Sanat ve insanî özellikler
1372 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Niyazi - Zaman
Abdurrahman Erol

 

01.03.2010

Bir sanat ürünü olaylarla değil, insani özelliklerle dokunmalıdır. Hayatımızdaki olaylar zamanla, kullandığımız eşyalarla, ekonomik düzeyle yakından ilgilidir.

Mesela son dönemlerde ülkemizde köy romanları revaçta idi; ama artık o köyler yok; o günün şartlarına göre oralarda geçen olaylar da hayattan silindi; tabii olarak bunlara oturan romanlar, hikâyeler de kayboldu. Halbuki o olaylar ikinci planda kalıp insanî özellikler öne çıkarılarak işlenseydi, o eserler günümüzde, gelecekte de yaşarlardı. Hem de anlattıkları, o dönemleri araştıran tarihçiler, sosyologlar için değeri biçilmeyen kaynak olurlardı; tıpkı Balzac'ın Fransızlara dair eserleri gibi.

İki bin beş yüz yıl önce yaşamış Sokrates'in insan olması itibarıyla hırslı, kıskanç, cimri, cömert olması tabiidir. İnsanî vasıflar her zaman hükmünü icra edeceği için günümüzde ve gelecekte de insanlar bu vasıfları paylaşabilirler. Eserler bu vasıflarla örülseler, arka planda kalan olayların eskimeleri önemli olmaz. Shakespeare, Cezar'ı yazdı; artık Roma İmparatorluğu'nun yeryüzünde bulunmaması, eserini gündemden düşürmedi; çünkü Cezar'ı Cezar yapan vasıflar bugün ve yarın da insanlığın gündeminde olacaktır. Pek çok Roma imparatoru gelip geçti; ama Cezar'ı günümüzde yaşatan, sahip bulunduğu insanî vasıflardır. Onlarla örülen eserin insanlıkla beraber yaşaması normal değil mi?

İnsan, metafiziği olan bir varlıktır. Niçin yaratıldım? Evrendeki yerim ve önemim nedir? Ömrümü hangi yolda tüketirsem, yaradılışımın sırrına daha uygun hareket etmiş olurum? Beni sorumlu kılan eylemlerimdeki kudretim ne kadardır?.. Bu ve benzeri sorulara zihnimizde cevap bulduğumuz zaman rahat ve huzura kavuşacağımıza inanırız. Bu yüzden insanı anlamakta ilmî bilgiye olduğu kadar sanatçının sezgisine de muhtacız. İşte sanat eseri, insan denen muammanın sır dünyasına bir aydınlık düşürüyorsa, o sır insanda yaşadığı sürece, sanat eseri de canlı kalır.

Sanatta insanı tanıtmaya en elverişli formlar roman ve hikâyedir. Bunlardan insan hakkında aldığımız bilgi, ilmî çalışmalardan edindiğimiz bilgiden hiçbir zaman daha az olmamıştır. Sanatın bu iki dalı, ilmin kuru kalıplarına uygun bir şekilde araştırmaya değil, insanın fiil ve tavırlarını yorumlamaya sebep olan sezgiye dayanır. Analiz edilen insanî vasıflar diğer kişileri ilgilendirdiği için o sanat eserini okumak ihtiyacı duyulur.

Bir sanat eseri ne eskiye çakılıp kalmalı ne de şimdinin ihtirasıyla geçmişe sırt dönmelidir; geleceği kucaklamayı da ihmal etmemelidir. İyi bir sanat ürünü, sahip olduğu öz ve biçimiyle çağını aksettirirken gelenekten de kopmamalıdır. Bir sanatkâr ne kadar yetenekli olursa olsun, mevcut birikimden yararlanmıyorsa, ilkel bir cemiyette gözünü açmış gibidir. İşin alfabesinden başlayanla, binlerce yıllık birikimin üstüne bir tuğla koymak durumunda bulunanı mukayese etmek mümkün müdür? Tabii gelenekten yararlanacağım diye körü körüne öncekileri aynen taklit etmek de anlamsızdır; ürünü sanat eseri olmaktan çıkarır. Onlardan yararlanırken, eserine kimlik kazandıran ayırıcı vasıflara bir sanatkâr dikkat etmelidir. Aksi takdirde o eseri niçin kaleme aldığının anlamı kalmadığı gibi, okumak isteyen de bir sebep bulamaz.

Yararlanmak, mutlaka yararlanılan eserlerden daha güzelini gün ışığına çıkartmayı gerektirmez; Homer, Hafız, Shakespeare gibi büyük sanatkârlar kuyruklu yıldızlar gibidir; benzerleri bir daha aynı toplumda bile görünmemiştir. Fakat onları okuyan ile okumayan sanatkârların arasındaki fark, bu engin ruhların önemini bize anlatmaktadır. Bir sanatkârın bunlardan esinlenmesi, insanlığın ruhunu okşayan bir ürünü ortaya koymasını kolaylaştırır.

Anlatıya dayalı sanatkârın ilmikleri kelimelerdir. Sanat eseri dokunurken kelimelerin sadece anlamına değil, musikisine, çağrışımlarına da dikkat edilmelidir. Musiki ve çağrışımlar anlamı güçlendirirken, sanatın özünü de renklendirip zenginleştirir; varlığına lezzet katar. İnsanî bir fenomen olan lezzet yoksa, o eseri okumanın anlamı kalır mı?

 

Abdurrahman Erol






Sayı: 38 | Tarih: 28.02.2010
Ebubekir Sifil
Kandil Uydurmacası
10516 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Hayrettin Karaman
Kutlu Doğum
2209 Okunma
20 Yorum
Hilmi Altın
Ahmet Hakan
Türk Ordusu'na çağrı
1662 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Dücane Cündioğlu
Kendiniz olmasaydınız ne olurdunuz?
1584 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ahmet Altan
Röntgen
1577 Okunma
1 Yorum
Özer Ataç
Reşat Nuri Erol
'Kusura bakma IMFFAİZciğim'
1561 Okunma
Ilker Ardic
Ümit Zileli
Hüsnü Mahalli - İç ve dış politika
1520 Okunma
Osman Köse
Bekir Berat Özipek
KCK Operasyonları neyin önünü açtı?
1486 Okunma
Bünyamin Demir
Mehmet Şevket Eygi
Ilımlı İslâm, Ilımlı Müslüman...
1473 Okunma
4 Yorum
Emine Hocaoğlu
Nazlı Ilıcak
Mevlana'dan
1473 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Can Ataklı
Paşa’ya eteklik giydirenler şimdi demokrasi kahram
1462 Okunma
Mesut Karaaytu
Ruşen Çakır
Düne bakmaktan yarını unuttuk
1440 Okunma
Tayibet Erzen
Ali Bulaç
Anayasa ve Kodları
1438 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Fikret Bila
İnsani boyut aşılırsa iş değişir
1436 Okunma
Harun Özdemir
Mehmet Altan
Sıra 27 Nisan Muhtırasına mı Geliyor
1428 Okunma
3 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Mahir Kaynak
Operasyon boyutu
1395 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
İki Türkiye Cumhuriyeti
1376 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Niyazi
Sanat ve insanî özellikler
1372 Okunma
Abdurrahman Erol
Toktamış Ateş
Yeni üniversiteler
1369 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fehmi Koru
Çakallar bizden değildir!
1339 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler