Irk ırkçısı, din ırkçısı, mezhep ırkçısı
1241 Okunma, 2 Yorum
Mehmet Altan - Star
Mehmet Hikmetumut

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Seçimlerde, 6 milyon 700 bin seçmen, 240 üyeli parlamentonun üyelerini seçti. Seçimlere katılan 18 parti arasında, Türk ağırlıklı Hak ve Özgürlükler Hareketi’yle aşırı milliyetçi ATAKA Partisi de vardı.

Bulgaristan’da dün yapılan seçimlerden söz ediyorum.

Kamuoyu anketleri, Türklerin ağırlıklı olduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin iktidardaki ortağı olan sosyalistlerin kan kaybettiğini gösteriyordu... Sosyalistlere yönelik yolsuzluk iddiaları ve ekonominin kötüye gidişi koalisyonun şansını azaltıyordu.

Ama... Benim dikkat çekmek istediğim nokta başka... Hak ve Özgürlükler Hareketi ‘Türklerin ağırlıklı olduğu’ bir parti olunca...

Karşısına anında Türk kökenlilere düşman bir Bulgar milliyetçi partisinin de dikilivermesi. Hücum anlamına gelen ATAKA böyle bir parti...

* * *

Bulgar vatandaşları seçimler için yurtdışında da oy kullanabiliyor. Türkiye’de, oy kullanma hakkı bulunan 200 - 250 bin Bulgar vatandaşı bulunuyor.

Çifte vatandaşlığa sahip bazı seçmenler de oy kullanmak için Bulgaristan’a döndü.

Anladığım kadarıyla devlet de bu oy seferberliğini var gücüyle desteklemekte.

Nitekim ATAKA üyesi Bulgarların, sınırda oy vermek için Bulgaristan’a giden Türkleri protesto gösterilerini de televizyondan izledik.

* * *

Bulgaristan, iki buçuk yıldır AB üyesi.

AB ise ‘insan odaklı’ bir proje.

Bulgaristan’ın henüz ‘ırk ayrımını’ aşamaması insanı üzüyor.

Siyasal algı hala bir önceki çağın anlayış zemininde...

Bulgaristan’da olup biten, ‘ırk ırkçılığına’ iyi bir örnek.

Biz özeleştiri yapabilen bir ülke değiliz.

Kendi durumumuzu daha iyi değerlendirmemiz için kıyaslama yapabileceğimiz olayların olması gerekiyor.

Seçim barajı en yüksek, hayata ırk üzerinden bakan, dünya vatandaşlığı anlayışını kabullenememiş, insan odaklı bir proje oluşturmak yerine siyasal milliyetçiliğe kapılmış bizim gibi bir ülkeye bir de uzaktan, Bulgaristan’a bakar gibi bakın.

* * *



Sade ‘ırk ırkçılığı’ yok, bir de ‘din ırkçılığı’ var...

Yahudilerin kutsal günü Şabat’ta... Yani Cumartesi günü...

Kudüs belediye başkanı tarafından Kudüs’te açılan otopark bir grup Ortodoks Yahudi’yi sokağa döktü

Şabat günü otopark açılmasına karşı gösteri düzenleyen Ortodoks Yahudilerle polis arasında çatışma çıktı. Olaylar sırasında duvardan düşen bir gösterici ciddi şekilde yaralanırken, en az 40 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

İsrail’de belediyeyi ‘din kurallarına’ uymadığı için taşlı sopalı protesto eden ‘din ırkçıları’ var iken...

Bizde de, kendi bir bardak bira içmediği için işletmelere yasak koyan belediye başkanlarına, sinsi sinsi ruhsat iptal eden yerel yöneticilere ya da ‘kamu yararı’ gerekçesiyle kente aynı tür yasakları getiren valilere rastlıyoruz.

İsrail’de toplumsal yaşamın tümünü zorla kendi anlayışına göre düzenlemeye yönelik fanatizm size hoş görünmüyor ise...

Bir de bizdekilere uzaktan aynı gözle bakın...

Kenti, kendi evinde yaşadığı gibi yaşatmaya kalkandan kime ne hayır gelir ki?

* * *

Aynısı ‘mezhep ırkçılığı’ için de geçerli.

2 Temmuz Sivas katliamının yıldönümüydü. Alevi kökenli insanlarımızı diri diri yaktık... Hala yüzü kızarmadan buna arka çıkanlar var. İnsan Hakları Mahkemesi’nin Alevi vatandaşlarımızın başvurusu sonucu ‘din dersini’ mecburi olmaktan çıkaran kararının da hala uygulanmadığını unutmayalım. İnsanların birbirlerine karşı ‘mezhep ırkçılığı’ yapması da, ‘ırk ırkçılığı’, ‘din ırkçılığı’ kadar dehşet verici.

* * *

Rahatlıkla bugünkü küreselleşmenin de habercisi sayılabilecek muhteşem sezgilerin büyücü şairi Tevfik Fikret öleli 85 yıl oldu...

Yani şu satırları yazan insan bu topraklarda doğdu, bu topraklarda yaşadı, bu topraklarda öldü:

Toprak vatanım, nev-i beşer milletim

İnsan insan olur ancak, buna izanla inandım

Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var;

Dünya dönecek cennete insanla, inandım...

Bu dörtlüğe iman, hala bizim için de, dünya için de bu kadar zor mu?

Nihayetinde amaçlanan ‘ırk, din, mezhep ırkçılığını’ bırakıp, ‘insan’ olmak değil mi?

 

 

Yorum:

 

Niyetim polemik yapmak değil…

Bir noktayı iyi tespit edelim: İnanan insan da inanmayan insan da birbirine saygılı olmak zorundadır. Medeni ölçüler içinde herkes fikrini açıklamalıdır.

 

İnsanlar arasında faziletler dışında üstünlük yoktur. Fazileti ortak değer olarak ele aldığımızda AB insanını prototip olarak ele alan yazar AB değerlerini benimser ve AB ye girersek her sıkıntımızı giderecek bir sihirli değnek elde edeceğimizi varsayıyor.

 

Her ne kadar insan ve cemiyet hayatında bir değişiklik, bir yenilik ile birlikte bir tazelik de gelir  ama neler götürdüğü “ Basra harap olduktan sonra” anlaşılır. İnişe geçmiş batı medeniyetine (başka bir ifadeyle AB ne) girdiğimizi kabul etsek ne kazanacağız, “zevahiri kurtarmaktan” başka...

 

İnsani değerleri aşınmış, ekonomisi krizlerle sarsılmakta, hukuk sistemi perişan olmuş, tek başına bir ordusu bile oluşamamış, demokratik değerleri dahil olmuş ülkeleri bile tatminden uzaklaşmış bir topluluğa girip de ne kazanacağız?

 

Hele de AB girmeyi “dünya vatandaşlığına” yükselmek gibi süslü fakat içi boş kelimelerle ifade etmek çölde serap gibi… Taklitçilik hastalığının bizi sürüklediği perişan halimizden kurtulmak uğruna zehiri ilaç yerine sunuyorlar.

 

Batıyı bize üstün gösteren bizim kendi değerlerimizle barışık olamayışımızdan kaynaklanıyor.

Her aklı başında insan bilir ki Batı Medeniyetini İslam Medeniyeti değerleri üstünde yükseltmiştir. İslami değerlerin bir parçası da her çeşit ırkçılığı reddetmektir.

O halde İslami değerleri yükseltmek varken, aklı başında görünen insanların nasipsizliği midir, kulağını ters taraftan göstermek? Hidayet dileriz.

 

Mehmet Hikmetumut


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
14.07.2009
14:29

Yoruma aynen katılıyorum. AB’ye girelim diye saçma sapan bir saplantı meydana geldi. 60 yıldır bu saçma saplantı üzerinden hareket ediliyor. İktidara gelenlerde bu modaya uyuyor, sanki TC’nin asli vazifesi kendisine kapıyı yarı açıp yaklaşınca kapatan AB’ye girmek için çırpınmak imiş gibi politikalarını bunun üzerine kuruyorlar.

Yazarın anlattığı bütün hoşgörüsüzlüklerin kaynağı zaten AB’dir. AB kendi insanı dışında insan hakkı tanımaz. İşine gelenin insan hakkını savunduğunu söyler, işine gelmediği zaman tersini savunur.

İnsan hakları ve hoşgörü yalnızca ve yalnızca İslamiyette vardır.

Vahap Alma
17.07.2009
12:09

lütfi abim dediklerine kısmen katılıyorum. Katılmadığım kısmı ise; alternatiflerin olmayışı ve bazı yasaların (türban gibi...) çağdaş!!! kesime AB kriterlerine uygunluk adı altında daha rahat kabul ettirilebilir olmasıdır. AB’ye giremezsek dahi AB’yi bu yasaların uygulanabilirliği açısından kullanmanın akıllıca olduğunu düşünüyorum.





Sayı: 5 | Tarih: 12.07.2009
Yılmaz Özdil
Jetskici ulema...
2345 Okunma
28 Yorum
Leyla Okta
Nazlı Ilıcak
One minute Hu Jintao!
2129 Okunma
4 Yorum
Fatma Karuç
Hayrettin Karaman
Hz. Ali döneminde muhalefet
1731 Okunma
Hilmi Altın
Ahmet Hakan
Eğer bir başı açığa gönül verse idim
1290 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Turan Alkan
Işıkçı!
1290 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mehmet Altan
Irk ırkçısı, din ırkçısı, mezhep ırkçısı
1241 Okunma
2 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Mahir Kaynak
Uzaktan Bakınca
1234 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Bekir Berat Özipek
Urumçi’den Sofya’ya milliyetçilik böyledir
1189 Okunma
2 Yorum
Bünyamin Demir
Cengiz Çandar
“Bilinmeyen İç Asya” - “Anlaşılmayan Küçük Asya”
1166 Okunma
Ekrem Fildişi
Ruşen Çakır
TSK bu savaşı kazanamaz
1164 Okunma
8 Yorum
Tayibet Erzen
Ertuğrul Özkök
Kavgayı bitirmek için plan
1152 Okunma
1 Yorum
Süleyman Akdemir
Toktamış Ateş
Yargının 'cinsi'
1133 Okunma
1 Yorum
Osman Eskicioğlu
Bekir Coşkun
Külaha bir ilmik...
1127 Okunma
3 Yorum
Ersoy Kılıç
Reşat Nuri Erol
Sorunlar ve Çözümler
1119 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Fehmi Koru
Halkı unutan "ördek"
1085 Okunma
Ahmet Kirtekin
Hakan Albayrak
Iraklı Kürtlerle Birlik
1039 Okunma
2 Yorum
Veysel İpekçi


© 2024 - Akevler