KCK Operasyonlarının “siyasetin önünü açtığını” savunanlar var.
Oysa hukuki boyutu ve yöntemi ile ilgili sorunlar bir yana, bu operasyonun “faydalı sonuçları”na dair görüşler de ciddi bir eleştiriyi hak ediyor.
Bunu, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin koordine ettiği bir ziyaret dolayısıyla bulunduğum Diyarbakır’da yakından görüyorum. Belediye binasında sizi kocaman bir siyah bayrak karşılıyor; caddelerde “Dün Halepçe, Bugün Kelepçe” veya “Başkanımızı İstiyoruz” mesajlarını taşıyan panolar, bilbordlar var.
***
Açılımın psikolojik boyutu göz önüne alındığında, ortamı gerecek hiçbir “önlem”den bir fayda beklememek gerek.
KCK Operasyonunda tutuklu olan Diyarbakır’da “çok dilli belediyecilik hizmeti” yüzünden devlet tarafından görevinden alınan ve sonraki seçimlerde % 65 oyla halk tarafından görevine iade edilen Sur Belediye başkanı Abdullah Demirbaş da bunu vurguluyor.
6 Ocak 2010 tarihinde gönderdiği ve kısa bir süre önce haberdar olabildiğim mektubunda Demirbaş, AKP’ye akıl verenlerin, kendilerini açılıma karşı ve tutuklanmalarını da demokratik siyasetin
önünü açan bir unsur olarak gösterdiklerini ifade ediyor ve bu yaklaşımı reddediyor.
***
“Açılım diye sunulan hangi proje var ki biz karşı çıktık?” diyor mektubunda Demirbaş. O Kürt Sorunu dolayısıyla yaşanan trajediyi kendi ailesinde en yakından hisseden insanlardan biri. Ve mektubunda soruyor:
“Gözaltından mahkemeye getirilirken yaşadığım özel hüznü sizlerle paylaşmak istiyorum. Gözaltından mahkemeye gelirken beni kelepçelemek zorunda olan bir öğrencimdi. Polisti görevi. Çok hüzünlendim. Ama mahkemeye geldik, bu defa başka bir öğrencim beni savunmak için gelmiş; o da avukattı. Yaşamın garipliği mi dersiniz?
***
Acaba kelepçelenmemiz veya tutuklanmamız açılımı sağladı mı?.. Türkiye acaba kelepçeli manzaramızdan etkilenebilecek gençlere ne diyecek? Biz siyasetçiler, adresi belli olanlar, evlerimizden bu şekilde alınmayı hak ettik mi?... Yoksa bizlere bu yapılarak, siyaset yapmayı düşünenlere ‘siyasette çözüm aramayın’ mı demek istendi?”
Bu sorular haksız mı? Ve bu sorulara cevap bulmadan “siyasetin önünü açmak” mümkün mü?
Hoşhoş geldi demokrasiyi yedi
Vakti zamanında uyumlu bir gelin varmış. Ailedeki huzur ve güven ortamını asla bozmaz, sülalenin kurumlarıyla çatışmaz, kayınvalidesiyle gerginlik çıkarmazmış. Öyle “saygılı” imiş ki, kayınpederinin yanında ağzını açıp tek bir söz dahi söylemezmiş. Bir gün tarlada çalışırken, bir köpek gelmiş ve kundaktaki bebeğini kapıp götürmüş. Aile efradının olaydan haberi olduğunda artık çok geçmiş. “Niye bize seslenmedin?” dediklerinde, şu ibretlik cevabı vermiş:
“Hoşhoş geldi
Bebeği yedi
Ben gelin idim
Söyleyemedim”.
***
Vakti zamanında bir gelin daha varmış. O ilki gibi sessiz değilmiş, konuşurmuş. Hatta söylenirmiş.
O gelinin derdi ise, bir türlü bebeğinin olmamasıymış. Nihayet yıllar sonra hamile
kalmış ve bir bebeği olmuş. O da uyumlu gelin gibi bir gün tarlada çalışırken bir köpek gelmiş ve bebeği kapıp götürmüş. Aile fertleri onun feryadına geldiklerinde şöyle demiş:
“Köpek bebeği kaptı, ama ben de boş durmadım”.
“Ne yaptın?” diye sormuşlar.
“Köpeğin ardından ‘Gidi kuyruğu uzun dilenci, kapı kapı gezici hırsız. Elalemin onca çocuğu dururken benim bir tanecik bebemi mi gördün?’ diye bağırdım” demiş.
***
Kıssadan hisse:
Fazla “uyumlu” olmak da, sadece söylenmek de sonucu değiştirmiyor. Eleştiri de hoşhoşu durdurmaya yetmiyor. Sorumluluk makamında olanların bizimle beraber şikayet etmek yerine, bebeği kurtarmak için somut bir adım atmaları gerekiyor.
Yoksa hoşhoş hepimizi yiyecek.
Yorum:
Köyün birine bir ziyaretçi gelmiş , köy ahalisi gelen misafire hizmeti ikramın ardından köyü gezdirmiş.
Köyün muhtelif yerlerini gezerken misafirimizin gözüne bir değirmen takılmış. Değirmen bir iple eşşeğin boynuna bağlıymış ve eşşeğin boynunda da bir çıngırak varmış. Misafir merakla sormuş “neden değirmeni eşşeğe bağladınız ve eşşeğin boynunda niye çıngırak var?”
Köylü cevap vermiş “eşşek sağa sola yürüdümü değirmen çalışır ,boynundaki çıngıraktan ses gelir. Ses kesilirse anlarız ki değirmen çalışmıyor”.
Misafir “peki eşşek olduğu yerde durur da kafasını sağa sola sallarsa ne yaparsınız” demiş.
Köylü misafire “bu köye senin kadar akıllı eşşek henüz gelmedi” demiş.
Kıssadan hisse :
Her köyün işleyen bir değirmene ihtiyacı vardır, dışarıdan gazel okumakla değirmen dönmez.