Adil Düzende Mimari -II-
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
13 ŞUBAT 2012 YIL;2 SAYI;44
YARARLARI
Aile Ve Ocak
Semt
Bucak
İşsizlik
Sosyal Güvenlik
Trafik
Eğitim
Tarım
Genel Güvenlik
Uygar kalma (Evlilik, Nüfus çoğalması)
AİLE
Canlılar bölünrek çoğalırlar. Benzerini oluşturur. Kendisi yaşlanıp ölür. Bu durum virüsler dahil canlılar ilgili ve varlıkta görülür. Hücreler günü gelince bölünerek benzerlerini meydana getirirler. Çok hücreliler de bölünme yine ilk hücrede olur. Ama zamanla gelişme içinde çoğalarak yeni canlı oluşur. Bu başlangıçta yumurta veya tohum şeklinde olmaktadır. Ondan sonra yumurtdan veya tohumdan kendiliğinden canlı oluşmaktadır. Kuşlar da yumurtlarlar, ama diğer canlılardan farklı olarak kuşlar yumurtalarına sahip çıkarlar. Memeliler ise doğurarak ve yavrularını büyüterek serbest bırakırlar.
İnsan bir memeli varlıktır. Dolayısıyla yavrularını karı koca büyütmektedir. Ama aile ömür boyu devam eder. Çocuklarına miras da bırakılmak suretiyle öldükten sonra da devam etmektedir. İnsanda akrabalık müessesesi oluşmuştur. Anne baba ve çocuklar dışında kardeşlik, amcalık, yeğenlik benzeri akrabalıklar vardır. Bu sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı oluşturmaktadır.
İnsanlarda aile süreklidir. Bütün canlılarda çiftleşme mutlaka bir erkek tarafından yapılmaktadır. Ancak cinsi arzular dönem dönem olmakta ve bu sene çiftleşen bir inekle gelecek sene başkası çiftleşmektedir. İnsanlarda aile sürekli olduğundan tüm hayatı boyunca sürdüğü için evlilik müessesesi oluşmaktadır. Ayrıca akraba ve miras yoluyla bucak ve ocaklar oluşmaktadır. İnsanlar günlük hayatlarını burada sürdürürler.
Bugün çocuk doğar doğmaz anasından uzaktadır. Çünkü annesi çalışmaktadır. Sonra anaokuluna gitmektedir. Her yıl öğretmenini ve arkadaşlarını değiştirmektedir. Okuldan mezun olmakta büsbütün anne ve babasından uzaklaşmaktadır. Tanımadığı kimse ile evlenmekte ve karı koca birbirlerini ancak yatarken görebilmektedir. Aile müessesesi çökmek üzeredir.
İnsan hayatı boyunca savaş içindedir. Belik de bakıcısı onu azarlamakta, okula öğretenci iken derdi vardır. İşyerinde patronu ile boğuşmaktadır. Sonra da huzur evine giderek orad da bakıcısyla başı derttedir. Yani insanlar yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölür. Sevineni ve ağlayanı yoktur. Hayatı kavgadan ibarettir. İşte buna çözüm bulmak için yüz dairelik apartman tasarlanmıştır. He katta on daire olacaktır. Dairede iki dairelik ortak daire olacaktır. Çocuk bunlar arasında dünyaya gelecektir. Anne babası hep yanında olacaktır. Akraba ve anne evde sevinç içinde olacaktır. Anne babası apartmanın alt katlarındaki işyerlerinde çalışacaktır. Günün dörtte üçünü birlikte geçireceklerdir. İnsanlar yalnız olmayacaklar aile içinde aişret içinde semt halkı içinde beraber olacaklardır. İnsanlar birbirleri ile kavgada değil sevgide olacaklardır.
Yüz dairelik apartmanlar bunu nasıl sağlayacaktır? Denirse deriz ki:
Aile on dairelik bir katta yaşamaktadır. Burada yakınları ile huzur içindedir. Burada ekonomk çıkarlar yoktur. Dolayısıyla kat içinde çekişme yoktur. Katını beğinmeyen olursa o kattan çıkar başka kata taşınır. Huzur bulduğu kata taşınır. O apartmanda kat bulamazsa apartmanını da değiştirebilir.
Daireler birbirine benzediği için bu daireyi yönetime bırakır başla dairede yerleşir. Dairelerin temlikinde kabul ettiğimiz kural şu olacaktır. Her katın bir ocak başkanı vardır. Ocak başkanının istemediği kimse o katta oturamaz. Ocak başkanını istemyen de o katta oturamaz. Böylece hicret demokrasisi vardır. Herkes anlaşabildiği başkanın katında oturacaktır. Onun kat içinde verdiği kararlara uyacaktır. Böylece huzur ve düzen sağlanacaktır. Bunun için değiştirme kolay olmalıdır. Yüz daireli apartman bunu sağlayacaktır.
Katın ortak giderleri olacaktır. Bu karşılıksız giderlerdir. İşyerindeki üretimden ocaklara pay verilecektir. Dolayısyla her katın semt üretiminden payı bulunacak ve bu pay ile elektrik, su, gaz, ısıtma ve bakım giderleri karşılanacaktır. Nüfus başına harcanan elektriğin yarısı bedava verilecek, diğer yarısı iki misli para ile satılacaktır. Az harcayanlar ödemeden yaşayabilecekler, çok harcayanlar iki misli ödeyerek yardımlaşma içinde olacaklardır.
SEMT:
İnsanlar katta birlikte yaşadıkları gibi apartmanın altında çalışarak gelirlerini sağlayacaklardır. Sanayi kentleri bütün çalşmalarını apartman içinde yapcaklar. Tarım kentlerinde ise artık zamanlarındaki işlerini apartmanda yapacaklardır. Sonra tarım üretiminde de çoğu apartman içinde tamamlanır. Fındık tarlada toplanır ama onlar yuvalarından ayırma hatta kabuklarını soyma apartman içinde olacaktır.
Anadoluda köyler oluşmuştur. Bunların yaklaşık nüfusları yüzer hanedir. Bu yapı kendiliğinden böyle olmamalıdır. Nüfus çoğaldıkça birlikte çalışma mümkün olmamsktadır. Azaldıkça da iş bölümü gerçekleşmemektedir. Bu sebepledir ki aprtmanın her katını ocaklar için ayırmış bulunuyoruz. Apartman ise bir işletme olarak fabrika mahiyetndedir. Yüz ile iki yüz arasında işçi çalıştıracaktır. Her semt kendisine bir veya birkaç (???????????)
Hayatın kuralı şudur. Üretirken ne kadar az çeşit mal kullanırsan o kadar ucuz elde edersin. Yani o kadar az emek harcarsın. Bunun sebepler arasında şunları sayabiliriz.
a) Değişik yerlerde değişik ürünler daha kolay üretilir. Mesala kahve Brezilyada, zeytin İzmirde üretilir. O yer hangi ürünü en iyi üretmeye müsaitse o ürün seçilip üretilmesi gerekir.
b) Her malın üretimi için ayrı araç kullanılır. Siz çok mal üretmek isterseniz çok para kullanmak demektir. Bu da daha çok sermaye daha çok yer dolayısıyla daha çok kira demektir.
c) Her malın üretiminde hammadde kullanılır. Her madde ayrı ayrı temin edilerek, ayrı ayrı ambarlara konacaktır. O mallar için ayrılan sermaye fazla olmakla kalmayacak zamanla o mallar bozulacaktır.
d) Nihayet insan aynı şeyi ne kadar çok yaparsa o kadar alışır kolay ve daha az zamanda çok kaliteli mal üretir.
Bu sebepten dolayı üretirken daima az çeşit mal üretilmelidir. Tüketirken ise değişik mallar değişik ihtiyaçları giderdiği için aynı değerde olan mallar ne kadar çoksa o kadar malın yararı fazla olur. Bu azalan verim kanunudur.
İşte semtler oluşacak, her semt bir tek iş yapacak. Bir şey üretecek, semtler arası iş bölümü ile çeşitli mallar üretilmiş olacak ve böylece üretirken de tüketirken de ekonomik kurallarına uyulmuş olacaktır.
Her apartman altında geniş iş yerleri olacaktır. Apartman sakinleri orada çalışacaklardır. Oradaki bakkaldan alışveriş yapacaklardır. Bakkalda mallar arz talep kanunlarına göre fiyatlanmış olacaktır. Ürünler de arz ve talep kanunlarına göre fiyatlandırılmış olacaktır.
Bazı işler gürültü yapar, bazı işler çevreyi kirletir. Bu işler için meskenlerden uzak işyerleri oluşturulur. Buralara özel servis gider gelir. Bu yerlerin işçileri de aynı semtte oturan insanlar olur.
Çevre kirliliği yapmayan gürültü yapan işler ise mesken apartmanlarının altında oluşturulacak işyerlerinde yapılacaktır. Dışarıdan gelecek su, elektrik, gaz ve kanalizasyon apartmana gelir oradan dağıtım ve bölüşme olur.
Semtin içinde semt senedi çıkarılır, semt içinde para kullanılmaz. Dolayısıyla paranın teminindeki masraflar semt hayatına binmez. Bir ev100 000.- TL kabul edilse işyeri de 100 000.- TL kira olsa 200 000.- TL ailenin varlığı vardır. Bunların faizi yüzde beş olsa aile başına 10 bin lira harcanacaktır. Yüz aile de 1 milyon eder. İşte bu bir milyon semtte tasarruf edilecektir.
İnsanlar tanımadıkları yerlerde yaşamayacakları gibi tanımadıkları yerlerde de çalışmayacaklar. Dışarda değil oturdukları yerlerde iş yapacaklardır. Buranın en avantajlı husus iş yerine istediği zaman gelecek istediği zaman gelmeyecektir. Burada ki işler isteğe bağlı işlerdir. Başka iş bulamazsa burada çalışsın. Bu sayede insanlar özgür hale geliyorlar köle olmadan kurtuluyorlar. Hanımlar hem ev işlerini yaparlar hem de artık zamanlarını değerlendiriyorlar. Köylerde de tarladan artan zamanlarını buralarda değerlendiriyorlar. Tarlada işleri olduğu zaman buraya gelme zorunda değildirler.
Korunma
İnsanlar başlangıçta aile ve aşiretler olarak yaşıyordu. Ekonomik güvenleri yerinde idi. Krizler olmuyordu. Zorluklar içinde yaşıyorlardı. Zamanla mübadele dönemine geçtiler, ekonomik zorlukları yendiler. Ama bağımsızlıklarını kaybettiler. Bugün tüm insanlık tek bir köy gibidir. Dünyada her hangi sıkıntı ortaya çıktığı zaman bütün dünya rahatsız olmaktadır.
Suni krizler dışında savaşlar ve doğal afetler insanların hayatlarını felç edebiliyor. Bugün elektriksiz yaşamak nümkün değildir. Küçük arıza sabote tüm kenti hatta ülkeyi karanlık içinde bırakabilmektedir. Ortak suda bir zehirlenme vuku bulsa yahut baraj gölüne bir zehir atılsa hayatımız felc olacaktır.
Topluluğun sağladığı imkanlardan yararlanmak zorundayız. Ama onun doğurduğu krizlerden de korunmayı bilmemiz gerekir. Bu korunmayı ailelerin hatta ocakların yapması mümkün değildir. Semt kendisi gerekli tedbirleri almak durumundadır. Yüz dairlik proje bu konuda çözümler üretmektedir.
Bugün elektrikle her türlü sorunları çözecek hale gelmiş bulunuyoruz. Elektrik o kadar önemli bir araç haline gelmiştir ki birkaç saat bile hayatımız felç olabilmektedir. Asansörler çalışmaz olur. Buzdolabı kokmaya başlar. Soğuktan donarız. Karanlıklar içinde kalırız. Bilgisayarınzı, telefonunzu, internetiniz çalışmaz olur.
Buna karşı tedbir almamız gerekmektedir. Dışarıdan elektrikler kesildiğnde kendi enerji kaynaklarımızı harekete geçirmeliyiz. Bunun için semtte yedek enerji bulunmalıdr. Bu en güvenli olması nedeniyle katı yakıt olabilir.
Elektrikler kesildiğinde yedek akü sistemi harekete geçmeli hayat için gerekli yerler çalışmalıdır. Ondan sonra da en kısa zamanda yedek santral faaliyete geçmelidir. Katı yakıt santralı zor geçer. Kısa zaman için sıvı yakıt kullanlacaktır. Böylece uygar hayat aksamadan devam edecektir.
Elektriğin yanında su da hayatı ehemmiyet sahibidir. Bir iki gün yetecek kadar su evlerde depolanabilir. Bir kaç hafta yetecek sular semtte depolanabilir. Her semtte kuyu açılır ve yer altından su çekilebilir. Böylece hayat devam eder. Bugün suların arıtılması sistemi geliştirilmiştir. Kullandığımız sular arıtılabilir ve hayat sürdürülebilir. Yağmur suları depolanabilir. Bütün bunları yapmak için semt halkının iş birliğne ihtyaç vardır. Bir aprtmanda o nispette temini kolay olmaktadır.
Isıtma: İnsanlar yaşam şartlarını kendileri hazırlamaktadırlar. Evlerin ısınması gerekmektedir. Normal zamanlarda ucuz bir şekilde klima temin edilebilir. Bu da tüm apartmanın birlikte klimalandırlması ile mümkündür. Apartman balkonları ile birlikte kapalı hale getirilir. Ortak ısıtma yerinden ısıtılır veya soğutulur. Hava analiz edilerek temilenir hatta dışarıda hava kirliliğ veya zehirlemesi olsa bile arıtılarak apartman içi temiz tutulabilir. Bunun için ortak ısıtma merkezi olması gerektiği gibi buranın bir sene veya bir yıl gerekli yakıt yedek olarak mevcut olacaktır. Savaş veya diğer hallerde her apartman kendi kendine yaşayacak hal alacaktır. Semtlerde depolanan enerji ülkede depolanmş olacaktır. Gerekirse semtlerden semtelere aktarma imkanı olmuş olacaktır.
Su ve yakıttan başka yedek yiyecek de olmalıdır. Her gün ekmek alıp yiyoruz. Fırınlar çalışmasa aç kalırız. Nasıl yakıt ve su depolama ihtiyacını duyuyorsak aynı şekilde belli zaman için depolanmış yiyecekerimiz olmalıdır. Bunun bir yıllık olması uygundur. 1000 nüfuslu bir sitede 2 kilogram günkük nafakamız olsa 2 tonluk bir depoya ihtiyacımız var demektir. 900 m3 bir yer depolama yeri oarak yeterli olacaktır. Bu da 300 m2 bir alan gerektircektir. Bir bölme 15 m2 olarak alınırsa 20 göz bunun için ayrılmış olacaktır. 6 göze bir daire tekabul ettiğine göre depo yerlerinden 7 dairelik bir alan yeterli olacaktır.
Yiyeceklerin böyle her semtte depolanması pahalı görüleblir. Ancak güvenlik bakımından buna gerek vardır. Bir yerde depo alanı yer boş bırkılarak halka açık bırakılabilir. Rüzgar enerjsinden, güneş enerjsinden yararlanılarak sitenin bir yıllık enerji deposu daha uzun zaman için yeterli hale getirilmiş olur. Demekki site aynı zamanda zelzele, sel, savaş, sabotaj gibi hallere topluluğu daha güvenli hale getirmektedir.
Trafik:
Her yıl trafiğe daha çok araba girmktedir. Bu da kentlerde trafık sorunu çekilmez durum almaktadır Bunun temel kaynağı insanların bulundukları yerlerde işlerini halleden iş bulamamalarıdır. İşlerini yürütmek için durmadan dolaşmaktadırlar. Avcılarda oturup Kartalda çalışmaktadırlar. Başka nedeni de akrabalarının ve yakınlarının yanında oturmaktadırlar. Köylerde de gerek sosyal gerekse ekonomik ihtiyaçları gidermeketdirler. Bu durum bir çok zararlara sebep olmaktadır. Bir kimsenin Kentte ortalama 30 kilometredir 30 kilo metre yol alsa demekki günde iki saat yolda geçmektedir. Bu çalışdığı saatlerin dörtte biri eder. Zaman harcadığı gibi bu yolu alabilmek için yakıt harcamaktadır. Araba yıpranmaktadır. Yollar aşınmaktadır. Park sorunu oluşmaktadır. Bunun saat olarak da kaybı yarısı olarak kabul edersek. Senelik milli hasıladan sekizde üç trafık kaybınız olmaktadır. Bunun anlamı şudur ki semtlerin getireceği yerinde üretim sistemi sayesinde % 37.5 emek kaybımız vardır. 30 milyom işçimiz vardır Emek israfımızın 11 milyonu etmektedir. 10 milyon kabul edelim. Senelik ücretleri 20 000 TL kabul edersek 200 milyar kaybınız vardır. Bir semt 20 milyon maliyet kabul edersem 20 000 semt inşa edebiliriz. Ülkemiz 70 milyondur. 1 milyon smimiz kabul edersek beş senede Türkiyeyi yenilemiş oluruz.
Apartmanda oturanlar alt katlara inip çalışacaklardır. Yoldaki zamanlarını iş yerlerinde geçişreceklerdir. İhtiyaçlarını bakkalarından alacaklardır. Marketler egdip alışveriş yapmak zorunda olmayacaklardır. İhtyaçlarını semt tüccarları ile pazarlık yapacak ve satınalacaklardır Mallar evlerine teslim edilecektir. Dersler sitelerde internetle takıp edilecek, öğretenler semtlerde bulunacaklar ve orada ders verecklerdir.
Bazi işler olacaktır ki meskün olan yerlede yapılamaz. Onların meskenlerin olduğu yerden uzak yapılması gerekir. Buralarda çalışacakların apartmanları işyerleride uzak yuapılır. Ne var ki öyle yapılr ki ama trafiğe girmeden iş yeişne ulaşdırılır. Semt ile işyeri arasında servis konur ve ve trafik sorunu en (??) şekilde çözülmüş olur.
Özel apartmanlar yapılır. Mesela hastahane personeli hastahane kampusunde özel apartman yapılır kokmandas oyrır gibi orada otururlar. Böylece yine trafık sorunu çözülmüş olur. Okullar, kışlalar da böyle özel apartımanlarda yereldirler.
Bugün trafiğin an sbeoerdeb bir de oturulan yerlerde komşular arasında sosyal ilişki olmadığı için akrabalarının yanına durmadan taşınmalarıdır. Yüz dairelik apartıman yapılması isteyenleri bir araya getirecekdir. Böylece uzaklara taşınma külfetinden kurtulmuş olacaklardır. Sonra aynı yerde oturma aynı yerde iş yapma da uzak akrabalara gidip gelme zorluğunu ortadan kaldıracakdır.
Siteler arası internet anlaşmaları o derec ileri durumda olacakdır ki insanlar birbirlerine gitme ihtiyacını çok az duyacaklardır. Ortak telefon ortak internet haberleşmeyi çok ucuz hale getirecekdir. Semt sorumlusu yanı köy muhtarı bucak yönetimini temsil edcekdir. Resmi işlerin tamamı semt yöneticisi ile karşılanacakdır. Vergiler zaten işletmeler tarafından hisabi ödenecektir. Beyanlar ise muhtara yapılacakdır ve yetecekdir.
Köy hayatı yaşıyanlar, bu anlatılanları yaaşamaktadırlar. Sıkıntılarını bilmektedirler. Önerilerimiz hayal değildir. Hayattan alınmıştır. İnsanların zaman zaman bir araya gelmeleri ve birlkte olanları ihtiyaçları vardır. Bunlar haftalık toplantılarda karşılanacaktır. Bucak merkezinde bulunan toplantı yerine haftada bir gidilir. Herkes kendi arabsı ile gider arabası olmayanlar, komşularının yakınlarının arabasına biner birlikte giderler. Birlikde dönerler. Köylerde semtler arası servisler de yapılır.
Sanayi sitelerinin civarında ayrıca herkesin bir dinlenme evi olacaktır. Çalışmayanlar, orda kalablirler. Tatil günlerinde çalışanlar da oraya giderler. Orada kümes veya süt hayvanları beslenebilir. Bahçeler ekilir ve insanlar doğadan ve temiz havadan kopmamış olur. Ordaki evler köy evleri biçimnde olur. Yüz dönümde bir apartıman kurulur. Herkese bir dönüm tarla verilir. Köylerde yaşıyanların da bölge merkezlerinde birer odaları olur. Yüz daire 300 daire olarak planlanır.
EĞİTİM:
İnsan diğer canlıdan farklı olarak kendisini evrimleştiren varlıkdır. Bu evrimleşme babaların denemelerle elde ettikleri deneyimleri çocuklarına aktarma şeklinde olabilir. Bu gün okullarla sağlanmak istenilmektedir. Ana okuldan başlayarak doktoraya varıncaya kadar öğrenci ve öğretmen sistemi ile yapılmalıdır. Öğretmenleik meslek haline getirilmişdir. Öğretmenler de öğretmenler tarafından yetişdirilmelidir. Bu öğretmenlerle uygulayanlar arasında ayrılık doğurmakda öğretmenler hayal dünyasını öğretmekde uygulayanlar da ilimsiz olarak uygulama yapmaktadır. Bu kopuş Sümerlerde Mısırlılarda Yunanıstanda, İslamiyette de olmuş ve uygarlıklar batmışdur. Osmanlıların okuttukları beşyüz sene önceki içtihatları ezberletmekden ibaret idi.
Eğitimin kuralları vardır. Beşikten mezara kadar eğtim. Çocuk dili bir ve iki yaşlarında öğrenir. Ana okullar bugün artık yaygın hale gelmelidir. İlk öğrenim mecburi. Orta yüksek okullar vardır. ne varki bunlar günü değil de geçmişleri okutmaktadırlar. Öğretmenler ayrı çalmakta halka ayrı oynamaktadır. Üniversiteyi bitiren yargıç zabit katiplerin yanında staj görmekte, hayattan kopuk halde bulunmaktadır. Olaylara kanunlar uygulanmamkta olaylar kanunlara uydurulmaktdır.
Üçüncü bin yıl uygarlığının yeni kuralları olacaktır. Yeni eğitim yuvaları içinde eğitim yapılacaktır. Birinci kural şudur. Doğumundan başlayarak çocuk 30 yaşlarına eğitilecekdir. Bunu otuz yaşlarına geldiğinde kendisine yapabilecekleri işle için ehliyet verilecek ve kişi kendi başına uygulamaya başlayacakdır. Buradaki eğtim kendi kendine eğitim olacakdır. Yanı işçi olarak değil grişinmci olarak çalışacaktır. Öğrendiklerine kendi buluşlarını da katarak yarış için gircekdir. Burada önce proje yapma sonra uygulama yanlışlıklarını elsikliklerini de tesbit ederek uygulama sonund aelde ettiği bilgiyi de katarak yeniden uygulama yoluyla atalarından öğrendiklerine katkıda bulunmak. Uygarlaşma bu katkılar sayesinde gerçekleşecektir. 60 yaşlarına geldiğinde kendi başına üretme gücü kalmayacağı için bu sefer öğretme görevini yüklenecektir. Kime öğretecekdir? Çocuklarına değil torunlarına öğretecekdir. Böylece öğrenme uygulama öğretme istemi içinde uygarlaşmaya devam etmedir.
Eğitimde ikinci kural ise yaparak öğretme. Çocuğa teorilerden önce göstererek eğtirsiniz.
Siz bir şey söylemezsiniz o sizin yapdıklarınızı görür ve oda sizin yapdıklarınızı yapmaya başlar. Ağabeylerini ablalarını taklıd eder. Bu ana eğitimdir. Ondan sonra ders vererek eğitim başlarsınız. Nasıl yapacaklarını anlatırsınız. Ve öğrendiklerini uygulayarak öğrenmiş olur. Buna tedris yoluyla öğretme denir. Ama akşam öğrendiğini o bir gün uygular. Kısmen de olsa uygulamalı. Üretici de olmalıdır. Üçüncü safha ders alarak öğrenmedir. Öğreten ders vermez. Öğrenci, kendi kendine ders yapar. Hocasına arz eder. Hocası onaylar. Onun yapmasına izin verir oda uygular. Bu öğrenme de uygulama şeklinde gerçekleşir. Otuz yaşlarına geldiğinde ayrık uygulamayı kendi kedine kendi içtihatları yapmaya başlar. Bundan sonra öğretmenin velayeti yoktur. Bu dönemde uygulayacak öğretecek zamanı yoktur. Altmış yaşlarına geldiğinde artık doğrudan uygulama yerine öğrencisine uygulatma şeklinde ortaya çıkar. Buluş bu zamanlarda da devam eder. Çocuklar babalarınada daha ileri bir seviye gelmiş olurlar.
Bu eğtim sisteminin başka yararı da insanlar 7 yaşından 90 lara kadar üretici olmaya devam ederler. Yani çalışarak öğrenme işleri getirilmiş olmalıdır. Okullar, aynı zamanda iş yerleri halindedir. Öğretmenler iş veren, öğrenciler ise işçi durumundadırlar. Kendileri desteklenmektedir. Önce bunların yapabileceği işler bunlara veriliyor. Bu işlere ait krediler bunlara açılıyor. Sonra bunların çalışma yerleri kirası alınmıyor. Bu suretle destekleniyor.
İşte böyle bir eğitimi gerçekleştirrnek için yüz dairelik apartımanlara gerek vardır. Burada çocuklar ve yaşlılar ayrı erginler ayrı işler yapacaklardır. Yaşlılar gençlere öğretmen olacaklardır. Üç senelik temel eğitim her sitede yapılacak. Beş senelik ilk öğretim bucak merkez apartmanında yapılacktır. Beş senelik orta eğitim ilçelerde yapılacaktır. Beş senelik yüksek öğrenim bölge apartmanlarında yapılacaktır. Buralarda bunlar için özel yüz dairelik apartmanlar yapılacak ve oralarda hem çalışılacak hem de üretilecek.
TARIM:
Bugün sanayi çok gelişmiştir. Tarım ise daha ilkel durumdadır. Tarım ile sanayi arasında büyük farklar vardır. Sanayide üretim merkezde yapılabilir. Kapalı yer içine aldığınız makina ve işçileri çalışdırır üretim yaparsınız. Oysa tarımda tarlaya gideceksiniz orada üretim yaparsınız. Yani merkezi denetim imkanınız yoktur. Bazı sanayi ürneelri için yapılan tarınlarda işçileirn başına bir kalfa koayrsınız ama genel tarım üretiminde bunları yapmanız mümkün değildir
Tarım da üretimi siz yapmazsınız siz sadece canlıya imkan sağlarsınız. Yani sanayı de eşya sizin emrinizde olduğu halde tarımda siz canlıların emrindesiniz. Çalışanlar canlıya emretmektedir ki onlar da aldıkları emirleri yerine getirsinler. O emir komuta zinciri ile tarım yapılamaz.
Tarımın dördüncü zorluğu ürün emek ile orantılı değildir. Havalar iyi gider , hastalık olmaz çok az amelle çok mahsul alırsınız. O zaman da boş zamanlarınız çok olur. Havalar iyi gitmez veya bir hastalık ortaya çıkar da o zaman çok büyük emek ile çok az ürün elde edersiniz. Bu sebepledir ki tarım işçilikle yapılmamalıdır. Ancak aile işletmeleri ile sağlanabilmektedir.
Tarımın başka zorluğu her tarlanın ve tarlada ekilecek ürünün tabi olduğu kurallar farklıdır. Ancak babadan miras yoluyla öğrenilen bilgiler sayesinde tarımda gelişme olabilmektdir. Laboratuvarlardaki deneylerin tarıma katkıları yeterli değildir. Bütün bu sebeplerden dolayı tarım sanayinin çok gerisindedir. Böylece köyler boşalmakta ve tarım gittikçe çökmektedir. Herkes kente kaçmaktadır. Kente kaçmasının başka sbebi de köyd e kentte ki konforu bulamamaktadır. İnsanlarda kalabalık içinde olma zevki vardır. Evde tek başına film seyretme yerine sinemaya gidip herkesin seyrettiği sinemayi seyretmeyi tercih edecekdir. İşte yüz dairelik apartımanlar, köyde tarlanın başında da kentteki konforu sağlayacaktır. Ayrıca bucak merkezlerindeki merkez sitelerde 2000 kişi cumaya gelecek her hafta kalabalık içinde olma zevki de kendilerine verilecektir. Hem de taptıkları ilke beraber olma sayesinde bu zevk en yüklsek seviyeye çıkacaktır.
Yüz dairelik apartımanlarda, Çatı katında sosyal toplantı yerleri oacağı için 200 kadar insan her gün burada buluşacaktır. Birlikte olabilecektir. Dolayısıyla bir arada olma ihtiyaçları giderilmiş olacaktır. Burada her yaşda ve birbirine akraba olan insanlar bir arada olma imkanına erecektir. Kulup gibi çalışacakdır.
Ayrıca bucak içinde sosyal gruplar oluşacak, ilmi, mesleki siyasi ve dini sosyal gruplar istedikleri geceler bucak merkezinde toplanarak kendi çalışmalarını birlikde yapacaklardır. Bugün insan topluluktan kopmaktadır. Kendi yalnızlığını sıkıntılar içinde futbol sahifeleri okuyarak geçirmektedir. Oysa yüz dairelik apartmanların çatı katında 200 kişi birden futbol seyrederek stadyumda bir yerde olma ihtiyacını duymayacaktır.
Çatı katlarında internet ve kitaplık hizmetleri verileceğinden okula gitme ihtyacını duymayacaklardır. Topluluğun seçkin kimseler il ve ilçe merkez bucaklarına taşınacaklardır. Orada onların üst seviyede topluluğu dolduracaklardır. Halkın yalnız kendi bucaklarında bir evi olacaktır. Oysa orta öğretimini yapmış olanların il içinde ilim bir ilçesinde de evi olacaktır. İstediği zaman köyün gidecek istediği zaman kentte kış evinde kalacaklardır. Yüksek tahsil yapanların üç evi olacak, bucak, il ve ülkede. Akademik kariyer yapanların dört evi olacaktır. Bucak, il,ülke ve insanlıkta.
Böylece okumuşların halkla ilişkileri kopmayacak merkezlerle taşra arasında sıkı bir yakınlık olacaklardır. Köyler boşalmayacak tarım sanayileşerek gelişmeye devam edecektir. Bu ancak yüz dairelik apartmanlar sayesinde olacaktır.
Genel Güvenlik.
Semt kendi üretimini üretmektedir onkadar bucak tüccarı aracılığı ile ürünlerini satmakla, yine bucak tüccarları (??) istedikerini almalıdır. Dolayısyla ekonomi bakımından semte yabancı girmemeleidir. Genel hizmete semt içinde yani apartman içinde yapılmaktadır. Ayrıca akrabalar da bucak içinde yer aldığı ve bucak halkı da hep birbirlerini tanıdıkları için semte yabancı hiç girmemektedir. Giren yabancılar semt halkı tarafından tanınmaktadır ve kimin akrabası olduğu bilinmektedir.
Özel sebeplerle başka bucaklardan semt halkını tanımadığı kimse de gelse ona mutlaka semt içinde bir rehberlik etmektedir. Dolayısıyla o da yanındakini tanır hale gelir. Apartmanın girişinde kart vardır. Metroya binerken kartı kullandığın gibi girişde kapı kartla açılır ve kartın numarası cihazda geçilir. Kimin apartmana girdiği ve çıktığı saatleri ile kaydedilir. Semtte olanlar her zaman girip çıkabildikleri gibi bucak halkının da izinsiz girip çıkışlarına izin verilir. Yani bucak kartlarına yüklenen şifre ile tüm bucak semtlerine o kartla girilip çıkılacaktır.
Demekki semtlere terör giremiyecekdir. Hırsız giremiyecekdir. Böylece genel güvenlik her yüz dairelik apartmanda tam saplanacaktır. İşyerleri de orada olduğu için herkes tam güvenlik içinde olacaktır. Şimdi terör var diye köyleri boşaltıyorlar. Oysa bizim yapacağımız iş her köyde yüz dairelik apartman yapmalıdır. Ondan sonra da kendi köylerini korumaları için tüm semt halkını silahlandırmaktır. Her köyde yüz silahlı donanımlı asker var demektir. Köyüm sınırlarına kameralar konur. Giren çıkan gözetlenir. Bucak merkezindeki kamera nerede ne olduğunu takib eder. Halk birden harekete geçer.
Bir bucak içinde herkes herkesi tanıdığı ve kimin kime hasım olduğu bilindiği için bir de semtler arası dolaşırken karttan kaydedildiği için faili meçhul cinayet kalmayacakdır. Ayrıca bucak başkanlarını sürme yetkileri olacakdır. Bucak semtlerindeki apartmanlara girebilmek için kartta o bucağın şifresi olacaktır. Demekki bir yabancı o bucağın apartmanlarına giremeyecekdir. Böylece genel güvenlik sağlanmış olacaktır. Sürülen kimsede giremiyecekdir.
Bir yabancının bucağınızı girdiği zaman ona bucak apartmanlara girme şifresi verilir bu vizedir. Bunu devletler değil iller verir. Yani ben Almanyaya gideceksem Alman devletinden değil hangi bucağa gideceksem o bucağın yönetiminden izin alma gerekir. Oraya vardığımda oradaki apartmanlara girebilmem yeterli olacaktır.
Bunun dışında turist kabuleden siteler oluşturulur. Onların davetlisi olarak gidilmiş olur. Tarla bucakları için olan bu hükümle dışınada il ve il merkez bucakları vardır. Buraya bütün halkı (??). Burada il halkının kalacağı yerler olacakdır.. Bunlar yüzer dairelik apartmanlar şeklinde yapılacaktır.
Yüz dairelik apartmanların bodrum katları olacaktır. Aprtmana bomba atılsa bilke an alt kat sağlam kaşacakdır. Bu süğt katların betonarmesini alt katlara göre daha zayıf yaparsınız. Enerjii oralarda harcanır en alt kat sağlam kalır. Zelzele veya savaş zamanlarında sığınaklara inilir ve orada hayat devam eder. Apartman öyle dizayn edilmişdir ki zelzele zamanında her dairenin bir sığınağı vardır. Hayat orada devam eder. Depolar sığınağın üstündedir. Oralar da korunmuş durumdadır. Elekrik santrali de oraya konulmuştur. Ahiler oradadır.
Demekki yüz dairelik apartman aynı zamanda genel güvenlik için gereklidir. Eskiden genel güvenlik için kaleler yapmışlardır. Üçüncü bin yılın kaleleri yüz dairelik apartmanlardır. O zaman yalnız askerler kale içinde yerleşirlerdi. Şimdi tüm halk modern kalelere yerleştirilir.
Yüz dairelik apartman düşman hedeflerine daha kolay vurma yeri olmazmı. Yüz dairelik apartmanlara yalnız yedi sahadaki alanları gözetleme radarları veya (??) konur. Gelen füzeyi algılar ülkeye girişte haber verir. Oradaki gözetleme bölge merkezlerinde algılanır ve uygun yerde fuze etkisiz hale getirilir. Böylece yüz dairelik apartmanlar arası dayanışma ile aprtmanlar hedef olmakdan çıkarılır.
BÜYÜME VE UYGARLAŞMA:
Canlılar kendi kendilerini çoğaltan varlıklardır. Başlangıçta bir hücre vardır. Bu hücre bölünerek çoğalmaktadır. Çoğaldıkça çevre kirliliği meydana gelmektedir. Bu sefer canlılar arasında iş bölümü başlamktadır. Bitkide üretici olmakta hayvanlar ise temizleme işleri ile uğraşmaktadırlar. Temizliğin olabilmesi için kirlilikleri taşıması gerekir. Dolayısıyla hayvanlar hareketli olmalıdırlar. Yaşarken oluşan pislikleri temizlemeyi hayvanlar yapmaktadır. Ancak ölmüş canlıların ölü bedenlerini temizleme işi ise mikroplara verilmiştir. Bakterilere verilmiştir. Onları temizleme işi de virüslere verilmştir. Böylece denge sağlanmıştır. Demek ki canlı demek çoğalan çoğalmadan çoktan sorunları çözmek için de iş bölümü yapan varlıktır. İş bölümüne evrimleme diyoruz. İnsan toplulukları da böyledir. Çoğalmaktadırlar ve çoğaldıkça ta evrimleşmektedirler. Evrimleşmeye uygarlşma diyoruz.
Yüz dairelik apartmanlar çoğalmayı ve evrimleşmeyi sağlayacaklardır. Bunu nasıl yapacaklardır. Önce evlenet çift çocukları yaparlar. İki çocuğu olduğunu var sayılan ve bunlar seksen yaşlarına kadar yaşasınlar. O zaman mevcut yüz dairelik apartmanlar yeterli olacak sadece yaşlandıkları için yeni apartman yapma ihtiyacı duyulacaktır. Bizim apartmanların ömrü elli sene olduğunu kabul edelim. Bir senede de bir aprtmanı yapabilelim. Demek her sene elli apartmandan bir yedek olacaktır. Yıkılıp yapılıncaya kadar o apartıman sakinleri misafir apartmanına alınacaktır. Tekrar eski binalarına geçeceklerdir.
İnsanların hepsi evlenme çağına gelmektedir. Seksen yaşlarına ulaşan ise çok az olmaktadır. Dolayısıyla iki çocukla yetinemeyiz en az üçer çocuk yaparsak soyumuzu artırırız. Üç çocuk olunca da her zaman apartmanlar yetinemez yeni apartman yapma durumunda oluruz. Bunu dışında canlılık demek çoğalma demekdir. O halde dört beş çocuk yaparsak ancak çoğalabiliriz.
Evlenenler dört beş çocuk yapacaklar ve yaşlanacaklardır. İlk çocuklarına ayrı apartman yaptıracaklardır. Böylece İnsanlık çoğalacaktır. En küçük çocuklarını ise yanlarında bırakacaklar kendi dairelerini ve iş yerlerini ona bırakacaklardır. Daire bırakma aynı zamanda iş yeri bırakma anlamında olduğu için demek en küçük oğullarına evlerini bırakacaklardır. Kızlar başka semtlere veya başka katlara gelin gideceklerdir.
Böylece semt varlığını sürdürmeye, bucak varlığını sürdürmeye, ocak varlığını sürdürmeye devam edecektir. Baba ocağını sürdürme bu demektir. Bunun yararı tarihi birikimlerini koruyacaktır. Eski kültür ve tekmil unutulmayacaktır. Bir çok meslekler bu sebepledir ki babadan oğula geçer. Bu semt içinde korunacaktır. Muhasibin oğulu genellikle muhasib olacak. Tornacının oğlu tornacı olacaktır. O zanaat unutulmadan nesilden nesile ulaşması sağlanacaktır. Bunun anlamı şudur ki nufus artmadıkça uygarlaşmada olamaz. Nüfus çoğalırsa ancak uygarlaşma olur.
Artan nufusa ise bucak içinde yeni apartmanlar yapılacaktır. Baba ocağında kalmayanlar yeni apartmana gece orada ocaklar oluşturcaklardır. İşte bu yeni apartmanlar yeni projelerle inşa edilecek ve gelişme kaydedilecektir. Uygarlaşma ilerleme böyle sağlancaktır. Apartımanlar yirmiye yaklaşmaya başladığında bucak bölünecek iki bucak olacaktır. Yani apartmanların projesi öyle yapılır ki ileride onlar ayrı bucak olsunlar. Yeni bucak bu sefer sosyal evrim yapacaktır. Yeni iller yeni ülkeler oluşabilir. Bunun içinde illerin veya ülkelerin bölünmesi söz konusudur. Bu göçlerle sağlanacaktır. İller ayrılan il hakkı isteyen (??) ile katılır, isteyen de eski ilde kalır. O zaman da hicret söz konusudur. İşte semtler semt olarak göç ederler. Yani apartman daireleride değiştirilir. Benzer apartmanlar dolayısıyla bu değişme fazla sıkıntı yaratmayacaklardır. Hatta iş yerlerini de aynı taüıyabkirkleri. Çünkü işyerlerinin yapısı aynıdır. Makineler işe taşınabilir.
Yeryüzü bittiği zaman yüz dairelik gemiler inşa edilecek ve uygarlıklar denizlerde sürüp gidecektir. Denizler bittiği zaman yüz dairelik (??) yapılacak güneş sisteminde çoğalma olacaktır. Ondan sonra da uzaya açılıp uzat tzğ dairelikler yapılacaktır. On tane yüz daire birleşip uzay bucağı oluşturacaktır. İnsan genetiği değişmediği için ocak ve bucak sistemi bozulmayacaktır.
BUCAK
İnsanın beyni bir bilgisayardır. Yüz kişiyi bütün özelikleri ile bilir. Onlarla kurduğu ilişkiler bu bilgi dahilinde olmaktadır. İnsanın beyni 10 000 kişiyi tanıyor. Yani onu başkalarından ayırt edebilir ama onları özelliklerini bilemez. İlişki kurduğu nispette onları bilir. 10000 kişiden fazlasını artık ayırt edemez. Onlarla geçici ilişki kurar. İkinci ilişkide belki hatırlar. Çok yakından tanıdığı kimselerden gizleyecek bir şeyleri yoktur. Hiç tanımadığı kimselere de gizlemeye gerek duymaz. Oysa tanıyıp sık sık karşılaştığı kimselerle dengeli ilişkiler kurarlar. Birçok yanlarını gizlerler. Hatta değiştirirler. Herkesin iki kişiliği doğar. Aşiret içindeki kişilik başkadır. Bucak içindeki kişilik başkadır.
Bucak içindeki kişilikler bir birine benzeyen kişiliklerdir. Gruplar oluşur. Kişi hangi gruba mensupsa kişiliğini ona göre oluşturur. Bucak topluluğun tenidir. Bundan sonra oluşacak il, ülke ve insanlık ise merkez bucaklar şeklinde oluşacaktır.
Semt kooperatifleri işletme kooperatifidir. Bucak kooperatifi ise işletmeler kooperatifidir.
Semt kooperatiflerinde semt senetleri bulunur. Bununla mallar alınır satılır. Her semt kendi üretimini yapar ve satar. Kendi tüketimi için gerekli malları satın alır. Bunu bucak tüccarları yaparlar.
On kadar apartmanın merkezinde bir merkez apartmanı bulunur. Bu binanın bir, iki veya daha fazla katında bucak yöneticileri otururlar. Bunlar aynı zamanda oturdukları apartmanın yöneticileridirler. Bu blokun zemin alanı bucak halkının toplanacağı yerdir. Bir metre kareye 2 kişi sığdığını kabul edersek 10000 kişi sığar demektir. Burası kapalı alan haline getirilebilir.
Standart malların alış ve satışı semtlerde olmaktadır. Bütün mallar standart değildir. Standart olmayan malların da pazarı vardır. Gelişmemiş ülkelerde bu mallar hakimdir. Gelişmiş ülkelerde standart mallar hakimdir. Her zaman standart olmayan mallar olacaktır. Bunun için Cuma günleri her bucakta bir pazar kurulur. Halk standart dışı malları kullanılmış mallarla buraya getirip satar. Burada göstererek alış veriş yapılır.
Pazarda halk kendini malları kendileri pazarladıkları gibi bucak tüccarları da satın aldıkları mallar buralarda pazarlarlar. Bucak tüccarına bu malları il tüccarları temin edecektir. Yüz dairelik merkez apartman projesi buna göre yapılacaktır. Her on apartmanda bir merkez apartmanı planlanacaktır.
Bucak merkezi sosyal bir yerdir. Haftalık toplantı aynı zamanda halk meclisidir. Halkın ilmi, dini, mesleki ve siyasi temsilcileri vardır. Temsilcilerden şura oluşur. Başkan şu kararlarını burada ilan eder. Buradan şifahen yapılan ilanlar sonra yazılı hale getirilir. Buradaki toplantılar, bucak kablolu televizyonda yayınlanır. İnternet şebekesi oluşturulur. Telefon hatları birleştirilir. Bucak içinde haberleşme bedava yapılır.
Bucak kendi kamu hukukunu kendisi oluşturur. Bucak içinde işlenen suçların cezası bucak meclislerince tespit edilir. Her bucağın kendi dili olur. İl ve ülke dillerini bilirler ama konuşmalar ve yazışmalar bucak diliyle olur. Sözleşmeler ülke dilleriyle yapılır.
İnsan topluluk nimetlerinden yararlandığı gibi kendisi özgür olmayı istemektedir. Bunun gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Ama değişik bucaklar değişik statülere tabi olacaktır. İsteyen kendi bucağında tüm ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını giderecektir. Özgürlüğünü koruyacaktır. Beğenmediği bucağı kolayca değiştirebilecektir. İsteyen merkez bucaklara giderek hürriyetlerini daha da yitirecek ama topluluk nimetlerinden daha çok yararlanabilecektir.
İŞSİZLİK:
Tarihte herkes kendi ürettiğini tüketiyordu. Mübadele dönemi milattan önce 3000 yıllarında başladı. Önce iç Pazar oluştu sonra dış ticaret başladı. Uygarlaşmayı satılanların üretilenlere oranı ile tarif edebiliriz. Bu ancak yirminci asrın son yarısında tamamlanmıştır. Bu gün artık herkes ürettiğini satıyor. İhtiyaçlarını mağazalardan temin ediyor.
Uygarlaşmanın getirdiği en büyük sorun Pazar sorunu olmuştur. Kişiler ürettiği mallarını satamayınca aç kalırlar. Bu sıkıntıya aşmak için işçilik düzenini icat ettiler. Sorun çözülmedi. Tarımda işçilik sistemi fazla işe yaramadı. Sanayide ve inşaatta da halk iş bulamadı. İşsizlik yalnız iş bulamayanları aç bırakmadı, ekonomik krizlere de sebep oldular. Mal satılamayınca satan işsiz kaldı. Zincirleme reaksiyonla krizler oluşmuştur.
Yüz dairelik apartman işsizliğe çare bulmaktadır. Bunu kavrayabilmemiz için şekle bakmamız gerekmektedir.
Halk iş yerinde ürettiği malı piyasada satıp aldığı para ile mağazaya gidip başkalarının ürettiği malı satın almaktadır. Ürün halktan piyasayı dolaşarak gelmekte para ise halktan piyasaya giderek dolaşmaktadır. Yönleri farklıdır.
Bir semtin malları pahalıya mal olmakta ise halk ürününü piyasaya satamamakta dolayısıyla mağazalardan mal alamamaktadır. Bu başka mağazalarda mal ucuz olsa bile karşı semtin parası olmadığı için mal satamamaktadır. Krizler bu sebeple doğmaktadır.
Şimdi piyasa yerine iki semti ele alalım. Biri İstanbul’da sanayi semti biri de Erzurum’da tarım semti. İstanbul’daki semt ayakkabı üretiyor Erzurum’daki semt de et üretiyor. İstanbul’daki semt pahalı ürettiği için piyasaya satamıyor. İstanbullular almayınca da Erzurum’daki etini satamıyor. Şimdi bu iki kardeş köydür. Çünkü İstanbul’daki semt Erzurum’dan gelen göçmenlerden oluşuyor. İstanbul’daki ayakkabıyı götürüp ucuz satıyor. Ama Erzurum’daki eti de ucuz alıyor. Böylece değişme gerçekleşiyor. Birinin zararı diğerini kapatıyor.
Yüz dairelik apartmanda çalışanlara semt senedi ücret olarak verilecek. Bakkaldaki mallar da semt senedi ile satılacaktır. Bakkalda para ile mal satılmayacaktır. Halk iş bulamadığı zaman semt işyerinde az para ile çalışacak onunla bakkala gidip mal alabilecektir. Başka semtlerin malını aldığı için bu sefer onlar da onun malını alacaklardır.
Arz ve talep kanunlarına dokunmadan herkese iş bulmanın sırrı semt sistemidir. Yani insanların bulundukları yerde çalışabilmeleri gerekir.