Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-48
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
İnsanın da kendisine özgü besinleri vardır yani kendi bedenindeki fabrikaları ancak onları kullanabilir. İnsan için tayyib olanlar bunlardır. Bedene zararlı veya beden tarafından sindirilemeyen ve kullanılamayanlar tayyib değildir.
İnsanın bir özelliği de besin yelpazesinin geniş olmasıdır. İnsanın besini meyvedir. Elma armut gibi sulu meyveler, fındık buğday gibi kuru meyveler. Bunların yanında insan soğan, sarımsak, lahana, enginar gibi sebzeleri de yemektedir. Oysa bunlar aslında otturlar. İnsan diğer taraftan balık, geviş getiren hayvan ve tavuk etleri gibi etleri de yemektedir.
Mantarın zararlısı var, yararlısı var.
Şimdi böylece besin çeşidini çoğaltınca onları seçmek de zor olmakta, “neyin habis neyin tayyib olduğu” kolayca tespit edilememektedir.
Ayrıca birçok yeni hayvan ve yeni meyve türü ortaya çıkmaktadır.
Bugün gelişmiş olan biyoloji ve kimya ilimleri, beslenme ilimleri tayyibat ile habisatı birbirinden ayıracak durumdadır.
Halbuki bundan iki asır önce bunları ayırma imkânı yoktu. Onun için Kur’an bu ayette “bugün” ve özelikle “size” diyor. Yani eski şeriattakilere değil, sadece Kur’an şeriatında olanlara söylemektedir.
Böylece ilmi araştırmalarla amel edileceğine dair bir hüküm ortaya çıkmıştır.
***
Asrımızın gelişmiş ilimlerinden yararlanarak tayyibat olanları tespit etmemiz ve onları yememiz gerekir. Yine de “asıl” ve “fer’” ayırımı varlığını devamlı olarak sürdürecektir. Örnek olarak burada yalnız yiyeceklere işaret edilmiştir. Giyecekler, barınacak yerler ve diğer eşya için ise “kıyas” ile hareket edilecektir.
Bir hususa daha işaret etmemiz gerekir. Surenin başında, “size hayvanların behimesi helal kılınmıştır” diyerek “helal” kelimesi müennes getirilmiştir. Buradaki fail “tayyibat”tır. “Tayyibat” “tayyibe”nin çoğuludur. Burada “uhillet” denmemiş, müennes olarak getirilmemiştir. Kural şudur. Erkeklerin çoğulu dişi tekiller, dişilerin çoğulu ise erkek tekiller gelir. Kur’an’daki pek çok yerde bu örnek mevcuttur.
Bir fabrika nasıl belli oranda ve belli türde hammadde kullanırsa, insan bedeni de böyledir, belli ham maddeleri alır, onları işler, kullanır, sonra atar. Bunlar gelişigüzel maddeler değil, uygun maddelerdir. Nitekim biz yemek pişirirken de her şeyi ölçülü yaparız. İşte bundan dolayıdır ki kurallı dişi çoğul kullanılmıştır. Bazı maddeler vardır ki yan yana gelirse zehir olur, bazı maddeler vardır ki ayrı ayrı alınırsa zehir olur, birlikte ise “tayyibat” olur. Bunun için bunların yan etkilerini önlemek için ek ilaçlar verilir.
Bu “tayyibat” kelimesi işte bunları açıklamaktadır.
***
Şimdi bize şunlar sorulabilir: Tayyibi habisten ayıran ilimler gelişmiştir ama bizde yoktur. Batılılar ne söylüyorlarsa biz onu kabul etmek zorunda mı kalıyoruz?
Buna şu cevap verilir:
Yalnız Batılıları değil, herkesi taklit etmek tamamen haramdır.
Bucakta o bucağın âlimleri olacak, onlar içtihat edecek, halk onlara tâbi olacak.
İlde fakihler vardır, onlar içtihat edecek, bucak âlimleri onlara uyacak.
Ülkede rasih âlimler vardır, onlar içtihat edecek, halk onlara uyacak.
Böylece her ülkenin farklı helalleri ve haramları oluşacak.
Dünyadaki ilmi araştırmalardan yararlanırız ama halk başka ülkenin müçtehitlerine uyamaz ama o ülkenin müçtehitleri başka ülkenin müçtehitlerinin görüşlerinden yararlanabilirler.
Bu sorunun cevabını bundan sonraki ayet vermektedir.
(Devamı var)