ADİL DÜZENDE GENEL HİZMETLER – XII
TAHKİK HİZMETİ
S O R U Ş T U R M A
TAHKİK / SORUŞTURMA
Bir kimsenin hayatı ne ise topluluğun düzeni de odur. Bir insan önce karar verir, sonra o kararları uygular. Onları hafızaya alır, sonra de gerektiği zaman onları hatırlar. O hâtıralarına bakarak onlara varır. Bu sonuçlara dayanarak yeniden karar verir. Karar, bellek, anımsama, değerlendirme ve karar.
Topluluklarda kararlar sözleşmelerle alınmaktadır. Böylece kollektif kararlar ortaya çıkmaktadır. Sonra tesbitle uygulamalar belleğe alınmaktadır. Damgalanarak mallar ambarlara konmaktadır. Sonra tahkikte olaylar hatırlanmaktadır. Tahkimde de olaylar değerlendirilmektedir.
İlim nedir? İlim, geçmişte cereyan eden olayların şimdi bulabildiğimiz izlerini tesbit etmek, bunları değerlendirerek oluşlarla ilgili akış kanunlarını çıkarmak, sonra da bu kanunlara dayanarak gelecekte olacakları tahmin etmek, olanları bu sefer tesbit etmektir.
Demek ki ilmin akışı da şöyledir: Tesbit, tahkik, tahkim, tescil.
Tescili, gelecekte olacakları belirleme şeklinde ifade ediyoruz.
Delil, geçmişte cereyan eden olayların bize bıraktıkları izler demektir.
Tahkik, delilleri değerlendirip geçmişte cereyan eden bir olayın senaryosunu ortaya çıkarmaktır.
Kişinin davranışları hafızlarına dayanmaktadır. Hatırlamalara göre karar vermektedir. Toplulukta da bir hatırlama müessesesi olmalıdır. Gerek görüldüğünde bu nasıl cereyan etmiştir? Bu ortaya konmalıdır.
Bugünkü yargıda soruşturma karar kadar önemli bir iştir. Dâvâ ikame edildiğinde önce iddianın doğru olup olmadığı soruşturulur. Olay tesbit edilir. Bundan sonra da o olayın hükmü verilir. Filan kimse şunu çaldı. Bu tahkik safhasıdır. Cezası iki ay hapistir, dersek; bu da hüküm safhasıdır.
Tarih boyunca soruşturma müessesesi daima karışık olmuştur. Çünkü bu husus çok derin bilgi istemektedir. Geçmişte cereyan eden olayları şimdi nasıl bileceğiz? Allah kâinatı ruh, melek, cin ve insan için yarattı. Bunlara öyle melekeler verdi ki kâinatın geçmişini bilsinler, olacakları da bilsinler. Tabii ki bu mekanizmanın çalışması için kâinatla insan beyni arasında bir uyum olmalıdır. Kâinatta olaylar öyle cereyan etmelidir ki insan beyni onu geçmiş ve geleceği ile bilsin. İnsan beyni de öyle var edilmelidir ki kâinatı geçmiş ve geleceği ile bilsin. İnsanla kâinat arasındaki bu uyum Allah’ın varlığına en büyük delildir. Tesadüflerle oluşan beyin ile tesadüflerle oluşan kâinat arasında bu uyum nasıl ortaya çıkacaktır? Bir yuvarlak demir betonyer içine atılıyor ve betonyer içinde bu demir üzerinde tesadüflerin sonunda metrik bir yiv açılıyor. Aynı şekilde bir cıvata açılıyor ve onda da yine metrik vida açılıyor. Sonra da bunlar birbirine geçiyor. Bu ihtimaliyatı hesaplayalım. Biz daha bu rakamları alacak bilgisayar yapamadık. Biz de sıfırları yazmaya başlasak ömrümüz biter.
Kâinat on milyar yıl önce yaratıldığına göre !0^20 saniye kadar zaman geçmiştir. Zaman kuvantumu !0^(-40) olsa, geçen zaman kuvantumu !0^60 olur. Oysa ihtimaliyat bundan çok küçüktür. Demek ki iddia imkansızdır. İnsan beyni ile kâinat arasındaki bu uyum bizi başka bir yere götürür. Sosyal olayları düzenlerken de ilmin verilerine uymalıyız. Kâinatın oluş kanunlarından yararlanmalıyız. Psikoloji ile sosyoloji arasında paralellik kurmalıyız.
Tahkik veya soruşturma hizmetleri bağımsız genel hizmetlerdir veya kamu hizmetleridir. Devlet içinde soruşturma kamu hizmet olacaktır. Kooperatif çapında da soruşturma genel hizmet olacaktır. Bugün Türkiye cumhuriyetinin mevzuatı hakemlik sistemini kabul etmiştir. İhtiyari bırakmıştır. Asıl olan hakimlik sistemini benimsemiştir. İleride hakemlik sistemi asıl olacaktır. Yani şimdi eğer sözleşmenin sonunda veya başında hakemliği kabul etmişsen hakemlik sistemi geçerli olacaktır. Eğer sözleşmelerde hiçbir şey kabul etmemişsen o zaman hakimlik sistemi geçerli olacaktır. Gelecekte ise iş tersine olacaktır. Hakemlik asıl olacak, sözleşmelerde kayıt yoksa hakemlik yapılacak, sözleşmelerde kayıt varsa hakimler tek hakem olarak hükmedeceklerdir.
Şunu hemen belirtmemiz gerekir ki, serbest sözleşme sistemini kabul ettiğimize ve hakemlik sistemini serbest bıraktığımıza göre şeriat sistemini kabul etmişiz demektir. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı bakımından Adil Düzene engel hiçbir şey yoktur. Engel halkın bunları bilmemesi ve görevlilerin de bunları anlamasıdır. Bunu da ancak uygulamada halkımıza ve görevlilere anlatmak suretiyle öğretebiliriz. Bunun için halk kuruluşlara ihtiyaç vardır. İktidar olmak için değil de, bunları öğretmek için parti kuracağız. Para kazanmak için değil de, bunları öğretmek için ortaklıklar kuracağız. Tabii ki para da gelecek, iktidar da gelecek ama hedefimiz bunlar olmalıdır.
TAHKİK BAKANLIĞI
Tahkik bakanlığının adaylarını dini şûra üyeleri gösterir, siyasi şûra üyeleri sıralama usûlü ile seçerler. Tahkik bakanlığının bütçesini dini şûralar yapar, siyasi şûralar denetlerler.
Tahkik bakanı doğrudan doğruya bakanın yönetiminde tescil, tesbit ve tahkim bakanları ile birlikte yargılama kurulunu oluşturmaktadır.
Kıta merkezlerinde üstün soruşturmacılar, bölgelere de yüksek soruşturmacılar, ilçelerde görevli soruşturmacılar, semtlerde soruşturma hâdimleri bulunmaktadırlar.
Kıta merkezlerinde soruşturma üzerinde araştırma merkezleri oluşmakta, bölgelerde soruşturma mütehassısları bulunmakta, ilçelerde ise esas soruşturmacılar olmaktadır. Semtlerde soruşturma delillerini toplamaktadırlar.
Bu şekilde organize olmuş soruşturma kurulları bir konuda bir şey soruşturulacaksa, soruşturmanın yapılmasını isteyen kişi kendi dayanışma sorumlusuna baş vurmakta, “bu hususta soruşturma istiyorum” demekte ve böylece soruşturmanın açılmasına karar verilmektedir. Soruşturmacı soruşturmasını bitirdikten sonra sonuç müsbet veya menfi olsa, bunu dini dayanışma başkanlığına bildirmektedir.
Yargılamada ispat aşağıdaki kademelerde olmaktadır.
Nesep tesbiti gibi hasımsız davalarda bir soruşturmacının tahkiki yetmekte, hakemler buna göre karar verebilmektedirler.
Hukuk davalarında ise iki soruşturmacının ayrı ayrı tahkikat yaparak aynı sonuca varmaları ile sabit olmaktadır.
Ceza davalarında ise dört soruşturmacının ayrı soruşturması sonunda fiil sabit olmaktadır.
Bir ilçede mevcut tüm soruşturmacıların ittifakla aynı şeye şehadet etmeleri olayın kesin sübutunu sağlar. Bunu bir misalle açıklayalım.
Bir kimsenin katil olduğuna şehadet edilmiştir. Dört şahidin şehadeti ile kısas yapılmış ve kişi öldürülmüştür. Sonra kişi sağ olarak ortaya çıkmıştır. Kişinin sağ olarak ortaya çıktığının tesbiti nizasız olsaydı bir soruşturmacının şehadeti ile tamamlanmış olurdu. Ancak şimdi bir kesbi kararın iptali sözkonusudur. İşte bunun için ilçedeki bütün soruşturmacıların kişinin sağlığına şehadet etmeleri gerekir. Öldüğüne şehadet eden soruşturmacıların burada oyu olmayacaktır.
Faili meçhul cinayetlerin aydınlanması istenir. Bu hususta soruşturma yapıp getirene ödül konur. Bu cinayeti aydınlatan kimseye ödül verileceği bildirilir. Soruşturmacı delilleri toplar. Sonunda delillerin sağlamlığına kanaat getirerek diğer soruşturmacılara anlatır. Diğer soruşturmacıları da ikna ederse onlar onun gösterdiği şahitler olurlar. Bu yolla cinayet açığa çıkarsa bu ödül verilir.
Ödül almak için soruşturmacılar birleşebilirler. Bunun için soruşturmacıların sonuçlarını kabul ettirmek hakemlerin takdirine bağlı olacaktır.
Soruşturmacılar elde ettikleri sonuçları belgeleyeceklerdir. Dosya halinde mahkemeye sunacaklardır. Hakemler tanıklarla ayrı görüşerek kanaat edineceklerdir. Sonunda dosya münderecatı ile soruşturmacıların şehadetini kabul veya reddedeceklerdir. O halde soruşturmacı kendi soruşturmasını hakemlere sunar. Hakemlerin kanaati gelirse şehadetliğini kabul edeceklerini bildirirler. Ancak nisab dolmadan duruşma yapılmaz.
Soruşturmacılar dayanışma ortaklıkları tarafından teminatlıdırlar. Yanlışlık yaparlarsa tazmin edilir. Yanlışlığın sübutu ise ilçelerde görevli soruşturmalar aleyhine illerdeki yüksek mahkemelerde dava açılır ve yüksek soruşturmacılar soruştururlar. Bölgelerdeki soruşturmacılar aleyhine devlet merkezindeki üstün mahkemeler nezdinde dava açılır.
Üstün soruşturmacılar aleyhine devlet merkezindeki tüm soruşturmacıların şehadeti ile aksi sabit olmuş olur.
Karşılıklı ithamlar da soruşturmacılar tarafından tesbit edilir ve hakemlerin kararı ile kesinleşir. Bunun için hukuki veya cezai sorumluluk da sözkonusu değildir. Sadece halkı doğrudan bilgilendirmek için hakemlere başvurulabilir. Eskiden bu sorunlar düello ile çözülüyordu.
Farz ediniz ki 22 Şubat Krizi doğmuştur. Bunun on senelik ihmal olduğu ileri sürülüyor, elli senelik uygulamanın sonucu olduğu ileri sürülüyor. Bunu soruşturan soruşturmacı soruşturma yapar ve olayları ortaya koyar. Bunlar hakemler tarafından değerlendirilerek hükme bağlanır. İşte bu da soruşturma işidir.
Mahkemeler bir olayın doğruluğunu ve hükmünü ortaya koyarlar. Gelecek hakkında karar veremezler. Soruşturmacılar da geçmişteki olayları ortaya koyarlar. Gelecek hakkında bir görüşleri yoktur. Soruşturma müessesesinin ülkedeki rolü tesbit, tescil ve tahkim kadar önemlidir. Soruşturmalar karakollarda yapılmaktadır. Oysa soruşturma kimseyi rahatsız ermeden yapılmalıdır. Soruşturmanın sonuçlarından emin olunmalıdır. Rakip soruşturmacılar olmalıdır. Hakemlerin denetiminde soruşturmalar değerlendirilmelidir.
SORUŞTURMA ŞEKLİ
Dışarıdan Soruşturma:
Soruşturmacı kaydedici cihazı alır ve soruşturmacı olduğunu beyan ederek istediği kimselerle görüşür. Onlarla sohbet eder, konuları tartışır, onlardan bilgi ister. Randevu istediği halde görüşmeyen varsa onları da kaydeder. Bunun dışında kendisinde ne varsa onları tesbit eder, kalıntılar, parçalar varsa bulur. Parmak izlerini alır. Kan lekelerini tahlil eder. Evlere girip araştırma yapar. Bütün bunları kişilerin izniyle yapar. Talep ettiği halde müsade etmezse kaydeder. Hiçbir yerde zorlama yapmaz. Dışarıdan soruşturma sonunda yeterli bulgu bulmuş ve sorunu çözmüşse, yazılı soruşturmaya geçilir. Şifahi tahliller yaptırır.
Daha önce şifahi olarak soruşturup cevap verenlerin cevaplarını yazıya döker ve teyidini ister. Cevap verenler bu yazıları düzeltebilirler. Yeniden kaleme alabilirler. Cevap vermeyenlere veya arama yaptırmayanlara bu sefer yazılı olarak sorar. Onlardan gerekli bilgileri yazılı olarak ister. Bu yazılar “Tebliğ Hizmetleri” tarafından kişilere ulaştırılır. Kişilerden gelen cevabı beklerler. Bütün yazılı belgeler ve verilmeyen cevaplar değerlendirilir. O soruşturmacı olayın oluşu hakkında bir sonuca varır.
Yazılı soruşturmada cevap verilmemiş veya eksik cevap verilmiş ise duruşmalı soruşturmanın yapılması istenir. Kişi hakemlerin kararı ile duruşma salonuna alınır. Kişiye sorular sorulmaya başlanır. Bu sorular açıkta sorulur. Baskı yapılmaz. Hakemler müdahale etmeden soru ve cevaplarını dinlerler. Soruşturmacının soruşturmayı sona erdirmesi veya hakemlerin soruşturmanın tamamlandığına karar verilmesi halinde soruşturma biter. Hakemlerden birini soruşturmacı seçer, hakemlerden diğerini de soru sorulan kimse seçer. Böylece hakem soruşturması ile duruşmalı soruşturma da biter. Bununla beraber soruşturmacılar gerek görmezse veya hakemler soruşturmacının talebini kabul etmezse duruşmalı soruşturma sona erer.
Hakemler soruşturmacının isteği üzerine soruşturmanın karakolda yapılmasını isteyebilirler.
Karakol Soruşturması:
Karakol soruşturmasına kamunun büyük yararı sözkonusu ise karar verilir. Kişi haklarının belirlenmesinde karakol soruşturması yapılmaz. Karakol soruşturmasına alınan kişi rahat bir odada oturtulur. Kendisine devamlı sorular sorulur. Cevap vermemesi halinde başka herhangi bir işkence yapılamaz. Sadece soruşturma sürdürülüp gider. Tüm soruşlar ve cevaplar kayda alınır. Cevap vermemesi halinde; soru sorulur, beklenir, tekrar sorulur. Konuşmama hakkı diye bir şey yoktur. Karakol soruşturmasında, “Silahı ne yaptın?” diye sorulur. Soruşturma çelişkiler giderilinceye kadar sürdürülür. Karakol soruşturması da açıktır. Herkesin önünde sorulur ve sorulan da herkesin önünde cevap verir. Kendisi isterse cevabı kapalı yerde verir. Soruşturulan kimse hakemlere giderek soruşturmanın bitirilmesini isteyebilir. Yahut soruşturmacı bitmesini isteyebilir.
Duruşmalı veya karakol soruşturmasında söylenen sözler yazılı olarak verilmiş kabul edilir.
Yazılı belgelerle elde edilen bilgiler birleştirilir. Dosya oluşturulur. Dosyada belgeler değerlendirilir ve sonuca ulaşır. Bu dosya gizlidir. Hakemlerden başkası göremez. Hakemler dosyayı incelerler. Dosya kabul edilir veya reddedilir. Kabul edilirse davacıya şehadetin kabul edildiği bildirilir.
Hasımsız davalarda tek soruşturmacı, hukuk davalarında iki soruşturmacı, ceza davalarında dört soruşturmacı, kesin davalarda bütün soruşturmacıların tanıklığı kabul etmesi ile davacı duruşma talebinde bulunur. Duruşmaya gelen soruşturmacılar olayın sadece hakemle ilgili kısmını beyan ederler. Hakemlerin reddetme hakları yoktur. Çünkü tanıklıklarına önce karar verilmiştir. Böylece dava kesinleşmiş olur. Hakem kararları kesin olup temyiz edilemez. Hemen infaz olunur. Mağdur olan kimse soruşturmacılar aleyhine dava açabilir. Bu davanın açılabilmesi için dini dayanışma sorumlularından birinin muvafakati gerekir. Kişi ilçesini değiştirerek de bu davayı açabilir. Yüksek mahkemenin kararına karşı da il dini şûra üyelerinden birinin muvafakati gerekir. Bölgesini değiştirerek de bu dava açılabilir.
Kalıcı bedeni cezalar için infaz belli bir müddet için ertelenir. Bu müddet zarfında kısas diyete dönüşebilir. Kısasın diyete dönüşmesi sebeplerinden biri de bu arada alınan yüksek mahkeme kararıdır. Yüksek mahkemede yüksek soruşturma yapılır. İki soruşturmacının şehadeti ile kısas diyete dönüşür. Diyetin kalkması için dört şahide gerek vardır.
Soruşturmacılar, soruşturmada baskı uygulayamazlar ama kesin kanaatleri şehadet için yeterlidir. Bunların yanlış yaptıklarına da kesin kanaat getirmeleri gerekir.
SORUŞTURMA DELİLLERİ
Soruşturmacı delilleri toplar. Bu deliller olayın bıraktığı izlerdir. Soruşturmada deliller şunlardır.
a) Resmi kayıtlar. Tescil ve tesis müesseseleri çalışacaktır. Önce bütün belgeler evrak, demirbaş, zimmet ve envanter muhasebelerinde tüm hayat geçmiş olacaktır. Bir yere giren ve çıkan tüm eşya kaydedilmiş olacaktır. Toplantılara katılan veya araçlara binen kimseler otomatikman belgelenecektir. Bir ocağa giren veya ocaktan çıkan kişinin hareketleri kayda alınacaktır. Bunun dışında kamu hizmetleri yapılırken tüm hizmetler belgelenecek ve kayıtlara gönderilecektir. Tescil ve tesbit belgeleri kayıtlarda korunacaktır. Eskiden bu belgeler yazılı hâle getiriliyordu. Şimdi bilgisayarlara geçecektir. Kişinin iki harfli bucak içi kodu olacak, sonra iki il içinde bucağının kodu olacak ve sonra iki harfli devletinin kodu olacaktır. Demek ki, herkes altı harfle kodlanacaktır. Eşyalar da sekiz harfle kodlanacaktır. Kart sahibinin yer koduyla karşı tarafın yer kodu birbirine uyuyorsa, o zaman kayıt sadece kişi kodundan ibaret kalacaktır. Hepsi kendi diliyle tutulmuş bu resmi kayıtların çözülmesinde diğer hizmetlilerin de yardımı olmaktadır. Böylece hizmetliler arasında yardımlaşma ilkesi ortaya çıkacaktır. Yani hizmetliler grup oluşturacaklardır. İşte bu mesleki dayanışma içinde olacaktır. Aynı mesleki dayanışma içinde olanlar hata olduğu zaman birlikte ödeme durumunda kalacakları için ortaklarını gözeteceklerdir. Buradan çıkan sonuç şudur ki; bir mesleki teşekkül aynı meslekten olanlardan ziyade değişik meslekte olanların dayanışması olacaktır.
b) Kişilerin beyanları ikinci derecede delildir. İnsanların beyanlarında kasden yalan söylemeleri veya genellikle yanlış söylemeleri sözkonusudur. Bununla beraber yalan veya yanlış sözlerin de anlamları vardır, bize doğruyu bulmada yardım eder. Doğru tek olduğu için herkesin söyledikleri uyum içinde olacaktır. Oysa yalan ve yanlış gerçek dışı olduğu için kişinin kendi anlattıklarında da çelişki olacaktır. Başkalarının anlattıkları ile çelişki olacaktır. Soruşturmacı söyleyenler arasında çelişkide olmayan haberleri alır, onları değerlendirerek oluş zincirini tamamlamış olur. Söyleyenlerin ehliyetine bakılmaz. Çocuk, büyük, dost, düşman herkesin sözlerini değerlendirmek gerekir. İfadelerden çıkan anlamları değerlendirmek için dilin özelliklerini de bilmek gerekir. Kırgızistan’da kapı çalınır, açardım. Kimse olmazdı. Zaten her an korku içinde idik. Bir gün bir arkadaşla oturuyorduk. Kapı çalınınca baktı ki kimse yok, alt kata inip zile bastı. Çocuk kapıyı açıtı ve “Ben çalmadım, ben çalmadım!” dedi. Bunun anlamını herkes bilir ki; “Ben çaldım!”dır. İşte soruşturmacı dili bilecek. Bu da yetmez. Psikolojiyi de bilecek, ona göre sözleri değerlendirecektir.
c) Kalıntılar. Yapılan her iş bir iz bırakır. Bugün gelişen ilimlerle bu izlerin işleniş tarihleri de belirlenmektedir. Mesela, Amerika’ya giden herhangi bir afyonun nerede imal olduğu bilinebilmektedir. Çünkü az da olsa topraktaki maddelerin bir kısmı bitkide yer almaktadır. İnce tahlillerle o bitkinin hangi topraktan geldiği bilinebilmektedir. Yeraltında bulunan seramik parçaların kimler tarafından yapıldığı tesbit edilebilmektedir. Daha da önemlisi, oluş tarihleri tesbit edilebilmektedir. Demek ki soruşturmacının eline birtakım malzemeler geçecek ve o malzeme üzerinde yapılacak ilmi araştırmalar soruşturmalara yardımcı olacaktır. Ne var ki, soruşturmacı neyin kendisine yarayacağına kendisi karar verecektir. Genel bilgiler toplanacak ve ne gerekiyorsa onun tesbiti yapılacaktır. İşte soruşturmacının genel kültüre ne kadar ihtiyacı olduğu buradan ortaya çıkmaktadır. O sebepledir ki kamu veya genel hizmeti yapacak kimsenin genel kültürü alması gerekir. Sadece bir konuda ihtisas ancak dayak soruşturmasını yapabilir.
d) Sosyal olaylar sosyal sebeplerle ortaya çıkar. Topluluğun kuralları vardır. Bu kurallar her bucakta değişmektedir. Benim doğup büyüdüğüm bucağımda bir kızın kendi eşini seçme şansı yoktur. Anne babası kiminle evlendirmek isterse kız onunla evlenir. Kızın birisine kendi başına meyil göstermesi tüm aile için büyük ayıp kabul edilir. Yalnız o kız için değil, kardeşleri, hatta akrabaları için de sorun olur. Yine kız tarafı erkeğe talip olamaz, haber gönderemez. Böyle yapan ailenin kızını kimse almaz. İlk ve son söz babanındır. Baba kıza sormadığı gibi annesine de sormaz. Evde kadının sözü geçiyorsa o kız alınmaz. Şimdi böyle bir toplulukta sorular sorulduğu zaman klasik cevaplar verilecek ve tüm olaylar inkâr edilecektir. Başka bir olayın aydınlatılması gerekiyorsa, bu hassas nokta ortaya çıkmadan istenen sorular sorulup sonuç alınabilir. Bu tür sebeplerden dolayı söylenenleri doğru kabul etmeden yürünmelidir. Bütün bu anlayışlar bizi soruşturmacının o halkı çok iyi tanıması gerektiği sonucuna götürmektedir. Bundan dolayıdır ki ilçedeki soruşturmacılar o ilden olacaklardır. O ilçede eğitim göreceklerdir. Ondan sonra soruşturmacı olacaklardır. Bucağın içinden olursa tarafsız olamaz. İlin dışından olursa bucağı bilemez. Denge, kendi ilinden ama ilçesinin dışından olan kimselerden oluşturmadır.
SORUŞTURMA VE TARİH
Tarihte insanlar yazı yazmak istemiş ve gelecek nesillere bilgiler bırakmışlardır. Ayrıca yapılan anlaşmalar, mektuplaşmalar da yazılı tarihi oluşturmuştur. Bir akarsuyun filmini alsak ve bunu gelecek nesle bıraksak, bu tarih için belge olur ama tarih olmaz. Biz bu nehrin doğuşunu, batışını, nerelerden geçtiğini, hangi zamanlarda taştığını, içinde hangi balıkların yaşadığını anlatırsak bu nehri tanıtmış oluruz. Bunun gibi tarihteki olayların teker teker tesbiti hiçbir şey ifade etmez. Esas olan bir oluşu, bir akışı zihinde belli hâle getirmektir. İşte geçmişteki yazarlar bunları yapmışlardır. Yaşadıkları dönemin görüntüsünü kelimelerle bize aktarmışlardır.
Dil kâinatı anlatmaktadır, ama kâinatın küçültülmüş resmi değildir. Beyin varlıkları ayrı ayrı hafızasına almakta, sonra birbirine benzeyen varlıkları birlikte düşünerek onlara ortak ad vermektedir. Böylece aslında ayrı ayrı varlıklar birleştirilerek ortak varlık çıkarılmaktadır. Yeryüzünde birer at olduğu halde, insan beyni bütün atları bir arada düşünerek bunları aynı varlık kabul etmektedir. Her atın özelliği ayrıdır, ama ayrı olan özellikleri atarak ortak özelliği olan bir varlık düşünmektedir. Aslında böyle bir varlık yoktur. Mesela, dairelerin çapları ayrıdır. Ama insan zekası çapın büyüklüğü dışında yuvarlaklığını da düşünerek daire demektedir.
İşte olaylar da böylece karikatürize edilerek bir tarih oluşturulmaktadır. Şimdiye kadar bunlar sağlıklı belgelere dayanmıyordu. Mamafih ilk sağlıklı belge oluşturma fikri İslâmiyet ile başlamıştır. Hz. Peygamber Kur’an’ı parça parça yazdırmış, ancak bir kitap olmamıştı. Halife Osman zamanında kurulan altı kişilik heyet bir tahkikat yapmış ve Kur’an metnini ortaya koymuştur. Halife Osman bunları çoğaltarak altı merkeze göndermiştir. Bu metinlere kimse itiraz etmemiştir. Şimdi belki milyara varmakta olan nüshalar o tahkikten sonra kabul görmüş ve hâlen de devam etmektedir.
İkinci tahkik sistemi ise bizzat Hz. Peygamber’in yaşadığı hayatın tarihini ortaya koymak olacaktır. Hiç şüphesiz Kur’an bunun yazılı metnini içermektedir. Ancak Kur’an her devre ve her kavme hitap ettiği için o gün yaşananlardan çok insanlığa aksettirmektedir. Tarih yazımında iki yol takip olunmuştur. Tarihçiler çıkmış ve tarih kitapları yazmışlardır. Sonra gelen tarihçiler kendi kriterleri ile onları değerlendirmişlerdir. Bunun yanında Hz. Peygamber ve arkadaşlarının sözlerini tesbit hareketi başlamıştır. Birçok kimse soruşturma yaparak kendilerine göre Hz. Peygamber’in hayatını tahkik etmeye çalışmışlardır. Bunların içinde çok başarılı tesbitler yapan soruşturmacılar ortaya çıkmıştır. Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesei ve İbni Mace. Bunlar iyi soruşturmacı olmuş ama iyi fıkıhçı olamamışlardır. İbni Mâlik de iyi fakihtir, ama iyi muhaddis değildir.
Bugün tarih resmen yazılmıyor. Basın ve yayın kuruluşları haberleri kendileri üretir ve kendileri yayınlar. Yanlı ve değersiz haberlerle halkı oyalamaktadırlar. İşte gerçek tarihin yazılabilmesi için “Tahkik Hizmeti”nin oluşması gerekir. Tarih doğru öğrenilir. Tahkik müessesesindeki doğruluk ilkesi beyanların sorumluluk taşımasından ileri gelir. Yani tahkikat sonunda soruşturmacı yanlış sonuçlara varırsa sorumlu olur. Doğrusunu söylemek zorundadır.
“Tahkik Hizmeti”nin doğruluk tarafı hizmetteki yarıştır. Yanlış haber üretenlere karşı doğru haberleri de üretenler varolacakları için gelecek nesil tahkikat yaparak doğrusunu bulabilir. Eğer tahkikat tek taraflı yapılmışsa, yanlış haberler üretilmesine karşı hizmetli bunu karşı tahkikatla tekzib edecektir. Son karar hakemlere bırakılır. Bu da doğru haberlere daha kolay yaklaşma imkanını sağlayacaktır. Şimdi ise insanların oluşturduğu tarih ile gerçekler arasında büyük ayrılıklar vardır.
İnsanların yanlış bilmeleri yanlış kararlar aldırır. Sonuçta insanları kötülüğe sürükler. Doğru tarih gelecek hakkında da doğru sonuçlara vardırır. İnsanlık yaratılalıdan beri tanrıya inanmakta ve öldükten sonra dirileceği inancındadır. Kur’an ve Tevrat’a göre ilk ölünün gömülmesi işlemini insanlara karga öğretmişti. O günden bugüne insanlar ölülerini gömerken bir daha dirileceklerine inanarak gömüyorlar. Son 500 yıldır ateizm telkin edilmiş, ölümden sonra hayat olmadığı görüşü resmen işlenmiş ve hâlâ da işlenmektedir. Gerçekten Allah varsa ve âhiret varsa, biz tersini bilirsek ne kadar yanlış yola gittiğimizin takdiri kolaydır. Allah ve âhiret yoksa, bu kadar insanın aldatılıp kandırılması ve avutulması da o kadar kötü olur. O halde bizim ideologların fikirleri değil, soruşturmacıların delilleri ile hakemlerin hükümleri gerekmektedir. İşte bu usûl müsbet ilim yoludur. Gelecekte inançlar da müsbet ilmin denetiminde olacaktır. August Comt gelecekte din olmayacak, müsbet ilim olacaktır, diyordu. Biz de diyoruz ki; gelecekte dinler müsbet ilimden teyit alacaklardır.
KOOPERATİF VE SORUŞTURMA
Bugün kamu soruşturma hizmeti oluşmamıştır. Mahkemeler doğrudan soruşturma yapmaktadırlar. Bu da hiçbir zaman gerçeği aksettirmemektedir. Soruşturmalar bir sonuca varamadığı için davalar onyıllarca devam etmektedir. Soruşturma usulleri onbin yıl önceki tarım dönemi usulleri olduğu için sonuç elde edilememektedir. Bu da ülkemizi ve insanlığı sıkıntılı durumda bırakmaktadır. Hiçbir hukuki sonuç doğurmasa bile kooperatifimizin soruşturmacıları olacaktır. Bunlar dışarıdan yazılı soruşturmalar yapacaklardır. Kooperatif ortakları arasında duruşmalı soruşturmalar yapacaklardır. Kendi kanaat ve görüşlerini ortaklarına bildireceklerdir.
Tabii kooperatif içinde oluşacak soruşturma müessesesi de yarışmaya açık olacaktır. Yani bir soruşturma merkezi olmayacak, kooperatifte 10 kadar soruşturma hizmetlisi olacaktır. Kooperatifte cereyan eden olayları bunlar soruşturup hükme bağlayacakları gibi, kooperatif ortaklarını ilgilendiren konuları da soruşturacaklardır. Bugün meçhul olaylar cereyan etmektedir. Siyasi istismarcılar bunları ona buna atmaktadırlar. Televizyonlar; “PKK yanlısı yaptı”, yok, “Hizbullah yaptı” gibi haberler yazıyorlar. Ortaklarımız da şaşkın haldedirler. O halde halkı aydınlatan soruşturmacılarımız ortada olmalı, ortaklarımızı doğru olarak bilgilendirmelidir. Bunlar tek de olmamalıdır. Çünkü tek olduklarında tarafgirlik yapabilirler.
Bir ortaklığın çalışabilmesi için bölüşmenin hakkaniyetli olması gerekir. Eğer haklar belirlenmiş değilse, sonradan doğan haksızlıklar giderilemiyorsa, ortaklar devamlı olarak şüphe içinde olacaklar ve ilk fırsatta dedikoduların tesiri ile ortaklıktan ayrılacaklardır. Meselâ, bugün Kombassan ve benzeri holdinglerin hâli budur. Kombassan’ı batırmak isteyenler uydurma ihbar ve şikâyetlerde bulundular, sebep yokken nakdine el koydular. Kombassan nakdini bankaya yatıramaz oldu. Bu yetmiyormuş gibi, çıkardıkları iflas haberleri ile ortakları soğuttular. Kombassan iş yapamaz hâle gelince batmaya başladı. Diğer taraftan batmakta olan bankayı da yalandan pohpohlayarak halkın itimadını sağladılar ve bankayı kurtardılar. Bu yalnız Kombassan’a zarar vermemiştir. Bütün doğru çalışanlar iflas etmiştir. Diğer hortumcuları ihya etmiştir. Bu da devletin yıkılmasına zemin hazırlamaktadır.
Kombassan kooperatifimize müracaat edecek; benim gerçek durumumu tesbit edin ve ortaklarıma duyurun, diyecek. Bizim de soruşturmacılarımız olacaktır. Ortaklığın mal varlığını gösteren listeyi hazırlayacak, borç ve alacak listesini çıkaracak ve ortaklara haber verecek, şirketinizin durumu budur, diyecek. Kombassan gerçekten batıyorsa ona göre hareket edecekler; batmıyorsa ona göre hareket edeceklerdir. Sonra batan şirketler ile batmayan şirketler ayırd edilecektir. Bir şirket battığı zaman bütün şirketlerin battığını kabul edip hareket etmek, bir şirket kâr ettiği zaman bütün şirketler kâr etmiş kabul ederek onlara ortak olmak Türkiye’yi yıkar. Kooperatifimiz soruşturma müessesesini oluşturarak Türk halkının ve ortaklarının aydınlanmalarını ve isabetli kararlar almalarını sağlamalıdır.
Kooperatif içinde soruşturmayı dengeleyen çok soruşturmacı olduğu gibi; değişik kooperatiflerin kurulması ile bu hizmet farklı kooperatiflerce yürütülmelidir. Bu sayede ülkemiz sağlıklı hayata kavuşmuş olacaktır. Devletin zorla desteklediği kooperatifleşme değil de, halkın kendi istek ve ihtiyaçları sebebiyle oluşturdukları kooperatiflere ihtiyacımız vardır. Akevler kooperatifi 33 yıl önce bu amaçla kuruldu. Şimdi İstanbul’da da bu amaçla kurulmaktadır. Kooperatifimize malla, emekle, taşınmazla ve nakitle katılmak mümkündür. İlk katılma bu hizmetleri öğrenme demektir. Bu Genel Hizmet konularında bize sorular tevcih etmektir. Halkımızın bunları öğrenmesidir. Şeytanla işbirliği hâlinde olup Adil Düzenden bahsetmeyenler bin pişman olacaklar ama o zamanki pişmanlık fayda vermeyecektir.
Soruşturma hizmetleri şüphesiz ortaklarımızı ilgilendirmektedir. Farz edelim ki Kooperatif yönetim kurulundan bir üyenin yolsuzluğu söz konusudur. Bundan şüphe duyan kooperatif soruşturmacılarından birini seçerek soruşturmayı yaptırabilecektir. Bunu kendi dayanışma ortaklığı sorumlusuna finanse ettirecektir. Elde ettiği doğru bilgiye göre kooperatifte kalacak veya ayrılacaktır. Genellikle başarılı kooperatifleri yağmalamak isteyenler namuslu yöneticileri rahatsız eder ve onları kaçırırlar, sonra kendileri o kooperatifi yağmalarlar.
Türkiye’de şikâyet ve ihbar müessesesi bu eşkıyalar lehine çalışmaktadır. Biri bir şikâyet dilekçesi yazar ve sizi günlerce meşgul ederler. Karakol ve savcılıkta bıktırırlar. Sonunda beraat edersin ama zulüm sana kâr kalır. Halk bütün saldırılara karşı ancak kooperatiflerle direnebilir. Bu ihbar eden veya şikâyet eden haksız çıktığı zaman onu şikâyet etmek gerekir. Taraf tutan savcı veya hakim olursa onu da şikâyet etmek gerekir. Sonunda doğrular kötülerle mücadele ederlerse kazanırlar. Yoksa silinip giderler.
KOOPERATİFTE SORUŞTURMA ORTAKLIĞI
Bir çocuğu anne doğurur, anne-baba büyütür. Çocuk 20 yaşına kadar anne-babasına yük olur. Ondan sonra hayata atılır. Evlenir, o da çocuk yapar. Hayat böyle devam eder. Topluluklar da böyle doğarlar, gelişirler, yaşarlar ve yaşlanıp ölürler. Ne var ki, biyolojide çözülmemiş bir sorun var. Türkler evleşmişlerdir. Türkün ilk anne babası nasıl oluştu? Mesela, Adem’i kim doğurdu? Daha doğrusu ne doğurdu? Burası henüz aydınlanmamıştır. Her ne kadar tabii seleksiyon teorisi ileri sürülmekte ise de; bunun mümkün olmadığı bugün kesinleşmiştir.
İnsan toplulukları için de durum böyledir. İnsanlar devamlı evrimleşmektedir. Evrimin olması için eski sistemin ortadan kalkması gerekmektedir. Ama daha iyi bir sistem nasıl gelecektir? Kim getirecektir? Bu sorunu çözmek zorundayız. Sermaye sahipleri bu sorunları çözemezler çünkü onların durumları bu sistemde iyidir, sistem bozulunca sermaye sahiplerinin de işleri bozulacaktır. O halde kendileri bindikleri dalı kessinler. Diğer insanların da böyle bir inkılâp sıkıntısına girme güçleri var mı? Varsa, girdiklerinde niçin harcansınlar? Dolayısıyla dünyada inkılâpların olmaması gerekir. Ama tarihte olmuş ve büyük medeniyetler ortaya çıkmıştır. Gelecekte de olacaktır. Nasıl olacaktır? Onu araştırmamız gerekir. Önce bu evrim olacaktır. Çünkü canlılarda da dahil olmak üzere tarihte daima evrim olmuştur.
Tarihteki evrimlere bakalım. Hep peygamberler evrim yapmışlardı. İşte Nuh, işte İbrahim, işte Musa, işte İsa ve işte Muhammed peygamberler peş peşe medeniyetleri oluşturdular. Çünkü bunlar Allah’a inandılar, karşılığını Allah’tan istediler, korkmadan direndiler. Çünkü onlar cenneti bekliyorlardı. Bugün de ancak Allah’a inananlar bu inkılâbı yapacaklardır. Baştan fedakârlıklar yapacaklardır. Onlar cennet için çalışacaklardır. İnkılâp olduktan sonra Adil Düzeni kabul edenlerin işleri de düzelecektir. Onlar karşılıklarını alarak bu düzen içinde olacaklardır. Bugün Allah’a inananlar, gayba inananlar gelecek için yatırım yapacaklardır. Çünkü bugün ufukta bir kazanç gözükmemektedir. İşte biz 30 senedir halk sektörünü oluşturalım diyoruz. İşe başlıyoruz. Hiçbir engel olmadığı halde bir türlü sonuç elde edemiyoruz. Çünkü günü gelmemiştir. Eksiklerimiz vardır.
Şimdi kooperatifimiz gönüllü soruşturmacıları arıyor. Onlar bu dünyada belki karşılığını bulamayacaklar, ama cennette karşılık alacaklar, onlar belki bu dünyada kendileri nimetlenmeyecekler ama çocukları nimetlenecektir. Dünyada aziz olacaklar, âhirette de naim cennetinde olacaklardır. Bunun için kurduğumuz ortaklığa katkıda bulunacaklardır.
Bu soruşturmaya gönüllü katılanlar ne hizmetler yapacaklardır?
Ortaklar arasında çıkan ihtilâflarda olayları araştıracak ve gerçekleri ortaya koyacaklardır. Bunların şehadetine ortaklar kani olacaklardır. Çünkü taraf değildirler. Böylece ortakların birbirine karşı itimatları devam edecektir. Diyelim ki iki kardeş ayrılmaktadır. Küçük kardeş büyük kardeşin baba mirasını gizlediğini iddia ediyor. Kooperatifimizin soruşturmacısı gidiyor ve tahkik ediyor. Tüm gerçekleri ortaya koyuyor. Çünkü büyük kardeşim de bunu istemektedir. Küçük kardeşe gerçekleri anlatıyor. Böylece kavga ederek ayrılacaklarına iyilikle ayrılıyorlar.
Bu soruşturma işi için soruşturmacı diyelim ki 20 saat harcamıştır. Fişe yazıyor ve kooperatif muhasebesine giriyor. Muhasebede bu soruşturma “borçlu”, soruşturmacı “alacaklı” olarak geçiyor. Birim de “saat” olarak geçiyor. Soruşturmacı bunları Allah rızası için yapmıştır. Ama yine Allah’ın emri olarak bunu yazıp muhasebemize vermiştir.
Böylece değişik soruşturma işleri geliyor, soruşturmacılar soruşturuyor ve kooperatife raporlar tevdi ediyor. Saatini yazıyor. Bu suretle kooperatifin güçlü soruşturmacıları oluşuyor. Bunların verdiği sonuçlar kooperatifimiz tarafından da onaylanıyor. Mesela, bugün onların yaptığı halk oyu yoklaması budur. Ne var ki, gerçek içyüzünü ortaya koyan soruşturma yapmıyor. Anayasa mahkemesi başörtüsü yorumu yapıyor. Hakimin böyle yorum yapma yetkisi var mı? Hakim mevzuatı olaylara uygular. Yoksa mevzuatı yorumlayamaz. Halka sorabiliriz. Halkın bu hususta görüşü nedir? Soruşturmacı alimleri araştırır ve bu husustaki ilmi sonuçları ortaya çıkarır.
Sonra kooperatif market kurarsa, evler yapmaya başlarsa Genel Hizmet’in 25’te birini buraya ayırır. Böylece soruşturma hizmetine fon oluşur. Saatleri yavaş değerlenmeye başlar. İşte daha ölmeden de bu dünyada karşılığı alınmaya başlar. Kendisi ölse bile çocukları almaya başlar. Ancak bu şekilde inanan kimseler ortaya çıkarlarsa o zaman inkılâp olur, tarım döneminin statik işletmelerinden sanayi döneminin dinamik halk işletmeleri kurulabilir.
KOOPERATİFTE SORUŞTURMA TEŞKİLÂTI
Kooperatifimiz yönetim kurulu üyelerinden birini soruşturma sorumlusu yapacaktır. Bu sorumlu kooperatifte 10 kadar soruşturma görevlisini bulacaktır. Bunlar bir heyet oluşturacaklardır. Yönetim kurulu başkanımızın başkanlığında haftada bir toplanacaklardır. Çalışma yöntemleri ile ilgili kararlar alacaklardır. Bunların aldıkları kararlar kendilerine kooperatifçe mühürlenip verilen defterde işlenecektir. Böylece kooperatif içinde soruşturma sözleşmesi oluşacaktır.
Kararlar istişare ettikten sonra sorumlu yönetici tarafından alınacaktır. Üyelerin hakemlere gidip iptal ettirme yetkileri olacaktır. O soruşturma ile ilgili kararlar kooperatif yönetim kurulunda okunacak ve bilgi verilecektir.
Kooperatif görevlileri kendilerine tahkik hâdimleri bulacaklardır. Her birine bir görev verilecektir. Mesela, bunlardan biri kooperatifin market işlerini takip edecek ve elde ettiği bilgileri görevliye verecektir. Diğeri ahşap ev işlerini takip edip takip görevlisine verecektir. Bir başkası kooperatifin kongre işlerini takip edecektir. Bir başkası ortağın sorunu varsa onun işerini mercek altına alacaktır. Böylece soruşturmacılar belli konularda bilgi sahibi olacaklardır. İstanbul’da araştırma yaparak kooperatife ortak olarak dâvet edilecek listenin hazırlanmasını bu görevlilerden isteyeceğiz. Bize o kişiler hakkında bilgiler verecektir. Biz dâvet kampanyasını bunlarla yürütmüş olacağız.
Ortak bulma görevi ortak kaydedene ait olacaktır. Onlar hakkında dosya açılacak, başkan adına mektup yazılacak ve elçi ile gönderilecek. Elçiler onlara hem mektup verecek hem de şifahi görüşmeler yapacaklardır. Kurye teşkilatımız, tebliğ teşkilatımız olacaktır. Kişinin cevap vermemesi halinde tekitler yapılacaktır. Görülüyor ki kooperatifin faaliyete geçmesi için bizim ortak sayısını çoğaltmamız gerekmektedir. Bunun için de bir iş yapmış olmamız gerekir. Yani ya market açmalıyız; ya da ahşap ev imalatını sürdürmeliyiz. 250 kadar genel hizmet sorumlusunu oluşturmalıyız. Kooperatifimize gelip gidiyorlar. Kendilerine yapabilecekleri iş veremediğimiz için gidiyorlar. Marketimizi kurarsak onlara aktif iş veririz, genel hizmet de onların ek işleri olur.
Tabii ki bunların hepsi saatlerini yazıp kooperatif muhasebesine vermiş olacaktır.
Kooperatif yönetim kurulları birer soruşturmacı bulup 10 kadar soruşturmacının adlarını ilân edeceklerdir. Bunlar soruşturma görevlileri olacaklardır. Şimdi soruşturma görevlisi ortaklardan, halktan şunları isteyecektir. Herkes bir gazeteyi veya dergiyi takip etsin. Okuduğu gazete veya dergide önemli bir haber veya konu olursa fihristlesin ve hafta sonunda kooperatif soruşturmacısına versin. Böylece haber özetleri ile bir arşiv oluşturmaya başlar. Bu kayıtlar soruşturmacı için önemli ipuçlarını verecektir.
Herkes duyduğu önemli haberi özetlesin ve soruşturmacıya versin. Böylece kendiliğinden arşiv belgesi toplanacaktır. Bunlar soruşturmacılarımızın arşivlerinde yer alacaktır. Ortaklarımızın durumları da bu arşivde belirlenecektir.
Kooperatifimize genel hizmet verecek ortakları bulabilmemiz için öğrencilerden yararlanmamız gerekir. Bunun için yurtlara ihtiyacımız vardır. Burada destekleyeceğimiz öğrenciler ile biz bu genel hizmet eğitimini verebiliriz. Bunun için partiye ihtiyaç duyduk. Bu amaçla Milli Nizam Partisi’ni kurduk. Sonunda parti adil düzeni bir kenara iterek Arap pazarı çalışması yapmaya başladı. Onların hepsi yakında tarih olacaklardır. Sürekli kalacak olan halk ekonomisi sistemi olacaktır.
Kooperatif bugün çok zayıf görünmektedir. Ne var ki, yarın sür’atle büyüyecektir. Bugün bu çalışmalarımıza katılanlar ayni karşılıklarını alacaklardır. Maddi kazançlarından çok manevi kazançları yüksek olacaktır. Ben şimdi 25 hizmeti tanıtan yazıları yazıyorum. Bunlar düzenlenmektedir. İki-üç ay sonra Allah izin verirse bitmiş olacaktır. Bundan sonraki işimiz, bu hizmetlerin sorumluluğunu yüklenecek 25 kişiyi bulacağız. Gözümüze kestirdiğimiz kimseleri ziyaret edip bu hizmeti yüklenmelerini isteyeceğiz. Onlar da kendilerine 10’ar görevli bularak işlerimizi tamamlamış olacağız. Ondan sonra bu hizmetlerin yapılması başlanacaktır. Hizmet verenler muhasebeye harcadıkları zamanlarını ve saatlerini vereceklerdir. Yapmak istediğimiz büyük iştir. Yenidir. Biz azız. Başarılarımız bu kadar oluyorsa buna da hamd etmeliyiz. Zevkle çalışmaya başlamalı ve devam etmeliyiz. Burasını takviye edecek kimseleri bulabilmeniz için Allah’ın bize gelecek yardımını beklemeliyiz.
MARKETTE SORUŞTURMA
Çağımız tarım döneminden sanayi dönemine geçiş çağıdır. Tarım döneminde asırlık komşular her gün birbiriyle temas halindedir. Herkes birbirini tanıyor. Herkes birbirinin yakınıdır. Komşular her zaman birbirine muhtaçtır. Saldırı, hastalık, kaza, doğum gibi hallerde birbirine yardım etmektedir. Komşunun herhangi sıkıntılı anında onun yardımına koşmaktadır. Çünkü yarın o da o durumlara düşecektir. Kaldı ki, o zamanlarda kişinin bugün olduğu kadar sıkıntısı yoktu. Ahırında ineği vardı, koyunu vardı, tavuğu vardı. Tarlasını ilkbaharda ekiyor, sonbaharda kaldırıyor ve bununla bir yıl geçiniyordu. Hava kirliliği yoktu. Bu kadar sık insanlarla temas etmiyordu. Mikroplarla karşı karşıya değildi.
Bugün insan yapayalnızdır. Üst katta kim oturuyor, bilmiyor. Alttaki kim, haberi yok. Yakınları birbirinden uzaklaşmış, senede birkaç defa ancak görüşebiliyor. Herkes zaten kendi geçim derdinde, başkasını hatırlayamıyor. Sorunlar artmıştır. Günlük nafaka peşinde bir gün iş bulamazsa, akşama açtır. İhtiyaçlar ise gittikçe artmaktadır. Kapitalizmin sağladığı imkanlara yetişmek mümkün değildir. Herkes borçlu. Kapıya icra memurunu beklemektedir. Hastalansa, ilaç parası yok, ilaç alamıyor. Hava kirliliği, çevre kirliliği onu içten içe çökertiyor. Kadın ayrı, çocuk ayrı, erkek ayrı yerlerde günlerini geçiriyor. Ev adeta kötü bir otele dönüşmüş. İnsanlar için ölümle kalım aynı şey olmaktadır.
Bu sıkıntılı durumu kimseye anlatma imkânına sahip değildir. Derdini açıklasa daha kötü duruma düşmektedir. Bu durumda büsbütün ondan kaçacaklar, evi bile kiraya vermeyecekler. Anlatmasa, nasıl çare bulacaktır? Bu hal topluluğu strese sokmakta, yalnız ekonomik veya tabii kirlilik değil, sosyal kirlilik de âfet olmaktadır. Bu arada insan ibadeti de terk etmiş, Allah’ı da unutmuş, büsbütün yalnız kalmıştır. Eskiden günde beş defa mescide gidiyor, orada yakınları ve komşuları ile buluşuyor, sosyal inanç dolayısıyla komşularında Allah’ı görüyor ve rahat ediyordu. Şimdi karşısında dikilmiş olan televizyon her gün ona saldırmakta, onu çökertmektedir. İşte insanı bu sıkıntıdan kurtarmamız gerekir. İnsan deyince elbette kendimizi kastediyoruz.
İnsanın bütün bu yalnızlık ve çaresizlikten kurtulması için kendisini seven ve kendisini düşünen insanların olduğunu bilmelidir. Bir topluluğa bağlanmalıdır. İnsanlar kahveleri bunun için dolduruyor. Şeyhlerine bunun için bağlanıyor. Parti başkanlarına bunun için kenetleniyor. Çünkü oralarda kendine bir pencere buluyor. Gülen bir yüz buluyor. Kur’an; “Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder.” diyor. Bizim Allah’a yardımımız başka insanlara yardımdır. Allah’ın bize yardımı da onların bize yardımı şeklinde olacaktır. Çünkü insan yeryüzünde Allah’ın halifesidir.
Yardımlaşmanın ilk kaynağı birbirini tanımak ve hallerini bilmekle olur. Tahkik ve soruşturma müessesesinin temel görevi, ortakları veya müşterileri tanımak ve onların hallerini yakından onları rahatsız etmeden onlara yardım amacıyla bilmektir. Marketler bunun için en temel kuruluşlardır. Eskiden köylere kasabadaki bir tüccar eliyle mektup gelirdi. Posta mektubu kasabadaki esnafa bırakır, esnaf da köye giden biriyle gönderirdi. Adres de; Ahmet Uçak, Tüccar Hasan Uçak eliyle/ Borçka/ Artvin denirdi. Halkın bir işi olduğu zaman ilçedeki komşu veya akrabası esnafa uğrar, ona durumu anlatır, o da yardımcı olurdu. Efendilik, ağalık, beylik böyle doğmuştu. Hâlâ, bir mahalleye gittiğimizde o mahalleden birini soracak olursak bakkala sorarız. Bakkallar yalnız mal alıp satmazlar, başka sosyal fonksiyonlar da yerine getirirler.
Marketlerin doğmasıyla bakkallar tutunamaz olmuşlardır. İleride daha da tutunamaz olacaklardır. Avrupa’da böyle soğuk bir dünya bulursunuz. Köşe başlarında bir şey soracak bakkal bulamazsınız. Bulursanız, o bakkal Türklerindir. Büyük mağazalarda ise siz hırsızlık yapmayasınız diye bekleyen gözcüler, yankesiciler, yahut mutlaka bir şey satsın diye tezgahtarlar bulursunuz. Herkes sizi rahatsız etmektedir. İşte biz marketleri açarken bakkalların sosyal fonksiyonlarını da yüklendiklerini bilmemiz, ona göre teşkilatlanmamız gerekmektedir.
Marketin soruşturmacıları olacak. Bunlar her hafta bir defa bütün çevredeki evlere uğrayacak, evlerden sipariş alacaklardır. Onlara yardımcı olacaklardır. Fiyat listelerini götürüp sipariş ettikleri miktarlarını belirleyeceklerdir. Ertesi gün bu onlara teslim kapıcıları tarafından teslim edilecektir. İşte bu sipariş alan kimseler aynı zamanda soruşturma hâdimi olacaklardır. Müşterilerle içli-dışlı olacaklardır. Marketteki Genel Hizmet payından bunlar için bir miktar ayrılacak ve sıkıntıları giderilecektir. Biz onun beyanına gerek kalmadan ondan bir şey istemeye gerek olmadan onun ihtiyacını gidermeliyiz. O bilecek ki Allah’ın kulları vardır. Allah onlar eliyle bana sıkıştığım zaman yardım eder. Ben de Allah’ın kuluyum, sıkışana yardım etmeliyim.
HİZMETLERDE SORUŞTURMA
Eskiden insanların ihtiyaçları azdı. İmkanları da azdı. Bugün ihtiyaçlar çoğalmıştır. Her gün beklenmedik ihtiyaçlarla karşı karşıya kalınmaktadır. İhtiyaçların nerelerden temin edileceği de bilinmemektedir. Bugün yalnızlık içinde boğulan insan tanımadığı insanlara sorarak iş yapmaktadır. Perşembe pazarına gittiğinizde size bir şey gerekirse oradaki esnafa soruyorsunuz. Cevaplar vermektedirler. Ama aynı zamanda bire iki nasıl satalım da paylaşalım diye bir örgüt kurmuşlardır. Doktora giderseniz o da sizi değişik yerlere havale eder. Avukata gidesiniz karşı avukatla anlaşır. İnsan bugün insanlar arasında canavarlar içinde dolaşıyormuş gibi dolaşmaktadır.
Tahkik görevlilerimiz elde ettikleri bilgileri bilgisayara yükleyeceklerdir. Kimlerin ne iş yaptıklarını, kimlerin neler ürettiklerini, kimlerin ne tükettiklerini, neye muhtaç olduklarını bilgisayar sahifelerinde yerleştireceklerdir. Onlarla ikili ilişkiler kurarak bir türlü komisyonculuk yapacaklardır. Nakliye mi yapmak istiyor; soruşturmacıya soracaktır. Bir malı satmak mı istiyor; soruşturmacıya soracaktır. Demek ki emlâkçilik de bir tür soruşturmacılıktır. Büromuz olacak, orada on kadar komisyoncumuz oturacaktır. Bunların her tarafta hâdimleri olacaktır. Bilgiler buraya gelecek ve depolanacaktır. Bir yerden bilgi alınacaksa telefon edilerek alınacaktır.
İşte bu hizmet ortak olmayanlara çok ucuz bir bedelle yapılacaktır. Bunun için bir merkez, bilgisayar, buna katılan ve burada çalışan ortaklarımızın olması yeterlidir. İstanbul’da giriştiğimiz faaliyetlerde henüz böyle bir yer edinme imkanımız olmamıştır. Böyle yer elde etsek bile burada bu hizmetleri veren kimselerimiz olacak mıdır, belli değildir. Kooperatifimiz bunu temin etmeyi hedeflemektedir. Bunu sermaye ile yapmamız mümkün değildir. Bunları inanan insanların katkıları ile yapacağız.
İnsanlar Allah’a değil de camilere tapıyorlar, şeyhlere tapıyorlar, kerametlere inanıyorlar. Oysa müminler Allah’a inanır, Kur’an’a inanır, sadece Allah’ın emirlerini yerine getirir.
“Sizi sıcakların içine ne sürükledi?” diye sorulduğunda; “Birlikte namaz kılanlardan değildik, yoksulları da doyurmuyorduk” derler.” diyor Kur’an.
Hangimiz beş vakit namazı cemaatle bir aşiret mescidinde kılabiliyoruz?
Hangimiz bütün yoksulları doyurduk? Biz nasıl cennete gideceğiz?
Bizim hakkımız ateştir. İşte bundan kurtulmak için gayret içindeyiz. Allah bizi mağfiret edecek ve cennetine koyacaktır. Elimizden geleni yapmak zorundayız.
Böylece kurduğumuz aracılık hizmetleri insanları bir araya getirerek ihtiyaçlarını gidermiş olacakdır. Üretenler mallarını satacaklar, tüketenler mal bulup tüketeceklerdir. Hastalar doktorlarını bulacak, doktorlar da geçimlerini sağlayacaklardır. Böyle bir aracılığı yapmakla biz insanları doyurma yolunda katkıda bulunmuş oluruz.. Bu işler bizim için geçim kaynağı değil geçindirme kaynağı olmalıdır. Artırabildiğimiz varlıkları biz Allah için harcamalıyız. Bununla beraber Allah’ın bizi boş bırakacağını zannetmeyiniz. Âhiretteki nimetlerinden ayrı olarak bu dünyada da elbette karşılığını verecektir. Allah Türk halkının iyilikseverliği sebebiyle Türk halkını yüceltmiştir. İyilikseverliğe devam ederlerse Allah da kendilerini daha yücelere çıkaracaktır.
Türk halkı her türlü iyiliği yapmaktadır. Kurduğu yurtlar, açtığı okullar, yaptığı camiler, aşevleri ve burslar bunun açık delilidir. Ama hâlâ 500 yıl önceki iyilikleri yapmaktadır. Süslü püslü camiler inşa etmektedir. Bugün camilere değil, mescitlere ihtiyacımız vardır. Bugün okullara değil, videolara ve benzeri programlara ihtiyacımız vardır. Bugün marketlere ihtiyacımız vardır. Mala-Mal Marketlerine ihtiyacımız vardır. Biz halkımıza bu gerçekleri anlatsak, birkaç yıl sonra yeni medeniyete ulaşmış oluruz.
Okul yapmayacağız, yurt yapmayacağız, cami inşa etmeyeceğiz, umrelerde, nafile haclarda dolaşmayacağız. Bunun yerine mahallemizde Mala-Mal Marketleri kuracağız. Halk satılacak mallarını buraya koyacak. Karşılığında buradan mal alıp gidecektir. Yani kira vermediğimiz binamız olursa, orada çalışanlara da maaş yerine alıp sattığımız mallardan verirsek bu müesseseler çalışmaya başlayacaktır. Güvenle çalışmaya başlayacaktır.
İşte bu mağazalardan elde ettiğimiz gelirlerle genel hizmet müesseselerini kuracağız, böylece halkımızın aş ve iş bulmasını sağlayacak ve Allah’ın huzuruna vardığımızda yoksulları doyurmayan kimselerden olmayacağımız için ateşler içinde olmayacağız.
Görülüyor ki, gelecek bin yılın medeniyetini Kur’an’a inananlardan başkaları kurmayacaktır; kuramayacaktır. Kur’an dediğimizde, elbette Tevrat ve İncil’e de inanmış olanların katkıları olacaktır. Evet, bunları sol düşünceler değil, sağ düşünceler gerçekleştirecektir.