Amerikan Temsilciler Meclisi Alt Komisyonu’nda Ermeni soykırımı kararının geçmesi “hayal kırıklığı” olarak nitelendi. Bunun üzerine ABD’ye yönelik öfke gösterileri ise gözlediğim kadarıyla tam bir şov niteliğinde.
Çünkü, şurası çok iyi biliniyor ki, en azından bu yıl bu kararın Temsilciler Meclisi’nin gündemine alınması çok zor. Başkan Obama bu kararın ele alınmasını, daha önceki başkanların yaptığı gibi engelleyecektir.
İktidar da bunu bildiği için tamamen iç politikaya yönelik olarak “ABD’ye kafa tutma” şovu yapıyor. Elçinin geri çekilmesi ve 24 Nisan’a kadar da gönderilmeyecek olması bunun en güzel kanıtı.
Bu arada Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker bir mesaj gönderdi. Toker, Amerika’da siyaset yapma yöntemlerinin bilinmemesi nedeniyle pek çok yanlışlar yaptığımızı ve bunun sonunda da küçük düştüğümüzü söylüyor.
250 yıllık sürecin Türkiye’nin hatırı için değiştirilmeyeceğini söyleyen Toker, sistemin nasıl işlediğini bakın şöyle anlatıyor:
- Dar bölge seçim sistemini anlamadan ABD milletvekillerinin hangi zihniyetle ve neden soykırım tasarısı lehine oy kullandıklarını anlamak imkânsızdır.
- Dar bölge seçim sisteminde milletvekili genel başkana değil, kendisini seçen seçmene sorumludur. Seçmen, milletvekilini muhtarını, belediye başkanını tanıdığı gibi tanır.
- Milletvekili kendisini seçen birkaç yüz bin seçmene sorumlu olduğundan, ABD yasama organında ne parti disiplini, ne grup kararı rezaleti, ne de genel başkan diktatörlüğü vardır.
- Milletvekili için en önemli konu, seçim bölgesindeki halkı, yerel basını, çıkar çevrelerini memnun edecek yasa tekliflerini vermek ve bunların yasalaşması için çalışıyor görünmektir. (Bu nedenledir ki, Ermenilerin yoğun yaşadıkları California, Massachusetts, New Jersey eyaletlerinin milletvekilleri bu konunun bayraktarlığını yapmaktadırlar.)
- ABD Kongresi’nde yapılan siyasi pazarlıklar “Sen benim eyalette yapılacak baraj için ödenek desteği ver, ben senin soykırım teklifine destek vereyim” şeklinde yürütülür.
Beğensek de beğenmesek de, 250 senelik sistem böyledir.
Yorum
Dış mihraklar tarafından aziz vatanımızın dinine namusuna toprağına göz diken milli şairimizin deyimiyle tek dişi kalmış canavarları kahraman askerlerimizin aziz şehitlerimizin bu aziz kutsal topraklara ayak basmamasına, al bayrağımızın semalarda dalgalanmasına, ezanlarımızın minarelerde coşkuyla okunmasına devam etmesine vesile olan bu vatan evlatlarının canları pahasına bize armağan ettikleri 18 Mart 1915 Çanakkale savaşının yıldönümünü kutlamış olduk.
Bir büyük milletin hür bağımsız esaret kabul etmemek başkalarının emri boyunduruğu altında yaşamamak ezanına dinine namusuna helal gelmemesi için can siperane bir şekilde kendilerini bu vatana feda eden şehitlerimiz de bu güzel kurtuluş günümüzde yeterince medya ve kamuoyunda kendine yer bulamamıştır. O kadar tarihimizden ve öz benliğimizden uzaklaşmış durumdayız ki insanlarımız tv dizilerine o kadar kendilerini kaptırmışlar ki 18 Mart şehitleri anma günü programı tertip edildiği halde aşkı memnuyu izleyeceğini söyleyip öyle bir programa iştirak bile etme tenezzülünde bulunmuyorlar bile. Acaba şimdiki şu halimizi bir görmüş olsalar bize ne derlerdi ya da bu aziz güzel vatanı bizlere bırakmak için canlarını feda ettiklerine pişman mı olurlardı. Acaba, yazarımız ABD nin 250 yıllık politika geleneğinden bahsediyor 250 yıllık politika geleneğini anlamadan onlara karşı bir şey yapılamayacağından söz ediyor şimdi. Sene 95 yıl önce sana huzur içinde yaşayabileceğin güzel bir vatan bırakmak için canlarını kanlarını feda etmiş şehitlerinden Çanakkale savaşının yıldönümünden bile bir haberken ABD NİN 250 yıllık politika geleneğinden söz etmek abesle iştigal bir durum değimli ki?
O günlerde kağnı üzerinde cepheye mermi taşıyan Anadolu’nun yiğit mert kadınları omuzlarındaki atkıyı mermiler ıslanmasın diye üzerlerine örtüyordu ve fedakârlığın en alasını yapıyorlardı, ne hazindir ki omuzlarındaki atkıyı mermi ıslanmasın diye örten o fedakâr insanlar bu ülkede ikinci sınıf insan muamelesi görmeye başladılar.
Tek derdi inancı için başını örten insanlara yapılan ikinci sınıf muamelesi bu günlere kadar geldi ve hala da devam etmekte şimdi kendi ülkemizde kendi insanımıza bu ayrımı yaparken ta okyanuslar ötesindeki insanların bizim lehimize bir şeyler yapacağını düşünmek zaten ahmakça bir şey olur. Bizim geçmişimizde hiç bir zaman soykırım olmamıştır bunun en belirgin örneği Osmanlıdır gittiği hiç bir yerde ne bir asimilasyon nede bir zorlama yapmıştır her kes kendi hür iradesi içinde kendi değerleriyle yüzyıllar boyu yaşamışlardır. Soykırım batının işidir önce kendi geçmişlerine baksınlar ondan sonra konuşsunlar bizlerde önce kendi geçmişimizi bileceğiz geçmişimizi bileceğiz ki geleceğimizi ona göre planlayıp şekillendireceğiz. Ülkeyi yönetenler yıllar yılı öz geçmişinden habersiz yaşadığı için geleceği de görmekten şekillendirmek ten gelecekle ilgili politikalar üretmekten yoksun kalmışlardır. Tarihini geçmişini bilen inançlı nesiller yetiştirilmesi temennisiyle bize bu güzel cennet vatanı canları kanları pahasına bırakan AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ GAZİLERİMİZİ RAHMETLE ANIYOR ONLARA ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ. RABBİM ONLARDAN RAZI OLSUN. PEYGAMBER EFENDİMİZ(S.A.V)MA KOMŞU EYLESİN SELAM VE DUA İLE.