Dünya insanoğluna ait değil
16.02.2010
Öyle bir yaşama hırgürüne kaptırmışız ki kendimizi, elimizden kayıp giden günlerin farkına varamıyoruz.
Tespih tanesi gibi arka arkaya diziliyor günler. Birbirinin tıpatıp aynısı.
Sabah kahvaltı, sonra iş, derken biraz kavga, biraz sevinç, biraz telaş, bolca fesatlık, bir başkasının kuyusunu kazma oyunları ve akşam.
Televizyon karşısında geçirilen uykulu saatlerde kimin kiminle fingirdeştirdiğini izlemek ve sonra cuppa yatak!
Ne için?
Ertesi gün yine aynı şeyleri tekrarlamak için.
Bu arada iç organlarınız yıpranıyor, gövdeniz pörsüyor, bakışlarınız bile eskiyor ve her gün biraz daha finale yaklaşıyorsunuz.
Ama size verilmiş olan bu yaşamın ne demek olduğunun farkına varmadan, güneşe, çiçeğe, ota, böceğe, denize aldırmadan hoyratça savuruyorsunuz bu değerli yılları.
Delfi tapınağında “Kendini tanı!” yazıyor.
İnsanoğlu kendini tanıyabilse, evren içindeki boyutunu ve sınırlı süresini kavrayabilse birçok sorun çözülecek ama hırs buna imkân vermiyor işte.
“Benim iktidarım, benim param, benim başarım, ben, ben, ben...”
Dünyada beş bin yıl önce de böyle düşünenler yaşıyordu, on bin yıl önce de.
Mezarlıklar önemli kişilerle dolu!
Evren ölçeğinde bir kelebek ömrü kadar bile olmayan insan yaşamını, böyle gerginliklerle ziyan etmeye değer mi?
Bir parça alçakgönüllülük, gündelik hırslardan birazcık arınma dünyayı cennete çevirmeye yeter: Hem size, hem başkalarına.
Nefes alıp vermek, doğayı seyretmek, dalgaların sesini duyabilmek, bir çiçeği koklayabilmek başlıbaşına bir mutluluktur aslında.
Ama ne yazık ki biz bunları unuttuk.
Mutluluğumuzu başkalarının felaketi ya da yenilmesi üzerine kurma çarpıklığını yaşıyoruz.
Ve ne kadar yükselirsek o kadar artıyor mutsuzluğumuz.
Unutmayalım: Biz gideceğiz, dünya kalacak!
Kızılderili bilgelerin söylediği gibi: “Dünya insanoğluna ait değil, insanoğlu dünyaya aittir!”
YORUM:
AŞK VE HEYECAN…
Evet sadece bilgi yetmiyor,aşk ve heyecan da gerekli.”Aşkımın derdiyle hoşum,ilacımdan elçek (bana ilaç verme) tabip( doktor)”diyor şair.Allah Kur’an ve Kur’an nizamı aşıklarından ve dertlilerinden eylesin cümlemizi.İnsan tanıdıkça ve öğrendikçe aşkı daha da artıyor.Bizim en büyük eksikliğimiz işin aşk ve heyecan boyutunu ihmal etmemiz.Böyle olunca da ortaya bir eylem çıkmıyor birçok fikir ve düşünce söylem planından eylem planına geçemiyor.Peki kim kaybediyor yine biz ve insanlık.
Bu konuda bence ilim konusunu en çok irdelemeli ve yerine oturtmalıyız.Peygamber efendimiz
Amelsiz ilimden Allah’a(cc)sığınıyordu.Demek ki işe ve eyleme dönüşmeyen ilim insanın ve insanlığın başında bir belaya dönüşüyor.Tam da bugünkü gibi.Yeni bir ilim usulu gerekli ilk önce ve o usule inanan ve ona göre yaşayan insanlar. Akevler işte bunu yapmaya çalışıyor.
.Öğrenmek ve yapmak sonra hedefte kısa durum muhakemesi yapmak yine öğrenmek ve yapmak.Yapamayacağımız şeylerleri konuşmak değil.Yapılabilecek projeler üretmek ve uygulamak.Bu noktada 11 yıllık Akevler Adil Düzen seminerleri ve yorumları gerçekten çok çok önemli bir hazine mahiyetinde lütfen yeni katılan arkadaşlara onları okumalarını ve arkadaşlarınada tavsiye etmelerini öneriyorum.İmkanı olanlar onların kağıt çıktısını alıp arkadaşlarına dağıtsınlar.Fotokopi kitapçık ta yapılabilir. Allah anlamayı ve çalışmayı nasib etsin.Davet,davet,davet…..İcabet ettirmek Allahu teladan inşaallah…