Sıra 27 Nisan Muhtırasına mı Geliyor
1369 Okunma, 3 Yorum
Mehmet Altan - Star
Mehmet Hikmetumut

Balyoz soruşturması dün, kimi teknik tartışmaları da kapsayarak, bütün gün sürdü. Gözaltına alınan zanlılara, “hükümeti devirmeye teşebbüs ve bu amaçla örgüt kurmak” sorgulaması yapıldı. 

Sorgusu bitenler de mahkemeye sevkedildi.

Yargı süreci kendi rutininde ilerliyor...

***

Endişe verici...

Provakatif...

Sertlikten medet uman...

Ya da illegal bir gelişme söz konusu mu?

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen günlük basın toplantısında bir gazeteci ısrarla

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley’e soruyor:

“Türkiye’de darbe planladıkları iddia edilen kişilere yönelik son gözaltılar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’deki potansiyel siyasi istikrarsızlık hakkında ve Türkiye’nin, sizin deyiminizle tarihteki en başarılı müttefiklikte oynadığı merkezi role dair bir endişeniz var mı?”

Crowley yanıtlıyor:

“Türkiye’deki siyaset ve toplumun evrimi içinde bu konular yeni değil. Spesifik bir endişemiz olduğunu düşünmüyorum.  

Şurası açık ki, atılan tüm adımlar Türk yasalarıyla uyumlu ve şeffaf olmalı.

Ancak biliyorsunuz, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçen hafta Katar’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile çok detaylı ve başarılı bir görüşme yaptı. Ortadoğu barış süreci, Kıbrıs meselesi, Irak ve İran gibi çeşitli konularda Türkiye ile yakından çalışmayı sürdürüyoruz” ...

***

Balyoz dâhil, olup biten nasıl özetleniyor?

“Siyaset ve toplumun evrimi”...

Tam da böyle bir süreçte, 32. Gün’de, 27 Nisan Muhtırası’nı bizzat yazmak, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı meslekten men ettirmek ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’u görevden aldırmakla övünen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Balyoz yargıya yansıyınca, “önce ateş edip sonra nişan alan” adam gibi bunun bir muhtıra olmadığını dillendirme ihtiyacını duymuş...

“Şimdi 27 Nisan’a muhtıra dediler, demeye devam ediyorlar. Muhtıra böyle olmaz. Muhtıranın tarihimizde örnekleri vardır. 27 Nisan’a muhtıra diyenler ya muhtıranın anlamını bilmiyorlar veya 27 Nisan bildirisini okumamışlar. 27 Nisan bir muhtıra değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale değildir. 27 Nisan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin laiklik konusundaki duyarlılığının dile getirilmesidir. Başka bir şey değildir.”

Muvazzafken “gökte tutup, yerde yiyenler”, Türkiye’de yargı Saray’a ulaşmaya başladığında, emekliliklerinde, “o sırada gözlerimizin önünde yaşananları sanki kendileri yapmamış” gibi davranıyorlar...

Aslında “kişisel portreler” açısından bu da hüzün verici bir başka konu...

Ya anayasa ve yasaları çiğneme ya da pabucu pahalı görünce bundan “dön geri” yapma...

***

Dün 27 Nisan Bildirisi’ne yeniden göz    attım...

Şu paragrafa bakın:

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.”

Şimdi bu muhtıra değilmiş...

Ya da “Türk asıllı” olmayan insanlarımıza yönelik şu korkunç cümle:

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.”

Genelkurmay Başkanı’nı görevinden alamayan Parlamento, bu tehdit nedeniyle erken seçime gitmişti.

Şimdi parlamentonun kimi nereye seçeceğine karışamayacak bir askeri anlayışa doğru gidiyoruz... Siyaset parlamentonun, savunma da askerin görevi olacak...

Onun için siyaset ve toplum evrimleşiyor...

***

Hissim o ki yargı gündemindeki sırada 27 Nisan da var...

Düpedüz bir anayasal suç idi...

Üstelik faili de açıkça üstlendi.

Ama asıl kararı yargı vermeli...

Fail de derdini mahkemeye anlatmalı... 

***

Bu süreçlerin hızlanması siyasetin ve toplumun daha çabuk evrimleşmesini, bizim de ağır ve gerçek sosyal gündemimize geri dönmemizi sağlayacak...

 

Mehmet Hikmetumut


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
03.03.2010
14:44

Sayın Mehmet Hikmetumut,

Mehmet Altan’ın yazılarını yorumsuz koyuyorsunuz. “Sıra 27 Nisan

Muhtırasına mı geliyor?” Yazısını da yorumsuz koymuşsunuz. 27 Nisan e-Muhtırası denilen yazı bir muhtıra değildir.Genel Kurmay sitesinde çıkan bir yazıdır. Bütün komutanların müşterek imzaları yazının altında yoktur. Türk ordusunu yıpratma kampanyasında Ordunun yedi yıl önce yaptığı çalışmayı kullanmışlardır. 27 Nisan muhtırası denilen yazıyı da bu maksatla kullanmışlardır. Türk ordusunu yıpratma kampanyası 28 Şubat muhtırasından daha sert bir muhtırayı getirme aşamasına ulaşmıştır.

Süleyman Karagülle

Mehmet Hikmetumut
03.03.2010
16:38

Ne yalan söyleyeyim Ordumuzun yıpratılmasına çok üzülüyorum ama bu orduyu İttihat ve Terakkiden beri yöneten kadrolar elinden çok eziyetler, çok cefalar çektik. Türk milleti olarak Müslüman olduğumuzu saklamak zorunda kaldık. Müslümanlığımızdan sıkılır,utanır olduk. Detaya girmek istemiyorum ama “şuyu vukuundan beter” diye bir deyim vardır Tükçemizde…Genel kurmay belgelerinde Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması sözü yazılı…Bunu İşgal kuvvetleri ordularından bekleyebiliriz. Türk ordusunun harp oyunu bile olsa belgelerine yansıtması Türk ordusu içinde kümelenmiş bir takım unsurlara işlettiği cinayetler ve hele bu cinayetleri Müslüman kimselerin işlediği şeklinde bir plan dahilinde sunulması ve bunların dost olmayan güçler tarafından orta yere serilmesi, Genel Kurmayımızın bu güne kadar görmezden geldiği Milli Görüş çizgisine yerleşme zaruretini doğurmuştur. Mehmet Atlanın yazılarını Türk ordusunu Milli Görüş çizgisine getireceği için destekliyorum .Böylece ordumuz güçlü ve sevilir hale getireceği için memnun oluyorum.

zkafkas
05.03.2010
20:42

Ordu içindeki darbecilerin,cuntacıların temizlenmesinin ordunun yıpratılması ile alakası olmadığını düşünüyorum. Ordunun içindeki bu pislikler temizlensin ki ordumuz gerçek görevini yapsın ve enerjisini ülke savunması için ,savunma sanayi için harcasın. Ordumuz bunlardan arındıkça daha güçlü olacak ve daha az yıpranacak.





Sayı: 38 | Tarih: 28.02.2010
Ebubekir Sifil
Kandil Uydurmacası
10346 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Hayrettin Karaman
Kutlu Doğum
2108 Okunma
20 Yorum
Hilmi Altın
Ahmet Hakan
Türk Ordusu'na çağrı
1601 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Altan
Röntgen
1520 Okunma
1 Yorum
Özer Ataç
Dücane Cündioğlu
Kendiniz olmasaydınız ne olurdunuz?
1513 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Reşat Nuri Erol
'Kusura bakma IMFFAİZciğim'
1502 Okunma
Ilker Ardic
Ümit Zileli
Hüsnü Mahalli - İç ve dış politika
1459 Okunma
Osman Köse
Bekir Berat Özipek
KCK Operasyonları neyin önünü açtı?
1427 Okunma
Bünyamin Demir
Nazlı Ilıcak
Mevlana'dan
1410 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Ilımlı İslâm, Ilımlı Müslüman...
1407 Okunma
4 Yorum
Emine Hocaoğlu
Can Ataklı
Paşa’ya eteklik giydirenler şimdi demokrasi kahram
1400 Okunma
Mesut Karaaytu
Ruşen Çakır
Düne bakmaktan yarını unuttuk
1380 Okunma
Tayibet Erzen
Ali Bulaç
Anayasa ve Kodları
1379 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Sıra 27 Nisan Muhtırasına mı Geliyor
1369 Okunma
3 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Fikret Bila
İnsani boyut aşılırsa iş değişir
1367 Okunma
Harun Özdemir
Mahir Kaynak
Operasyon boyutu
1333 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
İki Türkiye Cumhuriyeti
1316 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Niyazi
Sanat ve insanî özellikler
1312 Okunma
Abdurrahman Erol
Toktamış Ateş
Yeni üniversiteler
1306 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fehmi Koru
Çakallar bizden değildir!
1273 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler