Sömürünün sebepleri
1309 Okunma, 2 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

Devlet yönetiminde "adalet" olmadan olmuyor, "denge" olmadan olmuyor, "bilgi" olmadan olmuyor; "ilim" olmadan, "müsbet ilim" olmadan hiç olmuyor.

Neden?

Çünkü çağımızda devlet yönetmek "ilim" işidir de ondan; İLİM.

Allah'ın gönderdiği kitaplarda "adalet sistemi" vardır, "denge sistemi" vardır.

"Adalet, denge ve ilim" yoksa, elbette gerçek anlamda "devlet" de yoktur.

"Devlet" yoksa; gerisi teferruattır, üzerinde durmaya bile gerek yoktur!

İnsanlar dünyada huzur, saadet, refah ve adaleti aramıyor mu?

Aramaz olur mu, elbette arıyor ve gerçekten aramasını bilenler buluyor.

Nerede buluyor?

İki kaynakta buluyor: Birinci kaynak olarak "Kur'an'da" buluyor, ikinci kaynak olarak "müsbet ilimde" buluyor. Bu kaynaklara dayalı olarak kurulan "dünya düzeni"nde insan huzur, saadet, refah ve adalete kavuşuyor. Bu düzen ekonomi alanında kamu gelirlerini azamiye çıkarıyor, halkın refah seviyesini de en yüksek yerde tutuyor.

Yukarıda özetlediklerimi aklı başında olan herkes, aklı selim sahibi olan herkes çok iyi bilir; bu arada dünyayı sömüren sömürü sermayesi de bilir.

Bildiği için de, sömürü sermayesi dünya çapındaki zulmünü ve sömürüsünü sürdürebilmek için insanları "dinsizleştirmeyi" ve "ilimsizleştirmeyi" hedef almıştır.

"Din" yoksa, "inanç" yoksa, "bilgi" yoksa, "ilim" yoksa; elbette "adalet" yoktur, "huzur" yoktur, "saadet" yoktur, "refah" yoktur... Bütün bunlar ve benzerleri yoksa, "devlet düzeni" de yoktur, "devlet"in kendisi de yoktur veya kısa zamanda yok olur.

Cumhuriyetin kanunlarında 'şeriat' yani 'hukuk' yasak olmadığı halde; 'şeriat' kelimesi irtica olarak kabul edilmiş, insanlar özellikle fıkıhtan, fıkıh ilminden ve hukuktan, hukuk ilminden uzaklaştırılmıştır. Ondan sonra da sömürü sermayesi bu boşluğu doldurmakta, kendi sömürü tezgahını 'hukuk' diye yutturmaktadır.

Bu bilgisizlik ve ilimsizlik deryasında gerçekleştirilmeye çalışılan çeşitli açılımları ve sözde anayasa çalışmalarını bir de bu açıdan düşünün, bir de bu pencereden bakın bakalım.

Baktığınızda, gerçekten bakabildiğinizde neler göreceksiniz neler?!..

Sömürü sermayesi ekonomiyi çökertmek için faizi meşru kılmıştır.

Bastığı karşılıksız parayı insanlara "faizli kredi" olarak vermekte, sonra bu karşılıksız para karşılığında onlardan bir de "faiz" almaktadır! Verdiği şey boştu, karşılıksızdır. Aldığı "faiz" ise büsbütün saçmadır. Bu yolla "küçük ve orta ölçekli işletmeleri" çökertmekte, onların yerine kendi "büyük uluslararası sömürü işletmeleri"ni ikame etmek istemektedir.

Ne var ki bunu sadece Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde başarmıştır.

Türkiye'de ise özellikle son yıllarda küçük ve orta ölçekli işletmeleri çökertmiş ama onların yerine kendi sermayesiyle büyük işletmeler kuramamıştır.

Böylece "faizli sistem" yalnız ülkemizi yıkmakta, sermayenin sömürüsüne bile yaramamakta, çünkü giderek geriye sömürülecek bir şey de kalmamaktadır. Bunu belki de bilerek ve planlayarak kasıtlı olarak yapmaktadır. Türkiye devletini yıkmayı hedeflediği için buralarda ciddi yatırımlar yapmamakta veya yapamamaktadır.

Bir çözüm cümlesi: Oysa millî paramızı biz faizsiz işletmelere "faizsiz kredi" olarak versek, işsizliğin büyük kısmı çözülmüş olur.

Biz ne veriyoruz? Matbaada basılmış boyalı bir kâğıdı. Bunu üretime verirsek enflasyon yapmaz. Boş kâğıttan ne diye 'faiz' istiyoruz ki; zaten 'vergi' alıyoruz yetmez mi?!. Yetmez! Çünkü halkımız, hükümetimiz, ülkemiz, devletimiz sömürülecek ya; yetmez!

Sonuç: Çağımızda devlet yönetmek "İLİM" işidir; ilminiz yoksa sömürülürsünü

 

Ilker Ardic


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
04.05.2010
07:16

Gaztedeki köşemde, bu yazımın yaymlandığı gün (01.05.2010), yazının altında yapılan İKİ YORUM:

İLİMSİZ KALDIK...

Bir ozanın deyişi aklıma geldi..

İlimsiz kaldık, sığ kaldık,

Kaldık böyle kıraç,

Ciğeri beş para etmeyenlere el açtık.

Ve kahretsin yaşıyoruz onlara muhtaç...

mujaheed | Katılıyorum Katılmıyorum (5.0/10 puan) | 01 Mayıs 2010 11:23

faiz, aklı yok eder.

faiz, Allah ile harp etmektir. bundan daha dehşetli bir durum var mıdır? faize onay veren de Allah ile harp etmiştir. bu ister toplum ister birey ister tüm dünya olsun. faizi ancak Allah ile harp edenler meşrulaştırırlar. bunlar çok çeşitli suretlerde görünebilirler. en büyük cihat her türlü faizi hem nefsinde hem de tüm dünyada imha etmektir. israf,kumar,zulüm... bir çeşit faizdirler. bütün kötülük kalesinin temeli faizdir. faiz temeli yıkılırsa şeytani düzenler yıkılır. her türlü faizcilik, ilahlık iddiasında bulunma olup (firavunluk) kişileri/canlıları kendine taptırma ve köleleştirmedir.

birfaniyim | Katılıyorum Katılmıyorum (6.7/10 puan) | 01 Mayıs 2010 05:09

Reşat Nuri Erol
04.05.2010
15:04

Millî Gazete’deki bugünkü yazım, yukarıdaki yazımın devamı ve mütemmimi:

Devlet yönetimi ’İLİM’ işidir

Hep sömürülmekten şikâyet eder dururuz ya; her şeyden önce sömürünün sebeplerini anlayıp kavramak ve “alternatif çözümler” üretmek gerekmekte… Bilgi çağında şunu iyi bilmeliyiz ki; bilenler bilmeyenleri sömürür ve bu sömürülerini “sistem” hâline getirdikten sonra sömürür de sömürür… Bilginiz ve ilminiz yoksa veya bilgi edinip de bildiklerinizi “ilmî bir sistem/düzen” hâline getirmemişseniz, birileri tarafından hep sömürülürsünüz…

Önceki yazımda, yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, “Kayıtlı ekonomi şart” dedim ve son bölümde şöyle bir hükme vardım: O halde sömürüyü sona erdirmenin, işsizliği ortadan kaldırmanın, ekonomiyi gerçek anlamda canlandırmanın ilk şartı, “kayıt dışı ekonomiye son vermek” olmalıdır.

Böyle dedikten sonra, “kayıtlı ekonomiye geçiş” için yapılması gerekenleri sıraladım.

“Kayıtlı ekonomi şart” derken; yapılması gerekenlerin ilmî dayanakları olması gerektiği ve mesela bizim yaptığımız gibi “Adil Ekonomik Düzen” denen ilmî bir sisteme istinat etmesi gerektiği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

***

Ekonomi alanında yapılması gerekenleri yapmak ve bütün bunları başarabilmek için her şeyden önce “paranın tanımı” yapılmalıdır. Bugünkü Türk Lirası “faiz parası”dır. Çağımızda faize dayanan her şey tekel sömürü sermayesine bağlı ve bağımlıdır. Bu durumu şimdilik tek taraflı olarak bugün birden bire kaldıramayız. Global/küresel sermaye dedikleri tekel sermaye ile diyalogda olabilmemiz için bugünkü faizli para aynen devam etmelidir.

Ancak, her şeyin bir ilki ve bir başlangıcı vardır. Biz de yeni düzenlemelere ve yeni bir düzene geçişe bir yerden başlayabiliriz. Alternatif bir sistemin ilk adımı her an atılabilir. Mesela, çıkaracağımız bir kanunla, şu anda da var olan ve her an yeniden yükseklere fırlama tehlikesi bulunan enflasyonun etkisini sıfırlayabiliriz.

Şöyle ki:

1. Devlet altın alıp satmalı, kârsız alıp satmalıdır. Bütün arz ve talebe cevap vermelidir. Hazinemizdeki altın stoka göre Türk Lirası altın değeri itibariyle ayarlanmalıdır. Böylece günlük olarak gerçek enflasyon ölçülmüş olur.

2. Her türlü ödemeler “Türk Lirası” üzerinden yapılacak, kimse altın alıp vermeye zorlanmayacaktır. Ancak her türkü borçlanmalar “Altın Değeri” üzerinden olacak, günü gelince Altın Değeri hesaplanarak ödenecektir.

3. Gelir vergisi kalkacak, bunun yerine işletmeler cirodan vergi ödeyeceklerdir. İsterlerse mal senedini, isterlerse parasını vereceklerdir. Yani bütün vergiler KDV üzerinden tahsil edilecek; ancak sadece bir defa ve üreticiden mal olarak tahsil edilecek, sonra kâr veya zarar edenden vergi alınmayacaktır. “Faizsiz Kredi” de yalnız üreticiye verilecek; üretici önceki yıl verdiği “kamu payı” yani ödediği “vergi” kadar krediyi “faizsiz kredi” olarak alma hakkına sahip olacaktır.

4. İşletmelerden çalıştırdıkları kişiler sayısınca bir “sigorta payı” alınacak; bu pay “vergi” gibi alınacak, bunlar bir fonda toplanacak. Bu fon çalışmayan veya çalışamayanlara bölüşülecek. İşletmeler bordro yapmak zorunda olmayacaklardır.

***

Sonuç olarak, bu yazı silsilesindeki en önemli hüküm cümlemiz şudur: Bu çağda devleti yönetmek ‘İLİM’ işidir.

Bir “usta”, herhangi bir şeyin ustası, bilgisi olmadığından nasıl “ilim” sahibi bir “mühendis” gibi uçak yapamazsa, nasıl bir bilgisayarı inşa edemezse; çağımızda ilme dayanılmadan, sistem olmadan yönetim yapılamaz, devlet yönetilemez.

Nitekim gerektiği gibi yönetilemiyor...

Evet; çağımızda devlet yönetmek ‘İLİM’ işidir, ilminiz yoksa sömürülürsünüz…

Nitekim sömürülüyoruz…





Sayı: 47 | Tarih: 2.05.2010
Mahir Kaynak
Kararı kim verir?
3247 Okunma
26 Yorum
Süleyman Karagülle
Mümtazer Türköne
Askerin itibarını kimler yere serdi?
1546 Okunma
Arif Ersoy
Ahmet Hakan
Danıştay saldırısına dair kişisel tutanak
1533 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Ahlak İledir Nizamı Âlem
1398 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ali Bulaç
Pozitif ayrımcılık
1392 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Lafı bırak,27 Nisanda ne yaptın
1381 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Zuhr-i ahir
1376 Okunma
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Ahlaki çöküş
1356 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Niyazi
Metafizik ve gülümseme
1342 Okunma
Abdurrahman Erol
Nazlı Ilıcak
Askerle buluşan üyeler kim?
1315 Okunma
Fatma Karuç
Reşat Nuri Erol
Sömürünün sebepleri
1309 Okunma
2 Yorum
Ilker Ardic
Dücane Cündioğlu
Müslüman Ateistle Diyalog
1276 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
Medyadan yayılan nefret
1262 Okunma
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Başka İşimiz Yok mu?
1241 Okunma
Zafer Kafkas
Fehmi Koru
Daha ahlâklı bir toplum arzusu
1229 Okunma
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Barzani Geliyormuş
1200 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Can Ataklı
Dün bir kırılma noktasıydı
1198 Okunma
Mesut Karaaytu
Toktamış Ateş
Askerliğin bedeli
1172 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler