[Röportaj] Kur'an ile yaşama Süleyman KARAGÜLLE
01.MAYIS.2010 YIL;1 SAYI;1
Sizi Kur’an’ı anlama ve yaşama çabasıyla meşgul olan bir mühendis ve müderris olarak biliyoruz; bundan ötürü sizinle “Kur’an’ı anlama ve yaşama projesi olarak Ruhulkuran” özelinde ‘Kur’an’ı yaşama’ üzerinde konuşmak istiyoruz.
A.Altınhan:Kur’an’ı diğer dinlerin kutsal kitabından(Upanişadlar , Ramayanalar, İncil, Tevrat vs.) ayıran özellik nedir?
S. Karagülle: Bütün Kitaplar Allah tarafından gönderilmiştir. Birbirini tamamlamak üzere büyük kitaplardır. Kur’an son kitaptır. Eski kitapların hükümlerini de içermektedir. Birinci özelliği son kitap olması bir daha kitap gelmeyeceğidir.
İkinci özelliği diğer mucizeler peygamberlere verilmiş kitaplara peygamberlerin mucizesi ile inanılmıştır. Kur’an’ın ise kendisi mucizedir. Peygambere Kur’an ile inanıyoruz. Kur’an hassaten mucizedir.
Kur’an’ın üçüncü özelliği değişmeyen lafziyle ve diliyle elimize gelmiş olmasıdır. Oysa diğer kitapların sözleri de bize kadar gelmemiştir. Hala dili bugün bilinmemektedir. İleride de bilinmeyecektir.
Diğer kitaplar furû getirmiş Kur’an ise usulu(esası) getirmiş furû ise içtihada ve icmalara bırakmıştır. Bu sebeple her devre ve zamana ait hükümleri içermeketdir. Kur’an hem din hem şeriat kitabıdır. Tevrat yalnız şeriat kitabıdır. Diğer kitaplar yalnız din kitabıdır.
A. Altınhan:Kuran literatüründe كتاب ile خطّّ arasındaki fark nedir?
S. Karagülle: Hat bizim yazı dediğimiz şeydir. Kitap ise yazılı hükümlerdir, kanunlardır. Roman bir hattır. Ama yazılı mukavele bir kitaptır Karşı taraftan hal-hatır sormak için mektup yazarsanız risale olur. İş mektubu yazarsanız kitap olur. Kur’an kitaptır. Yazılan suhuftur.
A. Altınhan:ilahî kitab tabirinden biz neyi anlamalıyız; hülasa neye ilahi kitab nedir?
S. Karagülle: İlahi kitap demek; Allah tarafından indirilen ve yazılışı Allah tarafından onaylanan kitap demektir. Eski kitaplar peygamberler tarafından yorumlanıyordu. Kur’an ise âlimler tarafından yorumlanmaktadır. Kitaptan icma ve içtihat yoluyla anladıklarımız ilahi vahiy hükmündedir. Biz onunla amel ederiz. Amel etmekle mükellefiz. İsabet etmekle mükellef değiliz.
A. Altınhan:Kur’an’ı niçin anlamalıyız?
S. Karagülle: Tarihte kurulan bütün uygarlıklar ilahi kaynaklı uygarlıklardır. Mezopatamya uygarlığı Nuh ve diğer oraya gelmiş peygamberlerin uygarlığıdır. Mısır uygarlığı Mezopotamya uygarlığının kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklidir. İbrâni uygarlığı tevrat uygarlığıdır. Yunan uygarlığı İbrani uygarlığının kuvvet uygarlığına dönüşmüş şeklidir. İslam uygarlığı Kuran uygarlığıdır. Bugün ki Avrupa uygarlığı İslam uygarlığının Kur’an uygarlığına dönüşmüş şeklidir. Görülüyor ki tarihte peygambersiz, kitapsız uygarlık kurulamamıştır. Batı sanayide ve ilimde büyük gelişme kaydetti. Ama hukukta ve yönetimde İslam uygarlığı seviyesine dahi çıkamadı. III. bin yıl uygarlığı da ancak Kur’an’la kurulacaktır. Mustafa Kemal muasır medeniyetin fevkine çıkacağız dedi. Biz hala Avrupalılaşacağız diyoruz. Mustafa Kemal temenni etti. Başarılı olamadı. Çünkü Kur’an’a dayanmadılar. İnsanlık ancak II. Kuran uygarlığı ile uygarlaşabilecektir. Din olarak herkes kendi dininde kalabilecektir. Ama insanlığa yeni düzeni ancak Kur’an’ın yeniden usule göre yorumu ile ulaşabiliriz. Dünya krizdedir. Tek çıkar yol Kur’an yoludur.
A. Altınhan: Son zamanlarda özellikle Hermenötik eksenli bir tarihsellik söylemiyle ilahi kitab(lar) muhatab durumdadır. Tarihselliğin Kuran için anlamı nedir? Kuran için tarihsellik söz konusu mudur?
S. Karagülle: İsrailoğulları 500 yıldır zenginleşmeye başladılar. Yeryüzüne tek sermaye devletini getirmek istiyorlar. Yahudi dinine çağırmıyorlar. İsrailoğlu olmayan Yahudi olamaz. Dünyayı yönetebilmek için insanlığı 500 senedir ateist yapmak istediler. Önce dini tamamen inkar ediyorlardı. Bunu insanlığa kabul ettiremediler. Şimdi de ‘onlar ilahidir ama kendi zamanlarına aittir, bugün artık sorunları çözmez’ diyorlar. Bu söyledikleri kısmen diğer kitaplar için doğrudur. Ama Kuran, Allah’ın kıyamete kadar insanlığı aydınlatacak hükümlerini içermektedir. Kur’an saadet asrından daha çok bugünki sorunlarımızı çözüyor. Bize öyle görünüyor. Kur’ana inanan tarihselliğini reddedendir. Kur’an’ı tarihteki olayların açıklamasına hasretmek, Kur’an’ı eski kitaplar seviyesine indirmektir. Biz Kur’an’ın bugün bize de (manen) nazil olduğuna inanıyoruz. Ona göre yorumluyor ve sorunlarımızı çözüyoruz. Biz mehdiyi beklemiyoruz. Kur’an’ın inzar ve tebşirine inanıyor adil düzeni bekliyoruz.
A. Altınhan:Usul-i fıkıhtaki “illet kalkmışsa hükümde kalkmıştır” ilkesinden hareketle “nebinin hanımlarıyla evlenmeniz size yasak kılınmıştır” ayetini ve miras meselesiyle alakalı “o zamanda araplar kadınlara mirastan hiç pay vermezken kuran bunu yarıya çıkarmıştı bugün kadınla erkeğin mirastan aynı payı almasında hiçbir mahzur yoktur” sözlerini nasıl yorumluyorsunuz ?
S. Karagülle: Kuranda ki “ey nebi” hitabı “ey Muhammed” demek değildir. “Ey nebi” başkan demektir. Ocak ve bucak imamları muhatap almaktadır. Kur’an’ın bütün hükümleri kıyamete kadar devam etmektedir. Zeynep’le evlenebilme bile bize örnek olsun diye yapılmıştır ve bize bunun için anlatmaktadır. Kadınların (kadın olmalarından dolayı) yarı miras almaları hükmü Kur’an’da yoktur. Anne-baba eşit pay alırlar. Anadan kardeşler de eşit pay alırlar. Sadece evlenip yuva kurmada aile masrafları erkek çocuğa yüklendiği için erkek çocuğa kız çocuğunun iki misli pay verilir. Karı koca arasında da ikisi altıda bir alırlar. Ancak bu takdirde boşanma olmadığı için mihrin iadesi gerekirdi. Kolaylık olsun diye mihrin iadesi kaldırılmış onun yerine kadın sekizde bir erkek dörtte bir alır denmiştir. Bu tamamen İslamî evliliğin temeli olarak böyledir. Boşanma serbesttir. Ancak erkek boşarsa mihri alamaz. Kadın boşarsa mihri iade eder. Aile içinde hizmet kadına, nafaka erkeğe aittir. Kur’an’da modası geçmiş hükümler yoktur. Bu hususlarda gerekli bilgi sahibi olmak isteyenler İlhan Arsel’e cevap olarak yazılmış İslam Devlet-Dünya Düzeni kitabımızı okuyabilirler.
A. Altınhan:“Kitab”ı anlama metodumuz nasıl olmalıdır ?
S. Karagülle: Herkes kendine bir hoca seçmelidir. Ondan ders almalıdır. Günde en az bir veya iki saat ders almalıdır.
Herkes en az bir talebe bulup ona ders vermelidir. Bu da bir veya iki saat olur. Böylece Beşikten mezara kadar öğrenci ve öğretici olunmuştur. Günü geçirmiş artık öğrenci ve öğretici olamayanlar bu çalışmalara dinleyici olarak katılmalıdırlar.
Ne öğrenecek, ne öğretilecektir? Öğrenici ve öğretici birlikte seçmelidirler. Önce bir hocanın kitapları takip edilmelidir. Yeter seviyeye ulaştığımızda değişik yazarların kitaplarını okumalıyız.
On hane mahallelerinde bir mescit edinmeli beş vakit namazı orada kılmalıdırlar. Konular üzerinde sohbet etmelidirler. Her ocağın üstadları da haftada bir, bir araya gelerek öğrenci ve öğretmen sistemini devam ettirmelidirler. İnsanlık, bu suretle, Kur’an okumaya başladığı zaman III. bin yıl uygarlığını getirmiş olur.
Bizim internetteki faaliyetlerimiz sonraları bu şekle dönüşecektir. Herkes yazar olacak. Herkes yorumcu olacaktır. Dışarıdaysa, şimdi bize katılmayan yazarlar yarın katılmış olacaklardır.
A. Altınhan:Bir mühendis olarak Kur’an’ın diğer disiplinlerle birlikte anlaşılması meselesine bakış açınız nedir?
S. Karagülle: Kur’an her çağa ve her seviyede hitap eder. Her mesleğe hitap eder. Bütün ilimler terim olarak Kur’anî kelimeler kullanmalıdırlar. Kur’an’da geçmeyen kelimeler için de Arapça dilinde Kur’an’da geçen kelimelere yakın ses ve manada olanlar vardır, onlardan yaralanılır. Mesela Kur’an’da medh yoktur ama hamd vardır. Böylece bütün ilimler aynı kelimeleri kullanırlar. Benzer manaları taşırlar. Bir ilimde ihtisas yapan diğer ilimlerden her hangi birini öğrenir. İnsan beyni kelimeleri ezberlemekle başka şey görmez. Bildiği kelimelerin değişik manalarını öğrenmiş olur. Mesela kalp insanda yürek demektir. Başta beyin demektir. Sularda pompa demektir. Elektrikte trafo demektir. İnşaatta garaj demektir. Havaalanı demektir. Arapça dil kaidelerine göre kelimelerin manaları kazandırılır ve Kur’an’ın aynı kelimeleri bütün ilimlerde kullanılır. Bütün ilimler analog olduğu için birbirinden yararlanır. Hukuk mühendislikten ve biyolojiden yararlanır. Bunlar da hukuktan ve birbirlerinden yaralanır.
A. Altınhan: Kur’an’ı anlamak için arapça bilmenin önemi nedir?
S. Karagülle: Bütün ilimler dile ve matematiğe dayanır. İlim dili de Arapçadır. Latincedir. Yabancı dil öğrenme israftır. Herkes Arapça veya Latince öğrenecek. İlmî eserler bu dillerle yazılacaktır. Her âlim kendi dillerine bu dilden çevirecek ve bu dillere çevirecektir. Matematik bilmeden batı ilimleri bilinemez. Arapça bilmeden islami ilimler bilinemez. Herkes gücü yettiğince bu iki ilmi öğrenecektir. Beşikten mezara kadar bunları öğrenecektir. Ekoller kitaplar oluşturulacak ve o kitaplar okunacak. Bunların hepsi zamanla oluşur.
A. Altınhan: Kur’an lisanından konu açılmışken Usul ilminde yer alan garîb-ul kuran ve muhkem, müteşabih vs. hakkındaki görüşünüz nedir?
S. Karagülle: Kur’an muhkemat ve müteşâbihat demektedir. Dişi kurallı çoğul kullanmaktadır. Usulculer bunları son derece ilmi şekilde tasnif ettiler. Muhkem, müfesser, nas ve zahir muhkemattandır. Müteşabih, mücmel, hafi ve müşkil müteşabihattandır. Muhkemat çoğuldur. Çift çoğul en az dörttür.
Kur’an’da garîb olan hiçbir şey yoktur. Sadece müteşabihler vardır, bize göre. Yani yeter bilgimiz olmadığı için o ayetleri anlayamayız. İleride anlaşılır. Bazı ayetler ancak teknik ilerlemelerden sonra anlaşılmıştır. İlim ilerledikçe daha fazla anlaşılır.
A. Altınhan: Son olarak Ruhulkuran projesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Geleceğin Kur’an medeniyeti söylemleriniz bağlamında mühim bir adım diyebilir misiniz?
S. Karagülle: Kur’an indiği zaman üzerine yazılacağı kağıt bile yoktu. Bugün bilgisayar icat edilmiştir. Kur’an’ı yeni imkanlarla yeniden anlamak zorundayız. Ruhulkuran klasik ilimleri alıyor bilgisayara geçiriyor. Ne yararları olacaktır?
a. Yalnız Kur’an Arapçasını öğretmektedir. Böylece ileride bütün ilimler Arapçalaştırlırken yalnız bu arapça içinde Arapçalaşmaları sağlanacaktır. Kur’an dışı Arapçayı zaten bilmedikleri için ilimlerde o Arapçayı karıştırmış olamayacaklardır.
b. Bir kelimeyi veya kuralı, ayeti veya ilmi aramak istedikleri zaman sadece ilgili işarete basacaklar ve istedikleri bilgi ekrana gelecek. Böylece zaman kaybetmiş olamayacaklardır. İçtihatlarını süratle yapabileceklerdir.
c. Vardıkları yeni sonuç varsa veya değiştirmek istiyorlarsa herkes Ruhulkuran’da değişiklik yapabilecek, ilave edebilecek veya çıkarabilecektir. Böylece herkesin kendisine göre bir Kur’an külliyatı olabilecektir.
d. Öğretmen öğrenci ilişkilerinde beşikten mezara kadar öğrenme ve öğretme sisteminde herkesin kendi mezhebine göre takip edebileceği kaynağı olacaktır. Böylece hem ilimler arası birlik sağlamaları hem de âlimler arasında görüşme kolaylaşacaktır.
Ruhulkuran başlangıçtır. Bunun programı yapılmaktadır.
Tecvid, lugat, sarf, nahv, meani, beyan, bedii ve mantık işlemlerinden sonra usul okunacaktır.
O ilmler detaylı olarak tefsir, fıkıh, kelam ve tasavvuf ilimleri geçirilebilir. Bundan başka matematikte birimler, sayılar, işlemler denklemler, analiz, ihtimaliyat, benzerlik ve bilgisayarlar öğretilebilir. Sonra de geometri, mekanik, fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji ve psikoloji okutulabilir.
Bunlar bilgisayara geçilecek ve ikili tedrisatla beşikten mezara kadar tedris edilecektir.