01.05.2010
Önceki gün, çarpıcı bulgular içeren çok önemli bir araştırma kamuoyunun dikkatine sunuldu, ancak (en azından şimdilik) medyada pek fazla yer bulamadı. Bu ilgisizliğin nedeni olarak, araştırmanın bizzat medyayı, üstelik eleştirel bir gözle ele alması olabilir mi? Mümkündür. Çünkü biz gazeteciler, bizim dışımızdakileri ve birbirimizi eleştirmeyi pek severiz ancak iş kendimize geldi mi, toz kondurmayız. Hiç kuşkusuz medyanın yeterince ilgi göstermemesi Sosyal Değişim Derneği tarafından gerçekleştirilen “Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek” araştırmasının değerini azaltmıyor, hatta artırdığı da söylenebilir.
Önce Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT), nefret suçu tanımına bakalım:
“Mağdurun, mülkün ya da işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.”
Araştırmada nefret suçu örnekleri olarak şunlar sıralanmış: “Fiziksel saldırı; şiddet ya da saldırı tehditleri; taciz; mülke ya da eşyalara zarar verme; ırkçı, nefret içerikli ya da saldırgan duvar yazıları; kundaklama; saldırgan broşürler ve posterler; okulda ya da iş yerinde zorbalık yapma...”
Kimse masum değil
Devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
Genelleme yapacağım isteyen istediği kadar üzerine alınabilir.
Bugünlerde Türkiye’de gazetecilik adına bir şey yapılmıyor!
Gazeteci diye geçinen insanların yaptıkları tek şey pornografi.
Eğer bir ülkede gazetenin 3. sayfasında yer alması gereken haberler manşeti süslüyorsa, bununla da yetinilmeyip seri halinde hafta boyunca manşetlerde bu haberler takip ediliyor, ana haber bültenleri açılışı bu haberlerle yapıp, bu tür haberler için oturumlar düzenlenebiliyorsa, bu ülkede habercilikten söz edilemez.
Sadece ama sadece insan psikolojisini bozmaya yarayan, vahşet suçlarını reklam yapıp, her türlü psikopatlığı bünyesinde taşıyan sapık, katil, hırsız, tecavüzcü insanı model yapmayı hedefleyen ve bu girişimiyle de maalesef başarılı olarak toplumdaki potansiyel sapıklara piyasa oluşturan haberleri yayınlayan gazete, dergi ve televizyonlar bunu nasıl bir habercilik anlayışıyla açıklayabilirler?
Tiraj!
Cevap yanlış olmasa da eksik. Her ne kadar bir çok medya patronunun yeşiller aşkına kendi çıplak resimlerini bile yayımlayabileceğine(ki bu tiraj yerine trajedi de oluşturabilir) inansam da, olaya bu kadar düz mantık çerçevesinden bakamıyorum. Bana göre uyutma politikasının gereği olarak yapılan bu haberler, kullanıcıdan da gerekli primi alınca Türkiye’de istedikleri gibi at koşturma hevesinde olan malum güçlerin işi kolaylaşıyor.
Yasa mı değişecek?
Al sana manşet “Kafası kesilerek bavula konan genç kız…”
Türkiye en az bir ay uykuda. Herkes artık bu haberle yatıp, bu haberle kalkar hale gelince yasa mı değişti, hükümet mi düştü kimin umurunda? Sen Münevver’den haber ver, ölmeden önceki son sözleri neydi?
Kimsenin ülkenin gidişatıyla, ekonomisiyle, eğitimiyle ilgilenecek, bunlara kafa yoracak hali kalmamış ki. Herkes sanal sorunlarla dertlenmekle meşgul. Her ne kadar bir çok insan farkında olmasa da bu ülkenin bir polis gücü var. Biri öldürüldüyse katil bulunur, bugünkü ceza hukukuyla yargılanır. Olay bu kadar basitken, dallandırıp, budaklandırmaya ortalığı dallasa çevirmeye ne gerek var?
Ülke ve dünya gündemi sürekli değişirken biz olaya seyirci bile kalamıyoruz. Bunu bile çok görüyorlar bu halka.
Bireysel sorumluluk adına lütfen gündemimizi gerçek sorunlarla, ivedi olarak çözüm bekleyen sorunlarla dolduralım. Dertlenecek zaten çok şey varken toplumun ahlaki ve psikolojik yapısına zarar veren haberlere ve bu haberlere yer veren her türlü basın yayın organına prim vermeyerek tepkimizi gösterelim.