ADİL DÜZENDE GENEL HİZMETLER
Süleyman Karagülle
2014 1.Baskı
1232 Okunma
HABERLEŞME HİZMETİ

ADİL DÜZENDE GENEL HİZMETLER – XVII

HABERLEŞME HİZMETİ

 

CANLILARDA HABERLEŞME

Bir asansöre bindiğiniz zaman hangi katta durmak İsterseniz o düğmeye basarsınız, asansör de o katta durur. Asansörü hareket ettiren ve durduran enerjidir. Bu enerjinin bu şekilde iş yapmasını sağlayan da onun için kurulmuş olan maddî yapıdır. Sizin düğmeye basmanızda bir enerji harcanmıştır. Ancak bu enerji son derece azdır. Asıl komuta sizin gönderdiğiniz dalgalarla olmaktadır. Siz hangi düğmeye basarsanız o düğmenin komuta ettiği bobin kapanır veya açılır. Asansör oraya geldiği zaman durur. Bu basit elektrik ve mekanik hareketlerle haberleşme tabiatta hemen hemen hiç kullanılmaz. Tabiatta bunun yerine dalga sistemleri kullanılır. Bunun için dalgaların özelliklerinden yararlanılır. Bunları şöyle sayabiliriz:

a)    Dalgalarda madde değil hareket iletilir. Suyun dalgaları hareket ederken su yerinde kalır. Suda yüzen insan dalga ile inip çıkar ama yerinde kalır. Bunun sağladığı yarar şudur. Çok az enerji ile çok uzaklara dalga gönderilir. Başka bir yararı da çok daha süratle iletilirler.

b)    Dalgaların başka özelliği, birbirine binerler ve biri diğerine mâni olmaz, yani yer işgal etmezler. Oysa maddî parçacıklar belli yönde giden maddelerle başka yönde giden maddelerin akışını bozarlar.

c)    Dalgalarda rezonans sebebiyle seçicilik mümkündür. Şimdi bizim bulunduğumuz yerde sonsuz dalgalar vardır. Ama gözümüz ve kulağımız yalnız bize yarayan dalgaları almaktadır. Televizyon ve radyo da böyledir. Yalnız belli dalgaları algılamaktadır. Frekans ayarı budur.

d)    Dalgaların dalga boylarını, yahut frekans sayısını değiştirerek istediğiniz mesajı gönderebilmektesiniz. Böylece buradan kalkan bir haber yoldakileri hiç rahatsız etmeden hedefe ulaşğında haberinizi ona götürmüş olmaktadır.

Genel olarak iki çeşit dalgalar vardır. Biri ileri-geri titreşen dalgadır. Yani yavaşlayıp hızlanarak ileten dalgalardır. Ses dalgaları böyledir. Diğeri ise enine dalgalardır. İlerlediği istikamette ileri, yukarı, aşağı veya sağa-sola hareket etmek suretiyle iletilen dalgalardır. Elektromanyetik dalgalar böyledir. Gazlar ve sıvılar ancak ileri-geri dalgaları iletebilmektedir. Bu sebeple boşlukta ses dalgaları yayılmaz. Enine dalgalar ise ancak katı cisimlerde iletilmektedir. Uzayda elektromanyetik dalgalar iletildiğine göre, demek ki boşluk katı bir cisimdir. Serttir. Hatta en sert bir vasattır.

Canlılar haberleşmede çeşitli araç kullanırlar. Bunlardan sıvı madde ile haberleşme yaparlar. İnsanın kanına salınan bir madde hücrelere bir duyuru olur. Kökler de topraklara sıvılar salarak onlara bazı duyurular yaparlar. Mesela, gelmekte olan hastalığı bildirir, tedbir almalarını isterler. Gazlarla da haberleşme sözkonusudur. Her bitkinin ve her hayvanın kendi has kokusu vardır. Bunlarla birbirlerine mesaj gönderirler. Biz burnumuz ile bize yarayan maddeleri hoş kokuları ile; bize yaramayan maddeleri de kötü kokuları ile anlarız.

Yiyeceklere önce bakarız. Onların bize gönderdikleri ışıkla onun tehlikeli olup olmadığına karar veririz. Elimizle ona göre tutarız veya tutmayız. Sonra koklarız. Hoşumuza gitmişse onu ağzımıza alırız. Tadı hoşumuza gitmişse ondan sonra çiğner yutarız. Yanılmışsak, midemiz onu kabul etmez, kusarız. Bağırsaklara girmişse, ishal olur, atarız. Kana karışşsa terler, atarız; böbreklerden süzer atarız.

Canlılar gerek birbirlerini çekmek veya gerekse birilerinden korunmak için haberleşme araçlarını kullanırlar. Her canlı kendisini belirleyen bir sıvı, bir koku, bir renk yayınlar. Böylece özel haberleşme ile canlılar birbirleri ile ilişki kurmuş olur.

Gözümüzün gördüğü dalgalar elektromanyetik dalgalar olduğu gibi gözümüzle görmemekle beraber derimizle hissettiğimizde elektromanyetik dalgalardır. Bazı hayvanlar ısı dalgalarını görmek için kullanırlar. Yarasa ve bazı balıklar ses dalgalarını görme aracı olarak kullanırlar.

Gözümüze gelen ışık dalgaları, önce gözümüzde şekillenir, sonra beynimize elektrik dalgaları hâlinde ulaşır. Orada yeniden değerlendirilerek görüntü oluşturulur. Beyindeki görüntü bizim göz ağ tabakasında oluşan görüntü değildir. Televizyondaki gibi bir görüntüdür. Yanı çizgiseldir. Sayısaldır. Bu görüntü bâtınî dalgalarla ruha gönderilir. Ruh bunları bâtınî dalgalarla idrak eder. Bâtınî dalgaların mahiyeti hakkında bir bilgimiz yoktur. Yani, nasıl oluyor da bâtınî dalgalara dönüşüyor ve ruh bâtınî dalgaları nasıl algılıyor? Ayrıca ruhtan gelecek mesajlar da bâtınî dalgalarla beynimize gelmekte, zâhirî dalgalara çevrilmekte, oradan frekans modülasyonlu sayısal mesajlarla dudaklarımıza, parmaklarımıza veya kaslarımıza geçerek istenen hareket sağlanmaktadır.

Gerek madde gerekse mekân ve zamanın bâtınî boyutu olduğuna göre, bunların dönüşmesinde bir zorluk yoktur. Ancak henüz bâtınî dalgaları yakalayacak veya salıverecek makineler yapmış değiliz. İleride bunları yapmamamız için hiçbir sebep yoktur. Çünkü matematiğini biliyoruz. O zaman cin ve meleklerle, ruhlarla haberleşme imkânını bulmuş olacağız.

 

İNSAN ÜRÜNÜ ARAÇLAR

İnsanlar, ilk günden bugüne kadar haberleşme araçlarını geliştirmek istemişlerdir. İnsanın hayalinde daima hızla gidebilme ve uçma arzusu yani taşıma araçları sahibi olma isteği yatmıştır. Bunun dışında da haberleşme isteği vardır. Bunun için tarih boyunca buluşlar içinde olmuştur. Bunun için zamanla keşiflerde bulunmuştur.

a)    İlk insan haberleşmeyi dil ile başarmıştır. Dil hayvanlarda da var. Ne var ki, insan dilini geliştirmektedir. Böylece evrimi sağlamakta, buna karşılık hayvanlar kendi dillerini geliştirememektedir. Aynı kelimeleri ve cümleleri hep aynı anlamda kullanmaktadırlar. Kuşların, balıkların, böceklerin birbirleri ile konuştuklarını çok iyi bilmekteyiz. Ama daha henüz dillerini çözmüş değiliz. İleride çözebileceğiz ve onlarla konuşacağız. Hayvan su istiyorum diyecek, biz de şuraya git, orada su var diyeceğiz. Hayvanlarla kuracağımız böyle diyaloglar insanların hayvanlardan, hayvanların insanlardan yararlanacağını ifade edecektir. Bu bilgileri verirken bugün ilmin ulaşğı seviyeleri ve Kur’an’ın haber verdiklerini dile getirerek söylüyoruz. İnsanlar ölüme çare bulamayacaklar. İnsanlar canlıyı var edemeyeceklerdir. Ama canlılarla irtibatlarını geliştireceklerdir.

b)    İlk insan haberleşmeyi işaretlerle yapmıştır. El, kol, baş hareketleri ile birbirlerine birşeyler anlatmışlardır. Çehre insanın ruhunu bugün de aksettiren başlıca araçtır. Ayrıca giydikleri elbise ile kadın veya erkek olduklarını, koydukları taşlarla işgal anlaşmalarını göstermişlerdir. Bu konuda birçok kelime bugün dilimizin içinde hâlâ yaşamaktadır.

c)    Bundan sonra en önemli gelişme olarak yazıyı bulmuşlardır. Yazı tamamen haberleşme aracı olmuştur. Bu buluş insanlıkta büyük değişme sağlamıştır. Çünkü bu sayede bir taraftan uzaktaki ülkelere mesajlar gönderebilmişler, diğer taraftan gelecek nesillere de haberler bırakmışlardır. Yazının icadı ile posta teşkilâtı oluşmuştur. Önce özel ulaklar mektupları taşımış, ama sonra posta teşkilâtı oluşmuştur. Hatta çok süratli haberleşme için atlar kullanılmıştır. Seyis atına biner, eline paketi alır, koşturur. At yorulunca başka seyis koşarken paketi alır, bir menzil de o götürürdü. Böylece kısa zamanda yirmi otuz kilometre giden atlardan yararlanarak haberler kısa zamanda yerlerine ulaştırılıyordu. Bilhassa savaşta bunun önemi vardır.

d)    Bu arada tepelerde ışık yakıp söndürerek haberleşme sistemi de geliştirilmişti. Mors alfabesine benzer sistemle meramlar çok kısa zamanda cepheye ulaştırılabiliyordu. Böylece insanlardaki haberleşme tutkusu zamanla gelişmiş ve günümüze kadar gelmiştir.

Bugün ise insanlar ulaşım sorunları ile haberleşme sorunlarını tamamen farklı bir şekilde çözmüşlerdir. Ulaşım sorunlarını ateşle hareket eden araçları bulmakla çözmüşlerdir. Kur’an bunları bildirmektedir. Denizdeki gemiler, havadaki uçaklar, karadaki tekerlekli arabalar, kara ve demir yolları ile daha öncekilerden çok farklı şekilde çözülmüştür. Üçüncü bin yıla giderken teknik sorunları çözmüş bulunuyoruz. Haberleşmeyi de telli veya telsiz elektromanyetik dalgalarla çözmüş bulunmaktadır. Bugün istediğimiz haberi istediğimiz yere saniyeden kısa zamanda ulaştırabiliyoruz. Bunun için telli veya telsiz haberleşme araçlarını kullanıyoruz. Uzayın derinliklerinden bile haberler alabiliyoruz. 3000 inci yıla girerken insanlık bu sorunlarını da çözmüş bulunmaktadır.

Şimdi çözülmesi gereken sorunlar nelerdir. Şüphesiz teknik ilerleme devam edecektir, daha hızlı ve daha ekonomik tesisler ve haberleşmeler sağlanacaktır. Bu alanda gelişmeler olacaktır. Ancak bu gelişmelerde çok büyük sıçrama beklenmemelidir. Bu tabii seyrini sürdürecektir.

Ulaşımda ve haberleşmede karşımıza çıkan sorun teknik sorun değildir. Bunu 19. ve 20. yüzyıl çözmüştür. Bizim asıl sorunumuz bu araçların kullanılması ve işletilmesi hususunda karşılaşğımız ekonomik sorunlardır. Tekel sermaye kendi çıkarları uğruna birçok imkanlardan halkın yararlanmasını önlemektedir. Telekom’un tekelleşmesindeki gaye de budur. Sorun çözülüp insanlar kendi aralarında kolayca haberleşmesinler, aksi halde bizim merkezin hâkimiyeti ortadan kalkar, diyorlar. Ulaşımda ve haberleşmede karşılaşğımız ikinci sorun da hukuki sorundur. İktidarları ellerinde bulunduran yöneticiler, radyo dalgalarını satıyorlar, hat çekmelerine imkan vermiyorlar. İşletmelere koydukları ağır vergilerle halkın ulaşım ve haberleşme sistemlerinden yararlanmasını önlüyorlar. Böylece dev bir sorunla karşı karşıyayız. Ekonomik ve hukuki sorunlar.

Adil Düzen kurduğu kooperatiflerle bu sorunu çözecektir. Basit bir şekilde çözecektir. Bunun için önce Marketler Zincirini kuracaktır. Bu marketler zincirini kurabilmesi için Ahşap Ev Sitelerini oluşturacaktır. Bu yolla insanlık sömürü sermayesinden kurtulmuş olacaktır. Bu merkezî yönetimle değil de, halkın oluşturacağı sistemlerle başarılı olacaktır. Biz 30 yıl önce yeni şeyler söyledik. Bugünkü Türkiye oluştu. Biz yapmadık Ama uygulayıcılar yaptılar. Bu söylediklerimizi bizim yapmamız gerekmez. Bunları okuyanlar harekete geçecek ve bizi hatırlamak bile istemeyecek, ama bizim dediklerimizi yapacaklardır. Maksadımız dünyalık olmadığı için bundan rahatsızlık duymadık, duymayacağız. Bugün bize “başardık!” diye caka satanlar, dün bu uğurda çalışanların mirasçısı olduklarını bir gün öğreneceklerdir. Yarın sizlerin çalışmalarınızdan yararlananlar, size cephe alıp görüşmek bile istemeyebilirler. Ama siz Allah’a inanıyorsunuz. Karşılığını onlardan beklemeyecek ve çalışmalarınıza devam edeceksiniz.

 

ULAŞIMDA VE HABERLEŞMEDE EKOMOMİK SORUN

a)    Bir numaralı sorun tekel sorunudur. Gerek ulaşımda gerekse haberleşmede yollara ihtiyaç vardır. Bu yollar sınırlıdır. Ankara iler İstanbul arasına on tane özel yol yapamazsınız. Çünkü hem çok pahalı olur, hem çok yer işgal eder. Belki Ankara - İstanbul bunu kaldırır ama, iller arası yollar ve sokaklar on tane olamaz. Haberleşmede de benzer olay vardır. İstediğiniz kadar kablolar döşenemez. Frekanslar ise sınırlıdır. Dolayısıyla ister istemez tekel sözkonusudur. Bu tekeli devlete verirseniz, devlet halkı sömürüyor, üstelik yeteri kadar hizmet vermiyor. Özel sektöre verirseniz, bu sefer firmalar sömürüyor, üstelik sadece zengin sınıfa hizmet veriyor. Bu bakımdan bugün ulaşımda ve haberleşmede büyük teknik imkanlar mevcut olmakla beraber, tekel olan ulaşım ve haberleşme sorunu çözülemiyor.

b)    Tesislerde tekeller oluşunca işletmeler de tekel olma durumundadır. Mesela, Ankara ile İstanbul yolunu büyük bir şirket inşa ederse, bu şirket bugün bunların işletmesini kendisi yapmıyor, çünkü başka yollar inşa ediyor ve gücünü orada harcıyor. Oysa yarın yeni yollar bitince bu kendi yollarını da kendisi işletecek, yani kendi arabalarını koyacak ve biletleri kendisi kesecektir. Demiryolları böyle değil midir? Yarın karayolları, denizyolları, havayolları böyle tekel olacak, ya devlet ya da özel sektör tekeli olacaktır. Bu da bu hizmetlerin ya kötü yapılmasına veya yalnız zenginlere yapılmasına neden olacaktır.

c)    Bugün yol işletmelerinde kullanılan enerji yakıttır. Bu yakıt tekellerin elindedir. Yol yapmaya, işletmeleri devralmaya gerek kalmadan bile yakıtlara yapılacak zamlarla işletmeleri mefluç hâle getirebilirsiniz. Dolayısıyla dünyadaki sektör tekeli gittikçe devlet tekeline dönüşecektir. İnsanlık dünyada tek devlet hâlinde dev şirketlerle yani devlet şirketleri ile yönetilecektir. Bugün birçok ekonomist bunun hesabını yapıyor. Bugün ekonomiyi ellerinde tutan büyük Amerikan Yahudi sermayesi bunu görmekte ve insanlığı tek devlete götürmeye ve ekonomik yoldan yönetmeyi tasarlamaktadır. Özelleştirme furyası buradan başlamıştır. Yani devletlerin ekonomik güçlerini ellerinden alacaktır. Sonra hepsini kendi merkezi firmalarına aldıracak ve ekonomik yoldan dünyayı tek devlet olarak yönetecektir. Hâkimiyetini kurmuş olacaktır.

d)    Ucuz haberleşme ve ucuz ulaşım insanların birbirlerine gitme ve gelmelerini kolaylaştırır ve insanlığı halk olarak kalkındırır. Sonra merkezi sermaye buna hâkim olamaz. Bu sebeple, mevcut gümrükler, vizeler, pasaportlar, ağır vergiler, faizler ve enflasyonlar insanların haberleşmelerini ve taşınmalarını zorlaştırmaktadır.

Gerek ulaşımda gerekse haberleşmede böyle çok ağır engellerle karşı karşıya bulunuyoruz. İnsanlık bunun savaşını vermelidir. Verecektir de. Allah Kâinatı, yeryüzünü bir-iki sermayedarın sömürü ve emir aracı olarak var etmemiştir. Bunlara belli zamana kadar mühlet vermekte, o zamandan sonra onları yeni adil düzenlerle yok etmektedir. Bu onların izniyle olmamaktadır. Allah’ın iradesiyle olmaktadır. Bu bakımdan tereddütsüz söylüyorum, bu projeleri başarıya ulaşamayacaktır. Belki birkaç yıl bu hedeflerine varmış gibi görünürler, ama hedeflerine ulaşmalarına imkân yoktur.

Bu sömürücü sermayeye burada söyleyeceğim birkaç söz vardır. Bunları ben söylemiyorum. Kendilerinin inandığı Tevrat söylüyor, ve Kur’an da onlara hatırlatıyor. Bugünkü medeniyet Yahudilerin sömürü sermayesine borçludur. Ama Yahudi sömürü sermayesi de bunu Kur’an’ın getirdiği hak düzenin Avrupa’da yarattığı inkılâplara borçludur. Geçmiş geçmiştir, onların yaptıklarından siz değil onlar sorumludur. Siz de şimdi yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Artık sömürü düzeni yıkılmaktadır. Siz isteseniz de istemeseniz de o yıkılacaktır. Çünkü insanlar gerek teknik imkânları ile gerekse bilgileri ile onu yıkacak güce erişmişlerdir. Çünkü Allah böyle istiyor. Çünkü tarihte de bu hep böyle olmuştur. Zulüm hiçbir zaman payidar olmamıştır.

O halde siz ne yapacaksınız? Adil Düzende de sizin çok büyük hizmetiniz olacaktır. Sömürü yoluyla değil, hizmet yoluyla o insanlarla birlikte yaşama imkânınız vardır. Biz bunları sizin temsilciniz Üzeyir Garih ile görüşmek istedik, görüşmedi,. Bir gün Üzeyir Garih’in başına bir felaket gelirse, bunun bizimle görüşmeyi reddettiği için olduğuna inanabilirsiniz. Çünkü Firavun bile Musa ile görüştü. Onun için binlerce yıl ayakta kaldılar. Bugünün tüm inanmış ve inanmamış kimseler Firavun’dan daha firavundurlar, onun için ömürleri birkaç sene içinde eriyip gitmektedir. Biz bunları söylerken kendiliğimizden söylemiyoruz. İlim söylüyor, Tevrat, İncil ve Kur’an söylüyor. Söylediklerimizde hatalar vardır, o hatalar bizimdir. Onun karşılığı kulakları tıkamak değil, doğru sözlere kulak vermektir. Bizi dinlemiyorlar diye üzülüyoruz, ama aslında sevinmeliyiz. Çünkü bu hainlerin ecelleri yaklaştı demektir. Ama biz o hainleri insan olarak sevdiğimiz için üzülüyoruz. Biz anlatıyoruz. Sesimizi boğanlar ilk boğulanlar olacaklardır. Bunları yalnız sermaye sahiplerine söylemiyorum. Allah’ı ve mü’minleri kandırıp Allah adına para toplayıp da sonra bu sömürücü sermaye kanallarına akıtanlara da söylüyorum. Allah’a onlar için dua ediyorum. İstemiyorum ki yıkılsınlar, istemiyorum ki çöksünler. Çünkü yıllarca beraber savaşğımız düşmanlarımıza fırsat veriyorlar, ama elimizden şimdilik başka bir şey gelmemektedir.

 

DEVLET VEYA ÖZEL SEKTÖRÜ NASIL YIKARIZ

Burada sözlerimi hemen kulağınıza küpe edin. Biz ne özel sektörü ne de devleti yıkıyoruz. Sadece onların tekelini yıkıyoruz ve yıkacağız. Şimdiye kadar 33 yılda çok büyük adımlar attık, bundan sonra da atacağız. Belki de 33 yıl sonra tekeller yıkılacaktır. Can çekişen tekelin cenazesi kılınmış ve kalkmış olacaktır. Krallıklar nasıl ortadan kalktı ise, patronluklar da ortadan kalkacak, yeryüzüne şeriat yani hak ve hukuk hâkim olacaktır. Halk kendisi üretip kendisi tüketecektir. Yönetim var olacak, adaletin tesisi için; sermaye var olacak, uluslararası ticaret için. Bunlar halka hükmetmeyecek, bunlar halka hizmet edecektir. Adil Düzen budur.

Devlet tekeli olsun, özel tekel olsun, onu nasıl yıkarız? Şimdi onun üzerinde duralım.

Şurasını belirtmek isterim ki, ne devletin içinde görev alan, ne de özel sermaye içinde olan kimseler toptan tekelin savunucularıdır. Onların içinde çok insaflı, inanmış, adil düşünen kimseler vardır. Dolayısıyla girişeceğimiz savaşta tüm devleti karşımızda bulmayacağız, tüm sermayeyi de karşımızda bulmayacağız. Görevlilerin çoğu bizim yanımızda yer alacaklar, sermaye sahiplerinin çoğu bizim yanımızda yer alacaklardır. En önemlisi, Allah bizim yanımızda olacak ve bizi koruyacaktır. İbrahim ve cemaatini, Musa ve cemaatini, İsa ve cemaatini, Muhammed ve cemaatini korumadı mı? Mağaranın kenarına gelenler içeri girmeyip döndüler. Deniz Firavun’u boğdu. Ateş İbrahim’i yakmadı. O Allah’ın öldüğünü mü sanıyorsunuz. O Allah vardır ve biz eğer O’nun yolunda olursak bizi de onlar gibi korur. Nuh Peygamberi tufandan kurtardığı gibi bizi de sosyal tufandan kurtarır. Yeter ki sosyal gemiyi inşa edelim.

Şimdi, tekeller nasıl yıkılacak, onun formülünü ortaya koyalım.

a)    Tekellerin yıkılması için birinci şart, küçük sermayeler birleşip kooperatifler kurmalı ve bu kooperatifler genel hizmetler vermelidir. Böylece tekele karşı tek güç oluşturmalıyız.

b)    Kooperatifler ve firmalar hükmetmemeli, tam tersine onlara hizmet vermelidir. Biliyorum, zorlukları var. Çünkü kayıt dışı çalışıyorlar. Kooperatife giremezler, çünkü o zaman kayıt içine girmiş olacaklar ve batacaklar. Biz 1967 yılında kurduğumuz kooperatifte bütün bu sorunları çözmüş bulunuyoruz. Yalan yazmıyoruz, muhasebeyi tam yapıyoruz. Ama mevzuatın imkanlarından yararlanarak verginin altında da ezilmiyoruz. Bunu kooperatifimiz çözmüş bulunmaktadır.

c)    Mala – Mal Marketleri kuracaklar, bu sayede sömürücü sermayenin icat ettiği karşılıksız paranın baskısından kendilerini koruyacaklardır. Merkez bankaları ile oynamaları ve hortumlamalar bunlara etki etmeyecektir. Çünkü fiyatlar karşılıksız paraya göre değil, mallara göre oluşacaktır. Bu tekelin sonunu getirir.

d)    Dinlenme siteleri kurulmalıdır. Bu sitelerde halkımız kendisini güvene almalıdır. Çünkü şehirler bugün çok tehlikelidir. İçme sularına karıştırılan bir zehir tüm İstanbul halkını bir günde öldürebilir. Yahut içme sularına karıştırılan bir virüs tüm İstanbul halkını yerlere serebilir. Elektriğini keserseniz İstanbul’da hayat kalmaz. Birkaç yerde yolun ve geçitlerin tahribi ile bağırsakları düğümlenen bir hasta hâline döneriz. Sömürücü sermaye bunun için yeryüzünde güçler oluşturmuştur, mafyalar oluşturmuştur. Ülkelerarası savaş çıkarmakta, çıkaramazsa ülkeler içi saboteler başlamaktadır. Henüz bu teşkilâtı tamamlamış değildir. Vakit kaybetmeden tedbir almalıyız.

Bizim ülkemizde planlı şehirleşme olmadığı için bu tür hareketlere karşı şehrin içinde direnme gücümüz yoktur. Ama halkımız köylülükten geldiği için eğer birer dönümlük yerlerde kurulmuş dinlenme evlerine çekilirse, orada inek besler, tavuk besler, sebze yetiştirir, meyve yetiştirir, hayatını sürdürür. Bu siteler arası kara ulaşımı yerine helikopter ulaşımını geliştirmeliyiz. Bitki artıklarını helikopter yakıtı olarak üretecek teknolojiyi geliştirmeliyiz. Böylece, oralardan sağlayacağımız irtibatlarla hazırlıklı olmalıyız. Ordumuz da kendisini buna göre hazırlamalıdır.

Bizim söylediklerimizi senaryo diye vasıflandıran gâfil veya hainler olacaktır. Ama düşünün ki, Türkiye bütçesinin yarısını orduya harcıyor. Niçin? Amerika bundan fazlasını harcıyor. Niçin? Savaş için değil mi? Şimdi herhangi bir ordu İstanbul’a gelip de askerlerini niye gömsün? Söylediğimiz basit imkânlarla Türkiye’yi çökertme varken, niçin onu kullansın? Düşmanlarımız böyle bir şey yapmazlar diyorsak, ordumuzu niçin besliyoruz? O zaman ordumuzu terhis edelim de o imkânlarımızı başka işlerde kullanalım. Demek ki savaş tehlikesini bekliyoruz. O halde düşmanın saldıracağı cepheleri belirleyip savunmamız gerekmez mi? Savaşın temel kuralı, düşmanı beklemediği yerden vurmaktır. İstiklâl Savaşı’nı biz bununla kazandık. Düşmanı beklemediği yerden vurduk. Irak’ta Iraklılar beklemedikleri yerden, çölden vuruldular. O halde düşman kim ise bizim en zayıf noktamızı bulup vuracaktır. Bu da kentlerimizin savunmasız hâlini bildiği için oradan vuracaktır. Bu dışşman olabilir, bu iç düşman olabilir. Bunları bilip ona göre hazırlıklı olmalıdır. Unutmamak gerekir ki, sivil savunma askeri savunma kadar önemlidir.

 

HABERLEŞMEDE GÜVEN

Özel haberleşmede gizlilik anayasalara girmiştir. Kur’an’da da “tecessüs etmeyiniz” denmiş, başkaların gizliliklerine muttali olmayı haram kılmıştır. Ancak tecessüs edene bir ceza tayin etmemiştir. Bu bakımdan özel haberlere ittila haramdır. Ancak yasaktır denemez. Yasak olsa bile, idamlık cezası olmasa gerek. Ancak asıl tehlikeli olan, haberleşmelerde yanıltma önemlidir. Bugünkü teknoloji ile gerekli tedbir alınmayan hatlara her zaman girilebilir, monte edilmiş ses bantları ile istediği haber yayınlanabilir. Bu da insanları helâke götürebilir. Hele savaş zamanlarında, baskınlar sırasında, zelzele ve başka zamanlarda haberleşme son derece kötü bir hal alabilir. Bu sebeple haberleşmede bazı güvenlik tedbirlerimiz olmalıdır.

Bunun için her türlü özel mesajlar özel kuryelerle gönderilmelidir. Askerliği düşünelim. Askerlik teşkilatında bir komutan vardır. O komutanın emrinde on kişi bulunur. Ancak on kişi ile doğrudan haberleşmez. Her biri için bir kuryesi vardır. Emirler o kurye aracılığı ile iletilir. Böylece Silahlı Kuvvetler 10’a yakın ordudan, bir ordu 10’a yakın tümenden, bir tümen 10’a yakın alaydan, bir alay 10’a yakın bölükten, bir bölük 10’a yakın mangadan ve bir manga 10’a yakın erden oluşur. Kuvvet komutanlıkları, kolordular, tugaylar, taburlar, takımlar ve timler üçlü irtibatı sağlayan ara kuruluşlardır. Komutan emri yazılı olarak verse bile, kurye ile gönderir. Allah da kitapları peygamberler aracılığı ile göndermiştir. Bu sistem askerlikte geçerli olduğu gibi, kendi aramızda da geçerli olmalıdır. Yazışmalarımızı posta yerine özel kuryelerle göndermeliyiz. Bunun için de teşkilatımız olmalıdır.

Genel Hizmetler arasındaki bir kuruluş da tebliğ kuruluşudur. Haberleşme tebliğ kuruluşu ile olmalıdır. Burada önemli olan husus, hep birbirini tanıyanlar silsilesi ile haberler gitmelidir. Bu savaş veya karışıklık zamanlarında son derece önemlidir. Bugün askerlikte parola kullanılmakta ise de, parola hiçbir zaman yeterli güven sağlamıyor. Güvenin birinci garantörü tarafların tanıdığı ve güvendiği kuryedir. Özel kuryelerle desteklenen haberleşme güvenli olur.

Haberleşmede ikinci garanti ise bir telefonla görüşme veya fakslaşma yapıldıktan sonra başka telefonla telefon edene ulaşmadır. Mesela, bir arkadaşın size telefon etti ve “Hemen buraya gel.” dedi. Sen de sesini dinledin, tanıdın, ama gene güvenemezsin. Yahut tanımadığın bir kimse telefon etti. Siz döneceksiniz ve başka bir telefonla ona ulaşıp sormanız gerekir. Bunun için de merkezi bir telefonlaşma sistemimiz olmalıdır. Yani herkes bir haber hizmetçisi olan kimseye bağlanmalıdır. Onun sesini tanıyabilmeli ve başka telefondan arayabilmelidir. Böylece bir haberin sağğını tahkik onun aracılığı ile yapılmalıdır. O haberci de bölgedeki habercilere bağlanır. O da kıta merkezindeki habercilere bağlanır. Bunlar birbirlerini tanıyan kimselerdir. İşte size herhangi bir faks geldi mi, siz onu ilçedeki haber hizmetlisine, o da bölgedeki haber hizmetlisine, o da muhataptaki ilçedeki hizmetliye, o da muhataba ulaşır ve teyidini alır. Bu yolla güvenlik sağlanmış olur.

Güvenliğin başka bir yolu da şebeke sistemdir. Semtler arası ilişkiler ağ şeklinde olur. Yani iki semt arasındaki ilişki tek hatla değil, gerektiğinde dolambaçlı olsa da değişik hatlarla sağlanır. Bölgeler arası haberleşme de böyledir. Kıtalar arası haberleşmeler de öyledir. Kanallardan veya yollardan biri tahrip edilse bile, diğer ilişki yolları bâki kalır. Tabii, ek ekonomik yük getirse de, güvenlik bakımından gereklidir. Bu sadece güvenlik için değil, mesela hatların veya santralların bakımı için de sözkonusu olur. O zaman başka yollardan yararlanılmış olur.

Aktarmalı haberleşme de çok önemli rol oynar. Birbirine yakın olan yerler, telli veya telsiz imkanlarıyla komşularına haberlerini aktarırlar. Bunun başka mânâsı, komşular birbirini tanırlar. Her zaman birbirlerine işleri düşer. Ben mesajımı komşuma, komşum da onun komşusuna ulaştırır. Bu belki biraz zaman alır, ama tehlikeli zamanlarda bundan yararlanılır. İşte bizim kooperatif ortaklarımız arasında böyle bir haberleşme sistemini kurabiliriz. Bize maliyetleri ucuz olsun diye birkaç kilometre ile konuşan telsiz telefonları alırız. Komşuları birbirine haberdar ederek en uzak yere kadar ulaşabiliriz. Bunun için telsizlerin aktarıcı vasıtası olabilir. Aktarıcılık dijital olabilir. Böylece direkt konuşmayı sağlayabiliriz.

Mevcut haberleşme ağından elbette yararlanmamız gerekmektedir. Ancak bunların bizim için çok mahzurları vardır. Bir savaş zamanlarında bunlardan mahrum edilmiş olabiliriz. Sonra masrafları çok fazladır. Halbuki biz ucuz haberleşme yollarını arıyoruz. Sonra da güven taşımamaktadır. Bu tür haberleşme sistemi orduda mutlaka vardır. Bu hususta gelişen imkanlardan yararlanmamız gerekir. Bu tür telefonları üretme teknolojisini geliştirmemiz gerekir. Haberleşme sistemi ucuz ve görüntülü hâle geldiğinde birçok taşınmalara gerek kalmayacak, işlerin çoğu yerinde halledilecektir. Bu hususta çalışan özel firmalarla kooperatif ilişki kurup özel telefonlar imal ettirmelidir.

 

YENİ HABERLEŞME AĞI

Bugün tekellerin elinde bulunan uzaydan haberleşme ağı sömürü aracıdır. Ayrıca da son derece güvensizdir. Çünkü bunlar belli dalgada elektromanyetik dalgalar yayınlar. Ayarladığınız bir füze gidip yapışır ve berhava olur. Kimin tarafından yapıldığını dahi bilmenize imkan kalmaz. Bugün bu tür teknoloji tekelde olduğu ve kendisi güveni sarsmak istemediği için bir tehlike arz etmiyor. Oysa dünya tekeli oluşmayacaktır. Oluşsa bile, dünya tekeli ülkelere hâkim olamayacaktır. Uzaya füze göndermek sanıldığı kadar zor bir iş değildir. Basit hidrojen gazı teknolojisini bilen bunu başarır. Yasaklar hiçbir zaman sonuç alamamıştır. Tahrip edici mikroplar her zaman olacaktır. Sonra istiklâline meraklı halklar çıkacak ve kendilerini savunacaklardır. Tahrip edici silahlar onları yıldırtamayacaktır. Dünya tek devlet fikri hayaldir, aldatıcıdır. O halde, Türkiye uzay haberleşmesine güvenerek hayatını kuramaz.

Ülkemizde aktarıcı antenler kurup telsiz haberleşme ağı kurulur. Halka karşılıksız hizmet verilebilir. Genel Hizmetlere harcananlar sanılır ki devlet bütçesine yük getirir. Bunu bir misalle anlatmaya çalışalım. Bir yayla düşünelim. Burası yoldan elli kilometre uzaktadır. Halkın üretimi kente ulaştırması mümkün değildir. Onun için buradaki kaynaklardan yararlanılamıyor. Mesela, burada çok güzel alabalıkçılık yapılır; yapılmıyor. Çayırlıklar biçilerek otlar değerlendirilir. Buralarda tarım yapılır, ürün elde edilir. Buraya devlet bedava yol yapmış olacaktır. Ama burada yapılacak üretimden alacağı bir yıllık vergi belki yarısını amorti edecektir. Ondan sonra hep oradan gelir gelecektir. Bu gelir sadece devlete gelen bütçe değildir. Oradaki üretim kadar kısmen ülkenin imkânları da artacaktır. Kısmen de nüfusu artacaktır. Bunlar devlete yarın hep gelir getirecek, ordusuna asker besleyecektir. O halde devlet kamu hizmetlerini yaparken kârlı işler yapmaktadır.

Şimdi bu yolu pahalı yaptığını farz edelim. Beş yılda amorti edeceğim diye buradan gelip geçenden vergi almaya başlasa, eğer o yerdeki maliyetler yeterli değilse üretim duracak, halk üretim yapmayacaktır. Çünkü bu zaten artık değer üretimi idi. Halk kahvelerde vakit geçirecek, devlete hiçbir gelir getirmeyecek, dağlardaki tabii imkanlar da boşu boşuna akıp gidecektir. Haberleşeme ve ulaşımda da durum böyledir. Basit telefon paraları yüzünden küçük işletmeler boş oturacak, sonunda o emek boşa gitmiş olacaktır. Oysa haberleşme ve taşımayı bedava yaparsak, bütün vatandaşlar iş bulmuş ve hareket olmuş olur. Bu sebeplerden dolayıdır ki ulaşım ve haberleşme İslâmiyet’te kamu vakıfları tarafından bedava yapılır.

Yapılacak aktarıcılar kamuya hiçbir yük getirmez. Oysa bu haberleşmeyi parasız hâle getirir ve ülkenin gelişmesini sağlar, trafiği tıkanıklıktan kurtarır. Bunun dışında yine devletin yapacağı çok basit hizmetler vardır. Yapılan yol ve sokak kenarlarında 50 santim derinliğinde, 20 santim eninde beton kanallar bırakılır. Bunun maliyeti sıfırdır. Koyacak bir kalıpta dökülürken ortaya çıkar. Üstü de beton kapakla kapanır. Sonra arı peteği gibi kablo askıları yapılır ve yerleştirilir. Kaldırıp çıkarılır, bakımı yapılabilir. Döşenir. İsteyenlere buralara özel kabloları yerleştirme izni verilir. Böylece özel hatlı şebekeler tesis edilir. Bugün haberleşme santrallerini tesis etmek son derece kolaydır. Cebimizdeki hesap makinesine 1000 abonelik haberleşme santralını yükleyebiliriz. Böylece özel sektörün ötesinde özel haberleşme ağları kurulur.

Mala - Mal Marketleri müşterilerine özel telefon hatları çeker. Bu çok basit bir tesistir. Müşterilerle alışveriş için bu hatlardan yararlanır. Müşteriler birbirleri ile de bu hatlardan yararlanırlar, böylece mağaza halkın emrinde olur, halk da mağazaların emrinde olur. Sonra İstanbul’da mağazalar arasında da özel hat çekilir. Böylece ülke içinde haberleşme bedava hâline gelmiş olabilir. İşte bizim önerdiğimiz, Mala - Mal Mağazaları halkın Adil Düzene göre örgütlenmesi demektir. Böylece sömürü düzenine karşı konması demektir. Mala - Mal Mağazaları büyük sermayenin zararına değildir. Yararınadır. Çünkü büyük sermaye de ithal edeceği mallarını bu mağazalarda satmış olacaktır. İhraç edeceği mallarını da bu mağazalardan almış olacaktır. Sadece tekel oluşturup sömürmeye son verilmiş olacaktır.

Uluslararası haberleşme de aynı şekilde kablolar döşenerek sağlanabilir. Böyle merkezi santraller değil de, semt, ilçe, bölge ve kıtalararası hatlarla bu haberleşmeler güvenli şekilde sağlanır. Demek ki haberleşmeleri dört kanal üzerinde yapacağız. Uzay yayını, hava yayını, aktarmalı haberleşme ve kablolu haberleşme. Bunu devletin yapması, PTT’nin yapması ve halka bedava sunması en uygun bir sistemdir. Ne var ki, böyle bir şeye kalkışan bir yöneticimiz soluğu belki de hapishanede alır, yahut Adnan Menderes gibi idam sehpasında alır. Çünkü henüz halkımız, görevlilerimiz, yöneticilerimiz uyanmış değildirler. Düşmanlarımızın elinde silahlar vardır.

a)    Milliyetçi! Senin suçun hazır; ırkçısın, faşistsin!

b)    Müslüman! Senin suçun hazır; gericisin, anti lâiksin!

c)    Solcu isen yine suçun hazır; komünistsin, anarşistsin!

d)    Liberalsen yine suçun hazır; hırsızsın, hortumcusun!

İşte ulusumuz bu basit oyunları anlamıyor, hep oyuna geliyor ve kendisine hizmet edenleri asıyor, indiriyor. Bunların hiç mi suçları yok? Var, var ama onları işletmişlerdir. Onları yanlış yapmaya zorlamışlardır, yanıltmışlardır veya komplo kurmuşlardır. Onun için iktidarda olanlar yapamıyor. Biz halk olarak yapacağız. Öncü olanlar bu sahada sıkıntı çekeceklerdir. Ne var ki, tarih böyle yazıldı, böyle yazılmaya devam edecektir. Cesareti olanlar bu hizmete soyunsunlar.

 

KOOPERATİF HABERLEŞME TEŞKİLATI

Diğer 24 hizmette olduğu gibi bu hizmetin de yönetim kurulunda sorumlu olacaktır. Sorumlunun görevi 10’a yakın haberleşme hizmetlisini bulmaktır. Bunların haftada bir defa toplanarak haberleşme hususunda çalışmalar yapmalarıdır. Haberleşme hizmetleri üzerinde çalışmalar yapmalarıdır. Bu çalışma hem fikrî çalışma olacaktır, hem de fiilî çalışma olacaktır.

Bu çalışanlar, çalışma saatlerini yazıp muhasebeye vereceklerdir. Biz bugün nasıl burada toplantıyı yaptığımızda defterimize kimlerin geldiğini yazıyorsak, her hizmet grubu da kendi toplantılarını defterlerine yazacaklardır. Ayrıca başka herhangi bir hizmet yapan olursa, onlar da hizmetlerini yazacaklardır. Bunlar az veya çok ellerinden geldiği nisbette nakdi katkıda bulunacaklardır. Bu katkıları kooperatife sermaye katkısı olacaktır.

Hizmetlilerin bu hizmetleri muhasebeye geçecektir. İleride kooperatifimiz büyür, başarıya doğru gittiğinde kimin ne katkıda bulunduğu yazılmış olacaktır. Bu yeni tip ortaklık gelecek bin yılı düzenleyecek ortaklıktır. Peygamberlere değil de ilme dayalı bir ortaklık olmak üzere ilk olacaktır. Elbette yaklaşık her bin yılda bir tamamen daha gelişmiş yeni üretim biçimleri ortaya çıkacaktır. O yeni düzenleme de bizim yaptığımız gibi Kur’an’ı o günkü ilimlerin ve teknolojinin ulaşğı imkanlarla olacaktır. Ancak onlar ilk olmayacaklardır. Biz ise bizi yönlendiren bir peygamber olmadan, sadece müsbet ilme dayalı olarak oluşturmakta olduğumuz yeni bir işletme tipi bakımından ilk olacağız.

Her ilk hatalıdır, ilkeldir. Bizim de hatalarımız ve ilkelliklerimiz ileri derecede olacaktır. Bunu asgariye indirmemiz için sabırla ve teenni ile çalışmamız gerekmektedir. İşlerin acele olarak olmamasından sıkılmamalıyız. Yazılı hâle getiriyoruz. Bu bile bizim için büyük başarıdır. Bedenen buraya hizmet verenlerin ücretleri çok büyük olacaktır. Mâlen destekleyenler olmasa bu faaliyetimizi gösteremezdik. Allah’tan duam, onları daha bu dünyada me’cur etmesidir.

Bu katkılar birikecek ve kooperatifin bir maliyeti olacaktır. Sonra kooperatif kurulduktan sonra yavaş yavaş hizmet fonuna nakit gelmeye başlayacaktır. Yahut, ahşap ev gibi, arsa gibi değişik imkanları olacaktır. Bu değişik imkanları sonra bölüşeceklerdir. Bu bölüşme şöyle olacaktır. Önce ilklere, öncülere, sâbıklara bir öncelik tanımamız için formüller geliştirmeliyiz. Sorumlu, hizmetli ortaklar buldukça kendisine bir pay verilecektir. Geçmiş saatlere ek olacaktır. Eğer hizmetli kendisi yeni bir arkadaş bulursa bu pay ona yazılacak, ancak beşte biri sorumluya ait olacaktır. Bunun dışında her yıl eski hizmetlilere bir pay ilave edilecektir. Bu pay tüm hizmetlerin mesela yüzde beşi veya onu olacaktır.

Nakit olarak veya taşınmaz ortaklığı olarak gelen değerler mevcut geçmiş hizmetlere bölünecek ve her hizmetin nakit olarak payı olacaktır. Bu payı bu şekliyle şimdi alıp gidenin hizmet sermayesindeki payı da azalacaktır. Şimdi almayıp da ileride bırakanların nakdi paylarını artırmış olacaklardır. Burada şunu belirtelim ki, savaş ganimet için yapılmaz, ama ganimet helâldir. Savaşa katılanlarca paylaşılır. Bizim bu hizmetlere katılanlar şimdi hemen karşılığını bekleyerek katılmayacaklardır. Ama uzun zaman sonra bunun meyvelerini alacaklardır. Bizim İzmir’de yaptığımız hata, bu çalışmaları yazmayışımız olmuştur. Şimdi mevcut olan imkanlarda kimlerin ne payı olduğunu bilemiyoruz. Tabii ki Allah biliyor, onlar me’cur edilecektir. Ancak biz bilemiyoruz.

Benim arkadaşlarımdan istediğim, kendi çalışmalarını yazmaları, kooperatife vermeleri; ayrıca kimleri çalıştırıyorlarsa onları da yazıp kooperatife vermeleridir. Kayda geçmeyen hiçbir kuruşun kimseden alınmaması, kimsenin hizmetinin de heder edilmemesi gerekir. Ülkemizde kayıtlardan herkes kaçınıyor. Çünkü kayıtlı ekonomi kişileri çökertiyor. Bunlar batılıların dünyayı sömürmek için geliştirdikleri formüllerdir. Böylece hesapsız kitapsız yani mukavelesiz bıraktıkları işletmelerin iki yakası bir araya gelememektedir. Biz bu kayıtları yapacak, ama bu kayıtların altında ezilmeyeceğiz de. Bunun yolunu bulduğumuz zaman başarılı olacağız. İzmir’deki Akevler Kooperatifinde bu yol bulunmuştur. Çünkü kanunlar batıdan tercüme edilmiştir. Yararlanmayı bildikten sonra kötü değildir. Devlet görevlileri de bizim gibi insandır, hepsi kötü değildir. Zamanla doğru uygulamalar da vardır.

Her  kooperatif ortağının bir haberleşme hizmetlisi olacaktır. Diğer ortağa ulaştırmak istediği haberi bu ortağa yazılı verecektir. O dosyada saklanacaktır. Karşı tarafa faks veya e-mail aracılığı ile ulaştırılmış olacaktır. Karşı taraftan da teyit alınacaktır. Böylece güvenli haberleşme olacaktır. Banda alınan ses veya kayıtlar bilgisayar aracılığı ile karşı tarafa çok kısa zamanda ulaşılabileceği için ucuzluk sağlanacaktır. Ayrıca mektuplar yerine doldurulmuş disketlerle gönderilen mektuplar da ucuzluk ve kolaylık sağlayacaktır. Bunlar için kuryeler kullanılacaktır. Haberleşme hizmeti üzerinde çalışma yapılmalıdır. Bu haberleşmeden doğacak işlemlerden hizmet payı alınacaktır. Yani aracılık, komisyonculuk yapılacaktır. Bu hizmet bir işletme halinde de kurulmuş olabilir. Genel hizmetler okunmalı, ortaklarımız ne yapabiliriz diye düşünmeli, kooperatif yönetim kurulunda görüşülmeli, uygulamaya geçilmelidir.

 

ÜLKEDE HİZMET TEMSİLCİLERİ

Burada haftada bir toplanıp sohbet yapıyoruz. Bu sohbetlerimizi yazılı hâle getiriyoruz. Bunları diskete geçiriyoruz. Şimdi yeni bir sistem geliştirmeliyiz. Herkesin mutlaka bir bilgisayar edinmesi gerekir. Birkaç dolarla bu bilgisayar elde edilebilir. Bilgisayarı açıp kapamayı da her birimiz öğrenmeliyiz. Açıp okumayı bilmemiz gerekir. Herkesin iki disketi olacaktır. Her hafta buraya geldiği zaman bir disketi alıp götürecek, bir disketi de getirecektir. Bu dersi götürecektir.

Şimdi iş bölümümüzü yapmaya başlıyoruz:

1-    Buraya gelen arkadaşlar hafta içinde yazı hazırlayabilirler. Bir haberi yükleyebilirler. İsteklerini yükleyebilirler. Cuma günleri buraya gelince bu disketler Reşat Erol’a verilecektir. Süleyman Karagülle de şimdi olduğu gibi Kur’an Matematiği üzerinde çalışmalar yapmaya devam edecektir. Buraya gelen yazılar Reşat Erol’a verilecektir.

2-    Reşat Erol diğerlerinin yazılarını aynen, Süleyman Karagülle’nin yazısını ise redakte ettikten sonra diskete yükleyecektir. 10 arkadaşın disketine yükleyecektir. Böylece on disket buraya gelecektir.

3-    Her arkadaş, komşulardan birini bulacak, ailece evlerde okuyacaklardır. Bir hafta birinin, bir hafta diğerinin evinde okunacaktır. Bu arkadaşlar çoğalacak ve 10 kişi kadar olacaklardır. Değişik kimselerin evlerinde haftalık toplantılar yapacaklardır. Çaydan başka herhangi bir ikram sözkonusu olmayacaktır.

4-    Burada olduğu gibi, orası da merkez hâline gelecektir. Disketler merkez olacak ve İstanbul’un değişik semtlerinde böyle bilgisayarlı sohbetler oluşturulacaktır.

Önce İstanbul’da böyle bir teşkilat oluşturmamız gerekmektedir. İstanbul’da böyle on yerimiz olacaktır. Her semtte bir arkadaşımız böyle bir çalışmayı başlatmaya çalışacaktır. Yani haftada bir gün buraya gelecek ve haftada bir gün de evinde böyle sohbet başlatacaktır. Bu sohbetler kooperatif adına yapılacaktır. Hepsi halka açık olacaktır. Her zaman her sohbet isteyen kimseye bilgisayardan verilecektir.

İstanbul’da 10 merkez oluşturduktan sonra onlar 10’ar merkez oluşturacaklardır. Onlar da 10’ar merkez oluşturacaklardır. İstanbul ve civarı 1000 merkez olacaktır. Bu ortak haberleşme merkezidir. İleride her merkez yurt içinde böyle birer haberleşme merkezini kurmuş olacaktır. Bu haberleşme ilçesi İstanbul’daki haberleşme merkezinin kardeşi olacaktır. Böylece tüm Türkiye ile bir ağ oluşturmuş oluruz. Yarın her ilçeden dünyanın her yerinde birer haberleşme merkezini kurmasını isteyeceğiz. Böylece İstanbul’un bütün dünya ile ilişkisi doğacaktır.

Şimdilik bu haberleşme ağını biz bilgisayar disketleri ile yapacağız. İleride başka türlü bir haberleşme ağına dönebilir. Burada asıl mesele güvenilir bir haberleşme ağını dünya üzerinde kurmamızdır. İnsanlık içinde böyle 10 kadar haberleşme ağı kurulacaktır. İnsanlık emniyetli bir şekilde birbirleri ile ilişkiye girmiş olacaktır.

Burada çözeceğimiz sorun disketleri ulaştırma sorunudur. İstanbul içinde bu disketlere akşam sohbetlerinde ulaşılacaktır. Yani üç kademede gerçekleşecektir. İlk kademede kendilerine yakın yerler bu disketleri toplayacaklardır. İkinci kademede bundan sonraki toplantılar olan merkezimize ulaşacaktır. Taşra  ile ilişkilerde ise her ile otobüs girmektedir. Biz bölgelere disketleri göndeririz. Bölgeler de kendi illerinde bunları gönderir.

Ülkeler arasında da uçak seferleri vardır. Özel kargo olarak bu ilişkiler sağlanabilir. Hava alanında bekleseniz, giden kişilerden birine katsanız, götürür; oradan da biri alır. Bunun felce uğradığını ve başaramadığınızı farz edelim. Komşu bölgelere biz ulaştırırız, onlar da komşularına ulaştırır. Böylece her tarafa ulaşş oluruz. İleride kurye teşkilatımız olacak, ileride telli ve telsiz kanallarımız olacaktır. En iptidai şartlar içinde çalışmaya başlamalıyız. İleride teknik imkanlarımızı geliştirmeliyiz. Hiçbir zaman iptidai yaşayışımızı unutmamalıyız.

Böyle bir haberleşme sadece disket haberleşmesi olmayacak, aynı zamanda elçilik haberleşmesi olacaktır. Bir konuyu eğer ortaklarımıza duyurmak istiyorsak, yazılı olduğu gibi şifahi olarak da hatırlatır ve cevaplarını bekleriz. Taşra merkezlerde değerlendirmeler yapılır. Oradaki haberler orada değerlendirilip gereği yapılır. Görülüyor ki, kooperatif sadece haberleri taşıma ağını kurmaktadır. Hangi haberlerin taşınacağı üzerinde durmamaktadır. Eğer yarın sitelerimizi ve marketlerimizi kurarsak, o zaman bu haberleşme mekanizması günlük olarak işleyecektir. Haberler özetlenerek her akşam yatsıdan önce okunacaktır.

 

MARKETLERDE HABERLEŞME

Adil Düzenin temel ilkesi hizmetleri ayağa götürmedir. Bunu sadece halkımızın rahat etmesi, müşteri kazanma amacıyla yapmaktayız. Her şeyin en ekonomik olanı yapılmalıdır. Bugün bir şey lazım olan kimse kalkıyor, mağazaya gidiyor, bakkala gidiyor veya çarşıya gidiyor. Kendisi alışveriş yapıp geliyor. Bu kadar insanın çarşıya gidip gelmesi zaman kaybıdır. İnsan emeğinin tüketilmesidir. Bunların hepsinin ayrı ayrı arabalar tutup taşıması da yine israftır. Piyasada biz haberleşme ve ulaşım hizmetlerini kurduğumuzda bu kadar emek ve araç tasarruf edilecektir. Bu tasarruf edilen emekle insanlar daha fazla yatırım yapacaklar, daha fazla üretim yapacaklar ve ülkemiz gelişecektir. Ülkemiz daha çok insanı daha uzun ömürde yaşatacak şekle gelecektir. Bu da bizim asıl amacımızdır.

Diğer taraftan artan zamanlarını insanlar kültür faaliyetlerine ayıracak, daha gelişmiş insan olacaklar, insanın evrimine daha çok hizmet edeceklerdir. Yani bedenen daha sağlıklı olduğu gibi beyince de daha üstün vasıflı olacaklardır. Halkın zamanlarını boşaltmadan okullar açmak israftan başka bir şey değildir. Zamanı boşaltmak için de genel hizmet şarttır.

Marketlerimizin olduğu yerlerde haberleşme hizmetini veren teşkilatımız olacaktır. Bunlar öğrenci olabilir, yaşlılar olabilir, sakatlar olabilir . Evlere gidip diyalog kuran kimseler olması yeterlidir. Bu habercilerimiz haftada bir ev ziyareti yapacaklar, verecekleri bir haberleri varsa bildireceklerdir. Uzun oturmayacak, kısaca söylemek istediklerini söyleyeceklerdir. Diğer taraftan da onların söylemek istedikleri bir şey varsa onları dinleyeceklerdir. Böylece marketimizde çevremizin tüm haberleri yer alacaktır. Sorarak kaynağından her şey öğrenilecektir.

Bu habercilerimiz marketlerde satılan malların fiyatları hakkında bilgi vereceklerdir. Sipariş etmek istedikleri malları sipariş vereceklerdir. İsterlerse malları istedikleri zaman gezip mağazada göreceklerdir. Ama onlardan görmüş olsun olmasın siparişleri alacaklardır. Bunları getirip mağazalara verecek, mağazalar da bunları paketleyecek, ertesi gün veya akşamları evlere götürüp dağıtacaklardır. Bu dağıtmada ileride kapıcılardan yararlanılmış olur. Onlara da pay verilir. Hatta kapıcı parasından bu yolla hane halkı kurtulmuş olur. Başka bir ifade ile imkanı olanlar daha fazla kapıcı parasına katılmış olurlar.

Bunun dışında kişiye evde bir şey gerekmiştir. Bunun adını bile bilmemektedir. Bana böyle bir şey gerekiyor diyecek. Mesela, camı cama yapıştıran bir malzeme gerekiyor diyecektir. Şimdi bizim haberleşme mekanizmamız çalışacak, merkezimize kadar gelerek diskette bunu soracağız. Şifahi olarak soracağız. Gelen bilgileri habercimize ulaştıracağız. Habercimiz gidecek, soran kişiye bilgi verecek, o da tercihini bildirecek, sipariş yoluyla o mal o kişiye ulaşş olacaktır.

Burada önemli olan husus, bunun için kişi bir bedel ödemeyecektir. Çünkü Genel Hizmet payından market müşterilerine hem bedelsiz haberleşme imkanını sağlayacak, hem de taşıma hizmetini sağlayacaktır. Yani kişi mağazaya gidip kendisi alsa o fiyatla alacaktır. Böyle bir teşkilatın ne kadar kolaylık sağlayacağı aşikârdır. Okumak için Anadolu’ya gelen insanlar vardır. Bunlar yurtlarda ikamet etmektedir. Bu vakıflar bizimle işbirliği yapsalar bu teşkilatı çok kolay kurarız. Markete de gerek yoktur. Gençlere görev veririz. Evlere gidip siparişler alırlar. Sonra bir dağıtım ağımız olur, onlara dağıttırırız. Toptan alacağımız için de yaptıracağımız tenzilat ile taşıma ve haberleşme masraflarını karşılarız.

İşte Allah adına vakıflar kurup kendilerinin refahından başka bir şey düşünmeyenler, bizden rahatsız edeceğiz diye kaçanlar, hüsrana mahkumdurlar. Bunlar başaramayacaklardır. Kim bizim burada anlattıklarımıza sahip çıkarsa gelecek onların olacaktır. Bunları ben söylemiyorum. Bunları Kur’an söylüyor, bunları ilim söylüyor. İlk söylendiği zaman sözlerimiz garip gelir. Ama zamanla o garip sözlere insanlık tavanda olsa kerhen de olsa uymaktadırlar.

Bizim bugün söylediklerimizi özel sektörler yapıyor, başaramıyor. Cep telefonları ile bu iş sağlanmak isteniyor. Cep telefonları gençler için sükse olmuştur. Bakıyorum, sokaklarda yürürken hep konuşuyorlar. Ama sonra ailelerinin evlerine icra dayanıyor. Benzer  şekilde internetle görüşmeler alıp yürümüş, ama bedel ödenemeyince ailelerin telefonları kesiliyor. Kapitalizm bu sorunları 22 Şubatta çözdüğü gibi çözer. Sosyalizmde de durum farklı değildir. Sorunları ancak halk çözecek, kendisi çözecek, Adil Düzenle çözecektir. Çünkü doğru olan tektir. O doğruyu çoklu sistem içinde arayacağız. Doğru tektir ama bulma yolu tek değildir. Çokluk hedefte değil yollarda olacaktır. Hedef ufuk gibidir. Varılamaz. Bir ufka ulaşırsın, karşı ufuk çıkar karşınıza . Demek ki devamlı olarak doğru yol aranacak. Bulunacak, ama hedef bitmediği için arama da bitmeyecek, çoğulculuk da bitmeyecek.

 

MEDYADAN YARARLANMA

Bundan önceki konuşmamızda uluslararası ulaşımdan söz etmiştim. Konuklama ile ilgili görüşümü ortaklarımız beğenmediler. Kimsenin kimseyi misafir etmeyeceğini söylediler. Burada bazı hususlara işaret etmemiz gerekmektedir. Bunların başında hayatımızda her türlü sıkıntılara alışmalıyız. Hep temiz yerde, hep rahat yerde yaşamanın yanında; sıkıntılar içinde, zorluklar içinde yaşamaya da alışmamız gerekmektedir. Çok rahat, çok iyi, çok lüks hayata kendimizi ve çocuklarımızı alıştırmamalıyız. Çünkü Allah böyle kimselerde hastalıklar oluşturmaktadır. Vücutları dayanamamaktadır. Nesilleri yok olmaktadır. Batının bugünkü sorunu nedir? Nüfus azlığı. Çünkü halkını müreffeh kılmaktadır. Batılılar Sovyetleri bunun için yıktılar. Sovyetlerde Hıristiyan nüfus azalıyor, Müslüman nüfus çoğalıyordu. Çünkü Müslüman kadınları evlilik dışı ilişkiler kurmuyordu. Müslüman kadınlar içki ve uyuşturucu maddeleri kullanmıyordu. Müslüman erkekler Rus kadınları ile zevk hayatı yaşarken; Müslüman kadınlar bir taraftan çocuk doğuruyor, beş altı tane çocuk büyütüyor, diğer taraftan resmi yerde çalışıyor, bu yetmiyormuş gibi ayrıca dışarıda ek iş yapıp aileyi geçindiriyor. Hatta çocuk yaptığı yıllarda kocalarının rakı parasını da sağlıyor. Sonra erkekler evden kovuluyor, onların da canına minnet, Ruslarla yaşamakta rahat ediyor.

İşte bu sebepledir ki, Müslüman nüfusu artıyor, Hıristiyan nüfusu azalıyor. Rahat hayat kişilerin sağğını rahatsız ediyor. O halde kendimizi sıkıntılardan kaçırmamaya çalışmalıyız. Bu bir. İkincisi yoksulları, fakirleri aşağı görüp onlardan kaçmamalı, ayrı bir hayat sürmemeliyiz. Sınıflar oluşmamalıdır. Zenginler ayrı yerde, yoksullar ayrı yerde namaz kılmıyor. Kendimizi Müslüman olmayanlardan da tecrit etmemeliyiz. Onlarla beraber yaşamalı, onları da düşünmeliyiz. Böylece biz İslâmiyet’i yaymış oluruz. Otellere gidip ayrı ayrı odalarda yaşama yerine, yolculukta bir handa hep birlikte olma yolunu tutmalıyız. Hac bizim için örnek olmalıdır.

Tokyo ile Londra arasında bir köprü kurmalıyız. Buralarda her yerde Türkçe konuşan ve bilen halk vardır. Güzergah üzerinde kendimize belli köyler seçmeliyiz. Oraya götürüp bizim Ahşap Evleri koymalıyız. Hangi köy bize bedelsiz ev koymamıza izin verirse oraya o evleri koymalıyız. Bu evlerde odalar bulunmalıdır. Dörder metrekarelik odalar yeterlidir. 50 kişilik bir araba için demek ki 200 metrekarelik bir yere gerek vardır. Geçiş yerleri, yemek, tuvalet, banyo yerleri ile 400 metrekarelik bir yer. Biz 100 metrekarelik yeri 10 bin dolara mal ederiz. Şimdi Tokyo ile Londra arasında böyle yerler kurmayı düşünelim. 20 000 kilometrelik bir yer düşünüyoruz. 250 kilometrede bir konaklayacağız. 80 konaklık yerimiz olacaktır. Her konak 50 bin dolara mal olursa, dört milyon dolarla bahsettiğimiz yolu kapatmış oluruz.

Ne var ki, böyle bir işe başlamamız için önce konaklama yoluyla başlayacağız. Yahut otel kullanarak başlayacağız, talip arttıkça kazanacağız ve bu hizmetleri yerine getireceğiz. Bir şeyi hemen düşünmemeliyiz. Bizim hayatımızda yapacağımız bir hedefimiz olmalıdır. Biz başlamalıyız. O kendi kendini amorti edecektir. Gelişecektir. Belki istediğimiz hedefe 100 yıl sonra varılır. Bunun için turizm işlerine başlamalıyız. Denemeliyiz. Denemeden, uğraşmadan bir şey olmaz; denemeliyiz. Siz arkadaşlar sayesinde bunları yazıyorum. Siz de değerlendiriyorsunuz. Buraya gelip giderler. Bundan sıkılmayınız. Onlar bizim için ileride yapacaklarımıza ortak olacaklardır.

Bu turizm şirketini oluşturduğumuz zaman eğer devamlı yolcumuz olursa artık devamlı bizim yolcularımızı taşıyan arabalarımız olur. Bu kara yolcu taşımacılığını dünyaya yayabiliriz. Sonra yük taşımacılığına da geçebiliriz. Böylece dünyanın her yerinde bin kadar konaklama merkezimiz olur. İşte bunlar aynı zamanda bizim haberleşme merkezlerimiz olur. Karada sür’at temini için yerli halktan olan şoförler kullanırız. Şoförümüz bulunduğu kentten arabayı alır götürür, geri getirir. Kendisi ailesinin yanında kalır. Araba durmadan yola devam eder. Yolcular isterlerse iner, orada kalır, ertesi gün veya daha sonraki arabalara binerler. Böylece iş seyahati ile gezi seyahati birleşmiş olur.

Haberleşme merkezimiz bu seyahatlere yolcu bulur. Yani bir taraftan ulaştırma haberleşmeyi destekler, diğer taraftan haberleşme ulaştırmayı destekler. Seyahat Kur’an’da ibadetlerin başında sayılmıştır. Hac ibadeti ise bütün insanlığa emredilmiştir. Namaz, oruç, zekât mü’minlere farz iken, Hac bütün nâsa farzdır. İşte halkı sömüren ve yoran bir hac teşkilatı değil de, halka hizmet eden ama bu seyahatta Mala - Mal Pazarları oluşturan bir kuruluşa ihtiyacımız vardır. 20. yüzyıla kadar bunları yapmamız mümkün değildi. Çünkü o zaman iş veya seyahat hürriyeti yoktur. Birinci ve İkinci Cihan Savaşı insanlara yeteri kadar ders verdi. Tüm ülkeler açıldı. Daha açılacak devletler istese de istemese de daha da açılacak. Sömürü dünyası, tekel dünyası sona eriyor. İnsanlık baskısız bir dünya ile karşı karşıyadır. Şimdi bize düşen bu serbestlikten yararlanmamızdır. Bizim nesil bu hürriyeti size hazırladı, sizin de bundan yararlanmanız gerekir. Halkı hortumlama heveslilerinin hevesleri de kursaklarında kalacaktır. 

 


ADİL DÜZENDE GENEL HİZMETLER
1-ADİL DÜZENE GİRİŞ
2032 Okunma
2-BAŞKAN
1420 Okunma
3-EVRAK KAYITLARI
1514 Okunma
4-YAPI KAYDI
1369 Okunma
5-MUHASEBE
1293 Okunma
6-İLMÎ DAYANIŞMA
1265 Okunma
7-MESLEKÎ DAYANIŞMA
1365 Okunma
8-DİNÎ DAYANIŞMA
1265 Okunma
9-SİYASÎ DAYANIŞMA
1179 Okunma
10-TESCİL HİZMETİ
1189 Okunma
11-TESBİT HİZMETİ
1210 Okunma
12-TAHKİK HİZMETİ
1228 Okunma
13-TAHKİM HİZMETİ
1224 Okunma
14-BASIN HİZMETİ
1201 Okunma
15-YAYIN HİZMETİ
1373 Okunma
16-ULAŞIM HİZMETİ
1213 Okunma
17-HABERLEŞME HİZMETİ
1232 Okunma
18-UYARI HİZMETİ
1205 Okunma
19-ARAŞTIRMA HİZMETİ
1232 Okunma
20-AMBAR HİZMETLERİ
1189 Okunma
21-BANKA HİZMETLERİ
1255 Okunma
22-PLANLAMA HİZMETLERİ
1184 Okunma
23-BAKIM HİZMETLERİ
1215 Okunma