
21 Yorum 17.02.2015 09:32
Cengiz Demirci
Helal Gıda
7.06.2015 11932 Okunma
11 Yorum 15.06.2015 14:07
Cengiz Demirci
Emetün Mümine
15.11.2015 8617 Okunma
8 Yorum 21.11.2015 22:55
Cengiz Demirci
Sam'ın Hakem Davası
27.01.2016 10181 Okunma
5 Yorum 07.02.2016 11:43
Cengiz Demirci
Rahman - Mercan - Reyhan
17.10.2012 7172 Okunma
5 Yorum 18.10.2012 10:05
Cengiz Demirci
Kutadgu Bilig (Devlet Düzeni)
23.11.2014 8269 Okunma
4 Yorum 24.11.2014 10:31
Cengiz Demirci
Kul Düzeni ve Köle Düzeni
5.01.2013 7027 Okunma
3 Yorum 30.01.2013 09:33
Cengiz Demirci
Fatih Kanunnameleri
15.08.2015 7924 Okunma
3 Yorum 18.08.2015 12:15
Cengiz Demirci
Para kitabı veresiye satış bölümü
2.02.2013 6539 Okunma
2 Yorum 09.02.2013 23:04
Cengiz Demirci
İşletme hesap düzeni
20.04.2016 6617 Okunma
2 Yorum 22.04.2016 09:03
Cengiz Demirci
KARAGÜLLE VE AKDEMİRİN YENİ ANAYASA TEKLİFİNE ELE
4.11.2012 6477 Okunma
1 Yorum 04.11.2012 18:33
Cengiz Demirci
Girdiler Ortaklıkları
6.02.2014 7378 Okunma
1 Yorum 10.02.2014 20:44
Cengiz Demirci
Süpermarkete müşteri kredisi faiz ilişkisi
3.07.2014 6658 Okunma
1 Yorum 10.07.2014 17:32
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle Kurandaki Döngüsü
30.08.2015 7723 Okunma
1 Yorum 30.08.2015 19:28
Cengiz Demirci
Fetih Sünneti
12.10.2012 6788 Okunma
1 Yorum 12.10.2012 11:18
Cengiz Demirci
Meyve ve Hurma ve Nar
13.10.2012 6701 Okunma
1 Yorum 14.10.2012 13:41
Cengiz Demirci
Samın namaz makalesine eleştiri
25.02.2012 6822 Okunma
1 Yorum 25.02.2012 09:55
Cengiz Demirci
Örtünme
23.03.2012 5744 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 14:10
Cengiz Demirci
ruh ve evrim
3.05.2012 6216 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:16
Cengiz Demirci
KURUCU YASA ÖNERİSİ
30.05.2012 5555 Okunma
1 Yorum 06.06.2012 18:28
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Introduction 2
20.02.2010 4614 Okunma
1 Yorum 25.02.2010 11:15
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Tümdenvarım
31.01.2012 5649 Okunma
1 Yorum 02.02.2012 21:09
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Teşhisin gecikmesi israftır
6.02.2012 5842 Okunma
1 Yorum 07.02.2012 16:05
Cengiz Demirci
Bakara Model
28.10.2009 5638 Okunma
1 Yorum 03.11.2009 23:47
Cengiz Demirci
Tasavvuf - Arınma
21.02.2010 7687 Okunma
1 Yorum 01.03.2010 13:30
Cengiz Demirci
RÜYALAR
10.03.2010 4044 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı - Medeni Hukuk Düzeni
23.05.2010 4362 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı Genel
24.05.2010 4556 Okunma
Cengiz Demirci
Peygamberlik Mührü
14.06.2010 8462 Okunma
Cengiz Demirci
Hak ve Velayet Müessesesi
14.09.2010 4792 Okunma
Cengiz Demirci
Enfal Suresi
17.02.2011 4942 Okunma
Cengiz Demirci
Sebebi Nüzül
24.08.2011 5935 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Kitap
2.11.2009 3956 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Hilafet
8.11.2009 4938 Okunma
Cengiz Demirci
İsra ve Miraç
19.11.2009 6921 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Silm Modeli
23.11.2009 5648 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara kuranin beynidir
3.12.2009 3975 Okunma
Cengiz Demirci
Necm Suresi - Kelimeyi Tevhid Kiyasi
27.12.2009 13120 Okunma
Cengiz Demirci
Usul ve Ekoller
31.12.2009 12520 Okunma
Cengiz Demirci
Oruc Zekat Analojisi
31.12.2009 5447 Okunma
Cengiz Demirci
Money in the Just Order
2.01.2010 4035 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Whole text
19.02.2010 5273 Okunma
Cengiz Demirci
Karagüllle eleştiri: Hakkın Kaynakları
11.02.2012 4096 Okunma
Cengiz Demirci
Karagülle kritik: Hak - Batıl
4.02.2012 4548 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3326 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3248 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3221 Okunma
Cengiz Demirci
Constituion of Humanity - General Services
20.02.2010 4022 Okunma
Cengiz Demirci
Sünnetin Fatihayı anayasalaştırması
8.07.2012 3448 Okunma
Cengiz Demirci
Zina - Mut`a - Nikah
27.07.2012 4783 Okunma
Cengiz Demirci
Ayakkabı üstüne mest
17.09.2012 4374 Okunma
Cengiz Demirci

6.09.2010 0 Okunma
Cengiz Demirci
Mecelle madde 1: Fıkhın tarifi
6.09.2015 9465 Okunma
Cengiz Demirci
Altın ve Gümüş para
6.11.2015 4632 Okunma
Cengiz Demirci
Para Vakıfları ve Faiz
8.11.2015 6763 Okunma
Cengiz Demirci
CEZA HUKUKUNDA CEZALARIN EŞDEĞER HALE GETİRİLMESİ
15.02.2016 4358 Okunma
Cengiz Demirci
Arapça - Türkçe Gelecek Zaman Mukayesesi
2.03.2016 7639 Okunma
Cengiz Demirci
Erbakan Vakfı - Şehzade Sancağı
1.03.2015 7066 Okunma
Cengiz Demirci
Mecelle ve İnsanlık Anayasası
15.08.2015 6020 Okunma
Cengiz Demirci

30.08.2010 9 Okunma
Cengiz Demirci
Kıyasa kıyas olur mu ?
22.06.2015 5654 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Görüş Adil Ekonomik Düzeni: Temel Esaslar
22.11.2012 9360 Okunma
Cengiz Demirci
Müçtehit YETİŞME Merkezi
16.12.2012 5100 Okunma
Cengiz Demirci
Mümini hataen öldürmek
2.01.2013 4278 Okunma
Cengiz Demirci
ilk selem
3.01.2013 6042 Okunma
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle kurgusu
18.01.2015 6001 Okunma
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 3942 Okunma
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 5958 Okunma
Cengiz Demirci
İstikbali Pazarın Kuruluşu
8.02.2013 5347 Okunma
Cengiz Demirci
Mal Parası
11.02.2013 6168 Okunma
Cengiz Demirci
İşletme imamı
2.06.2013 4467 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen Aşireti
7.07.2013 5721 Okunma
Cengiz Demirci
Vitesli ekonomi
14.12.2013 4237 Okunma
Cengiz Demirci
Başkanın sürme yetkisi
29.12.2013 5837 Okunma
Cengiz Demirci
Çoklu Ceza Hukuku
17.09.2016 11410 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinsel Suçlar
23.09.2016 6734 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukuku Maddi ve Mali Suçlar
27.09.2016 4402 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinayet Suçları
22.10.2016 3610 Okunma
Cengiz Demirci
"İnsanın maymundan türeme imkanı yoktur"
25.03.2017 4214 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen gümüş motorla başlar
13.04.2017 3756 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Tarım Politikası
2.05.2017 5643 Okunma
Cengiz Demirci
Siyasi Cihat Namazı'nın Fıhkı
9.05.2017 5567 Okunma
Cengiz Demirci
İnsanlık Anayasası değil Ümmül Kitab
19.06.2017 9734 Okunma