Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-46
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“El-yevme / bugün” kelimesi Maide Suresi’nde üç yerde geçmektedir. Bundan önceki iki ayette iki defa geçmişti. Birinde, ‘bugün kâfirler artık ümitlerini kesmişlerdir’, diğerinde de ‘bugün dininiz/düzeniniz tamam olmuştur’ denmiştir.
Şimdi de yine “el-yevm/bugün” tekrar ediliyor ve tayyibatın helal olduğunu söylüyor.
Üçünde de başka cihetle “el-yevm” denmiş, o sebeple kelime tekrar edilmiştir.
Daha önceki şeriatlar peygamberlerin şeriatı idi. Haram olanları peygamberler veya kitaplar bildiriyordu. Onların zararlı ve yararlı olduğu üzerinde durulmuyordu. Çünkü o günkü insanların bilgileri neyin zararlı neyin yararlı olduğunu tespit etme seviyesinde değildi.
20’nci yüzyılda ulaşılan teknolojiler sayesinde insanlar artık neyin yararlı neyin zararlı olduğunu tespit edecek duruma gelmişlerdir.
Kur’an bu sebeple artık teker teker yararlı ve zararlı olanları saymıyor. Hayvanlardan “domuz”u, nebati kaynaklardan “üzüm şarabı”nı örnek olarak vermiş, “kan” ve “ölü etini” de haram olarak bildirmiş, ondan sonrasını ise istihsana bırakmıştır.
Kur’an nâzil olduğu zaman henüz Kur’an’ı ilme göre yorumlayacak seviyeye gelinmemişti. İnsanlık 1400 yıl daha peygambere (Hazreti Muhammed aleyhisselâma) muhtaç olarak yaşayacaktı. Nitekim böyle olmuştur. Geçen bin yılın sorunları sünnetle çözülmüştür.
Demek ki sünnetin iki görevi olmuştur.
Biri, Kur’an’ı anlayabilmemiz için sünnetle örnek bir uygulama yapılmıştır.
Diğeri de 1400 yıl daha insanlık bazı yönlerden cahiliye döneminde yaşayacaktı. Bu bin yılda da peygamberlik görevi bilfiil devam etti. Hazreti Muhammed’in Kur’an’ı yorumlamadaki irşadı ve metodu kıyamete kadar devam edecektir. Çağının sorunlarını çözme meselesi ise geçen bin yıl için geçerli olacaktır.
O halde Hazreti Muhammed aleyhisselamı şöyle tanımlayabiliriz.
a) Kur’an’ı insanlığa ulaştıran nebi Muhammed aleyhisselam.
b) Medine Devleti’nin başkanı olan resul Muhammed aleyhisselam.
c) Bin dört yüz yılın uygulamasını öğreten elçi Muhammed aleyhisselam.
d) Kur’an’ın ilk uygulamasını yaparak Kur’an nizamını göstererek anlatan son nebi Muhammed aleyhisselam.
Bunları anlattıktan sonra tekrar kelimemize dönelim. Buradaki “el-yevm / bugün” kelimesi tam da 2000’li yılları göstermektedir. Geçmişteki 1400 seneye bu “el-yevm” kelimesi uygun değildir. Bu “el-yevm” ancak günümüzü, üçüncü bin yılın başını içermektedir.
Said Nursi ‘ciheti imaniye bakımından görevli benim’ diyor. Söylediğini tasdik etmemek için bir sebep yoktur. İslâmiyet birinci dönemde Sünnete dayalı olarak bir hamle yaptı. İkinci dönemde Yunan felsefesinin etkisi ile insanlar reybe (şüpheye) düştüler. Gazali ve Razi gibi âlimler Yunan felsefesini Kur’an’ileştirdiler ve ona “Kelam” dediler.
İslâmiyet ikinci sarsıntıyı yirminci yüzyılda geçirmiştir. Kelam ilmi felsefeyi ortadan kaldırmış ve bugünkü müsbet ilmi onun yerine getirmiştir. Ne var ki müsbet ilmi inanmışlar değil de münkirler oluşturdu. Dinler bu dönemde büyük zafiyete uğradılar. Yunan felsefesinin alternatifi olan Kelam ilmi artık bugünün ihtiyaçlarına cevap verememektedir.
İşte, Said Nursi’nin yaptığı bugünkü müsbet ilimlerle insanlığı zehirlemekte olan fesadı Gazali’nin yaptığı gibi müsbet ilimlerle giderme işidir. Said Nursi bu başarılı çalışmalarıyla bugün tüm dünyada adını duyurmuştur. Görev olarak, Batı’nın müsbet ilimleri istismar ederek yaptığı dinsizlik zehirlemelerine karşı, Bediüzzaman çağın müsbet ilimleri ile cevap vermiştir. Said Nursi, ‘ciheti imaniye bakımından Risale-i Nurlar görevlidir’ diyor. Böyle diyerek bir gerçeği ifade etmiştir. Risaleler elbette bugünkü bazı önemli sorunları çözen kitaplardandır. Yanlışları veya eksikleri var ama bizim işimiz yanlışlarla değil doğrularladır. Said Nursi’nin usulü tamamen doğru usuldür ama elbette ki çağımızın Kelam ilmi tamamlanmamıştır. (Devamı var; Yeni Kelam İlminin Esasları)