Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Türkiye'nin bir 'iktisat stratejisi' vardı ve ülke ekonomisi 1950'ye kadar bu strateji ile yönetildi. 1950'ye kadar bu yönetim devam etti. Sonra olanlar oldu, devran döndü, DP iktidarı geldi; Osmanlı Devleti'nin son döneminde olduğu gibi dış borçlanmalar başladı ve bu iktisat politikalarıyla günümüze kadar gelindi...
Peki, günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gerçekten bir 'iktisat stratejisi' var mıdır; varsa nedir? Türkiye'nin bilinen malum iktisadî sorunlarını kökünden çözecek bir 'iktisat stratejisi' yoksa; iktisadî sorunların çözümleri vahşi kapitalist piyasanın işleyişi ile insafına ve küreselleşen dünyanın akışına bırakılmış demektir!
Ancak şu gerçek unutulmamalıdır: Tabiat boşluk kabul etmediğine göre; siz planlama yapıp strateji belirlemeseniz bile, birileri bu boşluğu doldurur, planlama ve strateji yapar, siz de onların dümen suyunda gitmek zorunda kalırsınız.
'Eh, zaten öyle olmuyor mu?' dediğinizi duyar gibiyim...
Evet, maalesef altmış yıldır aynen öyle oluyor...
Son yıllarda da 'aynı şey' devam ediyor...
Yani olmuyor, olmuyor, olmuyor...
Sorunlar bir türlü çözülemiyor...
...
Anketler yapılıyor, halka sorular soruluyor, halkımız da cevap veriyor; yapılan bütün anketlerde halkın bir numaralı sorununun açık farkla iktisat/ekonomi ile istihdam/işsizlik olduğu ayan beyan görülüyor. Bu bir numaralı sorunumuzun çözümü yolunda ortalıkta bir 'iktisat stratejisi'nin varlığı görünmediğine göre; sade bir vatandaş olarak ve halkımız adına halk deyimiyle söyleyeyim, 'işimiz Allah'a kaldı' gibi görünüyor!
'İstihdam ve işsizlik' dendiğinde ne düşünülüyor?
İşsizliğin yatırımlarla önlenebileceği düşünülüp söyleniyor ama ülkemizin bir 'iktisat stratejisi' olmadığından, bu yatırımlara piyasanın karar vermesi bekleniyor!.. Piyasaları kimlerin yönettiği ve yönlendirdiği ise herkesin malumu; pek çok şeyin yanında piyasanın ipleri de malum birilerinin elinde...
Siyasiler ve yetkililer alternatif çözümlere kulak bile ver[e]miyor! Siyasiler kulak vermeyince altmış yıldır ve son sekiz senedir hep olmuyor, sorunlar çözülmüyor!.. İktisadî ve siyasî sorunlar çözüme kavuşturulmayınca, her geçen gün daha da büyüyor ve 'Sosyal Tufan' seviyesinde sorunlar olarak karşımıza çıkıyor...
Oysa; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulduğu dönemde olduğu gibi bir 'iktisat stratejisi' belirlenebilir ve ekonomi bu stratejiye göre yönetilip yönlendirilebilir.
...
Genel olarak "Adil Düzen" ve özel olarak "Adil Ekonomik Düzen"de genel bir kural vardır; bu kural 'makroda planlama, mikroda serbestlik' kuralıdır.
Her şeyden önce 'yatırım ile üretim arasındaki denge planlanmalı'dır. Bir örnek vermek gerekirse, inşaat sektöründe 'faizsiz kredilerle' yapılacak veya yaptırılacak yapıların işçilik bedeli sabit tutularak bu denge planlaması sağlanır. İnşaat sektöründeki bu uygulamadan sonra, 'tüketim mallarının üretim miktarları da yıllık olarak planlanmalı'dır. Bu planlama ve uygulama da 'selem senedi' ile sağlanır. Bu arada 'ihracat ile ithalat arasındaki denge de planlanmalı' ve uygulanmalıdır. Bu planlama ve uygulama da 'selem kredisi' ile sağlanır, gerekli dengeler gerçekleştirilir. Ülkemizdeki olumsuz ihracat ve ithalat makası böyle açık vermeye ve gün geçtikçe daha çok açılmaya devam ederse; Türkiye dahil hiçbir ülke buna dayanamaz, batar.
Sonuç: "Adil Ekonomik Düzen", fiyatlara ve ücretlere müdahale etmeden, girişimciliği kısıtlamadan, tekel oluşturmadan, 'faizsiz krediler' sayesinde ekonomide olması gereken dengeleri kurma düzenidir. İktisat stratejimiz bu olmalıdır.