Eşeği sırtına almak
01.09.2009
Özgürlük meselesi bir şarkı tartışmasını çoktan aştı: Üzerine köşe yazıları yazılıyor, her zeminde, her gazetede tartışılıyor.
Dün de “Parçanın reklamlarda kullanılması gerekirdi!” diyen yüzlerce e-mail yağdı. Durdurulmasına üzülmüşler.
İnanın bana bir tek bile “iyi ki durdurdunuz” diyen mesaj almadım. Hatta bu tavrıma kızanlar bile olmuş.
Dün oturdum, halimi düşünüp güldüm ve aklıma Hoca’nın şu hikâyesi geldi.
***
Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binmiş gidiyor, oğlu da yanında yürüyormuş.
Yolda birileri demiş ki: “Şuna bak koskoca adam eşeğe binmiş, el kadar çocuğu yürütüyor.”
Hoca bunları haklı bulmuş ve oğlunu eşeğe bindirip kendisi yürümeye başlamış.
Bir süre sonra başka birilerinin “Hale bak,” dediğini duymuş, “Çocuk eşeğe binmiş, yaşlı başlı babası yayan. Ayıp değil mi?”
Hoca onlara da hak vermiş. Bu sefer ikisi birden eşeğe binmişler.
Ama elin ağzı torba değil ki büzesin. Bu sefer de “İki kişi zavallı hayvanın canını çıkarıyorlar!” dedikleri duyulmuş.
Bunun üzerine hoca ne yapmış biliyor musunuz:
Eşeği sırtına almış, yürümeye başlamış.
Başka çare bırakmamışlar çünkü.
***
Özgürlük tartışması iki düzlemde yürütüldü.
Bazı dinleyicilerim samimi duygularla ya karşı çıktılar ya desteklediler.
Ama aynı dönemde konserimin ilgi görmesi, basında genişçe yankılanması, yazılarımın manşete taşınması Ankara’da bazı zevatın huzurunu kaçırdı. Bu arada internet sitelerine Livaneli parti kuruyor haberleri düştü. İyice kuşkulandılar.
Birileri “Livaneli siyasi lider olarak ortaya sürülmek isteniyor!” dedi ve tetikçilerine “Devirin!” talimatı verdi. (Bunlar tahmin değil bilgi.)
Tetikçiler de başka konu bulamadıkları için Özgürlük ve reklam eleştirisine giriştiler, hatta ağır provokasyonlar yaptılar.
Heyecanlı bir yapım olduğu için ne yazık ki ben de bunların kurduğu bazı tuzaklara düştüm.
(Bu arada Leman Dergisi’nde beni eleştiren Başar Başaran ve internet sitelerindeki arkadaşlarıma hiç alınmadım. Sadece müfterilere kızdım. Yanlış anlamasınlar beni lütfen.)
***
Sonuçta sürekli açıklama yapmak zorunda kalıyorum ama herkes bilsin ki ne parti kurma gibi bir çılgınlığa niyetim var, ne de siyasete.
Bu işler artık korkunç gidiyor.
Siyaset iyi niyetli, yurtsever insanlara göre bir uğraş değil.
Haberleri bile izlerken tüylerim diken diken oluyor.
Nerde kaldı o cehennemin içine girmek...
***
Eğer insan bir çekiçse, dünyadaki her şeyi çivi başı olarak görür.
Bunların da aklı siyasi rekabetten başkasına ermiyor.
Bir sanatçının heyecanlarını, yaratı sancılarını, tereddütlerini, sezgilerini kavrayamıyorlar.
Beni rahat bıraksınlar, onların dünyası ayrı, benimki iyice ayrı.
Bırakın şarkılarımı söyleyeyim.
YORUM:
Demek ki her insan önce kendisini tanımlamalı.Kendisini bir çekiç olarak görüp,her şeyi çivi başı olarak görmemek için.Bu da iki kitabı(Kuran ve Kainat)iyi ve doğru okuyup onlara dayanarak içtihatlar yapabilmeyi öğrenmesiyle mümkün olur.İslamın ve Hz.muhammet(a.s)in
yaptığı ve kıyamete kadar kapısını açtığı inkılap budur işte.Bugün de baktığımızda böyle bir topluluk olarak AKEVLER topluluğunu görüyorum sadece.Zülfü Livaneli beyi Akevler çalışmalarına katılmaya devet ediyorum.Ve hazır parti kuracak diye adı çıkmışken Adil Düzen Partisinin kuruluş çalışmalarına.Nasrettin Hoca nın düştüğü duruma düşmemesi ve kendisini doğru olarak tanımlayanlarla birlikte siyaset yapmaya katılması için.İnşaallah neden olmasın…