Sömürüyorum; ben kapitalizm! Ve TEDAVİ-9
Bu yazılar Prof. Dr. Necmettin Erbakan HOCAMIZI anma; anmanın ötesinde O’nu anlama, O’nu anlatma ve hayatı boyunca yapmaya çalıştıklarını ve yaptıklarını O’nun bıraktığı yerden devam ettirmemiz gerektiğini hatırlatma yazılarıdır…
Mesela, 8 gündür yazmakta olduğum “Sömürdüm, hala sömürüyorum; ben kapitalizm!” veya “Sömürüyorum; ben kapitalizm! Ve TEDAVİ” başlıklı yazılar da O’nu anma ve anlatma yazıları olup O’nun TEŞHİS ve TEDAVİ metodu ile yazılan yazılardır…
Önceki yazılarda -önemine binaen- değişik vesilelerle genel olarak GIDA ve özel olarak da özellikle SAĞLIKLI GIDA konusu üzerinde durmuş; “Gıda politikası, bir devletin en önemli meselesidir” de demiştik… “Gıda enflasyonu ve kooperatiflerin katkısı” başlıklı konu da önemliydi; özellikle TEŞHİS olarak “gıda ve enflasyon” konusu, TEDAVİ ya da çare ve çözüm olarak da KOOPERATİF kurumu da bizce çok önemli…
***
“Kooperatİf” deyince akla gelen önyargılar ve özellikle “devlet kooperatifçiliği” ile ilgili her seferinde tarafıma ulaşan uyarılar elbette var; daima verdiğim klasik cevap şu: “Kur’an ve İslam”, “devlet ve düzen/sistem” başta olmak üzere, hangi kavram ve kurum suiistimal edilip insanoğlu tarafında kötü değerlendirilmedi ki…
Son yıllarda bir değerlendirmem daha var, bu vesileyle onu da ilk deva yazayım:
Dünya hayatında cennet ehli ile cehennem ehli birlikte yaşamakta ve her iki taraf da gideceği yeri hak etmek için olanca gücüyle çalışmakta, yaşadığımız çağda da cehennem ehli yani bu günlerde ele aldığımız konu açısından “zalim vahşi kapitalizm” galip görünmekte…
Ama her şeyin ömrü olduğu gibi her türlü zalim düzenlerin de bir ömrü var ve komünizm veya sosyalizm nasıl ömrünü tamamlayıp sona erdiyse, kapitalizm de ömrünü tamamlayıp sona erecektir; nitekim son dönemlerde bu süreç ayan beyan yaşanmakta…
TEHİSİMİZ böyle…
TEDAVİ ya da Erbakan Hocamızın her vesileyle hep hatırlattığı üzere TEK ÇARE VE ÇÖZÜM de belli; tekrar hatırlatalım: Adİl Düzen, Adİl Ekonomİk Düzen, Adİl Dünya Düzenİ, Adİl Düzen İnsanlık Anayasası…
***
Adil Düzen Çalışanı Lütfi Hocaoğlu arkadaşımız da, geçen hafta sonunda, bir yazarın “Gıda fiyatlarındaki artış ve restoran-kafe sektörü” başlıklı yazısını Adil Düzen açısından değerlendirdi; o değerlendirmeyi okuyalım…
“BU DÜZENDE Gıda fİyatları elbette artar
Ekonomide çok basit bir kural vardır. Bir malın arz edilen miktarı az, o mala talep de arzdan fazla ise arz-talep eşitlenene kadar malın fiyatı artar. Arz fazla talep azsa, arz-talep eşitlenene kadar malın fiyatı düşer.
Gıda fiyatları artıyor demek arz-talep dengesinin talep lehine olmasındandır. Yani üretim tüketim talebinden azdır.
Gıdaları üretmiyor, dışarıdan alıyorsak yani ithal ediyorsak durum daha da fecidir.
Adİl Düzen öyle bir denge getirir ki gıdalar dengeli fiyatlanır. Ambar hizmeti vardır. Ürettiğiniz gıdayı buraya bırakır ve bunun karşılığı senedinizi alırsınız; bu senet paradır. Yani gıda üreterek para basmış olursunuz.
Günümüz merkezi sistemlerinde her şey için izin almanız gerekir! Aslolan yasaktır! Gıda üretecekseniz bin bir türlü prosedürü aşmanız gerekir! Hatta ne üretecekseniz üretin aynı prosedürlerle uğraşmanız gerekir!
Adİl Düzen’de aslolan serbestliktir. Yasaklar istisnaidir. Günümüz yasaklar düzeni sadece büyük Sermaye’nin üretim yapmasına izin verir. Ancak onların işçisi olarak yaşarsınız. Günü geldiğinde Adİl Düzen gelecek ve kimse açlık çekmeyecek, kimse sefalet yaşamayacak. O gün gelince insanlar “boş yere ne rezillikler çekmişiz, ne kadar saçma bir ve zalİm düzen içinde yaşamışız” diyecekler.”