TITANIC'IN BATIŞI, EYFEL'İN UZUNLUĞU: BUNUN KURAN'LA NE İLGİSİ VAR?
Kuran mucizelerini inkâr eden yahut mucizeler arasında "seçim yapan" insanlarla ilgili en büyük problemlerden biri, zihinlerinin onlara dayattığı “büyük” ve “küçük” algısı olduğunu düşünüyorum.
Filanca birinin çıkıp, buna dair hiçbir emare yokken, “7 ay sonra Asya’da birçok ülke savaşa girecek, daha sonra başka kıtaların da dahil olmasıyla bir dünya savaşı patlak verecek” dediğini düşünelim. Ve cidden tam da dediği zamanda bir savaşın başladığını hayal edelim. Bunu, zihnimiz büyük bir kehanet olarak kaydedecektir.
Yine aynı kişinin çıkıp “Filanca kişi 7 ay sonra bir motosiklet kazası geçirecek. Hastanede yanlış tedavi sonrası sol bacağı kesilecek” dediğini düşünelim. Ve hadiselerin de cidden bu kişinin söylediği gibi yaşandığını farz edelim. Bunu da zihnimiz küçük bir hadise olarak kaydedecektir.
Zira biri tüm dünyayı ilgilendirmektedir, toplumsal bir hadisedir ve dünya var olduğu sürece kayıtlarda yerini alacaktır. Diğeri ise bir kişinin ve belki dar çevresinin hayatını ilgilendiren, bireysel bir hadisedir ve bu yüzden “küçük”tür.
Oysa geleceği bilmek söz konusu olduğunda, ikisi arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de aynı derecede tahmin edilemez, hesaplanamaz bir hadiseyi önceden görmektir.
Kuran-ı Kerim’in mucizelerini anlattığımda hemen her insandan benzer tepkileri alıyorum. Gezegenler, tarihi olaylar, matematiksel mucizeler söz konusu olduğunda insanlar bunu büyük bir hayretle karşılarken sıra harf dizilimi mucizesine gelince hemen herkes burun büküyor. Kimi mucizenin Kuran'da yer alış şekline, yani neden böyle bir kodlama yapıldığına takılıyor, kimi ise “Bu neden Kuran’da yazsın ki” diyerek var olan mucizenin haber verdiği olayı küçümsüyor.
Tam da Rabbimizin buyurduğu gibi yani:
“Allah, bir sivrisineği veya daha büyüğünü örnek vermekten utanmaz. İman edenler, onun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. İnkârcılar ise ‘Allah, bununla neyi murat etmiş?’ derler. (Allah) onunla (o örnekle) birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete yöneltir. (O örnekle) Fasıklardan başkası sapmaz.”
Büyük mucize küçük mucize olmadığına dair bence en büyük kanıtlardan biri de İsa’nın (A.S) kavmine söylediği şu sözlerde yatmaktadır: “Allah'ın izniyle körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm.” 3/49
İki mucize arasındaki farka bakar mısınız? Ölüyü diriltmek nerede, evde insanların ne yediğini bilmek nerede? Biz kendi çarpık algımızla şöyle düşünürüz: İnsan evinde ne yer aşağı yukarı bellidir. Ne biriktirir o da aşağı yukarı bellidir. Bunu bilmekle bir ölüye can vermek aynı şey mi? Elbette bir ölüyü diriltmek daha büyük bir mucizedir.
Oysa İsa peygamber ikisini peş peşe sayıyor, zira iki mucize arasında hiçbir fark yok.
Kuran'ı Kerim'in en büyük işaretlerinden biri harf dizilimi mucizesidir.
Arapça kök tabanlı (Root-Based) bir dildir. Kelimeler genellikle üç veya dört harfli köklerden, farklı kalıplarla çekimlenerek türetilir. Böylelikle kelimenin kökü sabit kalır, sesli harflerin değişimiyle yeni kelimeler üretilir.
Yapısı itibarıyla kelimelerin büyük çoğunluğu ünsüz harflerden oluşan Arapça’da sesli harflerin (a, i, u) hareke adı verilen işaretlerle gösterilir. (Konuyu Akevler’de anlatmanın rahatlığıyla daha fazla detaya girmiyorum, hemen hepiniz biliyorsunuz.)
Ve işte bu yapı, harf dizilimi mucizesinin temelini oluşturur. Yani Kuran’da bir konu açıktan anlatılırken, harfler vasıtasıyla bambaşka bir şey –farklı bir dilde olsa bile- kodlanabilir.
Kuran'da bunun yüzlerce örneği mevcuttur. (Zaten birkaç tane olsa, ne kadar düşük bir ihtimal de olsa tesadüf denip geçilirdi ama cephanemiz dolu Allah’a şükür.) Fırsat buldukça hepsini sunacağım inşallah.
Bu girizgâhtan sonra konuya geçeyim:
Bilindiği gibi Titanic, Edward John Smith kaptanlığında 10 Nisan 1912'de Southampton’dan yola çıktı. Yolculuğun 4. gecesi, 14 nisan 1912’de saat 23:40’ta bir buzdağına çarptı. Çarpışma sonucu gövdesinde büyük hasar oluştu ve su almaya başladı. 15 Nisan 1912’de saat 02:20’de tamamen battı. Titanic'in batışı, tarihin en büyük deniz felaketlerinden biri olarak anılmaktadır.
Bugün bile Titanic deyince akla batışı gelir. Zira yapımı sırasında asla batmayacağına dair insanlarda büyük bir güvence oluşturulmuştur. Titanic'in sahibi White Star Line'ın Başkan Yardımcısı Philip Franklin şöyle demiştir:
“We have absolute confidence in the Titanic. We believe that the boat is unsinkable.” (Titanic'e mutlak bir güven duyuyoruz. İnanıyoruz ki bu gemi batmaz.)
Titanic'in alt güvertesinde 16 su geçirmez bölme vardı. Bu bölmelerin amacı, gemiye su girse bile sadece bir kısmının su alması ve diğer bölümlerin yalıtılmış kalması sayesinde geminin batmamasını sağlamaktı. Ancak bu önlemlerin hiçbiri işe yaramadı. Gemi yapımındaki ileri teknolojiye güvenerek batmaz diyenlerin iddiası daha ilk seferde çürüdü.
“Dünyanın en büyüğü” namıyla reklamı yapılan Titanic'in tanıtım afişlerini içeren bir video:
https://www.youtube.com/watch?v=wcyeylyj1lm
Kuran-ı Kerim'in 42. suresinin (Şura) 52. Ayet-i Kerimesinde Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ رُوحًا مِنْ اَمْرِنَاۜ مَا كُنْتَ تَدْر۪ي مَا الْكِتَابُوَلَا الْا۪يمَانُ
وَلٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْد۪ي بِه۪ مَنْ نَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِنَاۜ وَاِنَّكَ لَتَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۙ
"İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen daha önce kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Lakin biz onu, kullarımızdan dilediklerimize doğru yolu gösteren bir nur kıldık. Sen muhakkak ki insanlara doğru yolu gösterirsin."
Bu ayette üçü de soldan sağa olmak üzere John, Smith, Titanik (Titanic) kelimeleri yer almakta.

Ve ayetten Kuran'ın sonuna kadar tam olarak 1912 ayet var.
(Bahse konu ayet Kuran'ın baştan 4324. ayeti, Kuran'da toplam 6236 ayet var)

Bu da ilgili ayet sonrası Kuran'ın sonuna dek 1912 ayet olduğunun ekran kaydı görüntüsü. (Benim gibi şüpheci iseniz her şeyi kontrol etmek istersiniz :D )
Sayfa içine entegre edemediğim için videoyu Youtube hesabıma yükledim.
https://www.youtube.com/watch?v=E2D5CVQYuyc
Sırada Eyfel Kulesi mucizesi var.
Kuran'ı Kerim'de Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
فَمَٓا اٰمَنَ لِمُوسٰٓى اِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِه۪ عَلٰى خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِهِمْاَنْ يَفْتِنَهُمْۜ وَاِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْاَرْضِۚ وَاِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
"Firavun ve adamları kendilerine bir kötülük eder korkusuyla, Musa'ya kavminden bir genç takımından başka iman eden olmadı. Şüphesiz Firavun yeryüzünde büyüklenmişti ve çok aşırı gidenlerdendi. 10/83
Ayette soldan sağa olacak şekilde Eyfel kelimesini oluşturan harfler (Elif, Ye, Fe, Lam) yan yana geliyor.

Eyfel Kulesinin uzunluğu 1083 feet'tir ve tamamlandığı 1889 yılından itibaren 1930 yılına kadar, yani 41 yıl boyunca, dünyanın en uzun yapısı unvanını korumuştur.
Tıpkı yeryüzünde büyüklenen Firavun'dan bahsedilen ayetin künyesi gibi: 10/83.


Kuran'da Eyfel kelimesini oluşturan bir başka harf dizilimi de 87/18’de geçer.
اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ
1887, Eyfel'in yapımına başlanan yıldır.

Elif, Lam, Ra. Bunlar, hikmet dolu Kitap’ın ayetleridir. 10/1
"Sakın Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma! Yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun." 10/95