Minare Krizi
1367 Okunma, 0 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

İsviçre halkının çoğunluğunun ülkelerinde minare görmek istemediğini ortaya koyan referandumun ardından yükselen tepkiler sonuç verdi ve İsviçre hükümetinden özür ve durumu düzelteceği açıklaması geldi.

Olay henüz tazeliğini korurken ne kadar mümkün bilemiyorum ama Müslümanlar bir noktayı kendi aralarında ciddi olarak tartışmalı: Bu gerçekten bir "Kazanım" mıdır?

Toplamı neredeyse orta büyüklükte bir ülkeninkine denk bir Müslüman nüfus yaşıyor Batı'da ve bu nüfus gerçek anlamda ne geldikleri yerlere, ne de bulundukları yerlere aidiyet hissediyor. En azından dinî hassasiyetlerini canlı tutanlar için "Batı'da yaşamak" hala birçok soru işareti eşliğinde konuşulan bir mesele. Konuşuluyor ama bu konuda nihai kararı verecek bir merci olmadığı için konuşulduğuyla kalıyor.

Bir an için kendimizi, ülkelerinde minare görmek istemeyenlerin yerine koyalım ve şöyle düşünelim: Herhangi bir Anadolu şehrinde yaşıyoruz. Ayak işlerimizi gördürmek üzere ülkemize çok sayıda gayrimüslim çağırıyoruz; bunların bir kısmı da şehrimize geliyor. Yaşama biçimleri, giyim-kuşamları, yeme-içme alışkanlıkları, hatta derilerinin rengi bizimkinden farklı.

Velinimeti durumunda bulunduğumuz bu insanlarla kaynaşmamız, aramızdaki farklılıkları görmezden gelerek ortak bir toplum oluşturmamız ne kadar mümkün? Bizimle kimi alanlarda aynı haklara sahip olmalarını sağlamamızda bile bir "veren el-alan el" durumu olmayacak mıdır?

Kaldı ki onların dinî ve sosyo-kültürel/tarihsel tecrübesi ile bizimki arasında derin yapısal farklılıklar var ve onların geçmişinde bizim dinimizden ve tarihimizden getirdiğimiz türden bir "bir arada yaşama" kültürünün esamesi okunmaz.

Batı'da yaşayan Müslümanlar ile oraların yerlileri arasında görünmez duvarlar bulunduğu, "bir arada" yaşamalarına rağmen bu iki farklı toplumsal yapının "beraber" olmalarının imkânsızlığı aslında herkesin bildiği bir realite. Bununla birlikte Batı'daki Müslümanlar, orada yaşamaya, orada yaşamanın getirdiği sıkıntılarla mücadeleye ve onları aşmaya öylesine kilitlenmiş ki, "bunları niçin yaşamak zorundayız?" gibi bir soruyu, "nereden çıktı şimdi bu?" gibi bir mukabeleyle karşılamalarına şaşırmamak gerek...

Diyelim ki İsviçre'deki minare krizini aştık. Diyelim ki Müslümanlar olarak bütün Avrupa'da minareli cami yapma izni kopardık. Peki sonra? Muhal farz, "minareli cami" talebinin bir adım sonrasında "ezanlı minare" hakkı da elde edilmiş olsun. Bu, oraları İslam beldesi mi yapacak?

Batı'da yaşamayı fiilî bir durum olarak kabullenmiş Müslümanların bilincinde "vatan" kavramı nerede durur? Son Almanya seyahatinden dönüşte uçakta yan yana oturduğumuz -Almanya doğumlu- Türk genci, Türkiye'de ailesinin ve kendisinin gerek bürokratik mekanizmadan, gerekse alışveriş yaptıkları insanlardan gördükleri muamelelerden öylesine bunalmış ki, kırık Türkçesiyle uzun uzun anlattığı sıkıntıların sonunda, "Hocam, ben bütün bunlardan sonra Türkiye'ye dönmeyi düşünür müyüm!" demiş ve eklemişti: "Geçen yaz tatil için İspanya'ya gittim. Artık Türkiye'ye tatil için bile gitmeyeceğim..."

Elbette bu ter örnek değil. O genç gibi yüzlerce, binlerce insanımızın bilincindeki "vatan" kavramı hayli silikleşmiş durumda. Hani burada yaşayan yakınları olmasa, neredeyse tamamen ilgilerini kesecekler memleketle!

Evet, problemin bir yanında insanımızı "memleket"ten soğutan olumsuzluklar var. Bunu görmezden gelmek mümkün değil. Ancak diğer yandan görmemiz gereken bir diğer gerçek de şu: Batı'da elde ettikleri her hak, Müslümanlar'ı Batı'ya bağlayan bağları biraz daha kuvvetlendiriyor. İşin garip yanı, bu sürecin sonunu kimse konuşmuyor. Bir gün gelir de yaşadıkları ülkelerden "ya sev ya terk et" muamelesi görecek olurlarsa ne olacak?

 

Yorum:

Müslümanların nasıl bir hayat yaşayacakları Kuranda ve peygamberimizin hayatında belirlenmiştir.Müslümanlar yıllardır oralardalar ne kadar Kurana uygun hareket ettiler kendilerini nasıl tanıttılar hepimiz biliyoruz. Bu kadar sürede Avrupa ' da halen İslama karşı bir önyargı varsa bunun sebebi gurbetçi dediğimiz vatandaşlarımızın ve diğer ülke müslümanlarının Kuran'dan uzak hayat yaşamaları ve batı halkı tarafından bu yaşantılarının  İslama mal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bence referandum sonucunun bu kadar yakın çıkması bile mucize uzak ara hayır çıkmasını beklerdim. Sebebi de dediğim gibi müslümanların hayat tarzlarından kaynaklanmaktadır. Mehmet Akif'in dediği gibi dinleri yaşayışımız gibi yaşayışları dinimiz gibi.

 

 

Zafer Kafkas






Sayı: 26 | Tarih: 6.12.2009
Toktamış Ateş
Hukukilik ve yasallık
7444 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ahmet Hakan
Bu şiir İsviçre'ye gitsin
1603 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Can Ataklı
Irkçılık iki tarafı keskin bıçaktır
1513 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Şevket Eygi
Minare ve Ezan
1482 Okunma
Emine Hocaoğlu
Yılmaz Özdil
Bak sen şu İsviçreliye...
1473 Okunma
Leyla Okta
Mehmet Altan
Borsa neden yükseliyor?
1390 Okunma
2 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Reşat Nuri Erol
Değişen dünya düzeni ve Türkiye
1383 Okunma
Ilker Ardic
Ebubekir Sifil
Minare Krizi
1367 Okunma
Zafer Kafkas
Fikret Bila
Gül'den sanatçılara vefa
1310 Okunma
Harun Özdemir
Oktay Ekşi
Tarzan'ın işi zor
1310 Okunma
8 Yorum
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
Aşk olmasa
1297 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ali Bayramoğlu
Paşalar ve Milat
1285 Okunma
Özgül Ertuğrul
Ruşen Çakır
Obama’nın Afganistan hayalleri ve biz
1280 Okunma
Tayibet Erzen
Nazlı Ilıcak
Muhalefetin şüpheciliği
1262 Okunma
Fatma Karuç
Mahir Kaynak
Tersi doğru
1261 Okunma
Süleyman Karagülle
Hayrettin Karaman
Minarenin Kılıfı
1238 Okunma
Hilmi Altın
Mehmet Niyazi
Hukuk devletinin düğümü
1201 Okunma
Abdurrahman Erol


© 2024 - Akevler