…
Toplumsal olaylarda yanlışlığın hiç kuşkusuz tek bir sebebi yoktur; ancak 'medya'nın da kendi suçluluğunu küçümsemeye kalkışması yakışık almıyor. Daha çocuk denecek yaştaki kızlarla oğlanları anlamsız yarışmalarda karşı karşıya getirmekle başlayan ve 'bizden hayatlar' diye sunulan yerli dizilerin çoğunda yeni yetişenlerin aklına sürekli yatak ilişkisini sokmaya yarayan diyalogları doğalmış gibi sunan 'medya' değil mi?
Aile boyu izlenen saatlerde televizyon örnek hayatlara mı yer veriyor, yoksa hiçbir ölçü tanımayan hayat tarzlarını 'doğal' bir şey imiş gibi mi sergiliyor?
İstisnası çok az bu genellemenin; birkaçı dışında hemen her kanalda birbirine çok benzeyen, ancak bizim insanlarımızın yaşadıklarını pek az andıran hayatlar dizileştiriliyor. İzleyici o dizileri kendisinin dışında gerçekten yaşanan hayatlar olarak algılıyor; dizi oyuncularının magazin sayfalarına yansıyan özel hayatları da, basit zihinlerde dizilerde işlenen öykülerin 'gerçekliği' için kanıt teşkil ediyor.
Görüntü olarak alınan yanlışlıkların doğrusunu öğreten bir eğitim sistemimiz olsa neyse, o sistem aşırılıklara düşülmesini ne yapar eder engellerdi; oysa 'ahlâk' eksenli bir eğitim düzenine de ters bakılan bir ülke burası.
Eskisi gibi aileler de çocuklar üzerinde hâkimiyet kuramıyor; herkes çalışmak zorunda ve küçüklerle ilgilenebilecekler de bilgili değiller...
Garip olan şu: Köpeklerin dışarı salındığı taşların ise bağlandığı ülkemizde, köpekler ısırmaya başlayınca ilk sesini çıkaranlar, yayınlarıyla bunu sağlayan medya organları oluyor...
Olsun; kırk yılın başında doğru bir tavır takınıyor medya. Çocuklarımızı ahlâksızlardan koruyacak her türlü tedbiri almak siyasi iktidarın görevi.
Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr
28 Nisan 2010 Çarşamba
Yorum:
Evet, köpekler salındı ve taşlar bağlandı. Ahlak töre, gelenek, tarih öncesi, baskı aracı, feodal yapı, ağalık ve aşiret bağı, afyon denilerek toplum hayatından uzaklaştırıldı. Tanrı’yı öldürmeyi çok denediler bu topraklarda ama, gördüler ki bunu başaramayacaklar yeni bir taktik geliştirdiler; onu bir fetiş haline getirdiler. Ateist olmayan toplum deist olabilirdi pekala, ve derinliğini yitirmiş bir toplum için de makul bir yoldu, bu.
Nerde, ne zaman, kim tarafından başlatıldı; bunlar önemli olsalarda şimdi cevaplanacak sorular değil. Madem ifşa edeceğiz, madem teşhir edeciz varolanı, cüretkar, yani medyanın zihin dünyasındaki anlamıyla ahlaksız olmalıyız değil mi?
Bir yanda katolik nikahına dönüştürülen diğer yandan da içi boşaltılan bir evlilik müessesesi, ve genç damarlara boca edilen boşluk. Ne bekliyoruz ki, yaşı kaç olursa olsun, neyle dolar insanın içindeki boşluk, ne alıkoyar insanı ‘yapmak’tan. Hayır, haklıydı Dostoyevski, eğer Tanrı yoksa herşey mübahtır. Ne yani şimdi kabartılan iştahların hesabını mı soracağız? Mehmet Ali Erbil programında bir garibanın pantolonunu aşağı çektiğinde verilen tepkiler iki yüzlüydü, seyircilerin galeyana gelip bir daha bir daha diye bağırması, Erbil’e yılın televizyonculuk ödülünün verilmesi gerekiyordu. O zamana kadar elde edilen reyting bunu gerektirirdi, ama iki yüzlü davrandı insanlar, ve program yayından kaldırıldı.
Bugün doğuda, batıda veya herhangi bir yerde ortaya çıkan insanlık dışı skandallar konusunda da medya iki yüzlü davranmaktadır. Kimsenin ayıplamaya, karalamaya, hesap sormaya hakkı yoktur, yapılması gereken hikayenin detaylarıyla öğrenilerek eğer mümkünse gerçek kahramanların rol alacağı diziler haline getirilerek tüm Türkiye’ye izlettirilmesidir. Ve dahi tecavüz yarışmaları düzenlenmeli, gerekiyorsa bu yarışma için bir ada kiralanmalıdır. Bu açılım yalnız cinsel suçlar ve istismar ile sınırlı kalmamalı bir yandan da şiddet alabildiğine içselleştirilmeli, cinayet programları yapılmalıdır. En orijinal teknikler ödüllendirilmeli, yakalanmadan en çok cinayet işleyen seri katiller büyük ödüller almalıdır.
Medya ve toplum eğer dürüst olmak erdeminden dem vuruyorsa yukarıda sayılanların hepsi yapılmalıdır. Şu anda örtük bir biçimde yürütülen bu programlar artık açık ve kapsamlı bir hal almalıdır. Bir sabit nokta ile dünyayı yerinden oynatabilmek kudrete işaret etmez, bir referans noktası ile herşeyin mümkün olduğuna işaret eder. Referans noktalarını kaybetmiş modern insanlık bugün hangi hakla neden şikayet ediyor?
Çözüm mü? İlerlediğimiz rota bir çözüme değil yıkıma işaret ediyor, buna rağmen korunmak isteyen insanlar evliliği zorlaştırmadan kolay hale getirebilirler. Aileyi kırılıp atılması gereken bir zincir değil de toplumun esas yapı unsuru haline getirebilirler. Ancak o zaman sağlıklı bir toplum oluşmaya başlar. Fakat o da iki kuru cümle ile anlatılmaz.
Allah bizi islah eylesin.