Cengiz Demirci
Tasavvuf - Arınma
21.02.2010
8067 Okunma, 1 Yorum

                                                         TASAVVUF = ARINMA

 

 

Tasavvuf tefa’ul babında kullanılarak derece derece ilerlemeyi ifade eder; eriş bir anma olmaz makamlarda ilerleyerek olur: bu makamlar zahirde iyi insanın özellikler, batında Allah’ın esmai hüsnası ile mücehhez olma ve onların künhüne ererek ilerlemedir.

Mürsil, İnsanı Kamil’dir. Bu makama, Allah’ın Rahmet veya merhameti ile ulaşır.

Mürselat; Nefsi Mutmainne, Nefsi Mülhime, Nefsi Razıye ve Nefsi Merzıyye’dir.

Mülteki, Esfeli Safil’dir. Hurmet, yani Allah’ın nimetlerinden mahrumiyet yoluyla bu makama ulaşır.

Mülkiyat; Kubuh, Kusur, Nefsi Emmare ve Nefsi Levvame’dir.

Farikat; iki kutba ayrılmıştır. Birinci Kutupta “Zahir” ve “Batın”, ikinci kutupta İradeyi Cüziyeyi ifade eden “İrade” ve İradeyi Külliyeyi ifade eden “Meşiet”tir. Batın alemdeki ilerleme vasıtası “Mükaşefe”, Zahir alemdeki ilerleme vasıtası “Müşahade”dir. İradesini kullanarak ilme ulaşır ki buna “Kesbi” İlim, gayretle ulaşılan ilim denir, kulun gayretinin Allah üzerine yönlenmesidir. Meşieti İlahi tarafından verilen ilme ise “İrfan” denir ki buna Vehbi İlim denir, Allah’ın rahmetinin kul üzerinde tecellisidir. Meşiet’in Zahir ile olan ilişkisi “Tarikat” yoluyla, İradeyi Cüziye’nin Zahir ile olan ilişkisi “Şeriat” yoluyla; Meşiet’in Batın ile olan ilişkisi “Marifet” yoluyla, İradeyi Cüziye’nin Batın ile olan ilişkisi “Hakikat” yoluyla olmaktadır. 

Kubuh’un cezası ahlaki yıkımdır, halkın kınamasına ve ar perdesinin yırtılarak insanların nefretinin kazanmasına ve insanların oto kontrolünün kişi üzerinde çözülmesine yanlışa daha meyilli hale gelmesine neden olur. Hz.İsa’nın tarikat sisteminin cezai yansımasıdır. Yapılanlar dünyevi suçlar değil daha çok kişinin toplumun ahlak normlarını çiğremesidir. Mesela sigara içmek, dedikodu etmek vs...

Kusur: cezası bedenidir. Dünyada suç olarak kabul edilir ve cezası verilir. Genellikle hukukun çiğnenmesini ifade eder. Kararlar mahkemece verilir. Hırsızlık, cinayet vs...Hz.Musa’nın şeriatının cezai yansımasıdır.

Mürselat sıfır noktasının altına, negatife düşmüş kişiliğin özeliklerini yansıtır ve halkın nefreti kınamasına ve hukukun cezasına düçar olmuş bu kişiliğin İradesi sürekli olarak Nefsi Emmare’nin telkinlerine maruz kalır ve daha sonra yaptıklarından dolayı Meşieti ilahi bu nefse sürekli yaratılışı gereği Nesfi Levvamesini işletmesi telkinlerini verir. Sürekli bu işlenen proseste pişmanlık ile devre kapanır. İşte bu aşamada pişmanlık yani Nefsi Levvame’nin derecesi ve etkisi, telkini çok kuvvetli hale gelirse Tevbeyi Nasuh ile yeni bir süreç başlatabilir, kalbini ve kalıbını Meşieti ilahinin istediği yöne yöneltebilir. Tevbeyi Nasuh ile sıfır noktasına gelen nefis artık anadan ilk doğduğu anda olduğu gibi birinci kez arınır. Günahlarını kabul ve itiraf ederek bir daha işlememeye çalışmaya nefsinde cihad edeceğine ve isteklerini engelleyeceğine söz verir; bu batın alemde, zamansız alemdeki Kalu Bela makamındaki söz vermedir.

Tevbeyi Nasuh’tan sonraki ilerleme pozitif yönde dengeli götürülmelidir; bu denge Batın-Zahir, İrade-Meşiet arasında ve Şeriat-Tarikat-Hakikat-Marifet arasında kurulmuştır. Dengenin irade yönüne meyletmesi ve irade merkezli olmasına Mutezile, Meşiet merkezli hale gelmesine Cebriye, Zahir merkezli hale gelmesine Müşebbihe ve Batın merkezli hale gelmesine Şia örnek verilebilir. Denge, laik yani her bir farikat ikilisinin birbirini sınırlandırdığı ve diğerini göz önünde bulundurmasını gerektirir. İşte bu Ehli Sünnet tasavvuf anlayışıdır; Zahir vardır ama Batın da var, İradeyi Cüziye vardır ama İradeyi Külliye de vardır.

İradeyi Cüziyenin ulaştığı sonuç ilimdir ve Cüziyatta ilerleme sorunları daha cüzlere bölerek sürekli teferruata dalmadır bu da zaman süreci içinde sadece bu yönde devam ederse belli bir aşamada ilmin artmasının kat be kat fazlası yeni sorunlar ve problemler doğmasını sağlar. Bu da Asıl maksattan uzaklaştırıp boş işlerle uğraşmaya ve zamanı boşa harcamaya neden olabilir; çünkü maksat daima Allah’a ulaştıracak ilim olmalıdır. Teferruatlara dalmak ise maksattan yan yollara sapmaya neden olabilir.

İradeyi Külliyenin ulaştığı sonuç irfandır ve Külliyatta ilerleme sorunların ve problemlerin tek bir maksat ve hedefte bütünlenmesine neden olan sonuçlar verir. Bu da daima teferruatlardan uzaklaşıp Asıl maksada yönelmeyi ve boş işlerle ilgilenmekten uzaklaşmayı sağlar. Bu yüzden ilim irfan ile dengelenerek hedefe en kestirme yoldan varılabilir.

Mülkiyat, pozitif yönde ilerlemiş nefsin aşamalarını ifade eder ve en son Meşieti ilahinin oluşturduğu standartlardaki aşama ile yolculuk biter sular deryaya kavuşur. Meşietin standardı Nefsi Merzıye olarak tezafür eder, yani Allah’ın rızasına ulaşmış makam, bu O’nun direktiflerine uyan nefistir; Zahirdeki yansıması Standart kurallara, Kuran’a hakkı ile uyan, Batındaki yansıması ise Meleküt, Ruhaniyyun ve Hızır gibi bir takım manevi kılavuzların direktiflerine itirazsız sualsiz uyan ve yerine getiren diğer yönden onları tahtı saltanatında meşiet yönünde Hak için yardımcılar olarak kullanan kişidir. Bu Adem’e secde edilme makamıdır meleküt artık o kişinin emrindedir, dağları yürütür olmayanı oldurur, ölmek üst aleme göç etmektir ve Alt Alem olan Dünya’da himmetleri ve tasarrufları artar şekilde devam eder. 

 


YorumcuYorum
Mete Firidin
01.03.2010
13:30

Ezoterizm Nedir?

Yazan Erhan Altunay

All Rights Reserved. Copyright © gizemci.com 1999.

KONUYLA İLGİLİ

DİĞER YAZILAR

Ezoterizm Nasıl Doğdu?

Ezoterik Örgütlerde İnisiyasyon

KİTAPLAR

Ezoterik - Batıni Doktrinler Tarihi - Cihangir Gener

Gizli Örgütler - Signier, Thomazo

Batıni Gelenek Hermetik ve Sanskrit Öğretiler- Bobaroğlu

Batının Şövalyeleri, Doğunun Fakirleri - Murat Bilgili

Kybalion - Antik Mısır ve Yunan Hermetik Felsefesi

Kuşdili Kılavuzu - Simyanın Ayak İzleri Mehmet Saltık

Hepimiz eski bir metni okuduğumuzda ya da bir efsaneden söz edildiğini duyduğumuzda sembolik anlamının ötesinde bir şeylerin daha varlığını düşünürüz. Bize öyle gelir ki bu metinlerin ya da mitlerin anlatmak istedikleri daha derin gerçeklikler vardır ve bunu ancak bu sırları çözmesini bilenler anlayabilir. Aslında bu düşünce hiç de yanlış değildir.

Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da son zamanlarda çok sıkça kullanılmaya başlanan Türkçe’de “içrek” sözcüğü ile karşılanan ezoterik sözcüğü içinde saklı olan anlamı sadece seçilmiş kişilere açıklanan öğretileri tanımlamak için kullanılır.

Ezoterizm sözcük olarak Yunanca eswterikoV (içe ait, içrek, sadece müritlerin bildiği anlamında, Arıkdal Gizli Öğreticilik olarak kullanıyor) sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökü ise esw- ( iç, içerisi) dir .

Sözcük anlamı olarak ise ezoterizm “sadece belli sayıda müritlere açıklanan halkın düzeyine inmeyen ya da inmemesi gereken doktrine“ denir. Ezoterik doktrin “müritlere sözlü olarak aktarılan tüm bilgi ve öğretilere“ denir (Petit Robert)

Meydan Larousse Ansiklopedisi ise Türkçe eşanlamlısı İÇREK başlığı altında daha geniş bilgi vermektedir :

“Yalnız vakıf olanlara öğretilen || Vakıf olmayanlarca anlaşılmayan bilgi ve ya eserler için kullanılır. ...

ANSİKL. Fels. İçrek kelimesi dışrakın karşıtıdır. Pythagoras’ın çömezlerini dışrak ve içrek diye ikiye ayırdığı söylenir ; birinciler sadece adaylardı; ikinciler ise üstadın öğretisini bütün incelikleri ve sırları ile bilenlerdi.....Dışrak eserlerde yalnız en açık kanıtlar ileri sürülür , daha karanlık ve kesin olan kanıtlar ise içrek eserlerde yer alır. Sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlardan başkasının kavrayamayacağı esrarlı bir öğreti fikri bir çok kimseye hoş görünmüş ve her devirde az ve ya çok içrek topluluklar ( msl. Mason Dernekleri ) kurulmuştur.

- Giz. ilm. Herhangi bir dinin , sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüne içrek bilim adı verilir. Kabala’cıların içrek elyazmaları ,” açkı “ ve ya “anahtar “ adıyla anılır. İçrek öğreti , oyun kağıdı falı , simyacıların sırları, sihir , büyü , kabala gelenekleri gizli dini törenleri vb. kapsıyordu. Apokalipsis’in açıklanması , Hezeikel’in gördüğü hayallerin yorumlanması da içrek konular arasında yer alır.”

Bu tanımda dikkat edilmesi gereken nokta eski Yunan’da içrek ve dışrak kavramlarının kullanıldığıdır , - dışrak ( exwterikoV ) ifadesini ilk kullanan Aritoteles’tir - yalnız bunların genelde felsefe okullarına atıf yaptığı görülür . Eski Yunan’daki ezoterik okulları ileride yayınlanacak yazılarımızda göreceğiz. Ayrıca ezoterik topluluklar yıllar boyu “ esrarlı bir öğreti “ fikri hoş geldiği için değil , belli bir amaç için kurulmuşlardır.

Daha geniş kapsamlı bir tanım yapacak olursak , ezoterizm , sadece seçilmiş belli bir topluluğa verilen ( bunlara inisye < fr. initié denir ) , semboller ve şifreler aracılığı ile aktarılan , erginlemeye ( fr. initiation ) dayanan, metafizik öğretilere denir. Bu öğretilerin içeriği ve erginlenmenin aşamaları çeşitli kültürlerde yeri geldikçe ayrıntılı biçimde incelenecektir.

Bu arada ezoterizmi küçümsemek isteyenler ezoterizmin bir çok alan için geçerli olduğunu söylerler. Örneğin kimya , matematik fizik bile sadece bunu öğrenmek isteyenlere semboller vasıtası ile aktarılır. Bu her şey için geçerlidir, bir koçun takımına verdiği taktikler bile semboller vasıtası iledir , maçtan önce bir ritüel uygulanır gibi . Bu örnekler ancak ezoterizmi anlatmak için örnek olarak verilebilir. Ancak ezoterizm günümüzde kullanılan anlamı ile ezoterik öğretileri belirtir.

Ezoterik öğretiler , çağlar boyunca ,sadece bu öğretileri almaya hazır kimselere gerektiği gibi verildiğinden ve çağın getirdiği değişikliklere gerek semboloji gerekse de açıklama yönünden uyum sağlayabildiği için günümüze kadar gelmiştir. Bu öğretiler geniş kitlelerde yayılmamış , yayıldığı yerde de bozulmaya uğrayıp yok olmuştur . Bu sayede saflığını koruyan öğretiler bu yüzyılın son yarısındaki “ bilgilenme “ ye paralel olarak kısmen gün ışığına çıkmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da yanlış anlamalar ya da yanlı yayınlar da ortaya çıkmaktadır.

Ezoterizm hakkında dikkat edilmesi gereken bir husus da dinlerin ezoterik ve egzoterik yanları olmakla birlikte , ezoterizm sadece dinlerin ezoterik yanı demek değildir . Bunu yanında ezoterizm sadece belli topluluklara ait bir din de değildir. Kutsal olan sadece dinin tekelinde bulunmaz , daha farklı bir deyişle kutsal ile ilgilenen her öğreti bir din olmak zorunda değildir . Ezoterizm kutsal olana daha derin bir bakıştır.

Ezoterizmi genel olarak bir inanç olarak değil de , insanlığın tarihinin başlangıcından günümüze kadar gelen bir gelenek , öğreti olarak algılamak daha doğru olur. Bu bilgi sayesinde tarih içindeki bir çok sanatçı ve düşünürün eserlerini anlamak da daha kolay olur.

Ülkemizde de ezoterizm hakkında birkaç kitap çıkmıştır .

Buna en iyi örnek ülkemizde Haziran 1994’de Gece Yayınlarından çıkan Cihangir Gener’in Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi isimli kitabıdır. Kendi alanında ilk olduğu için saygıyı hak eden bu çalışma bir takım yanlışlıklar ve yanlı ifadelerle doludur. Bunlardan en önemlisi ezoterizmin ulaştığı son noktanın masonluk olarak gösterilmesi çabasıdır. Ezoterizm masonluk içinde de var olmakla birlikte , masonluğun dışında da varolan bir öğretidir.

Ezoterizm hakkında ülkemizde çıkan bir önemli kitap ise , yakın zamanda kaybettiğimiz Ergun Arıkdal tarafından yazılan Gizli Öğreticilik adlı eserdir. Bu konuda araştırma yapmak isteyen okuyucular Ruh ve Madde Yayınları tarafından 1997’de yayınlanan bu kitapta, dikkatli okumaları kaydı ile, çok ilginç bilgiler bulacaklardır.

Ezoterizm hakkında bir önemli kitap da Ergun Candan’ın yazdığı Gizli Sırlar Öğretisi adlı eserdir. İçinde çok spekülatif fikirler de bulunsa bu konuda araştıranlar için önemli bir başvuru kitabıdır.

Ezoterik Öğretilerin Genel Özellikleri

Ezoterik öğretiler metafizik öğretilerdir. Metafizik kelimesi Eski Yunanca meta

( sonrası, ötesi ) ve jusikoV ( doğal, fiziki, fizik ) kelimelerinden türemiştir. Latince’ye metaphysica olarak geçmiş ve buradan da bugünkü batı dillerindeki yerini bulmuştur. Metafizik , Doğa’nın , fiziksel görüntünün ötesini , yani sezgilerle anlaşılabilen bilgiyi kapsar . ( Daha sonra kazandığı anlamlar üzerinde durmayacağız )

Ezoterist her şeyden önce Tanrı’nın varlığına inanır . Evren’in ondan oluştuğu ve her varlıkta kendinden bir töz olan bir Tanrı’ya . Bu bağlamda ezoterizmin yaradancı dinlerle yolu ayrılır. Aynı şekilde Cihangir Gener’in söylediği gibi ezoterizm panteizm de demek değildir . ( a.g.e )

Amaç Tanrı’dan varolan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatlarının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmesidir. Bu düşünde en güzel ifadelerini Hint düşüncesinde bulmuştur.

Aynı şekilde bu tekamül süreci için de dünya üzerinde çeşitli ırkların yaşadığı ve sonra da yok oldukları kabul edilmektedir.

Ezoteristin kişisel ödevi kendi tekamülünü sağlamak , kolektif ödev ise başkalarınınkini sağlamaktır. Bu iki ayrı ödev birbirlerinden soyutlanamaz.

Ezoterist Dünya üzerinde yaşayarak öğreneceği çok şey olduğuna inanır ve dejenere öğretilerde olduğu gibi kendini dış dünyaya kapamaz.

Ezoterik öğreti sadece geleneksel bilgi ile sınırlı kalmaz , ezoterist çağının bilimsel gelişmelerini de uyarlamayı bilir.

İlk çağlardan bu yana bu öğretilerin geniş halk kitleleri tarafından yanlış algılanıp bozulma ile yok olabileceği düşüncesi bu öğretinin üstadlarını öğretilerini semboller ve gizli ifadeler ile aktarma zorunluluğuna itmiştir. Kullanılan semboller ise hiç bir zaman insana uzak olmayan ve anlamına ulaşabileceği sembollerdir.

Ezoterizmi iyi anlayabilmek için ezoterizmin ve ezoterik düşüncenin tarihini ve buna paralel olarak sembollerin dilini öğrenmek gerekmektedir. Ezoterik düşünce tarihi insanlık tarihinden soyutlanamaz , bu yüzden de ileride yayınlanacak yazılarımızda ezoterik düşünce tarihini insanlık tarihine koşut olarak inceleyeceğiz.

Ezoterik düşünce tarih boyunca Dünya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmıştır. Bugünkü Batı düşüncesinin kaynakları ise hem Doğu’dan hem de Batı’dan gelir.

Bu konularda araştırma yapmak isteyen Türk araştırmacısı da çok şanslıdır.

Türkiye’nin gerek coğrafi konumu gerekse de tarih içindeki yeri bu bağlamda büyük önem taşır. İlk olarak Yunan Uygarlığı’na kaynaklık eden Anadolu Uygarlıkları bu topraklar üzerinde var olmuştur. Ayrıca o dönemde Mezopotamya ile olan etkileşim de belirleyici olmuştur. Daha sonraları ise Yunan Uygarlığı gibi Roma Uygarlığı da Anadolu topraklarından yararlanmış , özellikle İmparatorluk kültürünün şekillenmesinde Anadolu büyük rol oynamıştır.

Orta Çağlar boyunca ise Tasavvuf düşüncesi bu topraklarda yeşermiştir.

Batı ezoterizminin kilometre taşlarından Templier Tarikatı ise Haçlı seferleri sırasında Müslümanlarla etkileşimleri sonucunda öğretilerini geliştirmişler , tasavvufdan etkilenmişlerdir.

Yeni bir çağa girdiğimiz bu zamanlarda ise artık ezoterik bilginin açığa çıkması bütün insanlara mal olması gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan beri , bütün engellemelere rağmen bir aydınlanma dönemine giren ülkemizin de bu çağda büyük bir rol oynayacağı kuşkusuzdur . Bu yüzden bu konularda bilgili olmak , hazırlıklı olmak hepimize düşen bir ödevdir.

Erginleme / İnisiyason

Türkçe’deki erginlemenin batı dillerindeki karşılığı olan İnisiyasyon/Initiation sözcüğü Latince initiare = başlamak sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise yürümek, gitmek anlamına gelen ire fiili ve içerisine anlamını katan in takısı ile alakalıdır. Türkçe’de yeni kullanılmaya başlayan erginleme sözcüğü aynı anlamı vermese de iyi bir karşılık olmaktadır. Daha önceleri karşılık olarak kullanılan tekris sözcüğü geniş bir kullanıma sahip değildir.

İnisiyasyon en eski gizem dinlerinden beri varlığını sürdürmektedir. İnisiyasyon, müridin bu yaşamda ölüp sonsuz yaşama dirilmesi ile sembolize edilir. Onun için ritüellerde müridin ölüm deneyimi canlandırılır. İnisiyasyon sembolizminde Nur’a ya da ışığa kavuşmak da önemli bir rol oynar.

İnisiyasyon adayın geçmiş yaşamını terk edip ezoterik toplulukta yeniden yaşama başlamasıdır. Bu süreç müridin kendi içindeki tanrısal özü bulma yolunda alınması gerekenleri aldığı bir süreçtir. Bu yönüyle inisiyasyon müridin çeşitli eğitimlerden ve sınavlardan da geçtiği bir süreçtir.

İnisiyasyon boyunca alınan eğitim mürit tarafından gizli tutulur ve dışarıdan olan hiçbir kimseye açıklanmaz. Eğitim süreci boyunca mürit çeşitli dereceler ve unvanlar alır, bu eğitimde ne kadar ileriye gittiğini gösterir.

Ezoterik inisiyasyonun bir özelliği de öğretinin yazılı aktarılmasından çok sözlü, sembolik ve ritüeller yolu ile anlatımıdır. Tarih boyunca varolan bir çok ezoterik örgütten günümüze yazılı belge kalmamasının ya da sadece sembollerin ve alegorik ifadelerin kalmasının nedeni de bundandır.

İnisiyasyon sadece bir eğitim değildir. Aynı zamanda bireyin kendi içinde yaptığı bir yolculuktur. Semboller ve ritüeller yardımı ile birey süreç boyunca kendi içinde de bir süreç yaşar ve içindeki tanrısal özü keşfe koyulur. Bu nedenle mürit kuralları harfi harfine uygulamak zorundadır.

Öte yandan Arıkdal’ın inisiyasyon konusunda yazdıkları ilginçtir :

“ Bir tanım yapmamız gerekirse Ruhsal bir tesirin nakledilişin hazır olmak diyebiliriz. Burada spiritüel (ruhsal) bir tesir söz konusudur. Bu tesirin nakledilmesi lazım. Kişiden kişiye, toplumdan topluma bu tesir nakledilecek. Zaten bütün inisiyatik çalışmaların esası, bu tesirin bir taraftan alınıp, bir tarafa naklinden ibarettir ve bu nakli kolaylaştıracak bütün çalışmalar inisiyatik çalışmalardır. “

Burada inisiyasyonun tehlikeli bir yönü ortaya çıkmaktadır. Müridin içine girdiği örgüt, örgütün ritüelleri sayesinde, müridi kendi amaçları doğrultusunda kullanabilir, onun enerjisini örgütün kolektif enerjisine dahil edebilir. Sahte üstadlar önderliğinde kurulan örgütler genelde bu şekilde ritüel uygulamaktadır.

Ezoterik inisiyasyon, özü gereği, belli bir şekilde üstadlar tarafından verilmesi gereken bir öğretidir. Tarih boyunca ezoterik öğretiler çeşitli şekillerde ortaya çıkmışlardır. Bunların çoğu içinde bulunulan topluma ve çağa özgü karakter göstermiş ve zaman içinde işlevlerini tamamlamışlardır. Günümüzde bunların taraftarı olsa da bunlar tarih içindeki işlevlerini çoktan tamamlamış öğretilerdir. Bir de tarih boyunca varolan ezoterik düşüncelerin sentezini yapmış topluluklar vardır ki onlar günümüzde de geleneksel işlevini sürdüren topluluklardır.

Bu tür bir topluluğa girmek isteyen kişi kendini sahte üstadlardan ve negatif amaçlı topluluklardan korumak zorundadır. Haluk Egemen Sarıkaya yıllar önce Kötülük ve Kaynakları isimli eserinde bu tehlikeye dikkat çekmiştir :

« Sanki son derece evrimleşmiş bir varlıkmış ya da bir öğretmenmiş gibi hareket edip de aynı zamanda beşeri alışkanlıkları ve zaafları olan bir kimse, sözde başarısı pek az bir disiplin ve kesinkeslik sonucunda elde edilmiş gibi görüleceğinden, beşerlere son derece çekici gelecektir. Bu nedenlerden ötürü, kendisi izleyenler onun kişiliğine hayrandırlar ve o da Yasa’ya aykırı olarak böyle bir hayranlığa izin verir. Bu surette, kendi gururunu şişirir ve izleyicilerinin de fizik forma olan bağlılığını pekiştirir. İzleyicilerine, kendilerine öğretilenlerdeki iyi ve kötüyü tefrik etmelerini değil de, bunlara körükörüne inanmalarını telkin eder. Sahte “öğretmen” bir kez bu körükörüne inanç tesis edildi mi, artık doğru yolda eğitim yapmasını sağlayacak olan hiçbir eleştiriye ya da yargıya maruz kalmayacaktır. Böylece , başında olduğu küçük topluluk, sahte bir spiritüel grup haline gelir ve orada , akıl , işlevini yitirir.

Bu halin kaçınılmaz sonucu olarak , obsesyonel bir durum ortaya çıkar. Bu obsesyonun iki dayanak noktası vardır :

Birincisi, sahte öğretmenin, izleyicilerinin dikkatini sadece kendi üzerinde tutarak, dışarıda daha iyi şeyler keşfetmelerini ve dolayısıyla da kendisini ayakta tutmak için katkıda bulunmalarını önlemek amacıyla gösterdiği çaba .

İkincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin, zekalarını kullanmaksızın keramete inanarak ve büyük bir Öğretmen’e sahip olmanın gururu ile koltuklarını kabartarak kendilerini fizik bir kişiliğe hayran olmanın uyuşuk, duygusal haline kaptırmak için duydukları arzudur.

Bu duruma sık sık rastlanabilir. Bu gerçek bir spiritüel grubun heves edilerek kurulan bir taklidinden ibarettir. Her iki tarafın da samimiyetten yoksun olmasından ötürü, hızla çözülmeye mahkumdur. Kişiliğine hayranlık duyma, sansasyonel olma ve obsesyon halleri, kısa sürede, bu kişileri her türden duygusal, şehvani ve seksüel düşkünlüklerin karanlık faaliyetlerine sürükler. Bu toprakta hilekarlık da, yıkıcılık da, sapıklık da, entelektüel çarpıklık da gelişir ve Yüksek Benlik’le olan irtibat kopar. Korkunç Kara Ayin ve kara maji törenleri de işte böyle topraklarda kök salma imkanı bulabilmiştir. »

Ezoterizm ile Karıştırılmaması Gereken Kavramlar

Ezoterizmin ilk bakışta anlaşılmasının kolay olmaması ve bir çok farlı kavramı kapsaması , çok daha farklı öğretilerle karıştırılmasına neden olmuştur. Kuşkusuz bu öğretilerin de ezoterizm ile ortak yönleri vardır , fakat bütünüyle aynı tutmak olanaksızdır. Ezoterizm ile bir tutulan fakat çok daha farklı olan kavramların başlıcaları şunlardır.

Okültizm

Mistisizm

Panteizm

Metafizik

Spritualizm

Teozofi

Antropozofi

Parapsikoloji

Ufoloji

Ezoterizm ve Okültizm

Ezoterizm ve okkültizm çoğu zaman , çoğu yerde eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak gerçekte eşanlamlı oldukları söylenemez.

Okkültizm, köken olarak “occultus = gizli “ sözcüğünden gelmektedir. Türkçe’de “Gizli İlimler” terimi ile karşılanabilir.

Okkültizm sözcük olarak çok eski zamanlardan beri kullanılmaktadır.

Okkültizm , gizli bilimlerle ilgilidir. Gizli bilimler terimi ile anlaşılması gereken bugünkü pozitif ve deneysel bilimlerin dışında kalan , yüzyıllardır varolan ve insanı metafizik yönüyle algılayıp , doğadaki ve insandaki fizik ötesi yönleri kullanan uygulamalardır. Bunların içine Astroloji, Simya,Büyü,Fal ... girer .

Okkültizmle uğraşan kişi baştan bazı prensipleri kabul etmek zorundadır. Bunlar ruhun varlığı ,Tanrı’nın varlığı gibi temel prensiplerdir.

Okült uygulamalar bilmeyen bir için bir anlam ifade etmeyeceği gibi , az bilen için de büyük tehlike göstermektedir. Bu yüzden okült uygulamalar bir üstat önderliğinde olmak zorundadır ve bu uygulamalar konuyu az bilen ya da bu bilgiyi iyi yönde kullanması gerektiği yönünde eğitim almamış bir kişi içinse büyük bir silah olabilirdi. Bu nedenle okültizm ezoteriktir , yani ancak belli bir eğitimden geçerek o bilgileri almaya hak kazanmış olan kişilere verilebilir ve bu bilginini aktarımı da özel bir dille ve sembollerle olur.

Buradaki nüans açıktır . Okült öğreti ezoterik bir öğretidir ; ancak her ezoterik öğreti okült değildir.

Ezoterizm ve Mistisizm

Ezoterizm ve mistisizm de sık sık karıştırılan kavramlardır.

Dilimize Fransızca’dan geçmiş olan Mistisizm köken olarak , Latince Mysterium sözcüğünden , o sözcük de Yunanca MÚst»rion sözcüğünden gelmedir. Bu sözcükler köken olarak Yunanca MÚ – (susmak,sır olarak saklamak) kökünden gelmektedir. Dilimize mister/gizem olarak geçen sözcükle aynı kökendedir. Mistik sözünün kökeninde de yine bu kökten gelen MÚstikÒj sözcüğü vardır. Bu sözcükler aslında inisiyasyondan geçip sırlara vakıf olan anlamındadır





Çok Yorumlanan Makaleler
Cengiz Demirci
Sam Adiyanı hakeme davet ediyorum
10.07.2012 14048 Okunma
34 Yorum 15.01.2013 10:44
Cengiz Demirci
İlk karzı hasen kooperatifi
3.01.2013 21427 Okunma
25 Yorum 06.02.2013 20:31
Cengiz Demirci
Süleyman Akdemir'in Erbakan Vakfına Teklifi
4.02.2015 16966 Okunma
21 Yorum 17.02.2015 09:32
Cengiz Demirci
Helal Gıda
7.06.2015 12220 Okunma
11 Yorum 15.06.2015 14:07
Cengiz Demirci
Emetün Mümine
15.11.2015 8923 Okunma
8 Yorum 21.11.2015 22:55
Cengiz Demirci
Sam'ın Hakem Davası
27.01.2016 10483 Okunma
5 Yorum 07.02.2016 11:43
Cengiz Demirci
Rahman - Mercan - Reyhan
17.10.2012 7466 Okunma
5 Yorum 18.10.2012 10:05
Cengiz Demirci
Kutadgu Bilig (Devlet Düzeni)
23.11.2014 8584 Okunma
4 Yorum 24.11.2014 10:31
Cengiz Demirci
Kul Düzeni ve Köle Düzeni
5.01.2013 7330 Okunma
3 Yorum 30.01.2013 09:33
Cengiz Demirci
Fatih Kanunnameleri
15.08.2015 8239 Okunma
3 Yorum 18.08.2015 12:15
Cengiz Demirci
Para kitabı veresiye satış bölümü
2.02.2013 6790 Okunma
2 Yorum 09.02.2013 23:04
Cengiz Demirci
İşletme hesap düzeni
20.04.2016 6920 Okunma
2 Yorum 22.04.2016 09:03
Cengiz Demirci
KARAGÜLLE VE AKDEMİRİN YENİ ANAYASA TEKLİFİNE ELE
4.11.2012 6737 Okunma
1 Yorum 04.11.2012 18:33
Cengiz Demirci
Girdiler Ortaklıkları
6.02.2014 7674 Okunma
1 Yorum 10.02.2014 20:44
Cengiz Demirci
Süpermarkete müşteri kredisi faiz ilişkisi
3.07.2014 6944 Okunma
1 Yorum 10.07.2014 17:32
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle Kurandaki Döngüsü
30.08.2015 7998 Okunma
1 Yorum 30.08.2015 19:28
Cengiz Demirci
Fetih Sünneti
12.10.2012 7075 Okunma
1 Yorum 12.10.2012 11:18
Cengiz Demirci
Meyve ve Hurma ve Nar
13.10.2012 6988 Okunma
1 Yorum 14.10.2012 13:41
Cengiz Demirci
Samın namaz makalesine eleştiri
25.02.2012 7090 Okunma
1 Yorum 25.02.2012 09:55
Cengiz Demirci
Örtünme
23.03.2012 6038 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 14:10
Cengiz Demirci
ruh ve evrim
3.05.2012 6516 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:16
Cengiz Demirci
KURUCU YASA ÖNERİSİ
30.05.2012 5827 Okunma
1 Yorum 06.06.2012 18:28
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Introduction 2
20.02.2010 4886 Okunma
1 Yorum 25.02.2010 11:15
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Tümdenvarım
31.01.2012 5900 Okunma
1 Yorum 02.02.2012 21:09
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Teşhisin gecikmesi israftır
6.02.2012 6102 Okunma
1 Yorum 07.02.2012 16:05
Cengiz Demirci
Bakara Model
28.10.2009 5940 Okunma
1 Yorum 03.11.2009 23:47
Cengiz Demirci
Tasavvuf - Arınma
21.02.2010 8067 Okunma
1 Yorum 01.03.2010 13:30
Cengiz Demirci
RÜYALAR
10.03.2010 4328 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı - Medeni Hukuk Düzeni
23.05.2010 4625 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı Genel
24.05.2010 4843 Okunma
Cengiz Demirci
Peygamberlik Mührü
14.06.2010 8846 Okunma
Cengiz Demirci
Hak ve Velayet Müessesesi
14.09.2010 5075 Okunma
Cengiz Demirci
Enfal Suresi
17.02.2011 5276 Okunma
Cengiz Demirci
Sebebi Nüzül
24.08.2011 6204 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Kitap
2.11.2009 4228 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Hilafet
8.11.2009 5255 Okunma
Cengiz Demirci
İsra ve Miraç
19.11.2009 7263 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Silm Modeli
23.11.2009 5964 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara kuranin beynidir
3.12.2009 4266 Okunma
Cengiz Demirci
Necm Suresi - Kelimeyi Tevhid Kiyasi
27.12.2009 13726 Okunma
Cengiz Demirci
Usul ve Ekoller
31.12.2009 12910 Okunma
Cengiz Demirci
Oruc Zekat Analojisi
31.12.2009 5728 Okunma
Cengiz Demirci
Money in the Just Order
2.01.2010 4327 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Whole text
19.02.2010 5528 Okunma
Cengiz Demirci
Karagüllle eleştiri: Hakkın Kaynakları
11.02.2012 4351 Okunma
Cengiz Demirci
Karagülle kritik: Hak - Batıl
4.02.2012 4839 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3568 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3499 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3473 Okunma
Cengiz Demirci
Constituion of Humanity - General Services
20.02.2010 4263 Okunma
Cengiz Demirci
Sünnetin Fatihayı anayasalaştırması
8.07.2012 3709 Okunma
Cengiz Demirci
Zina - Mut`a - Nikah
27.07.2012 5078 Okunma
Cengiz Demirci
Ayakkabı üstüne mest
17.09.2012 4675 Okunma
Cengiz Demirci

6.09.2010 0 Okunma
Cengiz Demirci
Mecelle madde 1: Fıkhın tarifi
6.09.2015 9903 Okunma
Cengiz Demirci
Altın ve Gümüş para
6.11.2015 4922 Okunma
Cengiz Demirci
Para Vakıfları ve Faiz
8.11.2015 7054 Okunma
Cengiz Demirci
CEZA HUKUKUNDA CEZALARIN EŞDEĞER HALE GETİRİLMESİ
15.02.2016 4616 Okunma
Cengiz Demirci
Arapça - Türkçe Gelecek Zaman Mukayesesi
2.03.2016 7919 Okunma
Cengiz Demirci
Erbakan Vakfı - Şehzade Sancağı
1.03.2015 7334 Okunma
Cengiz Demirci
Mecelle ve İnsanlık Anayasası
15.08.2015 6285 Okunma
Cengiz Demirci

30.08.2010 9 Okunma
Cengiz Demirci
Kıyasa kıyas olur mu ?
22.06.2015 5923 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Görüş Adil Ekonomik Düzeni: Temel Esaslar
22.11.2012 9689 Okunma
Cengiz Demirci
Müçtehit YETİŞME Merkezi
16.12.2012 5384 Okunma
Cengiz Demirci
Mümini hataen öldürmek
2.01.2013 4560 Okunma
Cengiz Demirci
ilk selem
3.01.2013 6341 Okunma
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle kurgusu
18.01.2015 6269 Okunma
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 4215 Okunma
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 6261 Okunma
Cengiz Demirci
İstikbali Pazarın Kuruluşu
8.02.2013 5643 Okunma
Cengiz Demirci
Mal Parası
11.02.2013 6450 Okunma
Cengiz Demirci
İşletme imamı
2.06.2013 4747 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen Aşireti
7.07.2013 6006 Okunma
Cengiz Demirci
Vitesli ekonomi
14.12.2013 4534 Okunma
Cengiz Demirci
Başkanın sürme yetkisi
29.12.2013 6146 Okunma
Cengiz Demirci
Çoklu Ceza Hukuku
17.09.2016 11673 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinsel Suçlar
23.09.2016 6993 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukuku Maddi ve Mali Suçlar
27.09.2016 4656 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinayet Suçları
22.10.2016 3856 Okunma
Cengiz Demirci
"İnsanın maymundan türeme imkanı yoktur"
25.03.2017 4485 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen gümüş motorla başlar
13.04.2017 4003 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Tarım Politikası
2.05.2017 5938 Okunma
Cengiz Demirci
Siyasi Cihat Namazı'nın Fıhkı
9.05.2017 5840 Okunma
Cengiz Demirci
İnsanlık Anayasası değil Ümmül Kitab
19.06.2017 9970 Okunma


© 2024 - Akevler