Hayrettin Karaman, hkaraman@yenisafak.com.tr, 04 Şubat 2010 Perşembe
Meclis böyle mi olmalı?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Ömer Dinçer hakkındaki gensorunun görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu'nda dün gece olup bitenleri seyrederken meclis müzakereleri yayınlarına "18 yaşından aşağıda olanlar seyretmesin" uyarısı niçin konmuyor diye düşündüm.
Şimdi bakalım:
Müzakere edilen konu nedir?
Bir gensoru önergesi.
Normal olan nedir?
Önerge sahibinin talebini ve gerekçelerini dile getirmesi, karşı tarafın cevap vermesi, isteyenlerin lehte ve aleyhte konuşmaları, sonunda oylama.
Olan nedir?
O gece önergeyi bahane ederek veya başka bir toplantıda söz almış olma fırsatını kullanarak birçok milletvekili eteğindeki taşı sağa sola savuruyor, tribünlere hitap ediyor, konu dışına çıkarak adeta seçim propagandası yapıyor, münasebetsiz sözler sarf ediyorlar.
Bu yanlışı bir başka yanlış takip ediyor; yerlerinde oturup konuşanı dinlemeleri gereken milletvekilleri ya oturdukları yerden sıra kapaklarına vurarak, bağırıp çağırarak veya ayağa kalkıp kürsüye doğru yürüyerek hatibi susturmaya çalışıyor, konuşmasını engelliyor, hakaretler savuruyorlar.
Bunlar olurken meclisi yönetenler bazen aciz kalıyor, bazen imkan ve fırsat veriyor, çok kere de gerekeni yapmıyorlar.
Türkiye daha fazla demokrasi isterken ve meclis bunu gerçekleştirme yerlerinden biri iken milletin temsilcilerinin sergiledikleri bu tahammülsüzlükler, bu münasebetsizlikler insanı dehşete düşüren bir çelişki oluşturuyor.
Meclisi idare edenlerden beklediğimiz şudur:
Hatibin sözünün kesilmesini, izin almadan konuşmaları, hatibe sataşmaları kesin olarak engelleyin. …
Yazın tamamı için bakınız: http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=20745&y=HayrettinKaraman
YORUM:
SEÇİM VE YÖNETİM SİSTEMİ YENİLENMELİDİR
Yasama, yürütme, meclis ile hükümetin yeri, yapısı, sorunları günümüzdeki temel sorunlardandır. Her alanda olduğu gibi yasama ve yürütme alanında da merkezi yönetim modeli sorunların kaynağı olmaktadır. Özellikle büyük kentler başta olmak üzere hayatında bir kere bile görmediği birilerini seçmek zorunda bırakılan insanlar, seçtikleri kimseleri bilmedikleri gibi onların tam olarak ne iş yaptıklarını da bilmiyorlar.
Sorunların yasal çözüm alanı olması beklenen yasama meclisleri, her konunun Türkiye çapında bir kavgaya dönüştüğü veya caka satıldığı bir alana sahne olmaktadır.
MECLİS ÜYELERİ KPSS BAŞTA OLMAK ÜZERE SINAVLARDAN GEÇİRİLMELİDİR.
Sıradan bir memurluğa girmek için lise mezunu olmanın, üniversite mezunu olmanın, KPSS sınavında 70 puan almanın, KPDS den 70 almanın yetmediği, onun ötesinde gerekli eleman sayısı kadar elemanın alındığı üst sıralarda en iyi puan almanın gerekli olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bunlar da yetmezmiş gibi mülakatla ayıklamanın yapıldığı, çoğu zaman onun da yetmediği bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bu durum karşısında, Türkiye’nin yasalarını hazırlayan, kendi içinden hükümet çıkararak ülkenin işlerinin yürüten, yöneten bir kişi olarak milletvekili olmak için bu belirtilen şartlardan ve bunlara ek şartlardan hangileri aranıyor dersiniz? Bakan olmak için bunlara ilaveten hangi şartlar aranıyor acaba? Ya da bugün üst düzey bürokratlardan kaçı KPSS den kaç puan almıştır? Örneğin, yüzlerce, binlerce hatta on binlerce personelden sorumlu personel müdürleri birçok sınavdan geçirerek aldıkları personelin girdikleri ve başardıkları hangi sınava girdiler? Hangi puanı aldılar? Başardılar da personel müdürü oldular ve ne kadar başarılılar ve bunları kim ölçüyor acaba?
SINAVLAR SADECE BİLME SINAVLARI OLARAK DEĞİL, AHLAKLILIK, YAPABİLİRLİK, GÜVENLİK EHLİYETLERİNİN TEMİNATLI ŞEKİLDE VERİLDİĞİ SINAVLARA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR.
Bir işi yapabilmek için ahlaklı olmak, bilmek, yapabilmek, güvenilir olmak gibi özellikler gereklidir. Bu gereklilik her işte olduğu gibi yasama alanında görevli olmak için de gereklidir. Bugün kısmen de olsa bilmenin ölçüldüğü sınavlar yapılmaktadır. Bunun ötesinde yapabilme, ahlaklı olma, yönetebilmenin ölçüldüğü objektif sınavlar yoktur.
Demokrasinin tekel ve merkezi rejimlerle işletildiği bir dünyada yaşıyoruz. Günümüzde birçok konu gibi demokrasi de istismar edilmektedir. Yazdığınız bir cümle ile insanların; Türkiye’deki insanların tümünün hayatları değişiyor. İnsanların işe girmeleri veya işsiz kalmaları, kaç lira maaş alabilecekleri, sağlık hakları, emeklilik yaşlarını belirleyenleri bir kere bile görmeyen insanlara seçtiriyorsunuz. İnsanlar tanımadığı, birilerinin atamasıyla gelmiş insanları istemeseler de, seçtiklerinin ehil olmadığını bilseler de seçmek zorunda kalıyorlar. Genelde bütün bunlar demokrasi ve insan hakları adı altında yapılıyor. Sorun yasalarımızın yetersizliğidir. Türkiye Cumhuriyetinin iyi vatandaşları olarak bizler de mevcut kanunlara uyuyoruz, seçiyoruz. Kanunlara karşı gelmeyiz, gelmemeliyiz.
Çevrenizde basit bir araştırma yaptığınızda, milletvekili olabilmek için halkın sıradan bir işe girerken tabi tutulduğu sınavlardan hiçbirinin milletvekilliği için gerekli olmadığını görürsünüz. Halk arasında milletvekilliği; parayla, tanıdıkla, bir şekilde yol bulan bir anlayışla yer alınabilen ve hiçbir sınav gerektirmeyen bir alan olarak görülüyor. Sonunda bu kişi becerikli görülüyor? Bu işe ne dersiniz? Bu konudaki yasalar değişmedikçe mecliste yasama yerine kavga görüntüleri ilk sırada yer alacaktır. Bütün bunların ötesinde her yapılan iyi veya kötü davranışın bir puanın olduğu bir yapılanmaya gidilmelidir. Yoksa onlarca senedir küfür, kavga edenler her seferinde mecliste yer almaya devam eder.
TAM DEMOKRATİK SİSTEME GEÇİLMELİDİR.
Demokrasinin yeterli seviyede gerçekleşmesi için siyasi yapılanmada gerekli ve yeterli çoğulcuğu sağlamak gerekir. Örneğin seçim barajının %5 olması gereklidir. Hatta bu %5’i %5’in altında oy alan birkaç siyasi parti bir araya gelerek sağlayabilmelidir.
AÇIKLIK MODLELİNE GEÇİLMELİDİR.
Ayrıca mademki merkezi sistem anlayışı henüz devam ediyor, meclisin tamamı Halk Bizi Gözetliyor (HBG)’u gerçekleştiren bir seviyede sürekli yayında olmalıdır. Grup toplantıları dahil tüm toplantılar tüm halka açık olmalıdır. Sürekli en az beş TV, Radyo kanalında yayında olmalıdır. Daha doğrusu, öncelikle meclisteki siyasi partiler olmak üzere, mecliste olsun veya olmasın her siyasi partinin belirlediği bir basın yayın kuruluşu meclisi tam izlemelidir. Millet mecliste nelerin olduğunu kulaktan dolma değil canlı yayında izlemelidir.
Kavga ettiler TV görüntülerine “kapatalım, halka kötü örnek oluyor” anlayışı yanlıştır. Tam tersine halkın seçtiği vekillerinin davranışlarını görmesi gerekir. Yoksa sürekli aynı kişiler vekil olmaktadırlar.
SEÇİM BORSASI OLUŞTURULMALIDIR
Seçim borsası oluşturulmalıdır. Bu borsa her hafta yenilenmelidir. Herkesin seçtiği siyasi parti bilgisayar ortamında üyelikle açık olarak belli olmalıdır. Kimlik numarası ile bu sistem kontrol edilmelidir. Her hafta iki saatlik sürede siyasi eğilim belirlenmelidir. Böylece her hafta seçim borsası sonuçlarını görülmüş olur. Mecliste yaşananların halkın üzerindeki etkileri de belli olmuş olur. Bu borsada mecliste olmayan siyasi partilerin de yeri olmalıdır. Yılda bir kere bir haftalık sürede de o yıl için kalıcı olan siyasi borsa seviyeleri belirlenmelidir. Bu sistem öncelikli olarak Bucak, ilçe ve il meclislerinde uygulamaya konmalıdır.
Bunun ötesinde,
YÖNETİM YAPISI TAM DEMOKRATİK MODELE DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR.
Türkiye’nin yönetim konusunda, merkezi yönetim yerel yönetim dengesi üzerine dayanan yönetim yapısına geçmesi gerekmektedir. Yerel yönetimler, insanların birbirini tanıdığı, içlerinden hangilerinin daha bilgili, ahlaklı, işi yapabilen, adil olduğunu belirleyebildiği, ayıklayabildiği denetleyebildiği bir yapıya dönüştürülmelidir. Bu konuda ilk belirlenmesi gereken konu seçim çevresindeki ölçek sorunudur. İlk meclis alanı seçim ölçeği Bucak büyüklüğünde olmalıdır. Yaklaşık 3000-10000 kişinin yaşadığı birimler Bucak statüsüne kavuşturulmalıdır.
Bucak büyüklüğü sosyal alanda,
• Birbirini tanıyan insanlardan oluşan, baskı oluşturmayan,
• Sosyal olayların oluşumunda gerekli olan, taşkınlık oluşturmayan,
• Kendi içinde yeterli olan, başka alanlara ve devlete tehdit oluşturmayan,
• İnsanın kendini ifade edebildiği ama kaybolmadığı ideal yerel büyüklüktür.
En azından; bucak seviyesindeki mecliste temsilci olabilmek için orta, İl seviyesindeki mecliste temsilci olabilmek için lise, ülke seviyesinde temsilci olabilmek için üniversite ehliyetli olmak şartları getirilmelidir. Ayrıca benzer seviyede ahlaklı olmak, yapabilir kabiliyette olmak ve güvenlik diplomasının da benzer seviyede olması şartlarını aramak gerekmektedir.
ÇOĞULCU, SEÇENEKLİ SİSTEM MEKANİZMALARI GELİŞTİRİLMELİDİR.
Tüm sosyal ve ekonomik hizmetler, çoğulculuk anlayışıyla en az beş ve en çok yirmi grup tarafından örgütlenen yarışmacı ve teminatlı bir yapıyla çözümlenmelidir.
Sosyal gelişimde, yönetim, ekonomik, bilimsel, inanç görüşlerinin tümünün ekolleşerek, birbiri ile yarışabilen, çoğulcu model önerilerinin devlet içinde örgütlenebileceği yapılar gereklidir.
Sorunları tekeci mantıkla belirlemek, ‘çözüm demokrasidir’ gibi genel sonuçlar ifade etmek yeterli değildir. Çözümün, örneğin demokrasinin, laikliğin metotlarını/nasıllarını belirtmek ve bu çözümlerin rekabetçi ortamda oluşmasını sağlamak gerekir.