Bu ifade bendenize değil, Prof. Dr. Erkan Topuz'a ait. Diyor ki: "Kanserli ekonomi ancak 15 yıl yaşar."
Bu başlığın altında anlatılanlar, iki yıl önce yazdığım ve dış borca dayalı ekonomimizin çıkmazlarını anlatan "10 yıl sonra Türkiye yok!" yazımın bir başka yönden, meseleye sağlık sektörü ve sağlık politikaları açısından açıklık getiren bir başka versiyonu. Prof. Topuz'un ifadelerinin dayandığı gerekçeler kanaatimce çok önemli. "Kanserden korunma" yerine "tedavi"ye odaklanıldığını, bunun da kanserde ve harcamalarda patlamaya neden olduğunu belirten Prof. Dr. Erkan Topuz:
"15 yıl sonra ne devlet kalacak, ne Sosyal Güvenlik Kurumu...
Çünkü bu giderlere hiç kimse dayanamaz..."
Devlet de dayanamaz, SGK da...
Vatandaş da dayanamaz...
Birlikte yıkılırlar...
Hepinizin akrabaları, arkadaşları, dostları ve tanıdıkları var. Ölümlü bir dünyada yaşıyoruz, insanlar ölüyor. Ölmesine ölüyor da, şöyle bir düşünün bakalım:
Acaba ölümlerin kaçta kaçı kanserden?
Ünlü kanser uzmanı Prof. Dr. Erkan Topuz, şu anda her dört kişiden birinin kanser olduğunu, 2020'ye kadar ise her üç kişiden birisinin kansere yakalanacağını belirterek, bu durumun ortaya çıkaracağı sonuçlara dikkat çekiyor. Kanser vakalarındaki artışa bağlı olarak tedavi masraflarının da çığ gibi arttığını ve gelişmiş ülkeler için silah sanayiinden sonra ikinci en önemli gelir kaynağı olduğunu belirtiyor...
"Dünyanın sonunu insanlar getirecek ve bunu kanserle yapacaklar" diyen de yine Prof. Topuz. Kanser şimdilik kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan ölüm nedeniymiş ama artış hızı böyle devam ederse 2030'lardan itibaren birinci sıraya çıkacakmış... Hastalığın duygusal ve psikolojik yükleri dışında, hasta ile ailesine ve ülke ekonomisine getireceği mâli yük rakamlarla ölçülemeyecek seviyelere doğru gidiyormuş... Mesela, Türkiye'de en basit bir kanser türü için hasta tamamen kurtulursa 6 aylık bir tedavi kürü için 50 bin lira gidiyormuş... Eğer hasta kurtulamaz ve kronikleşirse, bu masraflar milyon liraları bulabiliyormuş... Çünkü kemoterapi uygulaması maalesef devam ediyor ve bu ilaçlar her geçen gün pahalanıyor... Gidişata bakılırsa:
15 yıl sonra ne devlet kalacak, ne Sosyal Güvenlik Kurumu...
"Bir musibet bin nasihatten evlâdır" sözü gibi; Prof. Topuz da "tedavi"den ziyade "korunma"ya önem verilip öne alınmasını tavsiye ettikten sonra, gerekçesini şöyle açıklıyor:
"Çünkü bir korunma bin tedaviden evladır...
Bunun için kanserojenleri hayatımızdan çıkarmalıyız."
Kanser konusunda izlenen yol yanlış... Korunma yerine tedavi yöntemi sadece sömürü sermayesinin elindeki ilaç sanayiini palazlandırıyor... Tedaviye giden milyarlarca doların sadece yüzde yirmisi korunma için yeterli olabiliyor... Şimdilik kanser ilaçlarına 300 milyar dolar gidiyor ama 2020'li yıllarda 500 milyar doların üzerine çıkacak... Koruma adına kansere yakalanmamak için Dünya Kanser Birliği 1 dolar harcıyorken, sömürücü firmalar kanser ilaçlarının reklamı için 500 dolar harcıyor... Tersi yapılsa durum değişecek...
Kimyasallarla birlikte kanserler arttı... Japon denizinde balinalar sürü halinde ölüyorlar, çünkü Japon sanayiinin kirlettiği denizde karaciğer-kolon kanseri olmuşlar... Aynı şekilde kutup ayıları da kirli denizlerden gelen balıkları yedikleri için kanser oluyor... Temizliği, saflığı ifade için kullanılan anne sütünden bile toksik madde çıkıyor!..
Koruyucu tedavi tercih edilmezse, kanserli ekonomiyi bekleyebiliriz...