Danıştay saldırısına dair kişisel tutanak
1452 Okunma, 2 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

29.04.2010

YAZILIP çizilenlerin hepsini okudum... Verilen her ifadeye baktım... Dava dosyasına girdim... Sanık ve tanık ifadelerine göz attım... Birleştirme tutanaklarını inceledim...

Ve bir kanaat oluşturdum.

Fikrim hür, vicdanım hürdür...

Tarihe “Danıştay saldırısı” diye geçen olayla ilgili “kişisel” tutanağımı açıklıyorum...

* * *

-  Memlekette ortalığı karıştırmak ve sivil hükümetin aleyhinde kamuoyu oluşturmak isteyen bazı güçler, Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalamaya çalıştılar. Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması için birkaç kez girişimde bulundular, ancak girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.

-  Tam bu sırada Danıştay'dan “türban” ile ilgili hayli tartışmalı ve hayli zorlama bir karar çıktı. Çıkan karar, hükümetin tepkisini çekti. Provokatörlüğü ile tanınan bir gazete ise, “İşte kararı veren üyeler” diye manşet atıp Danıştay üyelerinin resimlerini manşetten yayınladı. Danıştay üyeleri, “Hedef gösteriliyoruz” açıklamaları yaptılar. Yani provokasyona çok açık bir ortam doğdu.

-  Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalatmaya çalışan karanlık güçler, bir durum değerlendirmesi yaparak, çok daha şahane bir hedefin oluştuğuna kanaat getirdiler. Yeni hedef Danıştay'dı...

-  Planları şuydu: Danıştay'a silahlı bir baskın yapılacak, yargıçlara ateş açılacaktı... Türban hakkında olumsuz karar veren yargıçlar, dinci bir militanın silahından çıkan kurşunlarla katledilmiş olacaktı. Bu gelişme, hükümetin alaşağı edilmesine yol açacak olayları tetikleyecekti. Zaten hedef de buydu.

Bu iş için çok uygun bir “tetikçi” bulundu... “Biraz ülkücü, biraz İslamcı, biraz psikopat, biraz ulusalcı, biraz karanlık, biraz milliyetçi” bir avukat... Adı: Alparslan Arslan... Avukat Alparslan Arslan, bin türlü vaatlerle eyleme gönderildi. Her şey planlandığı gibi gitti... Güvenlik zaafları had safhadaydı... Ve “avukat” kimliğinden yararlanan saldırgan elini kolunu sallayarak Danıştay'a girdi... Yargıçlara ateş açtı... Ancak bir aksilik oldu: Kahraman bir polis, Alparslan Arslan'ı olay yerinden kaçarken yakalamayı başardı.

Ama failin yakalanması, ilk etapta sonucu değiştirmedi... İlk etapta provokasyon tuttu, beklenen sonuç alındı... “Katil hükümet” sesleri yükseldi, olay “Bir dinci militan, türban kararı yüzünden yargıç kurşunladı” şeklinde yorumlandı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, muhalefet partilerinin sözcüleri, merkez medyadaki kalemler, laik kesim ayağa kalktı. Karar verilmişti: “Hükümet azmettirdi, dinci katil kurşun saçtı.” Saldırıda hayatını kaybeden yargıcın cenaze töreni, hükümet karşıtı protestolara döndü, bazı bakanlar törende saldırıya uğradı.

-  Ve çok sonra şunlar anlaşıldı: Ergenekon diye bir örgüt varmış... Bu işi bu örgüt planlamış... “Katil” dinci değilmiş... Veli Küçük ve tayfası ile ilintiliymiş... Cumhuriyet'i de bu ekip bombalatmış... Ümraniye'de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet'e atılan bombalar arasında bir ilişki varmış... Ve hepimizin ama hepimizin çok uyanık olması gerekiyormuş...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Allah’ın mekri

Bazı olayların iki tarafı vardır. Bu olayların görünen ya da gösterilen yüzü bir düzmecedir yani bir plandır. Kuran bu tür planlamalara ve kurulan tuzaklara “mekr” adını vermektedir.

Menemen olayı yıllarca öncesine ait bir mekr, Danıştay saldırısı ise günümüz için tipik bir mekrdir. Her ikisinde de saldırıyı gerçekleştirenler ayarlanmış kimselerdi. Her ikisinde de saldırıda ölenler bir amaç için “kurban” edilmiş kimselerdi. Her ikisinin de gerçek hedefi saldırıya uğrayıp öldürülenler değil, olay bahane edilerek zarara uğratılacak üçüncü şahıslardı. Menemen olayının mekr olduğu açığa çıkmış, ancak asıl hedefine ulaşma noktasında başarılı olmuş gibi görünmektedir. Danıştay saldırısı ise asıl hedefine ulaşamamıştır. Her şey ayarlanmış, saldırganın yakalanmaması için bütün planlar yapılmıştır. Ancak adını bile hatırlamadığımız, o gün için görev yeri değişen bir polis gayet rahat bir tavırla, yakalanmayacağından emin bir şekilde salına salına kaçmak üzere olan saldırganı yakalamış ve mekr sekteye uğramıştır. Buna rağmen koskoca Cumhurbaşkanı sanki bu ülkenin Cumhurbaşkanı değilmiş gibi fesat çıkmasına sebep olacak açıklamalar yapmıştır. Neredeyse mekrin hedefine ulaşabilmesini sağlayacak koşullar oluşmak üzereydi. Günümüzde bu mekr çok net anlaşılmış ve insanlar artık gerçekleri anlamaya başlamışlardır.

Gelelim Kuran’da anlatılan mekrlere ve günümüz mekrleri ile olan benzerliklerine.

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا وَمَا يَمْكُرُونَ إِلاَّ بِأَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

İşte böyle her kasabada ekabirini orada mekr yapmaları için oranın suçluları kıldık. Ve şuurunda olmadan yalnızca kendilerine mekr yaparlar. (Enam 123)

Bu ayet ilginç bir açıklama yapıyor. Bir yerde mekr yapanlar ancak o kasabanın ekabir takımıdır. Yani Danıştay saldırısı veya Menemen olayı gibi mekrlerin kaynağını, planlayıcısını arıyorsanız en tepelere bakmanız gerektiğini Kuran bize söylemektedir. Daha da ilginci yaptıkları mekrlerin kendilerine zarar verdiğini yani açığa çıkınca ya da çıkmadan o işten zararlı çıkanlar olacaklarını belirtmesidir.

Neml suresinde Salih Peygamberin kıssası anlatılır. Salih peygamber kavmine “Allah’a kulluk edin” diye gönderilince kavmi hemen birbiriyle çekişen iki gruba ayrılır. O da kavmine “Niçin iyilikten önce kötülüğü acele istiyorsunuz? Merhamet edilmek için Allah’tan mağfiret isteyin.” der. Onlarda “Sen ve seninle beraber olanlar bize uğursuzluk getirdi” der. Salih onlara “Uğursuzluğunuz Allah katındandır, tersine imtihan ediliyorsunuz” der. Şehirde 9 silahlı grup vardı ve yeryüzünü fesada uğratıyor, ıslah etmiyorlardı. Allah’a and içerek, birbirlerine şöyle dediler: Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine yemin edelim: Biz onun öldürülmesi sırasında orada değildik, gerçekten sözümüz sözdür, doğru söylüyoruz, diyelim. Ve onlar bir mekr yaptı ve onlar şuurunda değilken biz de bir mekr yaptık. (Neml 45-51)

Bu ayetler silah kullanılarak yapılan mekrin nasıl tasarlandığını anlatıyor. Sayısı ondan az olan, ancak yöneticilerinin ekabir takımından olduğu gruplar vardır. Bu gruplar mekr konusunda aralarında anlaşırlar. Mekrin üstünü kapatma mekanizmalarını da ayarlarlar. Bu ayette mekanizma “yemin etmek” iken Danıştay saldırısı mekrinde mekanizma kamera kayıtlarının silinmesi, saldırganın kaçması için uygun şartların hazırlanması, saldırganın dindar vasıflarda tanıtılması, ayarlanan gazetelere saldırıya uğrayanların hedef gösterilmesi için saldırıdan önce manşet yaptırılması gibi mekanizmalar kullanılmıştır. Buna göre büyük bir mekrle karşılaşıyorsanız tek bir grup bunu gerçekleştirmez. Aralarında anlaşmış olan gruplar olmalıdır. Bu gruplarda mekrin üstünü kapatmak için mekanizmaları ayarlamış olmalıdırlar.

Ancak Allah da mekr yapıyor ve onların mekrini boşa çıkarıyor. Peki Allah neden Menemen olayının mekrini boşa çıkarmadı, ondan sonra yapılan çok sayıda mekri boşa çıkarmadı da Danıştay saldırısı mekrini boşa çıkardı? Aslında Menemen olayı mekri ve sonraki bütün mekrler de başarılı olmamıştır. Başarılı oldu sanılmıştır. Bir çok suçsuz insan asılmıştır, iktidarlar devrilmiştir ama günümüzde artık bilinmektedir ki bu olaylar sadece birer mekrdir. Bugün cesaretle bir çok yazar bunu köşesinde yazabilmektedir.

Artık Türkiye tüm dünyadan farklı bir konuma gelmiştir. İnsanlar uyanmıştır. Oynanan oyunları anlamaktadırlar. İslam düşmanlığı artık pirim yapmamaktadır. 28 Şubat’ta İslamiyet’i kötülemek için yapılan bütün mekrler birer birer ortaya çıkmaktadır.

Zamanı geldi gibi. Bütün güç elinde olan Allah, Adil Düzenin gelmesi için uygun ortamı hazırlıyor gibi geliyor bana. Ya sizce?

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Mete Firidin
02.05.2010
20:39

size tamamen katılıyorum.

Vahap Alma
03.05.2010
23:51

Bütün Güç Elinde Olan Allah elbet bir program düzenlemiştir. Yapmamız gereken Ne şekilde ve ne pahasına olursa olsun o programa dahil olmaktır.





Sayı: 47 | Tarih: 2.05.2010
Mahir Kaynak
Kararı kim verir?
3127 Okunma
26 Yorum
Süleyman Karagülle
Mümtazer Türköne
Askerin itibarını kimler yere serdi?
1461 Okunma
Arif Ersoy
Ahmet Hakan
Danıştay saldırısına dair kişisel tutanak
1452 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Ahlak İledir Nizamı Âlem
1317 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ali Bulaç
Pozitif ayrımcılık
1305 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Lafı bırak,27 Nisanda ne yaptın
1285 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Zuhr-i ahir
1280 Okunma
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Ahlaki çöküş
1276 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Niyazi
Metafizik ve gülümseme
1257 Okunma
Abdurrahman Erol
Nazlı Ilıcak
Askerle buluşan üyeler kim?
1233 Okunma
Fatma Karuç
Reşat Nuri Erol
Sömürünün sebepleri
1232 Okunma
2 Yorum
Ilker Ardic
Dücane Cündioğlu
Müslüman Ateistle Diyalog
1200 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
Medyadan yayılan nefret
1184 Okunma
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Başka İşimiz Yok mu?
1154 Okunma
Zafer Kafkas
Fehmi Koru
Daha ahlâklı bir toplum arzusu
1149 Okunma
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Barzani Geliyormuş
1121 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Can Ataklı
Dün bir kırılma noktasıydı
1121 Okunma
Mesut Karaaytu
Toktamış Ateş
Askerliğin bedeli
1093 Okunma
Osman Eskicioğlu